1980’ler ve 1990’lar, sanat ve fotoğrafçılık dünyasında bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bu dönemde, sanat ve fotoğrafçılıkta önemli değişimler yaşanmıştır ve bu değişimler günümüzde hala etkilerini hissettirmektedir. 1980’ler ve 1990’lar, sanatçılar ve fotoğrafçılar için yeniliklerin, cesaretin ve özgünlüğün yıllarıydı. Bu yazıda, 80’ler ve 90’larda sanat ve fotoğrafçılık dünyasında yaşanan dönüşümleri inceleyeceğiz ve bu dönemde ortaya çıkan önemli sanatçıların ve fotoğrafçıların eserlerine göz atacağız.
Sanat Dünyası ve Fotoğrafçılık: Yeni Perspektifler
1980’ler, dünyada hem ekonomik hem de kültürel açıdan hızlı değişimlerin yaşandığı bir dönemdi. Özellikle Çin, İngiltere ve ABD gibi ülkelerde neoliberalizmin yükselişi, kar ve tüketim odaklı bir yaklaşımın benimsenmesine neden oldu. Bu durum, sanat dünyasında da derin izler bıraktı ve her şeyin kâr amaçlı kullanılabildiği bir pazar oluştu. Bu yeni pazarın ortaya çıkmasıyla birlikte Neo-konseptüalizm ve Neo-ifadecilik gibi iki temel sanatsal yaklaşım ortaya çıktı. Resimler Kuşağı olarak bilinen sanatçılar, Barbara Kruger, Cindy Sherman ve Richard Prince gibi isimler, tüketimci ve ataerkil ideolojilere eleştirel bir yaklaşım benimsediler ve fotoğrafçılık ve alıntılama gibi tekniklerle Neo-konseptüalist yaklaşımı temsil ettiler. Öte yandan, Nan Goldin ve Robert Mapplethorpe gibi fotoğrafçılar, AIDS salgınıyla ilişkili olarak cinsellik ve siyaseti keşfettiler. Sanat dünyasındaki bu yoğun yaratıcılık ve deney, 1980’lerde yaşanan büyük sosyal ve kültürel değişimlerin hem bir yansıması hem de bir cevabı olarak görülebilir.
Neo-konseptüalizmde fotoğraf, sıradan nesnelerin ve diğer sanat eserlerinin alıntılarıyla bir araya getirilerek, yeni bir anlam ve anlatı yaratmak için kullanılır. Fotoğraf, bir araçtır ve gerçekliğin doğasına dair sorulara cevap aramak yerine, görsel sembollerin ve imajların gücünü vurgular. Bu yaklaşım, fotoğrafın daha önce kullanılmamış veya keşfedilmemiş yönlerini ortaya çıkarır ve fotoğrafın bir anlatım aracı olarak daha geniş bir potansiyele sahip olduğunu gösterir.
1980’lerin ve 90’ların Öne Çıkan Fotoğrafçıları
Neo-konseptüalist sanatçılar, hazır nesneleri, reklamları, fotoğrafları, diğer sanat eserlerini ve popüler kültürü ele alarak, bu nesnelere farklı bir anlam katmak için onları çeşitli yollarla yeniden düzenlerler. Örneğin, Barbara Kruger, eserlerinde sıradan bir fotoğrafın üzerine yerleştirilen kırmızı bir zemin ve beyaz sans-serif yazılarla, bir slogan veya çağrışımsal bir ifade yaratır. Bu sayede, fotoğrafın özgün anlamı ve mesajı değişir ve yeni bir anlam kazanır.

Bir diğer örnek olarak Richard Prince’in çalışmaları verilebilir. Prince, diğer fotoğrafları alıntılayarak yeni bir eser yaratır ve bu yeni eserin orijinalinden farklı bir anlam taşımasını sağlar. Örneğin, bir moda dergisinden fotoğrafı alıntılayarak, o fotoğraftaki modelin yüzünü kapatarak veya üzerinde değişiklikler yaparak, bir anlam kayması yaratır ve orijinal fotoğrafın moda dünyasındaki ideallerine eleştirel bir yaklaşım sergiler.

Neo-konseptüalist yaklaşım, görsel medyanın gücünü ve imajların manipüle edilebilirliğini vurgular. Bu yaklaşım aynı zamanda, görsel sembollerin toplumsal değerlerimiz ve algılarımız üzerindeki etkisini de sorgular.
Örneğin, Cindy Sherman’ın “Untitled Film Stills” serisi, kadınların Hollywood filmlerindeki stereotipleri nasıl taklit ettiklerini ve bu imajların gerçek hayatta kadınların hayatlarını nasıl etkilediğini inceleyen bir dizi fotoğraftan oluşur. Bu eserler, kadınların toplumda nasıl temsil edildiği ve kadınların görüntüsüne odaklanan birçok sanat eserinin etkisini eleştirir.


Yine yukarıda bahsettiğimiz bir isim, Goldin’in en iyi bilinen çalışması, “The Ballad of Sexual Dependency” adlı 35 dakikalık bir slayttır. The Ballad of Sexual Dependency, Goldin’in arkadaşlarının hayatlarından alınan fotoğraflardan oluşturulmuş bir dizi slayt gösterisidir. Bu çalışma, HIV/AIDS krizine dair bilincin artmasına katkıda bulunan ve cinsel özgürlük, cinsiyet kimliği ve toplumsal cinsiyet rolleri konularını ele alan birçok fotoğraf serisine ilham vermiştir.
Goldin sıklıkla kişisel yaşamını ve arkadaşlarının hayatlarını belgelediği için, birçok eseri otobiyografi niteliğindedir. Bu çalışmalar arasında kendisinin ve sevgililerinin yaşamlarını, New York şehrindeki bohem hayat tarzını ve eşcinsel topluluğu tasvir eden fotoğraflar yer alır.

Sanatçı, fotoğrafçılık dışında da çeşitli sanatsal girişimlerde bulundu. Bunlar arasında video sanatı, resim ve müzik de vardır. Ancak Goldin, en çok fotoğrafçılık çalışmalarıyla tanınıyor ve çalışmaları bugün dünya genelinde önemli fotoğraf müzelerinde sergileniyor.
1990’lı yıllarda da birçok fotoğrafçı, postmodernizm ve neo-konseptüalizm gibi sanat akımlarının etkisi altında çalışmalarını sürdürdü. Yaratıcı perspektiflere sahip olan bu akımlar, fotoğrafın sadece bir belgeleme aracı olmaktan çıkarak sanatsal bir ifade biçimi haline gelmesine öncülük etti. 1990’ların sonunda, dijital fotoğrafçılığın popülerliği arttıkça, birçok geleneksel film üreticisi iflas etti veya dijital kameraların üretimine geçti. Bu da dijital fotoğrafçılığın yükselişini hızlandırdı ve günümüzde dijital fotoğrafçılık film fotoğrafçılığına göre daha yaygın ve erişilebilir hale geldi.

1980’li yıllarda sanatı konuşacak olursak da grafiti sanatından bahsedebiliriz. 1960’larda, New York’ta, sokak sanatı ve müziğin birleştiği Hip-Hop kültürüyle birlikte popüler hale geldi. 1970’lerin sonlarında ve 1980’lerin başlarında, New York’ta birçok genç, şehrin metro sistemi üzerinde grafiti yapmaya başladı. Grafiti, birçok genç için özel bir ifade biçimi haline geldi ve bu gençler çeşitli semboller, renkler ve stiller kullanılarak kendilerini ifade ettiler. Bu gençler arasında Keith Haring ve Jean-Michel Basquiat gibi ünlü sanatçılar da vardı. Grafiti, sadece bir ifade biçimi değil, aynı zamanda siyasi mesajlar ve toplumsal eleştirilerin de bir yolu haline geldi. 1980’lerde grafiti, birçok kişi tarafından vandalizm olarak görülüyordu ve birçok kişi bu sanat formuna karşıydı. Bu konu günümüz sanat dünyasında da tartışmalı bir alan olmaya devam ediyor.

Kaynakça
Le Bourdais, G. P., The Most İconic Artist of the 1980s (2015), web.
https://www.artsy.net/article/artsy-editorial-the-most-iconic-artists-of-the-1980s
Blythe, F., Barbara Kruger: the legendary US artist who always speaks her mind (2021), web.
https://hero-magazine.com/article/184581/barbara-kruger
Modern Classics: Cindy Sherman – Untitled Film Stills, 1977-1980


