Göçebelerin İzinde: Sanat Eserlerinde Göç Temasına Yolculuk

Simge Demiralp
Simge Demiralp
ab imo pectore
spot_img
Editör:
Berfin Surgit
spot_img

Hayatın bazı değiştirilemez gerçeklerinden birisi de ayrılıklar… Bu ayrılık olgusu her zaman birisinden olmak zorunda değil, bazen de bir yerden, evinden ayrılır insan. Tarih boyunca da toplumlar veya belirli kitleler birbirinden farklı sebeplerden ötürü pek çok kez göç dalgasının içinde bulunmuşlardır. Bu bir beyin göçü de olabilir, kitlesel bir göç de veya savaş kaynaklı herhangi bir göç de. Hangi sebepten olduğu fark etmeksizin, bu göçlerle birlikte de kültürel bazı alışkanlıkların, yaşam biçimlerinin, değer algılarının değişmesi veya aile yapısındaki ve bireysel yapılardaki farklılıklar kaçınılmaz olmuştur. Dolayısıyla bireyin içinde yaşadığı topluma ayak uydurma süreci birbirinden farklılık gösterir ve bu sürecin psikolojilerine olan etkileri de yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkar. Peki bu değişimlerin sanata yansıması nasıl ortaya çıkar?

Sanatçı her bir sanat eserinde kendine özgü mesajlar verir elbette. Fakat sanat her ne kadar öznel bir olgu olarak karşımıza çıksa da, bu öznel yapının oluşmasında toplumsal olguların etkisi reddedilemez. Sanatçının bir göç ortamının içinde bulunduğu psikolojideki algıları da eserlerine yansıyacaktır elbette. Dolayısıyla sanat eserlerinde göç olgusunun izleriyle doğrudan ya da dolaylı olarak karşılaşmamız pek tabii ki mümkündür.

Sanat Eserlerinde Göçün İzleri

Göç olgusuna sanat perspektifinden bakıldığında, hem dünyada hem de Türk resim sanatında göç kavramına odaklanan birçok sanatçının varlığından söz etmek mümkün. Diğer birçok pratiğin yanında resim pratiklerinde de karşılaştığımız göç teması, hem plastik hem de simgesel anlatılarla karşımıza çıkar ve bu eserlerin de birçoğunda göç, göçmenlik kavramlarının olumsuz yanlarına dair izler bulmak mümkündür.

Örneklerle konuşmak gerekirse, göçü yakından deneyimlemiş Afro-Amerikan sanatçılardan biri olan Jacob Lawrence, göç olgusunu içselleştirererk aktarırken, öte yandan da bir sanatçı duyarlılığı ile yansıtıp bu olguya “siyahi olmak”, “ötekinin temsiliyeti” bakış açısıyla yaklaşmaktadır. Sanatçı, Amerikalı siyahilerin 1. Dünya Savaşı sonrası tarıma dayalı güney bölgesinden, sanayileşmenin yoğun yaşandığı Kuzey Amerika’ya göç edişlerini 60 eserden oluşan “Büyük Göç” isimli bir göç serisi ile resmetmektedir. Siyahilerin o dönemde yaşadığı ötekileştirilme boyutu ele alındığında, siyahi bir Amerikalı olarak yaptığı resimlerle göç olgusu farklı boyuta taşınmaktadır.

1+1 Express | Sorun göç değil, devlet
Jacob Lawrance, “Büyük Göç” serisinden, “Panel 18” 1940-41

Çoğu kölelikten kurtulma ve daha iyi bir yaşam için göç eden insanları konu edinen “Büyük Göç” serisine ait “Panel 18” adlı eserine bakıldığında görülüyor ki göç olgusunu, hareketin kendisi temsil etmektedir. Yani sanatçı lekeler aracılığıyla oluşturduğu bu kompozisyonunda taşınan eşyalar, yoldaki perişanlık hali, kalabalıkları yansıtarak adeta göç hareketinin içinde hissetmemize olanak sağlamıştır. Resmin üst bölümünde uçan göç kuşları, aşağıdaki siyahilerin hareketini hem fiziki hem de sembolik bağlamda vurguluyor.

Jacob Lawrence Momentum Kazanan Göç Dalgası Yağlı Boya Klasik Sanat Canvas Tablo | ARTTABLO
Jacob Lawrance, “Büyük Göç” serisinden, “İvme Kazanan Göç”

“İvme Kazanan Göç” başlıklı resmine baktığımızda ise ilk göze çarpanlar geometrik şekiller ve düz boyalı yüzeyler olduğunu görebiliriz. Sınırlı renk paleti kullanarak detayların ve figürlerin başarılı bir şekilde dengelenmesini sağlayan sanatçı, resmin göç hissiyatı içinde kaybolmamıza olanak tanıyor. Resimde bıraktığı boş alanlar ile de hareketi daha etkili kılmayı ustalıkla başarıyor.

Lawrence’ın göç olgusunu içselleştirmesinin altında yatan sebep, büyük bir göçer topluğunun içinde ailesinin de olmasıdır. Hem yaşadığı yerler hem de ailesinden dinledikleri ile içselleştirdiklerini sanatçı duyarlılığı ile birleştirerek resme yansıtan sanatçı, bu yolla halkının deneyimlerine bir nevi can verir. Renk kullanımı ile yarattığı canlılık ve karamsarlığın biraradalığı ve resimlerine verdiği isimler, göç olgusunu başarılı bir biçimde yansıtır.

Nuri İyem, “Göç”, 1970.

Türk modern resim sanatına baktığımızda da birçok isimle karşılaşmak mümkün. Nuri İyem de bunlardan biridir. Sanatçının 1970 yılında tuval üzerine yağlı boya kullanarak ortaya çıkardığı “Göç” adlı sanat eseri, göçün birey üzerine etkilerini yansıtan başarılı çalışmalardan biridir. Sanatçı, daha iyi bir yaşam, daha iyi şartlar amacıyla büyük şehre, yeni bir umuda, belirsiz bir geleceğe göçen Anadolu insanının, köklerinden ayrılırken ardında bıraktıklarının ağırlığını sırtlarındaki fiziksel yükler olarak resmetti bize belki de. Öte yandan önlerinde sayısız ihtimali barındıracak olan zamana karşı ürkek ve endişeli duruşu kasketler öne eğik biçimde yürümekle aktardı bizlere.

Salt Research: Famous Turkish Painters – Ünlü Türk Ressamları: Nedim Günsür
Nedim Günsür, Göçerler, 1960’lar.

Göçün birey ve toplum üzerindeki etkisine kayıtsız kalamayan Türk sanatçılardan bir diğer isim olan Nedim Günsür, “Göçerler” isimli eserinde göçü etkileyici bir biçimde yansıtmanın yollarından biri olan betimlemeciliği; bir grup insanı sırtlarında eşyaları, azık torbaları, yanlarında çocukları, yamalı giysileriyle hareket halinde olmalarını betimleyerek kullanıyor. Umut kalmamış bir yaşam alanına vedayı da cansız, kurak arazinin işlenmesiyle geçiriyor karşıya adeta. Bütün bu manzarayı panoramik şekilde sunması da etkileyiciliği arttıran unsurlardan biri olmuştur.

Günsür, eğitim için gittiği Paris’te Picasso, Matisse, Legér’nin yanı sıra Afrika sanatını da yakından tanır. Tüm bunların yanı sıra, yerel konulara eğilimi ve bezemeci tavrı ile bilinen Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisi olması da eklenince, sanatında tüm bu ilhamları yansıtarak karşımıza çıkması pek de şaşırtıcı olmuyor. Onun resimlerinde göç yalnızca ülke içindekilerle sınırlı kalmıyor. Avrupa’nın kentlerine göç eden bir grup kadın, çocuk resimlerinde de yine toplum gerçekliğini en çıplak şekliyle gün yüzüne çıkararak, umut ve bıkkınlık, çaresizlik ve çare arayışı tezatlıklarını ustalıkla sunuyor.

Reena Saini Kallat, İsimsiz, Elektrik telleri ve bağlantı parçaları, 2001.

Göç olgusu yalnızca çizimsel sanat eserlerine yansımakla kalmamış, farklı açılardan bakılarak oluşturulan somut, imgesel sanat eserlerine de yansımıştır. Dünya haritası üzerinde gösterim de bunlardan biridir. Göç olgusunu bir dünya haritası üzerinde göstermeyi yeğleyen sanatçılardan biri olan Reena Saini Kallat‘ın “İsimsiz” adlı bu eserinde göç olgusu bize alışılagelmişin biraz dışında yansıtılıyor aslında bakarsanız. Bu çalışma, farklı sebeplerle göç edenlerin dünyadaki akışları ve hareketinin, kültürel değişimi de beraberinde getirdiğine vurguda bulunuyor. Herhangi bir insan figürü, taşınan eşyalar veya terkedilen fiziksel bir toprak parçasının yansıtılmasından ziyade burada göç olgusunun getirdiği karmaşık ruh halinin elektrik telleri, ipler yoluyla dünya haritası üzerinden imgelenmesi mevcut durumda. Elektrik akışı ile temsil edilen harekette bir yerden koparılmanın yanı sıra diğer kültürlerle temasın yansıtılma hali de söz konusudur.

Özetle, göç ve sanat ilişkisinin kökleri çok eski dönemlere uzanmaktadır. Toplumsal ve kültürel bir üretim olarak sanat, sosyolojik bilgi için bir kaynak niteliği taşır. Çünkü sanat, üretildiği toplumun yapısıyla direkt bir ilişki içindedir. Sanat, toplumsal hareketleri etkilediği kadar toplumsal hareketler de sanatı etkiler. Başka yerlere göç eden insanlar, benliklerine ek olarak kimliklerini de beraberinde götürmektedirler. Bunun sonucunda gittikleri yerin ortamından etkilenmelerinden kaynaklı, kimlik ve aidiyet duygularını yeniden sorgulamak durumunda kalmaktadırlar. Bu durumun yaşanmasında ise en önemli faktörlerin başında kültürlerin etkileşimi gelmektedir. Bu karşılıklı simbiyotik yapı, hem toplumsal hareketler hem de sanatın kendi sesini, kimliğini bulması için önemli bir fırsat haline gelmiştir. Dolayısıyla göç eden toplumların sanatçılarında göç olgusunun bıraktığı izlerin sanatlarına yansıması pek de şaşırtıcı bir durum olarak görülemez. Sanatçıların ve dolayısıyla eserlerinin bireysel ve toplumsal yaşama ayna tutma yetenekleri, yer yer dilin yetkinliğini aşan bir iletişim şeklinin oluşmasına sebebiyet verir. Bu sanat-toplum-birey arasındaki ahenkli ilişkinin, bu eserler aracılığıyla bizlere de tattırılmasına olanak tanıyor.

 

Kaynakça

Çay, R. “Çağdaş Sanatta Sosyolojik Bir Olgu: Göç”, Amasya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi/AEFD, 11/1, 2022, 38–52, https://dergipark.org.tr/tr/pub/amauefd

Doh, R. (1984). Interprovincial Migration in Turkey and Its SocioEconomic Background: A Correlation Analysis. Nüfus Bilim Dergisi, 6, 49- 61.

“JACOB LAWRENCE: THE MIGRATION SERIES.” Seattle Art Museum, www.seattleartmuseum.org/migration. Erişim tarihi: 4.01.2024.

“Göç.” Nuriiyem, www.nuriiyem.com/eser/s1137-011/. Erişim tarihi: 5.01.2024.

Kallat, R. S. (2012). Reena Saini Kallat: Untitled (Map/Drawing). Art One Art Platform for Contemporary Art from Asia, Africa and Latin America.

Tilbe, A., Atalay, C.M., (2021), Göç ve sanat okumaları I, Transnational Press LondonSocial Science, 215 pages

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.

Yusuf Atılgan’ın Evreninde 5 Farklı Tema

Yusuf Atılgan’ın metinlerinde yalnızlık, yabancılaşma, aidiyetsizlik, bastırılmış arzular ve bitmeyen bir arayış birbirine karışır.