Sanat dönemleri serisine modern sanatın en önemli, en çok konuşulan, fark yaratan ve popüler olan akımlardan biri olan Performans Sanatı ile devam ediyoruz!
İkinci dünya savaşından sonra yaşanan yıkımlar ve toplumsal düzenin alt üst olması diplomasiden ekonomiye, fiziksel yıkımdan sosyal yaşama kadar pek çok şeyi etkisi altına almış ve olmusuz yönde etkilemiştir. Birinci Dünya Savaşı’ nın ardından klasik sanata karşı bir tavır oluşmaya başlamıştı. Fakat İkinci Dünya Savaşı’nın ardından sanat gitgide bireyselleşerek kalıp dışına çıkmayı başarmıştır.
Performans Sanatı’nın Ortaya Çıkışı ve Tarihsel Arka Plan
Performans Sanatı’na gelecek olursak, bu sanat akımında malzeme olarak beden tercih edilmiştir. Kaldı ki ”performans” denilen şey de bu değildir. Bu sanat akımı 1970’li yıllarda kimlik kazanıp popülerleşse de biz bu sanat dalını aslında 1920’li yıllara kadar götürebiliriz. Bazı sanatçılar, sanatın ana malzemesinin boya, fırça ve tuval gibi malzemeler dışına çıkabilecek güçte olduğunu düşünerek günümüzde ”enstalasyon çalışmları” olarak isimlendirilen sanatı icra etmişlerdir. Günümüzde çok daha modern tekniklerle gelişmekte olan enstalasyon çalışmaları, sanat kaynağının farklı teknik ve malzemelerle olabileceği gibi hem sanatın ulaşım ağlarını genişleten hem de derin bir felsefesi olan bir alandır.

Modern Sanatlar Galerisi (MoMA), New York
Başlarda bu sanat dalı bir performans sanatı sayılabilecek potansiyeldeydi. Fakat günümüzde enstalasyon sanatı ve performans sanatı farklıdır. Sanatın malzemesi performans sanatında direkt olarak beden olmuştur. Bu durum belki kulağa tırmalayıcı geliyor olabilir. Fakat unutulmaması gereken bir şey vardır ki; bu da sanatın kimi noktalarda akıl almaz derecede kötü, rezalet ya da ciddiyetsiz durduğu noktalarda derin bir felsefeye sahip olduğudur.
Peki Nedir Bu Performans?
Performans, kelime anlamı itibariyle ”gösteri” anlamına gelmektedir. Bir işi izleyiciye göstererek yapmak, anlatmak anlamındadır. Performans, içerisinde bir amaç, hikâye, etkileşim, performansı gerçekleştiren kişi veya kişileri barındıran ve bu kişilerin haricinde izleyiciye ihtiyaç duyulan bir eylem, bir süreçtir. Çünkü bir işin performans niteliği taşıması için gerçekleştiren ve bu gerçekleşen olaya tanıklık eden kişiler olması gereklidir. Bu yüzden performansta izleyici ve izlenen kişi birbirine bağımlı hale gelir. (Verdu, Martinez, Yayımda Bkz: Kaynaklar)
Performans sanatı, izleyicisinin önünde o sırada canlı olarak gerçekleştirilen ve sanatçısı ya da sanatçıları tarafından bedenin kullanılarak sergilendiği bir sanat biçimidir. Happening veya Oluşum olarak da adlandırılan bu etkinlikler; geleneksel ve biçimci anlayıştan farklı olarak ortaya koyulan ürünün alınması, satılması, taşınması söz konusu değildir. Tekrarı olmadığı için fotoğraflanarak ya da video kamera ile kayıt altına alınarak arşivlenir. Sahne ve gösteri sanatları ile vücudun bir takım hareketler sergilemesi bakımından ortak yönleri bulunsa da, tiyatro gibi herhangi bir metine bağlı kalınmaksızın yapılır. Action Painting-Eylem Resmi, Body Art -Vücut Sanatı, Fluxus, Beden Sanatı, Yoksul Sanat ve Süreç Sanatı ile de ilişkilidir. (Karabaş, İşleyen, 2016).
Performans sanatı Feminist sanat ile kardeş sayılabilecek bir sanat dalıdır. Performans, toplumsal baskı, siyaset, kapitalist sistem vb. gibi birçok konuya dikkat çeker. Sanatçının kendi bedeni ile yarattığı bu dışavurum ve tepki elbette bir kitle tarafından kolay anlaşılamamış dolayısıyla söz konusu olan sanat, kişileştirilerek yersiz eleştiriler almıştır. Hatta sanatın aracı olan beden hedefe alınarak katledilmiştir.
Şimdi gelin söz konusu sanatı inceleyelim!

Vito Acconci isimli sanatçı 1970 yılında kendini ısırarak vücudunu damgalamıştır. Sanatçı bu performansı ile kapitalizmin toplumsal ve psikolojik bağlamda insanı tüketmeye yönelten bir sistem olduğunu göstermektir.

Dennis Oppenheim’ın Two Stage Transfer Drawing isimli performansında, sırt bölgesine çizilen çizgilerin duyularla algılanması ve hissedilen çizgilerin yönleri doğrultusunda diğer bir vücuda ya da farklı bir yüzeye aktarılması söz konusudur. Bu yolla vücudun duyusal sisteminden elde edilen uyarıcıların oluşturduğu kinetik tepkinin somut olarak dışavurumu gerçekleşmektedir. ( Karabaş, İşleyen, 2016)
Performans sanatı Dünya’da olduğu kadar ülkemizde de 1970’li yıllardan itibaren oldukça aktif bir sanat dalıdır.

1974 yılında Nil Yalter bir video kaydında kendi göbeğine yazılar yazarak performatif bir sanat geçekleştirmiştir. Videonun arka fonundan gelen bir Doğu müziği ile ”Kadın hem dışbükeydir hem içbikey” cümlesini yazmaktadır. Söz konusu yazı, Afrika’nın bazı bölgelerinde uygulanan kadın sünnetine göndermede bulunurken Anadolu’da kadınların karınlarına doğurganlık amacı ile tılsımlı yazı yazdırma geleneğini çağrıştırmıştır (Antmen, 2013).

Şükran Moral, Türkiye’de kendi döneminde en dikkat çeken isimlerden biri olmuştur. Performansını bizzat kendi vücudu ile gerçekleştiren sanatçı 1997 yılında hiçbir güvenlik tedbiri almayarak davranışsal performanslarının bir dalı olan ve doğunun iki yüzlülüğüyle hesaplaşarak gündelik yaşamın “bilinen ama bilinmez gibi davranılan, dillendirilmeyen” yönlerine eğilmiştir. Karaköy Yüksek Kaldırım’daki bir genelevde hayat kadını kılığına girer. Sanatçı bu performansı ile adını Sanat Tarihine yazdırmıştır. Şükran Moral, performans sırasında zaman zaman “Satılık” yazan bir kağıt tutar elinde. Binanın kapısında ise yine sanatçı tarafından yerleştirilmiş bir diğer yazı vardır: “Modern Sanatlar Müzesi”.

Özellikle toplumumuzun en büyük problemlerinden biri olan ”çocuk gelin” meselesi yakın geçmişe kadar daha sık olsa veya daha sık gösterilse de günümüzde çok yaygın değildir. Fakat yok da değildir. Moral’i de rahatsız etmiş ola ki sanatçı yukarda görülen performansı gerçekleştirmiştir. Gelinlik içinde bir çocuk, kanlı bir yatak ve simsiyah bir oda.
Performans, genellikle iki boyutlu yüzeyler üzerinde temsil edilen beden, başlı başına sergilenen bir sanatsal malzeme olmuştur. Kavramsal sanatın boya yerine kavramları ve dili kullanması (Örn:Bir ve Üç Sandalye) gibi Performans sanatı da bedeni seçmiştir. 1960-80 yılları arası performans sanatının yoğunlukla gündeme geldiği bir sanat olması ile beraber Fluxus da performans temelli bir sanat akımı olmuştur. Zaman, düşünceler, toplum, ekonomi ve daha bir çok etken birbirini etkileye etkileye bir zincir oluşturarak bir yerde Sanat Tarihi’ni oluşturmuştur!
Kaynaklar
Antmen Ahu, 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar, Sel Yayıncılık, 2014.
Antmen Ahu, Kimlikli Bedenler, Sel Yayıncılık, 2013.
Demiral, Martinez, ”20. ve 21. yy. da Sanatta Malzeme Olarak Beden; Performans Sanatı”, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Yayımda.
Karabaş, İşleyen, ”Performans Sanatının Doğuşu ve Günümüze Yansımaları” International Journal of Cultural and Social Studies, Aralık, 2016, 2.
Erişim Adresi: http://www.milliyetsanat.com/yazar-detay/ozge-yilmaz/sukran-moral-uzerine/1609
rh+ sanat Dergisi, Mayıs 2017, Sayı: 131.