Maniyerizm, Rönesans’ın ardından 16. yüzyılın sonlarına doğru İtalya’da ortaya çıkan ve sanat dünyasını etkileyen önemli bir dönemdir. Bu dönemde sanatçılar, Rönesans’ın sakin ve dengeli kompozisyonlarından saparak, estetik karmaşıklık, aşırılık ve deneysel ögeleri öne çıkaran bir yaklaşımı benimsemişlerdir.
Maniyerizm’in Tanımı ve Kökenleri
Maniyerizm (Üslupçuluk) sanatı, yaklaşık olarak 1520-1580 yıllarında ve geç Rönesans ile erken Barok döneminin arasında kendine yer edinmiş bir sanat dönemidir.
Rönesans dönemindeki eserlerde belirgin bir biçimde görülen oran, düzen ve simetri kavramı Maniyerizm sanatında bir noktadan sonra farklı bir boyuta evrildi. Bu boyut, gerek çizgilerin uzatılması, gerek o formun genişlemesi, başka bir ifadeyle görünenin ötesinde bir esere dönüşmesi Maniyerizm sanatını ortaya çıkardı.

Maniyerizm, öte yandan bize sanatın özgürlüğünü ve yaratıcılığını öne çıkaran bir bakış açısı da sunar. Maniyerist sanat eserleri, estetik karmaşıklığı öne çıkararak bilinçli bir entelektüel yaklaşımı sergilerler. Bu tür eserlerde öne çıkan zorluk ve problem çözme, her sanatçının kendine özgü ifadesini bulma sürecinin merkezindedir.
Maniyerizm, Michelangelo’nun (1475-1564) eserlerinde ve özellikle de sonraki dönemlerdeki çalışmalarında belirginleşmeye başlamıştır. Örneğin Michelangelo’nun “Last Judgment (Son Yargı)” freski, sonsuz çeşitlilikteki figürleriyle, dramatik hareketleri ve izleyicinin görüş alanının ötesine uzanması ile Maniyerizm’in önemli örneklerindendir.

Michelangelo’ya ek olarak, Jacopo Pontormo (1494-1557), Parmigianino (1503-1540), Agnolo Bronzino (1503-1572) gibi sanatçılar da Maniyerizm akımını temsil etmişlerdir. Parmigianino’nun “Madonna dal Collo Lungo (Uzun Boyunlu Meryem Ana)” tablosu da Maniyerizm sanatının önde gelen örneklerindendir.

Maniyerizm terimini ifade etmeye çalıştığımızda onu net bir tanıma sığdıramayacak olmamız kaçınılmazdır. Zira net bir tanıma sığmayacak kadar karmaşık bir sanat akımını ifade etmek için kullanılır.
Maniyerizm, genellikle yapay ve karmaşık bir tarzı ifade eder; bu stil, sanatsal ifadenin sınırlarını zorlayan ve sıklıkla belirsizlik içeren ögeler içerir. Bu noktada Maniyerist sanatçılar, doğadan ziyade sanattan ilham alan ve sıkça hayal gücü ile sınırları zorlayan sanatçılardır.
Maniyerizm terimi, ilk kez 17. yüzyılda yaygın olarak kullanılmaya başlandığında, dönem açısından olumsuz bir tepkiyle de yüz yüze geldi. Çünkü terimin beslendiği kaynak açısından sanat dünyası onu, Raphael’in klasikçiliğinden ve yüksek Rönesans’tan sapma olarak algılıyordu. 20. yüzyılın ilerleyen dönemlerinde, dışavurumculuk ve soyut sanatın yükselişi ile bu olumsuz değerlendirmeler azaldı.
Maniyerizmin Temel Özellikleri
Oranların Bozulması: Maniyerist sanatçılar sıklıkla insan figürlerini çarpıtarak, uzuvları ve gövdeleri uzatarak, abartılı ve gerçek olamayacak biçimler yarattılar.
Uzatma: Bilinçli bir şekilde sanatlarında kullandıkları bu ifade, bilinçli bir sanatsal sapmaydı.
Karmaşık Kompozisyonlar: Maniyerist sanatçılar; eserlerinde olağandışı kompozisyonlar oluşturarak, simetri ve dengeyi bozmayı tercih ettiler. Bu da izleyiciyi sıradanın dışına çıkararak eserin etkileyici bir biçimde algılanmasını sağlar.

Alışılmadık Renk Seçimleri: Maniyerizm döneminde; Yüksek Rönesans’ta geliştirilen genel mükemmeliyetçilik ile özdeşleştirilen renklerden kaçınılmış, alışılmadık ve canlı renk paletleri kullanılmıştır.
Belirsizlik ve Sembolik Unsurlar: Maniyerist eserlerde sıklıkla gizli semboller bulunur. Bu da sanatçılar tarafından izleyicileri eseri çeşitli şekillerde yorumlamaya teşvik eder.

Maniyerizm sanatı, Rönesans’ı hem etkilemiş hem de ona bir tepki olarak gelişmiştir. Rönesans’ın katılığı ve gerçekçiliğinden saparak kendine ait sofistike bir alan geliştirmiş ve bu şekilde büyük etki yaratmayı başarmıştır.
Maniyerizm, bir araya gelmeyecek karmaşık unsurları eserlerinde toplamış, uyumsuzluk içinde adeta uyumlu bir ahenk yakalamıştır. Özellikle uzatma stili ile sanatın farklı bir doğasını da gözler önüne sermiştir.
Maniyerist eserler Rönesans’a kıyasla genellikle elit aristokrat sınıftan geliyordu. Çünkü eserlerinde kullanılan o alegorik dili anlayabilmek için belli bir zümrede yetişmiş olmak gerekirdi.
Maniyerizm Ressamları ve Sanat Eserleri
El Greco
El Greco, asıl adı Domenikos Theotokopoulos, Maniyerizm sanatıyla ilişkilendirilen Yunan bir sanatçıydı. Sonraları İspanya’nın Toledo kentinde yaşadığından İspanyol olarak anıldı.
El Greco, çalışmalarında son derece bireysel bir tarzı benimsedi. Kendine özgü dili, onu manevi ve duygusal bir derinliği yakalamaya itti. Öte yandan sanatçı, diğer Maniyerist sanatçılar gibi kullandığı figürleri uzattı.

Sanatçının eserlerindeki kullandığı dil, Hristiyan sembolizmi açısından önemlidir. Dini bir perspektifle tuvale dökülen cesur renkler, onun resimlerinde genel bir duygusal etki yarattı.
El Greco’nun Maniyerist üslubu, bulunduğu zamanın sanatsal eğilimleri ile bir noktada çelişse de Maniyerizmin odak noktalarını sanatına aldı. Öyle ki onun bu tarzı bir sonraki dönemin, Barok, gelişmesine katkıda bulundu.
Parmigianino

Maniyerist hareketin önde gelen isimlerinden biri olan Parmigianino, 16. yüzyıl İtalyan ressamıdır.
Parmigianino’nun sanatı, uzun ve çarpık figürlerin kendine özgü kullanımıyla tanınır. Sanatçı, Maniyerizmin önde gelen ressamlarından biridir. Diğer Maniyerist ressamlar gibi Yüksek Rönesans döneminde görülen uyumsal ahengi reddederek, alışılmadık mekansal perspektifleri yakalamıştır.

Bu tablo, Parmigianino’nun Bologna döneminde ürettiği ikinci eserdir. Aziz Catherine, şehit edilirken kullandığı çarmıh tekerliği ile betimlenir. Belki de bu eserde en dikkat çeken yer Çocuk İsa’nın, “evliliği” simgeleyen bir yüzük vermesidir. Yine diğer Maniyerist ressamların kullandığı gibi uzatılmış bir boyun ve onun zarafetini görürüz.
Sanatçının belki de diğer Maniyerist sanatçılardan farkı, yaratıcılığının huzursuz ve gizemli bir zihinden dökülmesidir. Bugün eserleri Viyana’daki Sanat Tarihi Müzesi, Floransa’daki Uffizi Galerisi ve Madrid’deki Prado Müzesi’nde yer alıyor.
Maniyerizm, zaman içinde hem övgüye hem de eleştiriye tabi tutulmuş olan bir sanat akımıdır. Bu dönemin sanatçıları, estetik bir kaygı güderek eserlerinde olağanüstü bir güzellik arayışına gitmişler. Pek çok Maniyerist eserin çarpıklığı ve belirsizliği, dini ayaklanma dönemine uygun olarak, Hristiyan izleyicilerle eser arasında duygusal bir çekicilik yaratmış olduğunu söylemek kaçınılmaz. Bu açıdan sanat tarihi, değişen bakış açıları ve çeşitli dönemsel özelliklerle doludur ve Maniyerizm buna tipik bir örnektir.
Kaynakça
Delbeke, Maarten. “Mannerism and meaning in complexity and contradiction in architecture.” The Journal of Architecture 15.3 (2010): 267-282.
“Mannerism”. Britannica. Web. Erişim tarihi: 11.10.2023
“Michelangelo, Last Judgment, Sistine Chapel”. Smart History. Web. Erişim tarihi: 10.10.2023
“Parmigianino”. The Art Story. Web. Erişim tarihi: 13.10.2023
“Parmigianino”. Art Net. Web. Erişim tarihi: 13.10.2023
“The Unusual Style of El Greco”. The Virtual Instructor. Web. Erişim tarihi: 12.10.2023