Avrupa sanatında Rönesans döneminin sanat üslubunu önceki yazımızda incelemiştik. Fakat literatürde ”Kuzey Rönesansı” olarak isimlendirilen bir sanat üslubu da bulunmaktadır. Kuzey Rönesansı’ndan kasıt; İtalya dışında gerçekleştirilen Rönesans sanatı üslubudur. Fakat Kuzey Rönesansı’nı bu şekilde sınırlandırmak kesinlikle yanlış bir kanı olur. Kuzey Rönesansı ile Rönesans sanatı arasında üslup farkı da bulunmaktadır. Bu yazıda, Kuzey Rönesansı’nın sanat üslubunu tarihsel açıdan ele alarak (Klasik) Rönesans arasındaki farklara ve benzerliklere değineceğiz.
İtalya haricinde olan ülkelerde gelişen bu sanat üslubu aynı zamanda coğrafi olarak İtalya’nın kuzeyinde olması yönüyle de dikkati çekmektedir. Almanya, Hollanda, Fransa gibi ülkelerde gelişen sanat, bir yönüyle Rönesans sanatı olması yönüyle benzerliği, bir yanıyla da coğrafi ve kültürel farklılıkları ortaya koymaktadır.
Kuzey’de İtalya’ya göre daha az serbest ticaret merkezi bulunmaktaydı. İtalya’da sanata önemli miktarda para harcayan varlıklı bir tüccar sınıfına yol açan sayısız Dükalık ve Cumhuriyet vardı. Fakat Kuzeyde durum böyle değildi. Kuzey Avrupa ile Floransa gibi bir yer arasındaki tek dikkate değer benzerlik, Burgundy Dükalığı‘nda yatıyordu. Burgundian Dükleri, sanatın adeta patronlarıydı, ancak sponsor oldukları sanat, İtalyan meslektaşlarından farklıydı. İlgi alanları; ışıklı el yazmaları, duvar halıları, moda ve mobilyalardan oluşmaktaydı. Oysa İtalya’nın başlarda sanattaki önceliği resim ve heykelden ibaretti.
Bir İtalyan sanatçısı, Rönesans döneminde kompozisyonun (yani, oran, anatomi, perspektif) arkasındaki bilimsel ilkeleri göz önünde bulundurması gerektiğinde, kuzeyli sanatçılar sanatlarının neye benzediğini daha fazla düşünürlerdi. Renk, formun üstünde ve ötesinde önemli bir öneme sahipti. Ve bir kuzey sanatçısı daha fazla ayrıntı bir parçaya resmi yerleştirirdi.
Rönesans dönemi denildiğinde akıllara gelen simetri, anatomi, perspektif gibi kavramlar kuzeyde yerini detay, ayrıntı-gerçekçilik, duvar halıları, kıyafet desenleri ve en önemlisi sembol ve ifade kavramlarına bırakmıştır. Kuzey Avrupa’da yağlıboya kullanımı, dini gelişmeler ve ticaretin artması sonucunda, sanatçılar keskin detaylara, natüralizme ve doğru perspektife sahip, yoğun bir gerçeklik içeren imgeler oluşturdular. Eserlerde tema olarak; dindarlık ve dürüstlük, sadakat vurgulanırken günlük yaşamın önemine de dikkat çekilirdi.
Önemli temsilcilerinin; Jan Van Eyc, Robert Camling, Hans Memling, Albrecht Dürer, Pieter Bruegel, Hieronyms Bosch ve Hans Holbein’ın olduğu bu sanat üslubunu gelin detaylarıyla inceleyelim.
Jan Van Eyc

Jan Van Eyc, Hollanda resminin önemli temsilcilerindendir. Arnolfini’nin Evlenmesi tablosu ilk bakıldığında sıradan gerçekçiliği ile dikkati çekse de detaylarda durum kendini natüralist bir gerçekliğe ve gizeme bırakır.

Kadın ve erkeğin (Arnolfini ve Giovanna) evliliği gibi günlük bir olayın esas alındığı tabloda detaylarda, Rönesans’ta görülen klasik perspektif ve anatomi üslubu etkili bir şekilde dikkat çekmez. Kaldı ki, Flaman geleneğinin egemen olduğu bu eserde kadın ve erkeğin tam ortasında kalan dışbükey ayna odanın içini tüm gerçekliği ile yansıtmaktadır. Odanın içinde köpek (sadakati temsil ediyor), Arnolfini ve Giovanna haricinde iki kişinin daha olduğunu bu ayna sayesinde öğrenebiliyoruz. Bu kişilerden birinin ressamın kendisi diğerinin ise onun öğrencisi olduğu görüşü kabul görmekte. Sadece aynanın yansıttıkları değil, resmin genelinde kıyafet detaylarından avizeye kadar pek çok şey detaycı bir gerçeklikler temsil edilmiştir. Sanatçının, sanat geleneğini, dönemin kültürünü aslında yalnızca bakan gözlerin görebileceği vurgusunu yaptığını bu küçük ayrıntıdan öğrenebiliyoruz.
Pieter Bruegel
Bruegel, manzaralarını öykücü ikonografik resimlerin arka planından tamamen kurtararak tamamen başrole getirmiştir. Bu açıdan Bruegel, Batı sanatında manzara resmini kendi başına bir resim konusu haline getiren ilk ressam olarak tanımlanmaktadır. Görkemli dağları ve coşkun denizleri ile kıpır kıpır aydınlık manzaraları kadar, kar altındaki ormanları ve köyleri ile muhteşem bir coğrafyayı yansıtan sakin kış manzarası resimleri de adeta yüzyıllar öncesinden izlenimcilik akımını haber vermektedir. Figürler, artık manzara içinde eriyip gitmiştir. Resimlerinde manzara, o kadar ifadeci hale gelir ki dışavurumcu olarak nitelenebilir. Ayrıca; gerçeklik adeta günlük yaşantının içinden, küçük bir an’dan kopmuş izlenimi vermektedir. Tüm bu üslup, hem sanatçının hem mensup olduğu Kuzey Rönesansı’nın üslubunu yansıtır.

Albrecht Dürer
Albrect Dürer, üslup açısından Klasik Rönesans’a kısmen bağlı kalsa da dünyevi olmayan, gizemli eserler resmetmiştir.

Ünlü Otoportre‘sinde kendini; elinin duruşu, ifadesi, saçları ve yüzü ile İsa’ya benzeterek resmetmiştir. Dürer’e göre Tanrı’ya en yakın insan sanatçılardır, tablosunun üzerine; “Ben Nürnbergli Albrecht Dürer, kendi kendimi yarattım” diye yazar. Bu çalışması, Rönesans ruhunu taşıması, özgürleşme, insanın öncelik kazanması ve hümanizm açısından önemlidir. Mistik yönü ile Kuzey Rönesans’ının gizemini temsil eder.
Hans Holbein
Hans Holbein, Kuzey’in detaycı natüralizmi ve ”dünyevi olmayan gizemi,sembolü” ile bu sanatın en önemli temsilcilerindendir. Elçiler eseri ile tabloyu ikiye böldüğümüzde dünyaya ait olan sanat, zevk, kültür konularına değindiğini, Doğu-Batı kültürüne odaklandığını ve semboller ile (önde duran anamorfik kafatası) yaşamın tek gerçeği olan ölümü temsil ettiği görülmektedir. Detaylardaki kumaşlar, halı desenleri bu sanat üslubunun kimliğini yansıtır.

Elçiler tablosu hakkında detaylı bilgi edinmek için önceki dönemlerde yazdığımız ”Elçiler: Kuzey Rönesansı’nda Dünyevi Olmayan Bir Gizem” başlıklı yazıyı inceleyebilirsiniz.
Dört sanatçının eserleri üzerinden örnekler verdiğimiz bu yazıda, Kuzey Rönesansı’nın sanat üslubunu, bazı temsilcilerin üslupları üzerinden incelemeye çalıştık. Kuzey Rönesansı ve Rönesans arasındaki benzer ve farklılıkların bulunduğu bu üslup, sanatta coğrafya ve kültür ayrımının önemine dikkat çeker. İsimler benzer, coğrafya yakın olsa da sanatın üslup farkının en özel örneği ”Uluslararası Gotik” olarak da adlandırılan Kuzey Rönesansı olmuştur.
Kaynakça
Hodge, Susie, Sanatın Kısa Öyküsü, Hepkitap Yayınları, 2019.
Krausse, Anna Carola, Rönesans’tan Günümüze Resim Sanatının Öyküsü, Literatür Yayınları, 2005.
Erişim: http://www.leblebitozu.com/ Erişim Tarihi: 13.08.2021.
Erişim: https://tr.eferrit.com/avrupa-sanatinin-kuzey-roenesansi/ Erişim Tarihi: 13.08.2021.


