Sanatın Yolculuğu: Harlem Rönesansı

spot_img

Tarihin ilk zamanlarından beri köle olarak kullanılan, aşağılanan ve dışlanan Afrikalı Amerikalılar yani Afro-Amerikanlar her zaman seslerini duyurmaya çalışmışlardır. Haklarını elde etmeye başladıklarında ise seslerini sanat, edebiyat, müzik ve siyaset duyurmuştur. 1920 yılında Amerika’da başlayan Harlem Rönesansı adlı sanat akımı her ay kaleme aldığımız Sanat Dönemleri Serisi’nin yeni yazısı oldu. Gelin sanatın hakları savunduğu akımı, Harlem Rönesansı’na bir göz atalım!

Harlem Rönesansı Nasıl Ortaya Çıktı?

Kaynak: www.history.com

Birinci Dünya Savaşı’nın sonları ve İkinci Dünya Savaşı’nın başlarına kadar aktif bir akım olarak edebiyat, müzik, görsel ve performans sanatları alanında birçok eser veren Harlem Rönesansı bir isyan ve kültürel arayıştır. Afro-Amerikanlar kölelikten kurtulmuşlardır ancak hâlâ beyazlarla bir tutulmamaktadırlar. Irkçı yaklaşımlar toplumsal her alanda çokça kendini göstermekte, “eşit ama ayrı” ilkesi Amerika’da toplumsal standartları belirlemektedir.

Yaşanan Büyük Göç ile iki milyona yakın Afro-Amerikalı, kırsal ve Güney kesimlerden Amerika’nın Kuzey kesimlerine göç ederler. Özellikle New York’ta kendilerine yeni bir hayat kurmaya çalışan Afro-Amerikalılar kültürel karakterlerini yeni yaşam alanlarına uyarlamak için kendilerini sanatta bulmaya çalışırlar.

Harlem Rönesansı adı ilk defa 1947’de John Hope Franklin tarafından kullanılır. Bu akıma Harlem Rönesansı adını vermesinin sebebi akım esnasında müzik, edebiyat ve sanatla uğraşan Afro-Amerikalılar’ın en çok New York’taki Harlem bölgesinde bulunması ve bu bölgenin Afro-Amerikalılar’ın bir kalesi oluşudur. Bu dönem Afro-Amerikan yaratıcılığının yeniden doğuşu olarak da adlandırılır.

Harlem Rönesansı’nın Önemli Sanatçıları

Harlem Rönesansı sanat akımında birbirinden yetenekli birçok Afro-Amerikalı sanatçı ortaya çıkar. Hepsi kendi ailelerinin, atalarının yaşadığı haksızlıkları sanatlarıyla ölümsüzleştirirler. Bu akımla özdeşleştirilen dört ressam ise Jacob Lawrence, Archibald Motley, Aaron Douglas ve William Johnson’dır.

Jacob Lawrence

Kaynak: Art News

Jacob Lawrence, Harlem Rönesansı söz konusu olunca akla gelen ilk sanatçılardan biridir. New York’ta Harlem bölgesinde doğması da bu akıma sanat eserleriyle katkıda bulunmasını destekler. 1940’lı yılların başında İkinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle birçok Afro-Amerikalı bulundukları bölgeden Harlem’e göç etmektedirler. Bu esnada gençlik yıllarının başında olan Jacob Lawrence ise Büyük Göç hakkında okumalar ve araştırmalar yapmaktadır. Ailesinden hikâyeler dinler, kütüphanelerden kitaplar okur ve komşularına yaşadıklarını sorar. Uzun süren araştırmaları sonrasında Büyük Göç ve ardından Afro-Amerikalıların yaşadığı kültürünü bulma çabasını altmış parçadan oluşan, Büyük Göç’ün tüm gerçeklerini tabolarına taşıyan Göç Serisi adlı eser serisini yaratır. Kişisel resim tarihinde çoğunlukla Büyük Göç’e odaklanır ve başarısı sonucu New York’taki Modern Sanatlar Müzesi (MoMA)’nde eseri sergilenen ilk Afro-Amerikan sanatçı olur.

Archibald John Motley Jr.

Kaynak: Illustration History

“Kendi insanlarımı her zaman oldukları gibi resmetmek istedim”

-Archibald Motley

Archibald Motley, Harlem’de doğup büyümemiş olsa da New York kadar metropolitan bir bölge olan Chicago’da doğar. Eserlerinde Büyük Göç sonrası Amerika’da şehir hayatına adapte olan atalarını resmeder. Özellikle caz kulüpleri ve eğlence temalı tablolar resmeder. Onun eserlerinde beyazların baskısı olmadan eğlenen Afro-Amerikalılar’ın özgürlüğü ve müziğin sesi izleyiciye yansır. Eserlerinde resmettiği Afro-Amerikalılar aslında gerçek hayatından insanları da barındırır. Motley, eserlerinde annesi ve büyük annesini de resmeder.

Aaron Douglas

Kaynak: ThoughtCo

Aaron Douglas, Harlem Rönesansı’nın en aktif olduğu dönemde eserler üretir. Kansas’ta doğan Douglas; yıllarca fabrikalarda çalışır, öğretmenlik yapar ve en sonunda öğretmenlik görevinden ayrılarak New York’a taşınır. Taşınma sebebi ise bir dergide Harlem Rönesansı’nın “Yeni Siyahi Hareketi” olarak adlandırılıp katkıda bulunabilecek tüm sanatçıların New York’a çağırılmasıdır. Yıllarca New York’ta, Harlem’deki evinde dönemin sanatına katkıda bulunur, resim öğretmenliği yapar ve kendini bu alanda geliştirir.

William H. Johnson

Kaynak: MoMA

“Bir hissi tuval üzerinde yansıtmak için önce onu hissetmeniz gerekir.”

-William H. Johnson

Harlem Rönesansı sanat akımının bir diğer en önemli sanatçısı ise William Henry Johnson’dır. California’da doğmasına rağmen daha on yedi yaşındayken amcasının yanına Harlem’e taşınır. Bu taşınma da Büyük Göç’ün bir parçasıdır. Sanat okuluna gidebilmek için birçok işte çalışır ve Avrupa’ya sanat eğitimi almaya gider. Ancak Avrupa, İkinci Dünya Savaşı’nın kıyısındayken New York’a döner. New York’ta şiirler yazar, resimler yapar ve sanat dersleri vererek Harlem Rönesansı’nın ünlü sanatçılarından biri olur.

Harlem Rönesansı’nın Önemli Sanat Eserleri

Kendilerine yeni bir kültür temeli oluşturmaya çalışmış Afro-Amerikalı göçmenlerin yarattığı şiirler, tablolar, şarkılar ve tiyatro eserleri birbirinden değerlidir. Ancak bazıları daha büyük kesimlere ulaşmış ve büyük etkiler yaratmıştır.

Nightlife – Archibald John Motley

Kaynak: WikiArt

Harlem Rönesansı’nın en ünlü sanatçılarından Archibald John Motley’nin imza tablolarından biri Nightlife’tır. Bu tablo Motley’nin en ünlü eseri olmasının yanında Harlem Rönesansı’nın sunduğu koşulları en iyi yansıtan resimlerden biridir. Kullandığı sıcak tonlar, yarattığı perspektif ve figürlerin farklı duygu durumlarına sahip oluşu Harlem Rönesansı’ndaki Afro-Amerikan kültürel sıkışıklığını yansıtır. Bu insanların kimisi kendisini eğlenceye vermiş, kimisi aşk ararken bir kısmı da büyük bir eğlencenin içinde mutsuzluk çekerler.

Street Musicians – William H. Johnson

Kaynak: Smithsonian American Art Museum

William H. Johnson’ın Street Musicians tablosu isminden de anlaşıldığı gibi Harlem Rönesansı döneminde sokak müzisyenliği yapan iki Afro-Amerikan sanatçıyı gösterir. Bu müzisyenler şehre yerleşmiş, gelirlerini sanatları yoluyla kazanmaya çalışırlar. Johnson ise bu dönemin sokak sanatçılarını tablosuyla ölümsüzleştirir. Renkli kıyafetleri ve şapkalarıyla öne çıkan müzisyenler kültürel arayışlarını müzikle gerçekleştirirler.

The Bridge Party – Charles White

Kaynak: kunsthal kade

Charles White’ın The Bridge Party tablosu birbirine tutunan üç Afro-Amerikan’ı gösterir. Bu üç figür birbirine çok yakın durur. Ayrıca bu figürlerin yüz ifadeleri çok net resmedilmiştir. Harlem Rönesansı’nın zaten birbirine muhtaç olan Afro-Amerikan’ları daha da yakınlaştırması tabloya aktarılır. Sıcak tonlar ve yüz ifadelerindeki endişe yaşadıkları acıyı izleyiciye samimiyetle yansıtır.

Café – William H. Johnson

Kaynak: Smithsonian American Art Museum

William H. Johnson’ın Harlem Rönesansı sanat akımının imza isimlerinden biri olduğundan bahsetmiştik. Johnson’ın dönemin koşullarını izleyiciye aktardığı en başarılı tablolardan biri de Café tablosudur. Bu tabloda yeni yaşamlarına adapte olan Afro-Amerikanlar’ın aşk hayatları ele alınır. Tüm kültürel çatışmaların, kırsaldan şehre göçün etkilerinin yanında aşk ise çözümlenemeyen gündemlerinden biridir. Tablodaki el gibi organların abartıyla resmedilmesiyle aşk ve heyecan izleyiciye aktarılır.

Sanat Dönemleri Serisi’nin bu yazısında; Harlem Rönesansı’nın Afro-Amerikan halklara neler yaşattığını, bu yaşananların sanata nasıl yansıdığını ve dönemin öne çıkan isimlerini konuştuk. Harlem Rönesansı kültürel sıkışıklığın sanata aktarılmasıyken biz de onu sizlere aktardık.

Kaynakça

“Harlem Renaissance”. National Gallery of Art. Web. 13.07.2024

”Harlem Rönesansı ya da Yeni Siyah Hareketi”. Independent Türkçe. Web. 13.07.2024

”Jacob Lawrence”. MoMA. Web. 13.07.2024

”Archibald John Motley Jr.”. MoMA. Web. 13.07.2024

“Aaron Douglas”. National Gallery of Art. Web. 13.07.2024

”William H. Johnson”. MoMA. Web. 13.07.2024

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.