Sanat Dönemleri Serisi: Barbizon Okulu

Barbizon Okulu’nun Doğuşu ve Felsefesi

Barbizon Okulu, 1830 ile 1870 yılları arasında etkinlik gösteren ve Realizme yönelik bir eğilim sergileyen ve Romantizm döneminde ortaya çıkan bir sanat hareketidir. Bu hareket, manzara resmine yeni bir soluk getirerek, doğayı olduğu gibi betimlemeyi amaçlamıştır.

1816 yılında Fransız Akademisi, on yedinci yüzyıl tarihi manzara resmindeki mükemmelliği yeniden canlandırmak amacıyla kolları sıvadı. Her dört yılda bir verilen ödül, sahibine Roma’daki Villa Medici’de yaşama ve çalışma olanağı sağlıyordu ki bu, akademik eğitim almış gelecek vaat eden Fransız ressamlara tanınan bir fırsattı. Tarih resmini on yedinci yüzyıldaki ihtişamına kavuşturmayı amaçlayan yeni Prix de Rome, aslında manzara resmi konusunda bir heyecana yol açtı.

19. yüzyılın başlarında Fransa’da tutucu Fransız Akademisi, Neoklasik geleneği ve Rönesans ve klasik antik dönem sanatçılarına öykünmeyi tercih ederek manzara resmine katı estetik kurallar dayatıyordu. Akademi’nin hiyerarşisinde manzara resmine gereken önem verilmiyordu. Bu dönemin geçerli sayılan estetik kurallarına göre sadece antik şiirden esinlenen ya da Nicolas Poussin ve Claude Lorrain gibi 17. yüzyıl ressamlarının klasikleşen stillerini takip eden idealize doğa sahnelerine izin veriliyordu.

Claude Lorrain – Sunrise

Claude Lorrain Sunrise 164647

Poussin ve Claude gibi öncüllerinden ilham alarak doğrudan doğadan resim yapmak isteyen sanatçılar, antik anıtlar arasındaki Akdeniz manzaralarına dalmak için İtalya’ya seyahat ettiler. Neoklasizmin biçimsel çizgiselliğini koruyan açık hava eskizlerine rağmen, genellikle Roma çevresinde yapılan bu alıştırmalar, sanatçıların stüdyo kısıtlamalarından kurtulmalarına izin vererek onları doğayı gerçekten deneyimlemeye, ilk elden gözlemlemeye ve yalnızca kopyalamak veya incelemek yerine duygusal olarak etkileşime girmeye teşvik etti.

Romantik resim üslubuna dâhil olan ünlü İngiliz ressam John Constable’ın doğa karşısında ve açık havada çalıştığı eskizlerden yola çıkarak oluşturduğu manzara resimlerinden etkilenen bir grup Fransız ressam, bu tarzda resimler üretmeye başlamıştı. Constable’ın çalışmaları ilk kez 1824’te Paris’te sergilendi.

John Constable – The Wheat Field

The Wheat Field 1816 tuval üzerine yağlıboya

Barbizon Okulu üyeleri John Constable’ın manzara resmine adanmışlığının yanı sıra geniş fırça darbelerinden ve Salon ve Akademik resim gelenekleriyle çelişen esnek tarzından ilham aldılar. Bu ressamlar, atölyelerin karanlık ve yapay ışıklı mekânlarından dışarı çıkarak, resimlerini doğa karşısında, gün ışığı altında ve doğa gözlemine dayalı çalışmaya başlamışlardı.

John Constable, Stratford Mill

Constable Stratford Mill 1820

Doğayla Bütünleşme: Fontainebleau Ormanı

Bu girişim, John Constable‘ın 1824’teki sergisinin yarattığı heyecan ve Louvre’da on yedinci yüzyıl Hollanda ve Flaman manzaralarının incelenmesiyle birleşince, Fransa’da manzara resminde bir artış yaşandı. Genç sanatçılar, Saint-Cloud ve Versailles kraliyet parkları ve özellikle Fontainebleau Ormanı gibi popüler yerler de dahil olmak üzere doğada resim yapmak için Paris’ten ayrılmaya başladı. Bir zamanlar avlanmak için kraliyete özel olan ve Fontainebleau Şatosu’nun yakınında bulunan bu orman, Paris’ten trenle kolayca ulaşılabilen, sanatçılar ve gelişmekte olan aylak sınıfı için tercih edilen bir yer haline geldi.

Camille Corot – View of Genzano

File:Corot, View of Genzano.jpg
Camille Corot, View of Genzano, 1843

Jean-Baptiste-Camille Corot, 1829’da ormanda ilk resmi yapan kişi olarak sahneye en erken çıkan kişilerden olarak bilinir.

Fransa’nın Fontainebleau Ormanı yakınlarındaki Barbizon köyü, bu sanatçı topluluğunun merkezi haline geldi. Sanatçılar, öncelikle manzara resimleri üzerine yoğunlaşmış, ancak aralarında çiftlik işçilerini ve köy yaşamının sahnelerini de tasvir edenler olmuştu.

Theodore Rousseau: The Great Oaks of Bas-Bréau, 1864

Barbizon Okulu’nun Tarihsel Bağlamı

Barbizon Okulu, hakim olan Romantizm ve Neoklasizme tepki olarak doğan bir harekettir denilebilir. Sanatçılar, mitolojik veya klasik sahnelerin yalnızca bir arka planı olarak görülen manzara sanatını, doğrudan doğayı gözlemleyerek ve en plein air (açık hava) tekniklerini kullanarak bir adım öteye taşımışlardı. 

Barbizon Okulu ressamları, geleneksel Paris düzeninin ve burjuva patronlarının tercih ettiği romantikleştirilmiş, kurgusal manzaraları reddeden öncülerdi. Bunun yerine, doğrudan doğadan, açık hava resmi çalışarak manzaraya yeni, ilerici bir yaklaşım getirdiler ve genellikle resimleri tek seansta bitirdiler.

Bu sanatçılar için Barbizon, doğanın duyusal harikaları içinde kaybolabilecekleri güçlü bir sanatsal özgürlük sembolü haline geldi. Sanat çevreleri tarafından sürekli reddedilmelerine rağmen, inatçı bir kararlılıkla vizyonlarının peşinden gittiler ve davalarına tutkuyla bağlandılar.

Jean-Baptiste-Camille Corot – Fontainebleau: Oak Trees at Bas-Bréau

Fontainebleau Oak Trees at Bas Bréau Jean Baptiste Camille Corot 18321833

On dokuzuncu yüzyılın Fransız manzara ressamları arasında belki de en etkilisi olan Camille Corot, Fontainebleau’ya hiç yerleşmemiş olsa da, buradaki kayalık çıkıntılar ve görkemli ağaçlar Corot’nun ilk dönem resimlerinden bazılarına ilham vermiştir. Fontainebleau: Bas-Bréau’daki Meşe Ağaçları (1979) en güçlülerinden biridir.

Jean-Baptiste-Camille Corot, View of the Forest of Fontainebleau

Jean Baptiste Camille Corot View of the Forest of Fontainebleau 1830

Jean-Baptiste-Camille Corot Fontainebleau: Oak Trees at Bas-Bréau

Fontainebleau: Bas-Bréau’daki Meşe Ağaçları, 1832-3

Barbizon bir yerden çok daha fazlasıydı; sanatçılar için kuşatıcı bir motifti. Diğer büyük motifler gibi coğrafyayı aşıyordu. İlham verici ve besleyiciydi; kışın şafağında donmuş parmaklar ya da yazın öğle vakti güneşten yanmış eller gibi günlük zorluklara rağmen Barbizon, manzaranın metaforik gücü arayışına cevap veriyordu.

Romantizmin etkileri ve John Constable’ın sanatı, Barbizon Okulu üzerinde belirleyici oldu. Constable’ın doğa gözlemleri ve bu gözlemleri eserlerine aktarma biçimi, Barbizon sanatçılarını derinden etkiledi. Alfred Sensier’in ifadesiyle; doğanın el değmemiş güzellikleri, sanatçıları adeta büyüledi.

Jean-François Millet – The Gleaners

Jean François Millet The Gleaners 1857

Realizm akımının Barbizon’daki temsilcisi olarak ön plana çıkan Jean-François Millet, özellikle işçi sınıfının yaşamını ve zorluklarını konu alan eserleriyle tanınır. Figürleri manzaralarla bütünleştirme yaklaşımıyla tanınan Millet, “The Gleaners” gibi çalışmalarıyla sosyal konulara dikkat çekerken, Barbizon Okulu’nun doğaya olan yakın bağını da vurgular. 

Jules Dupré – The Old Oak

Jules Dupré The Old Oak 1870

Jules Dupré’nin “Yaşlı Meşe” adlı tablosu, alçak ufuktan fırtınalı bir gökyüzüne uzanan yüksek bir meşe ağacının ihtişamını yakalıyor. Resim, öğelerinin natüralist bir tasvirini sergilese de, temelde Romantizm’e dayanır; heybetli meşe ve yaklaşan bir fırtınayı ima eden önsezili, dramatik bir şekilde aydınlatılmış bulutlar aracılığıyla doğanın gücünü vurgular.

Jean-Baptiste Gustave Le Gray – The Beech Tree

Jean-Baptiste Gustave Le Gray – The Beech Tree – 1855-57

Jean-Baptiste Gustave Le Gray’in çektiği “Kayın Ağacı” adlı fotoğraf, Fontainebleau Ormanı’ndaki görkemli bir kayın ağacını yakalıyor. Ağaç sanki topraktan kopmuş gibi geriye yaslanmış, kökleri açıkta, görüntüye bir hareket ve dinamik enerji hissi veriyor. Ağacın yaprakları çerçeveye hakimdir ve gövdesi güneş ışığıyla vurgulanmıştır. Le Gray, ikonik görüntüleri, fotoğrafçılıktaki teknik ilerlemeleriyle tanınan ilk Fransız fotoğrafçılardan biri olarak Barbizon Okulu’na fotoğrafçılığı tanıtmada çok önemli bir rol oynamıştır. Dinamik özneler olarak tek tek ağaçlara odaklanması Barbizon ressamlarını yansıtarak, hareket içinde fotoğraf ve resim arasında simbiyotik bir ilişkiyi teşvik eder.

Charles-François Daubigny – The Village of Gloton

Charles François Daubigny The Village of Gloton 1857

Daubigny 1840’ların sonunda, doğal nehir manzaralarının cazibesine kapılarak Auvers-sur-Oise’a taşındı. Burada, nehirde yansıyan bir köy gibi manzaralar resmederek, Barbizon’daki daha önceki döneminde geliştirdiği bir teknik olan dengeli kompozisyonlar yaratma becerisini sergiledi. Resimlerindeki evlerin ve ağaçların düzeni izleyicinin gözünü ufka doğru yönlendirir, pastoral sahneleri geliştirmek için ışık ve renk kullanır. Figürler içermesine rağmen, eserleri genellikle huzurlu bir düşünceye dalış hissi uyandırır.

Daubigny, Seine ve Oise Nehirleri üzerinde Le Botin adlı bir yüzen ev stüdyosunda doğrudan doğadan resim yaparak yeniliklere imza atmıştır. Bu yaklaşım, eşsiz perspektifler yakalamasını sağlamış ve ışık yansımalarının etkileşimine odaklanarak tek seansta hızlı bir şekilde resim yapma tekniğini etkilemiştir. Yöntemleri ve fırça işçiliği İzlenimcileri, özellikle de “Boat Studio” eserinde benzer bir yaklaşım benimseyen Monet’yi büyük ölçüde etkiledi. Van Gogh da “Daubigny’s Garden” (1890) gibi eserlerinde görüldüğü üzere Daubigny’den esinlenmiştir.

Claude Monet – The Studio Boat

File:Claude Monet The Studio Boat.jpg
Claude Monet – The Studio Boat, 1890

Barbizon Okulu’nun sanatçıları, Empresyonist sanatçıların aynı orman ve tarlaları adımlamalarından çok önce, yeni pigmentlerin metalik tüpleriyle fabrika yapımı çantalarını ve modern görme biçimlerini yanlarında taşıyarak, ressamca “gerçeğe” giden ve gittikçe yok olan kırsal yolu bize gösterdiler. Manzara resmi artık tarih resminin bir alt dalı değildi. Bu, oluşmakta olan yeni bir tarihti.

Kaynakça: THE MET, theartstory, Barbizon school

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Dostoyevski’nin Rus Edebiyatı Üzerindeki Etkisi

Dostoyevski, Rus edebiyatında sadece bir isim değil aynı zamanda döneminin edebiyat anlayışına da yön veren önemli bir yazardır.

Söylenti Radarında Bu Ay: Isaac Winemiller

Isaac Winemiller, sakin melodileri ve içe dönük sözleriyle müzikal yalnızlığı estetik bir deneyime dönüştürüyor. Bu ay Söylenti Radar'ında onunla tanışın!

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Editor Picks