“İletişim, düşüncelerin değil düşünceler hakkındaki düşüncelerimizin bir sonucudur.”
Latince bir deyim olan Argumentum Ad Hominem, dilimizde kişiliğe saldırı anlamına gelmektedir. Bu deyim; düşünme becerisi yanlış gelişmiş kişilerin, fikirler üzerinden akıl yürütürken yaptıkları diyalektik strateji görünümlü mantık hatalarını içermektedir. Fikirleri veya argümanları niteliği üzerinden değil kişilerin bireysel özellikleri üzerinden değerlendiren ad hominem saldırılar; argüman sahibinin bireysel özelliklerine safsatalarla saldırarak kişinin fikirlerini değersizleştirmekte ve geçersiz kılmaya çalışmaktadır.
Kişiliğe Saldırı: İnsan Karalama Safsatası

Yanılgı olarakta bilinen safsata kelimesi, asılsız ve zararlı söz olarak tanımlanmaktadır. Sağlıklı iletişime engel olan insan karalama safsataları bir başka deyişle ad hominem saldırılar; geçerli ve yeterli görünen fakat dikkat edildiğinde kendisini ele veren sahte ve mantık dışı delillerden oluşmaktadır.
Mantık dışı delilleri öne sürerek karşıt fikirleri reddetmek amacıyla fikir sahibinin kişiliğine saldırma taktiğini uygulayan ad hominuslar, insan karalama safsatalarını genellikle bir kurtuluş yolu olarak benimsemiş kişilerdir. Bu kişilere çeşitli sosyal ve siyasal gruplarda rastlamak mümkündür.
Sözgelimi, siyasi arenada yasa önerisi sunan bir politikacının; kişisel yaşamının veya geçmiş hatalarının eleştirilmesi sonucunda sunduğu yasa önerisinin önemsizleştirilmesi sıklıkla karşılaştığımız bir ad hominus davranışıdır. Bu davranış; fikrin göz ardı edilmesine, çözümden uzaklaşılmasına ve iletişimde derinleşen sorunlara neden olmaktadır.
Saldırıların Analizi: Safsataların Maskesi

Bir ad hominusun maskesini düşürmenin ilk adımı; ad hominem saldırının formülünü belirlemektir. Ad hominem mantık safsatası şu şekilde formüle edilmektedir;
“Y kişisi X fikrinde bulunur,
Z kişisi Y kişisinin özelliklerini eleştirir,
Z kişisinin Y kişisine yönelik eleştirisi sebebiyle X fikri geçersiz kabul edilir.”
Ad hominem mantık safsatası türlerini, Y ve Z kişileri arasında geçen bir diyalog üzerinden analiz edelim. Y kişisi bir psikoterapi yönteminden bahsetmekte, Z kişisi ise Y kişisinin fikrini eleştirmek için kişisel özelliklerine saldırmaktadır.
Otorite safsatası
Y: “Aile dizimi, sebebi bulunamamış bir sürü hastalığın iyileşmesinde oldukça hızlı sonuç veren bir psikoterapi yöntemi. Bilim dünyasında bu yöntemin geçerliliğine yönelik oldukça büyük bir fikir birliği var.”
Z: “Bir psikoterapist, psikiyatrist veya bilim insanı olmadığınız gibi üniversite eğitiminiz dahi yok. Dolayısıyla fikirlerinizinde bir güvenilirliği yok.”
Bu diyalogda, Z kişisi Y kişisinin belirli ünvanlara sahip olmaması ve eğitim düzeyini yetersiz bulması sebebiyle fikrini düşünmeksizin reddetmektedir. Z kişisine göre Y kişisinin uzmanlık alanı dışında yaptığı açıklama bir değer taşımamaktadır. Eğitim düzeyinin yetersizliği sebebiyle bir alanda uzman kabul edilebilmesi de mümkün değildir. Tartışma bağlamında bu ünvanlara veya eğitim düzeyine ihtiyaç duyulmaması da Z kişininin yaklaşımını değiştirmemektedir.
Belirsiz Otorite Safsatası
Y: “Eğitim düzeyimle ilgili haklı olabilirsiniz, ancak konuştuğumuz konu benim yaşamımla ilgili değil, aile dizimi terapisinin bilimsel geçerliliğiyle ilgili. Yapılan araştırma çalışmaları terapinin olumlu etkilerine dair bir fikir birliği olduğunu göstermektedir.”
Z: “Bu sizin iddianız. Eğer bu yöntem konusunda gerçekten bir fikir birliği olsaydı, aile dizimi terapisinin yanıltıcı etkilerini anlatan bir makale bulunmazdı. Üstelik makalenin yazarı bir psikoterapist. Alanında uzman bir kişinin araştırmaları mı önemli yoksa sizin fikirleriniz mi?”
Diyaloğun devamında Z kişisi, kimliği belli olmayan bir makale yazarının uzmanlık sonucu elde ettiği psikoterapist ünvanı sebebiyle Y kişisinden daha önemli biri olduğunu savunmuş ve fikirlerinin geçerli olduğunu öne sürmüştür. Makale yazarının psikoterapist olması, makalenin güvenilir bir kaynak olduğu ve yazarın yaptığı araştırmanın doğru sonuçlar taşıdığı anlamına gelmemektedir. Bir argümanın geçerliliği, argümanı söyleyen kişinin uzmanlık alanından bağımsız olarak değerlendirilmelidir.
Varsayalım ki bir jeodezi profesörü, son makalesinde dünyanın düz olduğunu savunmakta, bu durumda makaleyi okuyan kişilerin sorgulaması gereken kısım profesörün uzmanlığından ziyade savunduğu iddiayı destekleyen kanıtların varlığı ve dünyanın şekli hakkındaki argümanların bilimsel geçerliliği olmalıdır. Uzmanlık, bir argümanın doğruluğuna güvenmek için geçerli bir nedendir ancak yeterli bir neden değildir.
Otoriteye Başvurma Safsatası

Z: “Bu yöntemin uygulayıcısı Nazi Almanyası döneminde yaşamış bir Alman’dır. Dönemin hükümet liderinin insanların yaşama haklarını acımasızca ellerinden alan bir diktatör olduğu ve Alman toplumunun bu karanlık yüzü göz önünde bulundurulduğunda insan sağlığına yönelik faydalı bir terapi yöntemi geliştirmiş olmaları düşünülemez. Nasıl bunu savunursunuz?”
Diyaloğun bu bölümünde Z kişisi, Y kişisinin argümanına Nazi Almanyasının liderini referans göstererek saldırgan bir şekilde karşı çıkmaktadır. Z kişisi, Nazi Almanyası liderinin insan yaşamına kast eden bir diktatör olduğu gerçeğinden yola çıkarak Y kişisinin savunduğu yöntemin, bir Almanın Nazi ideolojisini savunmasıyla aynı şey olduğunu ima ederek Y kişisini karalamaya çalışmaktadır.
Kişisel Çıkar Safsatası
Z: “Elbette Alman bir uygulayıcının terapi yöntemini savunacaksınız. Ne de olsa anneniz bir Alman!”
Diyaloğun ilerleyen bölümlerinde Z kişisi sıklıkla ekonomik ve politik konularda başvurulan bir mantık hatası yapmaktadır. Y kişisinin sahip olduğu özellikler sebebiyle içinde bulunduğu duruma yönelik bir safsata geliştirmiştir. Y kişisinin argümanını taraflı bir şekilde savunduğunu ve kişisel bir çıkarı olduğunu varsaymaktadır. Y kişisi, argümanını kişisel çıkarı doğrultusunda savunsa dahi argümanın geçerli ve yeterli olması durumunda kişisel çıkarının tartışmanın sonucuna bir etkisi bulunmamaktadır.
Sende Safsatası
Z: “Madem bu terapi yönteminin iyileşme sürecindeki etkisine inanıyordunuz. Neden depremzedelere yalnızca arama kurtarma alanında destek vermekle yetindiniz?
İlk dört ad hominem saldırıda olduğu gibi, Z kişisi bu seferde Y kişisinin kişiliğini ve eylemlerini hedef almaktadır. Y kişisinin, aile dizimi yöntemine dair fikri ile depremzedelere arama kurtarma alanında destek vermesi arasında bir ilişki bulunmamaktadır.
Y kişisini, uzmanı olmadığı bir terapi hakkında fikrini belirttiği için eleştiren Z kişisi; diyaloğun ilerleyen bölümlerinde Y kişisine terapiyi uygulamadığı için saldırarak kendi mantık hatalarıyla ile çelişmektedir. Sende Safsatanın amacı, argüman sahibinin; fikirleri ile fikirlerinden bağımsız olan eylemleri arasında alakasız ilişkiler kurarak tutarsız olduğu yönünde karalama yapmaktır.
Doğrulara benzerliği ile zihinleri bulanıklaştıran mantık dışı insan karalama safsataları, kişiliğe saldırma taktiklerini iyi bilen manipülatif insanların eserleridir. Doğruları gerçekliğinden işine yarayan kısmı kadarıyla saptıran bir ad hominus, safsataların ortasında kendine sadık kalarak düşünceleri üzerinde uyguladığı denetimi, iletişimde bulunduğu insanın düşünceleri üzerinde de uygulamak istemektedir. Bu istek, insanların zihinsel özgürlüğünü kısıtlayarak varlığını anlamsızlaştırmayı hedef almaktadır.
Safsataların Labirentinde Yolculuk

Düşünceleri ile var olan insanın düşüncelerinin ardındaki anlamları sorgulaması, zihninin labirentine bir keşif yolculuğudur. Her biri farklı yönlere doğru uzanan koridorlarla dolu olan bu labirent; yaratıcı, duygusal, içgüdüsel ve felsefi düşüncelerin yanı sıra eleştirel, mantıksal, ideolojik ve bilimsel düşüncelerden oluşan karmaşık koridorlara da sahiptir.
Zihninin koridorlarında cesur adımlarla ilerleyen insanın, yolculuğu sırasında yaşadığı deneyimleri anlamlandırabilmesi için değerlendirme becerisi gelişmiş bir bilince ulaşarak psikolojik sağlamlığını inşa etmesi gerekmektedir. Bu güçlü bilinç, safsatadan arındırılmış doğrunun gerçeğe dönüşerek hakikate ulaşması için gerekli olan farkındalık yetisini güçlendirmekte ve düşünsel kavrayışı derinleştirmektedir.
Psikolojik sağlamlığını geliştiren insanın, ad hominem saldırılara karşı bilişsel bir kalkan ile duygusal dengesini korurken bir ad hominusa dönüşmemesi için anlayışlı ve duyarlı bir kalbin rehberliğinde yapıcı iletişim kurabilmeyi öğrenmesi önemlidir. Bu öğreti, aklın ve kalbin dengede olduğu sağlıklı ve güvenli ilişkilerin anahtarıdır.
Düşüncelerin Ritmi: Bilişsel Melodiler

Duyarlı bir kalbin rehberliğinde düşüncelerini yönlendiren insanın kurduğu iletişim karşısında Ad hominusların olumsuz inanç kalıplarının etkisi azalmakta ve safsatalarının maskesi düşmektedir. Maskesi düşen ve hakikat ile yüzleşen bir ad hominus, artık düşüncelerini; duygularıyla anlamlandırabilen, sadeleştirebilen, önemli olanın altını çizebilen, olumsuz olanı aydınlatabilen, diğer insanların bilinmezliği ile baş edebilmenin kendi zor yanlarını tanımakla geliştiğini bilendir.
Bu bilince varan insanın, aklının ve kalbinin dengede olduğu sağlıklı ve güvenli ilişkilerinde kurduğu iletişim, düşüncelerin değil düşünceler hakkındaki düşüncelerinin bir sonucudur.
Kaynakça
Kuçuradi, İoanna. Etik. Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, 2003.
Dobelli, Rolf. The Art of Thinking Clearly. New York: HarperCollins Publishers, 2013
Uyar, Tevfik. Aklın Kırk Haramisi: Safsatalar. İstanbul: Destek Yayınları, 2019.
“Can You Outsmart This Logical Fallacy?”. TED, Alex Gendler, Kasım 2019, TedTalks


