Başrollerini Hazar Ergüçlü (Aslı), Defne Kayalar (Beril), Fırat Çelik (Ozan) ve Ahmet Rıfat Şungar‘ın (Volkan) aldığı Saklı dizisi geçtiğimiz günlerde Blu Tv‘de yayınlandı. Gelin bu diziyi hem izleyici perspektifinden hem de sosyolojik bir perspektiften ele alalım. Yazıya başlamadan önce ilerleyen paragraflarda sürpriz kaçıran olabileceğini belirtmekte fayda var, bu nedenle yazının devamı için diziyi izlemeyenleri önceden uyarmak istiyoruz.
Saklı, çok sevilerek izlenen The Affair dizisinden uyarlanmış. 2014 – 2019 yılları arasında yayınlanan The Affair dizisinde bir yasak aşk ve sonrasında gelişen olaylar aktarılmakta. Dizinin orijinalini ne yazık ki izlememiş olsam da konusu gereği Saklı ile bir uyum yakaladığını belirtebilirim. Dizinin uyarlama senaryosunu Deniz Akçay kaleme almış. Yönetmen koltuğunda ise Ömür Atay oturmakta. Saklı dizisinin oyuncu kadrosunda ise sinema ve TV dünyasından aşina olduğumuz isimler başrol olarak yer alıyor. Ayrıca dizide yardımcı roller olarak Nur Sürer, Zuhal Olcay, Erdal Küçükkömürcü ve Janset de yer almakta.
Dizinin konusu, ikinci kitabını yazma arifesinde olan evli bir adam ile acı çeken evli bir kadının küçük bir tatil kasabasında yollarının kesişmesiyle başlayan yasak aşk olarak özetlenebilir. Ozan, dört çocuk babası üniversitede öğretmen olan birisi ve Beril ile evliler. Beril ise aileden zengin olan biri aynı zamanda lüks tasarımlar sattığı bir dükkanı var. Beril alışmış olduğu ideal yaşam biçimini ailesinden aldığı maddi güç ile devam ettirmeyi yer yer uygun gören birisi ve bu durum da Ozan ile çoğu zaman çatışmayı beraberinde getiriyor. Aslında mutlu bir evlilikleri varmış gibi olsa da arada dört çocuğun olması, sorumlulukların arttığı ve bireysel zamanın azalmasından kaynaklı “mutluymuş gibi” yapmaya itiyor ikisini de. Beril ve Ozan yaz geldiğinde ailecek Şile’ye Beril’in ailesinin yanına giderek zaman geçirmektedirler.
Aslı ise Şile’de yaşayan Volkan ile evli bir kadın. Annesiyle görüşmüyor, onunla hayata bakış açıları farklı. Aslı, 4 yaşında oğlunu boğulma nedeniyle kaybetmiş birisi. Bu nedenle hayata küsmüş, depresif ve çoğu zaman öfkeli bir yapısı var. Yaşadığı bu travmatik olaydan sonra mesleği olan hemşireliği bırakmış, ailesinden kalma restaurantı işletiyor. Volkan ise Şile’nin önde gelen yerli ailelerinden birisi. Oğlunun yasını daha çok kendi içinde yaşıyor ve yaşama gücünü Aslı’dan aldığını dile getirse de aslında çalışarak ve ailesiyle zaman geçirerek bu acıyı kontrol altında tutuyor.

Ozan ve ailesinin yaz planı olarak Şile’ye gelmesi ve Ozan ile Aslı’nın yollarının karşılaşması da işte bu şekilde başlıyor. Bölümler ilerledikçe olaylar ve merak edilenler daha çok artıyor. Dizi bir yandan karakterlerin anlatımıyla geçmişe gidiyor, günümüzdeki halleri ise bir cinayet sorgulamasında karşımıza çıkıyor. Zaten bu sorgulama sayesinde geçmişte olan biteni öğreniyoruz. Son iki bölüme kadar da ölen kişinin kim olduğu gayet güzel bir şekilde saklanmış denilebilir.
Dizide -tıpkı orijinal halinde de olduğu gibi- yaşanan olaylar farklı karakterlerin bakış açılarından birkaç kez izleniyor. Bu durum da kimin haklı, kimin haksız veya kimin doğruyu anlattığı konusuna gölge düşürüyor. İzleyici her bir karakter ile farklı açılardan empati kuruyor ve karakterlerin derinlerinde ne gibi düşünceler yattığının keşfine çıkıyor. Ortalama bir saat süren bölümleri bir Aslı’nın bir de Ozan’ın bakış açılarıyla izliyoruz. Bu bakış açıları birbirinden farklı olduğu için anlatılan olayda karakterlerin giydikleri kıyafetler, birbirlerine kurdukları cümleler, tavır ve davranışlarda da farklılığı beraberinde getiriyor. Bu durum gerçekliği son derece bulanıklaştırıyor. Fakat izlerken durum bu kadar da profesyonel ilerlemiyor.
Bir izleyici olarak oyuncuların ve dizinin genel seslendirmesinin oldukça kötü yapıldığını söyleyebilirim. Öyle ki karakterin kendi sesi mi, yoksa dublajlı sesi mi diye düşünmeden edemiyorsunuz. Sonradan seslendirilmiş bile olsa bu denli kötü olması nedeniyle replikler oldukça hava da kalıyor.

Bir başka konu ise, dizideki cümlelerin epey yavan olması. Dizi konu itibariyle izleyiciyi heyecanlandırıyor, son bölüme kadar merak ettiren bir yapısı var. Zaten bu nedenle diziyi bitirme sabrını izleyici kendinde görüyor bana kalırsa. Aslı ve Ozan arasında tutkulu bir aşkın, inanılmaz bir bağın olduğu dile getiriliyor. Fakat bu durumun sadece söz ile söylendiğini görüyoruz. Aslı ve Ozan’ın uzun soluklu sohbet ettiğine pek şahit olmuyoruz izlerken. Genelde gizli saklı buluşuyorlar ya da kısa aforizmaya benzeyen cümleler ile kısa bir diyalog kuruyorlar, çoğu zaman da bu konuşmalar tartışmaya dönüşüyor. Sadece gizli saklı yaşanan cinsellik(ler), iki kişi arasındaki tutkuyu ve ütopik bir bağı ifade edebilir mi? Durum böyle olunca, iki karakter arasındaki sözde tutku izleyiciye geçmiyor. (Normal People veya İlk ve Son dizisini izleyenler tutkulu bir bağ ile anlatmak istenenin nasıl aktarıldığını ve bunun izleyiciye nasıl geçtiğini hatırlayacaktır.)
Aldatma / Aldatılma
Dizinin ana teması aldatma ve aldatılma üzerinden ilerlediği için bu konuya ayrı bir başlık açmakta fayda var. Yüzyıllardır süre gelen romanlardan, filmlerden eksik olmayan aldatma/aldatılma konusu günümüz dünyasında da hala oldukça ilgi gören konulardan birisi. Konudan ziyade insanların yaşadığı gerçeklerden birisi diyebiliriz. Bu konuyla ilgili çeşitli görüşler var. Mesela birisi insanın doğası gereği çok eşli bir varlık olması. Ancak toplumsal yapıdaki sınırları belirlemek, mülkiyeti korumak ve aile kurumu aracılığıyla kişinin kendisine ait bir yer bulması açısından tek eşlilik önemli bir yer tutar.
Kavram olarak aldatma eylemine yüzyıllardır alışığız fakat aldatmanın tanımı aynı mı kalmakta? Bu sorunun yanıtı hiç kuşkusuz ki aynı kalmadığı şeklinde olmalı. Eskiden çok büyük ayıp, kabahat, saklanması gereken davranışlar günümüzde içselleştirip artık olağan şeyler olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla da yaşanan bu gelişmeler aldatma kıstasını da değiştirmekte. Günümüzde yeni ilişki tiplerinin de ortaya çıktığını ve birçok toplum tarafından da içselleştirildiğini düşünürsek, yeni tip aile yapılarının da ortaya çıkması muhtemeldir.
Saklı Dizisine Geri Dönelim;
Dizinin sonunda Ozan’ın tutuklandığını izliyoruz. Aslı ile evlenmiş, muhtemelen çocukları var. Dizinin sonunun bu şekilde muallakta bitmesi ve yaşanan tüm olayları bir Aslı’dan bir Ozan’dan dinlediğimiz için örtüşmeyen epey nokta var. Örneğin son bölümdeki Volkan ile Ozan’ın yüzleştiği sahne bambaşka aktarılıyor. Bunun gibi birçok olayın farklı aktarıldığını düşününce kafamızda net bir olay örgüsü oluşmuyor. Bir de baş rol oyuncularının izleyiciye duyguyu pek de aktaramadığını düşünürsek 2. sezonun geleceği oldukça aşikar.
Dağılan, yanan, yıkılan ilişkilerin arasından yeni doğan ilişkilerin olduğu günümüz çağında Saklı dizisi konusu gereği kendini izlettirecek türden. Umuyoruz ki 2. sezonda teknik detaylar daha iyi olur ve oyuncular da çok daha iyi bir şekilde seyircisi ile buluşur.
Dizinin fragmanını şöyle bırakalım:
Dizinin orijinal versiyonu olan The Affair’in fragmanını da bırakalım: