Cevat Şakir Kabaağaçlı, Türk edebiyatının önemli isimlerinden biridir ancak sadece edebi başarılarıyla değil, hayatı boyunca yaşadığı skandallar, ailesinin köklü geçmişi ve toplumsal normlara karşı geliştirdiği tavırlarla da tarih sayfalarına adını yazdırmıştır. “Halikarnas Balıkçısı” adıyla tanınan yazar, yalnızca eserleriyle değil, kişisel hayatıyla da derin izler bırakmıştır.
Cevat Şakir Kabaağaçlı Kimdir?

Cevat Şakir Kabaağaçlı, 1890 yılında İstanbul’da doğmuş, köklü bir aileye mensuptur. Ailesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun önde gelen isimlerinden olan Şakir Paşa‘nın soyundan gelir. Kabaağaçlı o dönemi şöyle anlatır: “1890 yılının 16 Nisan Perşembe’yi, 17 Nisan Cuma’ya bağlayan gecenin sabahında, Girit ayaklanmasını bastırma göreviyle Girit’te görevlendirilen Şakir Paşa ile İsmet Hanım’ın oğlu olarak doğmuşum. Anamın o gece gördüğü düş üzerine ‘Musa‘, sadrazamlık yapmış tarih sahibi amcamdan ötürü ‘Cevat‘ ve babam dolayısıyla ‘Şakir‘ adı konmuş bana. Yıllar yıllar sonra, mücbir (zorunlu) nedenlerle kullanmak zorunda kaldığım lâkaplar (takma adlar) arasında bu üç isim ya da bunların baş harfleri başta gelir.”
Ömer Faruk Huyugüzel, Halikarnas Balıkçısı’nın kökenlerini anlatırken onun bilim ve sanatla yoğrulmuş köklü bir Türkmen ailesine mensup olduğunu vurgular. Halikarnas Balıkçısı’nın babası, ressamlık ve fotoğrafçılığın yanı sıra Yeni Osmanlı Tarihi adlı önemli bir eseri bulunan diplomat ve hoca Şakir Paşa, annesi ise resimle ilgilenen, kültürlü bir kadın olan İsmet Hanım’dır. Huyugüzel, Cevat Şakir’in hem annesinden hem de babasından aldığı bu sanat ve bilimle iç içe yetişme mirasını, kardeşlerinde de görmekte; Prenses Fahrünnisa Zeyd, Aliye Berger ve yeğeni Füreya Koral gibi isimlerin, resim ve seramik sanatında yurtdışına taşan ünlerine dikkat çeker.
Yazarın bu soylu geçmişi, Şakir Paşa Ailesi‘nin dönemin elit tabakasına dahil olmasına, aynı zamanda birçok ayrıcalığa sahip olmasına olanak sağlamıştır ancak Kabaağaçlı, bu elit çevreden farklı bir yol seçmiş, geleneksel beklentilere karşı durarak hayatını ve edebiyatını bir özgürlük alanı haline getirmiştir.
Cevat Şakir, eğitimini özellikle güzel sanatlar ve edebiyat alanında sürdürmüş ancak asıl ününü, yazdığı deniz ve doğa temalı eserlerle kazanmıştır. “Halikarnas Balıkçısı” adı, onun Ege Denizi’ne olan derin sevgisini, keşif tutkusunu ve insan ruhunun derinliklerine olan yolculuğunu simgeler. Özellikle Bodrum’a yerleşmesi ve burada geçirdiği yıllar, onun edebiyatına yön vermiştir. Denizin Çocukları, Ege’den Bir Ses ve Bodrum’dan Bir Gün gibi eserleri, onun denizle kurduğu mistik bağları ve insan ruhunun karmaşıklığını yansıtan örneklerden yalnızca birkaçıdır.
Hayatını Denize, Edebiyata ve Özgürlüğe Adayan Yazar

“Şaşılacak şey; ‘Halikarnas Balıkçısı’ olduğumu hemen herkes öğrenmişti. Halikarnas, Bodrum’un Karya çağındaki adıydı. Bu 5 bin yıl önceki Anadolu yerel dilinde, ‘Deniz Kıyısının Kutlu Havuz Kenti’ demekti. Bodrum’un daha önceki adı ‘Zephyriya’ (Zefirya) ise, ‘Bahar Meltemleri Ülkesi’ anlamına geliyordu.”
1925’te yayımladığı Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmaya Nasıl Giderler? hikâyesi ile edebiyat dünyasında tanınmış ancak bu yazı, asker kaçakçılığını teşvik ettiği gerekçesiyle Bodrum’a sürgün edilmesine neden olmuştur. Burada bir yıl kaldıktan sonra cezası bitene kadar İstanbul’da yaşamaya devam eder. 1928’de tekrar Bodrum’a döner ve Halikarnas Balıkçısı adıyla yazarlık kariyerine odaklanır. Bodrum’da deniz, doğa, balıkçılar, denizciler ve mitolojik temalar üzerine birçok eser kaleme alır. Bu dönemde ayrıca “Mavi Yolculuk” adını verdiği turlar düzenleyerek Ege kıyılarını gezdirmiştir.
İzmir’de yaşamaya başladıktan sonra gazetecilik yapar ve Demokrat İzmir gazetesinde yazılarına devam eder. 1973’te İzmir’de hayatını kaybeden Cevat Şakir, vasiyeti üzerine Bodrum’a defnedilmiştir. Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğlu ile birlikte Mavi Anadolu hareketinin öncüsü olur. Edebiyatında Eskiçağ mitolojisi ve Anadolu kültürünü işler, Batı medeniyetinin köklerini Anadolu’da arar.
Babasının Ölümü

1913 yılında İtalya’ya yerleşip bir İtalyan hanımla evlenir ancak Türkiye’ye döndükten sonra 1914’te Afyon’da babasını, tabancasından çıkan bir kurşunla anlaşılmayan bir sebeple vurduğu söylenir. Bu olay sonucunda on dört yıl hapis cezasına çarptırılır ancak verem hastalığı nedeniyle yedi yıl sonra serbest bırakılır. Bu dönem sonrası bir süre tekke hayatı yaşar, yazarlığa ve basın dünyasına adım atar.
Cevat Şakir’in babasının ölümü, yıllarca yazılıp çizilen, tartışılan ve bazen yanlış anlaşılmalara yol açan bir konudur. Kabaağaçlı‘nın babasını öldürmesine yönelik iddialara göre Cevat, eczaneden aldığı ilaçla ev ahalisi uyuduktan sonra babasının odasına gidip köpeğini etkisiz hale getirmiş ve tek kurşunla babasını öldürmüştür. Bu cinayetle ilgili çeşitli gerekçeler öne sürülür, bunların arasında en yaygın olanı para ihtiyacıdır ancak tarihçi Murat Bardakçı, daha sansasyonel bir iddia ortaya atarak cinayetin sebebini Şakir Paşa’nın Cevat Şakir’in İtalyan geliniyle olan yasak ilişkisinden kaynaklandığını belirtir. Bu olay, Cevat Şakir’in hapis yatmasına ve hayatının dikkat çekici şekilde tartışılmasına yol açmıştır. Yaşanan olay, dönemin toplumu tarafından büyük bir skandal olarak görülmüş ve efsane halini almıştır.
Halikarnas Balıkçısı’nın Önemli Eserleri

Cevat Şakir Kabaağaçlı, çok yönlü bir yazar olarak Türk edebiyatına önemli katkılarda bulunmuştur. Eserleri, deniz, doğa ve Anadolu kültürü üzerine derin gözlemler sunar. Yazarın denize olan sevgisini en çok yansıttığı eserlerinden biri olan Aganta Burina Burinata, özgürlük ve macera arayışındaki denizcilerin hayatlarını anlatır. Yunan adalarına yapılan bir yolculuk ve denizin sınırsız özgürlüğü üzerine kurulu bu eser, Cevat Şakir’in denizci ruhunu ve keşif arzusunu en iyi şekilde yansıtır.
Mavi Sürgün, Türk yazar Halikarnas Balıkçısı’nın 1961 yılında yayımlanan anı kitabıdır. Eser, yazarın “Hapishanede idama mahkum olanlar bile bile asılmaya nasıl giderler” başlıklı yazısı nedeniyle İstiklâl Mahkemesi tarafından Bodrum’a sürgün edilmesini ve burada geçirdiği dönemi konu alır. Uluç Reis başlıklı eserinde ise Halikarnas Balıkçısı, ünlü Türk denizcisi Kılıç Ali Paşa’nın yaşamını anlatmaktadır. Romanın merkezinde, Akdeniz’de korsanlık yapan ve tarihte Uluç Reis, Uluç Ali Reis, Uluç Ali Paşa ve Kılıç Ali Paşa gibi isimlerle anılan denizci yer alır. Eser, aynı zamanda dönemin Akdeniz şartlarını ve Türk korsanlarının yaşamlarını da ele alır. Yazar, eserde coşkulu bir anlatım tarzı kullanarak, bu dönemi renkli bir şekilde tasvir eder.
Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum’daki sünger avcılarının zorlu yaşamını konu alan Deniz Gurbetçileri adlı eseri, iyi yürekli ve gemisindeki dalgıçları önemseyen Murat Reis ile paragöz ve sinsice davranan rakibi Karakulak arasında yaşanan karşıtlığı ele alır. Murat Reis’in gemisinde kardeşlik ve dayanışma hâkimken; Karakulak’ın gemisinde zorlama ve kötü muamele vardır. Zorlu deniz şartları ve Karakulak’ın oyunları, Murat Reis ve ekibinin hayatını daha da güçleştirir. Halikarnas Balıkçısı, romanında Latif adıyla kendisine de yer verir.
Kaynakça:
CÜNEYD OKAY, “KABAAĞAÇLI, Cevat Şakir”, TDV İslâm Ansiklopedisi, web 22 Ocak 2025.
Gökovalı, Şadan. Ben Halikarnas Balıkçısı Doğdum, Sevdim, Öldüm. Tureb Yayınları, 2014.
Huyugüzel, Ömer Faruk. İzmir Fikir ve Sanat Adamları (1850-1950). Kültür Bakanlığı Yayınları, 2000, pp. 113-120.
Uren, Çağla. “Baba Katlinden Halikarnas Balıkçısı’na: Cevat Şakir’in Trajik Öyküsü.” Euronews, 16 Kasım 2024, web. 22 Ocak 2025.
Yalçın, Murat, ed. “Halikarnas Balıkçısı.” Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, vol. 1, Yapı Kredi Yayınları, 2010, pp. 502-503.