Türk edebiyatının değerli hikayecisi Sait Faik Abasıyanık, insana olan sevgisiyle aklımıza kazınmıştır. Oldukça açık ve sade bir şekilde yazdığı öykülerinde doğaya, canlılara ve hayata olan umudunu görürüz. Sait Faik’in üç farklı döneme ayrılmış hikayelerinin birincisi umutlu, hayatı ve insanı seven yönüdür. İkinci dönem hikayelerinde yaşanmışlıkları üzerine yitirdiği umudunu ve karamsarlığını anlatır. Üçüncü dönemde ise hayatının son yıllarının yansımasını ve ilk iki dönemdeki yaklaşımlarının harmanını görürüz. Bunların yanında emin olduğumuz bir şey vardır ki, değerli öykücümüz eserlerine mutlaka kendi hayatından bir şeyler ekleyerek yazmıştır. Her hikayesinde hayatının izlerine rastlarız.
“Her şey Sait için bir konuydu.” – Atilla İlhan
“Hayatın içine balıklama dalmış bir adam.” – Ahmet Tanrıverdi
Bu yazıda ikinci dönem hikayelerinden sayılan Son Kuşlar’ın detaylı incelemesini yaptık. Ancak incelemeye geçmeden önce kalbimize yer etmiş Sait Faik’in hayatına şöyle bir göz atalım.
Sait Faik Abasıyanık’ın Hayatı

18 Kasım 1906’da Adapazarı’nda dünyaya gelir yazarımız. Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) Türkoloji bölümünü kazanan Sait Faik, iki yıl okuduktan sonra bölümünü bırakarak İsviçre’ye İktisat okumaya gider. Eğitim hayatına orada da devam edemeyerek İstanbul’a döner. Babasıyla ticarete atılır ancak orada da tutunamaz. Babasının ölümünün ardından ise annesiyle birlikte Burgazada’daki evine taşınır. Ve artık yazarlığa kendini tamamen adar Sait Faik. Siroz hastalığına yakalanarak 11 Mayıs 1954’te hayata gözlerini yumar.
Sait Faik Abasıyanık ve İstanbul

“İstanbul bir âlemdi. Burada aç köpekler insanlaşmıştı. İstanbul hâsılı bir âlemdi. Yiyen, içen, gülen dolu idi. Yemeyen, içmeyen, gülmeyen bir köşeye çekilmiş, yemiyor, içmiyor, gülmüyordu.”
Sait Faik denince akla elbette İstanbul gelir. İstanbul’u bir insan gibi işleyen yazar semtlerini, sokaklarını, parklarını, bahçelerini ve iskelelerini en derin duygularla anlatır. Sait Faik neredeyse tüm eserlerinde İstanbul’a yer verir. Kumpanya, Bir Bahçe, Barometre öykülerinde Beyoğlu‘nu; Stelyonos Hrisopulos Gemisi, Plaj İnsanları öykülerinde Burgazada‘yı; Havuz Başı ve Hikaye Peşinde öykülerinde ise Haydarpaşa‘yı anlatır. Tabii bunlarla kalmıyor, daha fazlasına da başka öykülerinde yer veriyor Sait Faik. Yazar İstanbul semtlerini bir semt olarak değil orada yaşayan insanlarıyla birlikte anlatır. Yaz mevsiminin gelmesiyle İstanbul sahillerini dolduran insanlarla sahilleri, iskeleleri anlatır. Yenikapı’nın pis sahilinde denize giren çocukların sağlığı için endişelenir. Haydarpaşa’yı İstanbul’un Anadolu’ya açılan bir kapısı olarak görür, yolculuklara yer verdiği öykülerinde Anadolu insanını ve Haydarpaşa’yı anlatmadan geçmez. Yani Sait Faik İstanbul’u uzaktan seyretmemiş, yaşarken anlatmıştır.
Son Kuşlar İncelemesi

Bu öyküde Sait Faik doğanın insanlar tarafından uğradığı tahribi gözler önüne serer. Mevsimlerin geçişlerini, kuşların eskisi gibi olmadıklarını, ada hayatını ve insanların doğanın güzelliklerini kendi küçük zevkleri uğruna yok edişlerini anlatır.
“Gitmekle gitmemek arasında sallanır bir halde, elinde bir pasaport, çıkınında üç beş altın bekleyen, bu güzel yüzlü göçmen tazeyi benden başka bu Ada’da seven hemen hiç kimse yoktur diyebilirim. – Övünmek için değil-. “
Burada Sait Faik yaz mevsimini nazik ve içten bir şekilde anlatır. Yaz mevsimine duyduğu sevgiyi insanların mevsimlere karşı duyduğu herhangi bir sevgi gibi olmadığını ifade ederek onu bir insan gibi, hatta güzel bir kadın gibi ele alır. Sondaki ara cümle ise Sait Faik’in kendine has olan tavrının bir simgesi niteliğindedir.

“Bir başka uçağın sesi gelmeye başladı. Bizim Ada, uçakların üstünden geçtikleri bir yol güzergahı olmalı ki, hep ya üstümden ya solumdan geçip gidiyorlar.”
Yazar Ada’dan geçen uçaklardan zaman zaman bahseder. O doğanın içinde, denizle çevrili yemyeşil adaların üstünden geçen uçaklar şehir hayatının bir armağanı gibidir. Hem uzaktır şehirden hem de yakındır ona, üstünden güzergahını anlayabilecek kadar uçak geçtiğinden…
“Vaktiyle bu Ada’ya zamanda kuşlar uğrardı. Cıvıl cıvıl öterlerdi. Küme küme bir ağaçtan ötekine konarlardı.
İki senedir gelmiyorlar.
Belki geliyorlar da ben farkına varmıyorum.
Sonbahara doğru birtakım insanların çoluk çocuk ellerinde bir kafes, Ada’nın tek tepesine doğru gittiklerini görürdüm. İçim cız ederdi.”
Yazar bu durumu ilk başta masum bir şekilde anlatır. İnsanları eleştirmek yerine önce durumu dile getirir. Kuşlar eskisi kadar gelmiyorlardır ama belki de Sait Faik yanılıyordu. İçindeki umut ve insana olan sevgisi önce kendisini sorgulamasına sebep olur. Sait Faik farkındadır aslında durumun. Son cümlede yazdığı gibi insanların avlanmaları sonucuyla kuşlar yoktur aslında. Ama edebi kimliği direkt bir eleştiriyi kabul edemez. Dolandırarak ve biraz da masumluk ekleyerek anlatır.
“Hani sessiz, zenginliğini belli etmez, mütevazı adamdı da… Konu komşusu da severdi hani. Hiçbir şeye, hiçbir dedikoduya karışmazdı. Sabahleyin işine kısa kısa adımlarla koşarken, akşam filesini doldurmuş vapurdan çıkarken görseniz…
… hakkında kötü bir hüküm de veremezdiniz.”
Hikayemizin kuşlardan sonra baş kahramanı Konstantin Efendi. Sait Faik kızgındır bu adama. Kuşları avlayan ve küçük çocukları da buna teşvik eden kişidir Konstantin Efendi. Ancak yazar burada şaşkınlığını dile getirir. Onu tam anlamıyla suçlayıp kötülemek istemez, “Bakın aslında iyi adamdır bu Konstantin Efendi.” demeye çalışır. Bir yandan da bahar ve yaz mevsiminde melek gibi olan bu adama güz geldiğinde ne olduğunu sorgular. İleriki paragraflarda görürüz bunu.

“Halbuki sonbahar kocayemişleri, beyaz esmer bulutları, yakmayan güneşi, durgun maviliği, bol yeşiliyle kuşlarla beraber olunca insana sulh, şiir, şair, edebiyat, resim, musiki, mesut insanlarla dolu anlaşmış, sevişmiş, açsız, hırssız bir dünya düşündürüyor.”
Bu paragraf Sait Faik’in hikayeciliğinde nelerden ilham aldığını ifade eder. Kuşların varlığı ve doğanın güzelliği birinci dönem hikayeciliğindeki umutlu halinin, sevgi dolu öykülerinin kanıtıdır. İkinci dönem hikayeciliğindeki karamsarlığın sebebi de burada açıktır. İnsanın kötü, hırslı, aç gözlü tarafı ve doğanın yok oluşu Sait Faik’in ilhamını zedeler. Ancak Sait Faik için bu acı da bir ilham nesnesidir. O acılarını da en açık haliyle şu anda incelemekte olduğumuz Son Kuşlar öyküsü gibi çeşitli eserlerde ifade eder.
“Kuşlar yoktu şimdi havada ama, yolun kenarında yeşillikler vardı ya… Baktım: Bu yeşilliklerin bazı yerleri sökülmüş. Biraz ileride dört çocuğa rastladım. Yürüyorlar. Yeşilliklerin en güzel yerine duruyor, bir kaldırım taşı kadar büyük bir parçayı belle söküyorlar, bir çuvala dolduruyorlardı.”
Öykünün tek üzüntüsü ne yazık ki kuşların avlanması değil. Sait Faik yine de bu dünyada umudunu yitirmez, kaldırım taşlarının dibinde biten yeşilliklere bel bağlar. Ancak o yeşilliklere ileriki paragraflarda bahsedilen Mühendis Ahmet Bey zarar vermektedir. Mühendis Ahmet Bey, Konstantin Efendi, bunlar aslında insanın ta kendisidir. Tahrip ettikçe eder insan, Sait Faik’e göre. Özünde iyidir ancak zarar vermekten alıkoyamaz kendini.
“Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi.”
Sait Faik hikayeyi bu derin paragrafla bitirir. Gelecek nesiller için endişelidir. Bir gün kuşları göremeyecek, yeşilliklerden mahrum kalacak bir nesilden endişe duyar. Ve bu durumda elinden gelen tek şey doğanın güzelliklerini anlatmaktır onun için. O yüzden sonunda o kendine has tavrıyla yazar “Benden hikayesi” diye.
Kaynakça
Aydın, Yahya – Sevinç, Ömer Seyfettin, Sürdürebilirliğin Karşısındaki Engeller Bağlamında Sait Faik Öykülerinin Çevresel
Sorunlar Açısından Sınıflandırılması Ve Değerlendirilmesi. Marmara Coğrafya Dergisi, no. 34, 29 Oct. 2016, pp. 244–252, Web. Erişim tarihi:01.06.2025
Sağlam, Halil M.- Korkut, Sevnur, Sait Faik’in Hikayelerinden Karakter Dönüşümü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, vol. 7, no. 14, 18 Dec. 2019, pp. 462–484, Web. Erişim tarihi:04.06.2025
“SaitFaik – SaitFaik.” Saitfaikmuzesi.org, Web. Erişim tarihi: 01.06.2025
Özdemir Yeşim, Sait Faik Abasıyanık’ın Eserlerinde Mekan Olarak İstanbul. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı. İstanbul. 2006. Web. Erişim Tarihi: 08.06.2025



Çok değerli yorumlarınızın ve eserlerinizin devamını diliyorum. Emeğinize sağlık
Çok güzel bir anlatım olmuş🥺🫶🏼 Okurken derinden hissettim… Ellerinize sağlık
Çokk teşekkür ederim.
Edebiyatımızın en önemli değerlerinden birini çok güzel ifade etmişsiniz, tebrik ederim. Sait Faik ve nice değerlerimiz hakkında yazmaya, okumaya ve konuşmaya devam etmeliyiz. Umudumuzu bugün bile hala yitirmememizin sebebi belki de onun da dahil olduğu o “son kuşlar” kafilesi… “Delirmemek için”, yazmaya devam…
Çok güzel söylediniz, yorumunuz için teşekkürler.