Yönetmenliğini Metin Avdaç’ın yaptığı Sabah Yıldızı: Sabahattin Ali, 2012 yılında vizyona girdi. Sabahattin Ali hakkında çekilmiş en ayrıntılı belgesel olma özelliğini taşıyan bu film, 117 dakika boyunca izleyiciyi Sabahattin Ali ile buluşturuyor.
Sabahattin Ali’nin hayatında önemli yer tutan Almanya, Bulgaristan ve Türkiye olmak üzere üç ülkede çekildi. 2012 yılında 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali Gösteri Seçkisine layık görüldü ve TRT Belgesel Ödülleri’nde Ulusal Profesyonel Kategoride finalist olmaya hak kazandı. 2013 yılında 2. Van Gölü Film Festivali En İyi Belgesel Senaryo Ödülü’ne layık görüldü. Biz de bugün bu belgeseli inceleyeceğiz.
“Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız, bu yurdun bütün yükünü omuzlarda taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik.”
Neden “Sabahattin Ali’nin” Belgeseli?

Türkiye’nin faili meçhul cinayetlerle dolu kabarık geçmişinden hepimiz haberdarız. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Abdi İpekçi gibi isimleri faili meçhul cinayetler yüzünden kaybettik. Sabahattin Ali de bu isimlerden biridir. Bu isimlere baktığımızda çok önemli ortak bir nokta görürüz; dönemin ilerisinde olan bu aydınlar, toplumu bilgilendirmeyi ve bu ülkeye yararlı olacak işler yapmayı kendilerine görev edinmişti. Maalesef, toplumun aydınlanması her dönem istenen bir şey olmadı, bazıları tarafından kendi çıkarlarını tehdit ettiği için zararlı bulundu ve bu kişilerin en temel hakkı olan yaşama hakkı ellerinden alındı. Sabahattin Ali’yi diğer faili meçhul cinayetlerden ayıran şey aslında kendinden sonraki faili meçhul cinayetlerin de “yapılabilir” olduğunu göstermesidir. Eğer Sabahattin Ali cinayeti aydınlatılabilseydi, ondan sonraki faili meçhul cinayetler engellenebilir miydi? Metin Avdaç da tam bu noktada Sabahattin Ali belgeseli çekmeyi tercih etti. Avdaç bir röportajında, “Toplumun aydınlanmasının bedelini canıyla ödedi. Sabahattin Ali’yi 41 yaşında bu devlet bu ülke katletti. Sabahattin Ali’den başlayarak bugünlere gelindi” diyerek faili meçhul cinayetler arasında Sabahattin Ali’nin kilit bir rol oynadığının altını çizer.
“Acaba ben genç, oldukça münevver ve malumatlı, vazifesini sever ve çalışır bir adam olduğum için mi muzır telakki edildim.” – Mahkemelerde, s.33
Belgeselin Çekimine ve İsmine Nasıl Karar Verildi?

Bu belgeseli çekmeye Metin Avdaç, 2010 yılında Afyon’dan İstanbul’a giderken karar vermiştir. Aslında ilk başta Cumhuriyet’in ilk dönemlerinden başlayarak öldürülen tüm aydınları ele almayı düşünen Avdaç, sonrasında sadece Sabahattin Ali’nin hikâyesini anlatmanın oldukça yeterli olduğunu fark etmiştir. Araştırmalarına başlayan Avdaç, yazarın öykülerini, şiirlerini ve romanlarını okumuş; sonrasında da Filiz Ali’yle tanışarak yazarın hayatı hakkında daha çok bilgi edinmiştir. Yönetmen, bu süreçte en çok Sabahattin Ali’nin karakterinden ve dik duruşundan etkilendiğini de ayrıca belirtir. Belgeselin araştırma sürecinin iki yıl sürdüğünü belirten Avdaç, bu sürede birçok yanlış bilgiyle de mücadele ettiğini vurgular. Belgeselin ismi, Sabahattin Ali’nin çocukluğunun geçtiği Edremit’te mahalle tarafından “sabah yıldızı” lakabıyla anılmasından gelmektedir. Bu lakap, yazara sabah erken saatlerde sokak lambasının altında kitap okumasından dolayı verilmiştir ve araştırmalarını gerçekleştirirken Metin Avdaç’ın da karşısına çıkınca belgeselin isminin Sabah Yıldızı olmasına karar vermiştir.
Belgesel Sabahattin Ali Hakkında Bizlere Ne Öğretiyor?

Belgesel Sabahattin Ali severlere onu bir de yakın arkadaşlarından, öğrencilerinden ve kızından dinleme şansını sunuyor. Bu kişiler bize Sabahattin Ali’nin çok yönlü kişiliğinden birer parça gösterir aslında. Öğrencilerinden dönemin yenilikçi öğretmenlerinden biri olduğunu öğrenirken bir sonraki sahnede kızı Filiz Ali’den çok ilgili bir baba olduğunu dinleriz. Genellikle öyküleri ve romanları ile tanınan yazarın aynı zamanda çok iyi bir arşivci olduğunu, birçok yabancı eseri Türkçeye çevirdiğini ve şiirler yazdığını öğrenme fırsatı yakalarız. Arkadaşları ve öğrencileri yazarla ilgili anılarını anlatırken Sabahattin Ali’nin cesur, korkusuz ve dik duruşuna bir kez daha tanık oluruz. Belgesel ayrıca yazarın Nihal Atsız ile olan davasına ve Atatürk’e hakaret ettiği iddiası dolayısıyla açılan davaya değinerek bu davaların gerçek yüzünü göstermiştir. Böylece, bu davalar sebebiyle Sabahattin Ali’ye karşı süregelen önyargıları kırmak adına da belgeselin önemli bir rol oynadığını düşünüyorum.
Belgeselin Etkileyici Sahneleri

Ben her ne kadar Sabahattin Ali’nin birçok eserini ve onun hakkında yazılan eserleri okusam da belgesel sayesinde öğrendiğim birçok şey oldu ve bunlardan beni en çok etkileyen şüphesiz yazarın ölümünden sonra ailesinin maddi sıkıntılar sebebiyle yazarın kitaplarının İstanbul Üniversitesi’ne satmak zorunda kalmasıydı. İstanbul Üniversitesi, kitapların ilk sayfalarında bulunan Sabahattin Ali imzası nedeniyle kitapları alamayacağını belirtse de daha sonrasında kitapların ilk sayfasının yırtılması şartıyla kitapları satın almayı kabul etmiştir. Sabahattin Ali’nin sadece imzasının kitapta bulunmasının bile insanları korkutması o dönemin tek partili, baskıcı atmosferini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Belgeselde beni etkileyen bir diğer sahne ise Sinop Cezaevi sahneleriydi. Bilirsiniz, Sinop Cezaevi deyince akla Sabahattin Ali gelir. Sabahattin Ali, Sinop Cezaevi’nde kaldığı sırada Aldırma Gönül’ü kaleme alır. Sinop Cezaevi’ne henüz gitmemiş biri olarak orada çekilmiş sahneleri izlerken bir yandan da aldırma gönül dinlemek benim için eşsiz bir deneyimdi.
“Dışarıda deli dalgalar
Gelip duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül aldırma”
Belgeselin Önemi Nedir?

Belgesel Sabahattin Ali’yi unutturmak isteyenlere inat, Sabahattin Ali’yi ve hayatı boyunca vazgeçmediği ve tam da bu yüzden hayatından olduğu dik duruşunu yaşatmayı ve gelecek nesillere aktarmayı amaçlar. Tam da bu yüzden, belgesel politik bir duruş sergiler. Sabahattin Ali’yi koltuklarını sallayacak, çıkarlarına zarar verecek sebebiyle “tehlikeli” olarak görüp onu ortadan kaldırmak isteyenlere karşı sergilenen bir duruştur bu. Belgesel ayrıca Sabahattin Ali’nin cinayetini bir de yakın çevresinden dinlememize olanak sağlar, bu konuda medyada olan birçok tutarsız ve gerçeği yansıtmayan bilgilere karşın bu trajik cinayet hakkında daha fazla bilgi sahibi olmamıza yardımcı olur.
Belgeseli Nasıl İzleyebiliriz?

Belgesel, herhangi bir dijital platformda yer almıyor bu sebeple internetten izleme imkânımız bulunmuyor fakat her sene birçok şehirde yönetmen Metin Avdaç’ın da katılımıyla gösterimler gerçekleşiyor. Bu konuda Avdaç özveriyle, belgeseli ve yazarın anısını sürdürmeye gayret ediyor ve şehir şehir hatta ülke ülke gezerek bu amacını gerçekleştirmeye çalışıyor.
Yönetmen Metin Avdaç Kimdir?

1962 yılında Batman’da doğan Avdaç, 1998 yılında İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği (İFSAK)’ta aldığı fotoğraf kursu ile daha profesyonel fotoğraflar çekmeye başladı. 2002 yılında “Işığımızın Emekçileri”, 2003 yılında “Torakçılar” ve 2004 yılında “Beyaz Saray” olmak üzere üç belgesel fotoğraf çalışması yaptı. Tipi (2020), İki Elin Sesi (2019), Işığımızın Emekçileri (2018), Sabah Yıldızı (2011), Kara Altından Altın Mikrofona (2009), Çotanak Yolunda (2008) ve Torakçılar (2006) olmak üzere yedi tane yönetmenliğini üstlendiği belgesel bulunmaktadır. “Dikkat ederseniz ben Sabahattin Ali’yi anlatmadım. Ali kendini mektupları vasıtasıyla anlattı. Aşkları vasıtasıyla anlattı” diyen Avdaç, belgeselin bazı teknik hataları olduğunu kabul ederek belgeselde oluşturduğu bakış açısının ve dilin bu hataları kabul edilebilir kıldığını ifade eder.
Kaynakça
Sabah Yıldızı. Yönetmen Metin Avdaç. SineMAnus, 2018.
Afacan, İsmail. “Toplumu aydınlatan bir “Sabah Yıldızı’ydı”. Evrensel. 4.04.2012. Web. 9.12.2024.
Öndeş, Önder. “Sabah Yıldızı: Sabahattin Ali Belgeselinin Yönetmeni Metin Avdaç ile”. Benim Rehberim. 29.12.2013. Web. 9.12.2024.