Başrollerinde Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer‘in olacağının açıklanmasıyla birlikte yılın en merakla beklenen yerli filmi olan Soyut Dışavurumcu Bir Dostluğun Anatomisi Veyahut Yan Yana, 14 Kasım’da vizyondaki yerini aldı. Daha ilk hafta sonunda 200 bini aşkın seyircinin izlediği film, çeşitli ülkelerde yeniden çekilmiş olan Fransız yapımı The Intouchables filminin Türkiye versiyonu olarak karşımıza çıkıyor. Feyyaz Yiğit, Aziz Kedi ve aynı zamanda filmin yönetmeni de olan Mert Baykal‘ın uyarlamasıyla birlikte komedi yönü ağır basan film yılın sonuna gelmişken seyirciyi sinema salonlarına çekmek için yeterince umut vadediyor. S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana film incelemesine hoş geldiniz!
Filmin Konusu

Film, boynundan aşağısı tamamen felçli olan Refik ile iki ay önce hapisten çıkmış olup ne iş olsa yapacak olan Ferruh‘un hikâyesini konu alıyor. İşin zorluğu sebebiyle kimsenin uzun süre bakımını üstlenmediği Refik, yeni bir yardımcı arayışına giriyor ve karşısına Ferruh çıkıyor. Ferruh, her ne kadar işe dair tecrübesi olmayıp, farklı bir mizaca sahip olsa da Refik’in dikkatini çekiyor ve işe alınıyor. Özellikle sınıfsal olarak çok farklı olan iki karakterin aralarında gelişen uyum ikisinin de hayatı için yeni bir heyecan oluyor. Film boyunca iki karakterin de farklı anlamlardaki zenginliklerini ve fakirliklerini görüyoruz. Adeta ikisi de birbirleri sayesinde hayattaki eksiklerini tamamlıyorlar ve bu durum dostluklarındaki samimiyetin temelini oluşturuyor.
Senaryo ve Oyunculuklar

Film, orijinaliyle hikâye olarak aynı ilerlese de yerelleştirme anlamında çok başarılı. İki ana karakterin kendi yaşam alanları ve uğraşları net bir şekilde gösteriliyor. Böylece her ne kadar hikâye evrensel olsa da yerli seyirci için inandırıcılık artıyor. The Intouchables’ı başarılı yapan ana özellik duygusal mastürbasyonun olmaması ve daha sıcak, samimi bir anlatım tarzı olmasıydı. Aynı şekilde Yan Yana’da da bu tarz korunuyor ve Refik karakterini zavallı bir konumda göstermek yerine iki karakterin ilişkisine daha çok odaklanılıyor. Bunu yaparken ağırlıklı olarak komedi olmasına çaba gösterildiğini film boyunca yüzünüzde sürekli bir tebessüm olmasından anlayabiliyorsunuz. Zaten Feyyaz Yiğit de filmin komedi yönüne ilişkin olarak, seyirci için arada bir patlayacak birkaç kahkahadansa sürekli tebessüm halinde olunmasının daha değerli olduğunu söylüyor. Bu anlamda başarılı bir filmi yerel bir dille uyarlamanın, sıfırdan bir film yazmaktan çok daha zor olduğunu söyleyen oyuncu, ilk kez kendi yazmadığı bir karakteri oynamanın kendisi için korkutucu olduğunu da dile getiriyor. Ancak, bu işin üstesinden fazlasıyla iyi geldiğini kesinlikle söylemem gerekir.

Öyle ki, filmin zayıf yönlerini kurtarma konusunda Feyyaz Yiğit’in performansını ön plana çıkarmak zorundayım. Hem çok komik hem de inandırıcı bir performans sergileyen oyuncu Haluk Bilginer’le ilgili olarak da “Sete giderken onun mutlaka çok iyi olacağını biliyorsunuz” diyor. İkili arasındaki uyum yadsınamayacak kadar başarılı olsa da karakterler arasındaki dostluğun gelişimi filmin zayıf yönlerini oluşturuyor. Derin bir dostluk ilişkisinden ziyade birbirine başarılı bir şekilde uyum sağlayan iki parçanın bir araya gelişi daha çok hissediliyor. Refik karakterinin derinliklerine daha çok inilse de Ferruh’un geçmişine dair pek bir iz bulamıyoruz. Refik’le ilgili tabii ki ilk akla gelen soru yani nasıl bu hale geldiği cevaplanıyor. Ancak Ferruh’un neden cezaevine girdiği, yanına gelen ve vurduğu çocuğun kim olduğu gibi sorular Refik tarafından pek de merak edilmiyor. Böyle olunca da temelleri sağlam atılmış bir dostluk ilişkisinden çok yan yana olduğunda tamamlanmış hisseden ve birlikte keyifli vakit geçirebilen iki karakter görüntüsü ortaya çıkıyor. İkilinin yanında Hatice Aslan, Bige Önal ve Şirin Öten de rollerinin hakkını vererek filme katkı sağlıyorlar.
Soyut Dışavurumcu Bir Dostluğun Anatomisi

Dostluk kavramını pek çok yerden ele almak mümkün olsa da benim için daha işteş bir anlamı var. İletişimin, paylaşımın, mutluluğun ve hüznün karşılıklı olduğu bir hâl dostluğu daha iyi tarif ediyor. Bu anlamda filmde gördüğümüz ilişkiyi belki çıkarcı olacak kadar kötü niyetli değil ama pragmatist bir yerden okuyorum. En nihayetinde ciddi bir hiyerarşik üstünlüğün olduğu iki insandan bahsediyoruz. Bunu hem maddi anlamda hem de iş anlaşması üzerindeki konumlarda görebiliyoruz. Keza Ferruh’un iş arayışı da bu işi kabul etmesi de tamamen kendisiyle alakalı bir durum. Bu noktada küvet detayı iş görüşmesinde sorulan motivasyonun tam karşılığı olmuş oluyor. İki karakteri birbirine en çok yakınlaştıran noktaysa hayatta somut olarak bulundukları konumdan ziyade soyut olarak kapladıkları alan. Normal şartlarda Refik’in Ferruh’la asla aynı ortamda buluşamayacağı bir gerçek ancak onun için maddi hiçbir varlık felçli olmasından dolayı pek de önem arz etmiyor. Tek başınıza yataktan kalkıp da koltuğa oturamadığınız bir hayatta nasıl bir evde yaşadığınız ne kadar önemli olabilir ki? Onun içinse tüm çıplaklığıyla kendisini kabul edebilecek kadar hayatı eğlenceli hâle getiren biri çok daha fazla değer kazanıyor.

Ferruh içinse bu işe girmiş olması bile içinde bulunduğu maddi zorluklara iyi geliyor. Ancak işin detaylarına inildikçe gördüğü şey maddiyattan ötesi. Kendinden bile beklemeyeceği şeyleri yapması kendi sınırlarını birine yardım etme amacıyla aşabilmesini gösteriyor. Sınıfsal konumu sebebiyle kendisinden beklenmeyecek yeteneklerini gösterebileceği bir alan bulmasıyla Refik’in saatlerce baktığı bir resimden duyduğu haz aynı düzlemde buluşuyor. Böylelikle iki karakter de sahip olmadıkları şeyler üzerinden birbirleriyle olan ilişkilerini geliştirirken Ferruh’un soyut bir şekilde dışa vurduğu resmi onların birlikteliklerinin gücünü simgeliyor. Birbirlerini tüm geçmişleriyle ve oldukları gibi kabul eden bir dostluktansa doğru zamanda bir araya gelen iki puzzle parçasını oluşturan Refik ve Ferruh bunu ajite etmeden ve eğlenceli bir biçimde önümüze seriyor.
Yan Yana Olmak ve Birliktelik

Birlikte olabilmenin ne kadar güçlü bir duygu olduğu filmin en güçlü hislerinden biri. İlk yardım eğitimi olduğundan bile şüphe ettiğimiz Ferruh’un gece Refik’in hastalandığını duyduğunda yanına gidip sadece onu sakinleştirmesi, bir hava almaya çıkarması bile bunun harika bir göstergesiydi. Bazen gerçekten de öyle değil midir? Dostunuzun, sevgilinizin, eşinizin, ailenizin, hatta patili bir dostunuzun yanınıza gelip “ben buradayım, senin yanındayım ve her şey iyi olacak” demesinden daha iyi hissettiren çok az şey vardır. Panikten uzak bir şekilde hissettirilen güven kötü olan tüm duyguları yenmeye yetecek kadar güçlü olabilir. Filmde de bu ikilinin dostluğu tam da bu soyut birliktelikten kaynaklanıyor. Ferruh, Refik’i içinde bulunduğu durumdan çekinmemesi gerektiği konusunda yüreklendirirken Refik ise Ferruh’un yaptığı hırsızlığı affedebilecek kadar babacan olabiliyor. Fiziki ya da mental olarak yaşadığımız sorunları aşmak ya da bunlara alışmak konusunda yan yana durabildiğimiz insanların verdiği güç her şeyden çok daha değerli olabilir. O yüzden dostluğun yalnızca iyi ya da kötü günlerde olduğu klişesinden uzak bir şekilde her an sizi güvende hissettirebilecek kişilerin gerçek dostunuz olduğu belki de yan yana olmanın ve birlikteliğin en iyi göstergesidir.
Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz:
Kaynakça
Öne çıkan Görsel: The Movie Database
“Feyyaz Yiğit | Yan Yana Filmi | Haluk Bilginer’le Oynamak | İsmi nasıl buldular? | Mert Baykal”. Oksijen TV. 14.11.2025. Youtube. Erişim: 16.11.2025
“Evden Çıkmadan Neler Demişim Ben Ya? “FEYYAZ YİĞİT”- İbrahim Selim ile Bu Gece 7. Sezon 6. Bölüm”. İbrahim Selim. 16.11.2025. Youtube. Erişim: 17.11.2025
“Box Office Türkiye: Yan Yana 200 bini aşkın seyirciyle zirvede!”. Box Office Türkiye. 17.11.2025. Erişim: 18.11.2025


