Run Rabbit Run Film İncelemesi: Geçmiş Elbet Kendini Hatırlatır

Asude Çınar
Asude Çınar
bazen yazar, çoğu zaman okur
spot_img
Editör:
Sedef Hızlan
spot_img

Avusturyalı yönetmen Daina Reid tarafından yönetilen ve yine Avusturyalı yazar Hanna Kent tarafından yazılan psikolojik korku filmi Run Rabbit Run, bekar bir anne olan ve hali hazırda babasının kaybıyla başa çıkmaya çalışan Sarah’nın, kızı Mia’nın kendi kayıp kız kardeşi Alice’i taklit etmeye başladığını fark etmesiyle açılır.

Yazımızın kalanı spoiler içermektedir.

“Tanımadığım insanları özlediğim çok oluyor”

FARK EDİŞ

Film, Mia’nın yedinci yaş gününün sabahında başlar. Kahvaltı masasında anne-kız akşamki doğum günü partisine gelecek davetlilerden konuşurken Mia, yakın zamanda kaybettiği dedesinin doğum gününde yanında olamamasının onu üzdüğünden bahseder. Ancak gün Mia için güzel ilerler ve akşam evlerinin bahçesinde başıboş bir tavşan bulur. Sarah, Mia’nın bu tavşana bakmasını istemediği için gece kızı uyuduğu esnada tavşanın bahçeden kaçmasına yardım ederken tavşan tarafından ısırılır. Ne yazık ki, tavşanı sahiplenmek isteyen Mia, annesinin bu girişimine şahit olur. Bu olaydan sonra hem Mia hem de Sarah için işler karmaşık bir hal alır.

Ertesi gün Sarah, kızını tavşan şeklinde pembe bir maskeyle kapının önünde dururken bulur. Mia, kendisi gibi davranmayarak, adeta geçmişten gelen biri edasıyla annesine hiç tanışmadığı büyükannesi Joan hakkında sorular sormaya başlar, Sarah’ya Joan’un fotoğraflarını görmek istediğini söyler. Sarah bunu reddetse de, yakın zamanda kaybettiği babasının eşyalarının arasında fotoğraf aramaktan geri tutamaz kendisini. Eşyaların arasında yedi yaşında iken kaybolan kardeşi Alice ile olan fotoğraflarını bulur. Birden Mia belirir, annesinin elinden fotoğrafı alır, fotoğrafın kendisine ait olduğunu iddia eder.

Durumlar daha da karışır ve Mia her geçen gün kendisinin Mia değil de Alice olduğunu annesine şiddetle söylemeye başlar. Aynı zamanda büyükannesiyle tanışma isteği de gün geçtikçe artar. Sarah artık dayanamaz ve Mia’yı büyükanne Joan’ın yaşadığı huzurevine götürmeye karar verir. Yolda giderken Mia’nın burnu birden, nedensiz yere kanamaya başlar. Huzurevine vardıklarında Sarah, annesinin bunama rahatsızlığı olduğunu öğrenir. Mia ile tanıştığında Mia’ya Alice olarak hitap eder ve Mia’nın kendisine ait olduğunu söyler. Bunlara dayanamayan Sarah, Mia’yı da alıp orayı terk eder.

Huzurevi dönüşü Mia’nın Sarah’ya annesi olmadığını söylemesiyle olaylar içinden çıkılamaz bir duruma dönüşür. Daha önce hiç bahsetmediği ve kimsenin de bahsetmesine ihtimal veremediği kayıp kız kardeşi Alice’i Mia nasıl öğrenmiştir? İşin içinden çıkamayan Sarah, geçmişte yaşanmış her şeyi Mia ile paylaşmaya karar verir. Böylece onu daha önce ailesiyle ve kız kardeşi Alice ile yaşadığı eski evlerine götürür.

GERÇEKLER AÇIĞA ÇIKABİLECEK Mİ?

Filmin bundan sonraki kısmında Sarah, Alice ve Mia arasındaki bağlantı yavaş yavaş ortaya çıkar. Bu eve geldiklerinde Sarah, algılarını kaybetmeye, halüsinasyonlar görmeye başlar. Bu evdeki anıları yavaşça onun zihnini ele geçirir. İzleyiciye gösterilen geriye dönük anılardan ve Sarah’nın halüsinasyonlarından anlaşılan şudur: Sarah ve kardeşi Alice ahırda saklambaç oynarlarken Sarah, Alice’i dolaba kitler. Sarah dolabı açtığında çoktan sinirden köpürmüş bir halde olan Alice, ablasının üzerine atlar ve onu boğmaya çalışır. Bunun üzerine Sarah, kendisini savunmak için uzanabildiği tek şey olan tavşan kapanını alır ve bununla Alice’in kafasında bir yara açar, burnunu kanatır. Bu görüntü tıpkı Mia’da görünen burun kanamasını andırır. Alice yaralandıktan sonra ablasından kaçmaya başlar. Sarah onu bir uçurumun kenarında bulur ve en sonunda kardeşi Alice’i uçurumun kenarında aşağıya iter. Ancak ailesine Alice’in bir gün kaçtığını ve kaybolduğunu söyler.

KABUL EDİŞ

Yıllar boyunca kendisinin dahi kabul edemediği bu gerçeği Sarah en sonunda huzurevinde yatan annesi Joan’a itiraf etmeye karar verir. Filmin final sahnesinde Mia yatakta yatan annesinin kollarından tavşanına bakmak için kayıp gider. Sarah uyandığında Mia’yı göremez, camdan bakar ve Mia’yı Alice ile beraber uçuruma giderken görür. Camdan umutsuzca Mia’ya bağırır fakat geri dönen olmaz.

Run Rabbit Run filminin genel anlamda düşük tempoda ilerlediğini söylemek mümkündür. Fakat film, seyirciyi film bitene kadar yerinden kaldıramayacak kadar güçlü bir hikaye akışına ve meraklandıran ögelere sahip. Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi de, film ilerlerken Mia’nın davranışlarının kaynağının tahmin edilemez olmasıdır. Film bittiğinde dahi “Acaba Mia’nın tüm davranışları aslında Sarah’nın travmalarının halisünasyon olarak bir dışa vurumu muydu?” ya da “Film birden doğaüstü bir hal aldı ve Mia, aslında Alice’in ruhu tarafından esir mi alınmıştı?” gibi sorular bırakır izleyicinin kafasında.

HER ŞEY ASLINDA BİR HAYAL MİYDİ?

Filmin sonunu çözümleyebilmek için Sarah’nın travmalarını film boyunca iyi bir şekilde analiz etmek gerekir. Sarah’nın, kızının yedinci yaş gününe kadar başarıyla sakladığı travmaları ve inkar ettiği geçmişi, Mia’nın yedinci yaş gününde bahçelerine gelen başıboş bir tavşan vesilesiyle aslında gün yüzüne çıkar. Halihazırda pek de iyi bir psikolojik durumda olmayan Sarah, eskiden ailesiyle yaşadığı eve gittikten sonra gerçeklik algısını tamamen yitirir. Tavşan kapanı ile kendisini savunmak için Alice’in suratında oluşan yaraların yansımasını, Mia’nın suratında görmeye başlar. Filmin ortalarında Mia’nın öğretmeninin fark ederek Sarah’ya gösterdiği karışık ve korkunç çizimlere gelecek olursak, bunların da aslında Sarah’nın kendinde olmadığı vakitlerde Mia’nın resimlerinin arkasına çizdiği görseller olduğu, filmin sonlarına doğru anlaşılır. Tüm bu ayrıntılardan sonra filmin sonunu, tüm hayatını geçmişini inkar ederek geçirmiş bir annenin, psikolojik buhranları sırasında gördüğü halüsinasyonlarla özdeşleştirmek mümkündür.

Konusu ve temasıyla kendisini soluksuz izletebilecek türden bir psikolojik gerilim olan Run Rabbit Run, anne ve kızın bir garip macerası aracılığıyla izleyiciyi biraz keyif ve bolca gerilimle ekrana kilitliyor.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.