Rory Gilmore’un Karakter Gelişimi

Editör:
Ayçe Cansu Yaşar
spot_img

Rory Gilmore, Gilmore Girls dizisinde, 2000-2007 yılları arasında toplam 7 sezon 153 bölümden oluşan ABD yapımı dram dizisidir. Fakat her ne kadar dram dizisi olsa da içinde komedi başta olmak üzere başka türleri ve birçok karmaşık duyguları da barındırır.

Bu duygular aslında birçok izleyen için her bir bölümde uzak ve yorucu bir yolculuk ardından sıcak ve huzur dolu eve dönüşü anımsatır. Soğuk bir sonbahar gecesinde başlanılması gereken bu diziye aynı zamanda bir yorganın altında ve sıcak bir kahveyi yudumlarken izlenilmelidir çünkü bu izleyen için huzurlu geçen birkaç saat olacaktır.

Gilmore Girls Konusu

Dizimiz, Lorelai’ın 16 yaşında hamile kaldığında annesinin onu zorla evlendirmek istemesiyle ve bunu asla kabul etmeyen Lorelai’ın sahip olduğu zenginliği, sınırsız imkanları ve şatafatı geride bırakarak kızına iyi bir anne olabilmek ve özgür bir hayat yaşatabilmek için evi terk etmesiyle başlıyor. Lorelai, Star Hollows adlı küçük bir kasabaya yerleşiyor ve Independence Inn adlı küçük bir otelde temizlik işlerini yapmaya başlıyor. Tabii aldığı eğitimlerden ve azminden dolayı o otelde müdür oluyor ve hatta ilerleyen süreçlerde kendi oteline de sahip oluyor. Bu güçlü, mücadeleci ve eğlenceli annenin kızı Rory ise tam bir başarı timsali ve kasabanın gururu. İsminden de anlayabileceğiniz gibi annesi Lorelai kızı olduğunu öğrendiğinde “erkekler nasıl oğluna kendi adını verebiliyorsa ben de kızıma kendi adımı verebilirim” diyerek kızına kendi adını veriyor. Şimdi kendi ayaklarının üzerinde onlarca yıl dimdik durmuş annenin kızının gelişimini göreceğiz.

Rory Gilmore

Rory Gilmore Kimdir?

Lorelai’nin kızı fakat onun aksine uysal, sakin bir karaktere sahiptir. Yaşadığı kasabadaki herkesin göz bebeği olan Rory aynı zamanda kasabanın gururu çünkü herkes onu çalışkanlığı ve disiplinli oluşuyla tanıyor. Ki Rory kasabanın ona duyduğu güveni boşa çıkartmayacak bir kızdır ve daha lisedeyken prestijli ve annesinin de mezun olduğu Chilton’a kabul alıyor ve eğitime orda devam ediyor. Oraya başlar başlamaz ise yüksek bir rekabetle karşılaşıyor. Rory ise hiç pes etmiyor çünkü kazanması gereken bir okul var. Harvard! Zaman içerisinde Lorelai’ın mı yoksa Rory’nin mi hayali olduğu belli olmayan bir okul. Tabii Harvard konuşmadan önce konuşulması gereken Chilton yılları var çünkü Rory bu okuldan mezun olduktan sonra hiç kimse Rory’i uysal ve sakin bir karakter olarak tanımlayamıyor.

Chilton Dönemi Rory

Yazının bundan sonrası Gilmore Girls dizisiyle ilgili spoiler içermektedir!

Rory Chilton’a başladığında beklediğinin çok üstünde bir eğitimle karşılaşıyor ve kendini çok yetersiz hissediyor. Aslında buna sebep olan derslerde zorlanması veya her bir öğrencinin ondan daha bilgili olmasından kaynaklanmıyor. Böyle hissetmesinin tek bir sebebi var. Paris Geller. Paris görebileceğiniz en hırslı ve başarılı insan. Bütün öğretmenlerin ve okulun gözdesi. Çocukluğundan beri çevresi tarafından en zeki olarak adlandırılan Rory, Paris ile tanışınca dengeleri sarsılıyor ve kendine inancını kaybetme seviyesine geliyor. Tabii bu döneminde gerek annesi gerek Luck başka olmak üzere tüm kasaba yanında oluyor ve onu destekleriyle tekrar cesaretleniyor. Hatta kendine inancını geri kazanan Rory bunu başararak en büyük zararı Paris’e veriyor.  Aslında Paris karakteri her izleyicinin ilk tanıdığında nefret ettiği ama sonrasında en çok merhamet duyduğu ve haksızlığa uğradığında sinirlendiği biri haline de dönüşüyor. Şu an her ne kadar Rory’nin ilk sezonlardaki iyi halini konuşuyor olsak da ilerleyen sezonlarda Rory’nin Paris için söylediği “o benim hiçbir zaman en yakın arkadaşım olmadı” sözünden sonra birçok izleyici Rory takımından Paris takımına geçmiş ve karakteri ilk tanıdığımızda ona kızdığı için kendini de suçlamıştır. Bu döneme gelmeden halen Chilton dönemindeyken Rory’nin hayatında ileride dengeleri sarsacak yeni etmenler oluşuyor. Bu etmenler Lorelai’nin annesi ve babası Richard ve Emily’nin ta kendisi. Bu iki önemli ve baskın karakterler Rory’nin hayat seçimlerde büyük roller oynuyorlar. Az önce bahsedilen Paris karakterinde olduğu gibi dizide Richard ve Emily’i ilk gördüğümüzde hiç kimse tarafından sevilmeyen bu karakterler yine herkes tarafından olmasa da ilerleyen sezonlarda sempati duyulan iki karakter haline geliyorlar.

Yale Dönemi Rory

yazının başından beri övüp bitiremediğimiz Rory’nin 3. sezon bitişiyle başlayan çöküşü. Herkesin bildiği gibi Gilmore Girls 2 bölüme ayrılır; Chilton dönemi Rory, Yale dönemi Rory. Hepimiz Chilton Rory çok sever hep destekler ve onun için yeri gediğinde üzülür veyahut sevinir. Ama bir bölüm var ki Rory bütün izleyicilerin gözünden düştüğü ve bir daha da tekrar aynı sempatiyi ve sevgiyi kazanamadığı. “İlkler” 4. Sezon 22. Bölüme denk gelen bu bölümde Rory Yale’e çoktan başlamıştır. Hele ki henüz Harvard’a gitmeyen Rory’nin şokunu atlatamayan izleyiciye sürekli Lorelai ile çatışan kimsenin onu anlamadığı düşünüp yanlış kararlar içinde yüzen Rory’le tanışında izleyicilerin hepsi diziyi artık Rory’nin başarıları için değil sarsılıp kendine gelmesi için izlemeye başladılar. Her ne kadar geriye kalan sezonlarda seyirci her şeyin daha iyiye gitmesini istese de dizi Rory tarafında maalesef öyle ilerlemiyor ve Rory hiçbir zaman seyirciyi mutlu eden taraf olamıyor. Annesine, kasabasına, arkadaşına ve hatta sevgilisine bağlı olan Rory gidiyor ve seyirciyi sürekli yanlış kararları yüzünden sinirlendiren Rory geliyor.

Fakat tüm bu gerçeklerin ötesinde bir gerçek var. Rory aslında kötü bir karakter olmuyor. Her birey gibi büyüyor gelişiyor ve en önemlisi kendini bulmaya çalışıyor. Lise yıllarında hayatında sadece tek hedefi prestijli bir okulda gazetecilik okumak isteyen Rory, üniversiteye gittiğinde her ne kadar iyi bir okulda okursa okusun geleceğinde bu okulun sadece bir araç olduğunu hiçbir şirketin onu kırmızı halı sererek beklemediğini öğreniyor. Hatta mesleğini yapmaya çalıştığında sürekli ret yiyor bir yerlere gelemiyor ve bunun sancısını çekiyor. Yani şu an üniversite okuyan herkesin yaşadığı stresi ve bunalımı yaşıyor. Bu yaşadıkları ise özel hayatında yanlışlar yapmasına sebep oluyor. Seyirci diziyi bu bakış açısıyla izlediğinde Rory’e karşı duyduğu öfkenin bir kısmının merhamete dönüştüğünü de görebiliriz.

 

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.