Rus edebiyatının önemli öncülerinden biri olan Dostoyevski, 11 Kasım 1821 tarihinde Moskova’da doğar. Eserlerinde karakterlerin iç dünyası ve toplumsal sorunlara ayna tutan Dostoyevski’nin ilk kitabı olan İnsancıklar 1846 yılında yayımlanır. Bu eserinden sonra yazdığı kitaplarda istediği başarıyı yakalayamayınca politikaya yönelir. 1849 yılında komploya karıştığı iddia edilerek tutuklanır. Kurşuna dizilmek üzereyken affedilir ve cezasını çekmesi için Sibirya’daki Omsk Cezaevi‘ne gönderilir. 1859 yılında cezası biter, özgürlüğüne kavuşur ve Petersburg’a yerleşir. Bu dönemde edebiyatı zenginleştiren birçok eser kaleme alır. 28 Ocak 1881 yılında ciğer kanamasından dolayı hayatını kaybeder.
Suç ve Ceza

Dostoyevski’nin 1866 yılında yazdığı Suç ve Ceza romanında Rodya Romanoviç Raskolnikov adlı bir gencin cinayet işlemesi ve bu cinayetin doğurduğu sonuçlar anlatılır. Raskolnikov, Petersburg’ta okuduğu hukuk eğitimini yarıda bırakmış yoksul bir gençtir. Gününün çoğunu kirada oturduğu tavan arasındaki odada geçirir. Kendisini bir deha olarak gören Raskolnikov, bulduğu teoriyle, rehinci kadını öldürmeye karar verir. Kadının evine giderek onu öldürür ancak hesaba katmadığı bir şey olur. Evde rehinci kadının kız kardeşi de vardır. Raskolnikov onu da baltayla öldürmek zorunda kalır. Rehinciden aldığı para ve mücevherleri yanına alarak evden çıkar. İşlediği cinayetin tedirginliğini üzerinden atamaz ve aldıklarını telaşla saklar. Komiser Petroviç cinayeti Raskolnikov’un işlediğini düşünür ve itiraf etmesini bekler. Raskolnikov, yaşadığı içsel çatışmalara daha fazla dayanamayıp Marmeladov‘un kızı Sonia‘ya her şeyi itiraf eder. Sonia, suçunu polise itiraf etmesini ve cezasını çekmesini söyler. Raskolnikov, Sonia’nın dediklerine uyarak polise suçunu itiraf eder. Sibirya’da 8 yıllık bir esarete mahkum edilen Raskolnikov’u, Sonia sürekli ziyaret eder. Normalde dindar birisi olmayan Raskolnikov, Sonia’nın inandıklarına inanmak ister. Kendisini yeni bir hayata adar.
“Bu bir adamın kendi kendini buluşunun, yenileyişinin,
yeniden dünyaya gelişinin hikayesidir.”
Raskolnikov’u Suça İten Etkenler

“Sadece var olmak, ona hiçbir zaman yetmemişti. Hep daha fazlasını istemişti. Belki de arzuları ve tutkuları çok güçlü olduğu için, kendini üstün bir insan olarak düşünmüştü.”
Raskolnikov, kendisini bir deha olarak gören, toplumdan soyutlanmış, kendi iç dünyasında yaşayan bir bireydir. Dengesiz bir kişiliğe sahip olan Raskolnikov, ne iyi ne de kötü birisi olarak sınıflandırılabilir. Bir yandan cinayet işleyebilecek kadar cani, diğer yandan arabanın altında ezilerek ölen Marmeladov’un karısına cenaze masraflarını karşılaması için cebindeki bütün parayı verecek kadar da merhametli bir karaktere sahiptir. Ahlaki ikilemlerle çatışma içerisindedir. İçinde bulunduğu yoksulluk durumu, onun herkesten uzaklaşmasına sebep olur. Sürü insanı olmak istemez ve bu yüzden sürüyü yok sayar. Herkesten uzaklaşmasının başka sebeplerinden biri de bu olur. Ancak yaşamın boşluğundan ve anlamsızlığından rahatsızlık hissederek bir şeyler yapma ihtiyacı duyar ve işleyeceği cinayetin tohumları filizlenmeye başlar.
Ötekileştiren Teori
Raskolnikov günlerini geçirdiği odasında, düşüncelerine hapsolarak bir teori ortaya atar. Bu teori, cinayet işlemesinin sebeplerinden biri olur. Teorisinde insanları, sıradan insanlar ve olağanüstü insanlar olmak üzere iki gruba ayırır. Bu olağanüstü insanlar kanunlara boyun eğmek için değil, kanunları yapmak için yaratılır. Hükmetmek için mi, yoksa boyun eğmek için mi yaratıldığını sorgular. Kendisini üstün bir insan olarak gördüğü için üst tabakaya yükselmek ister.
Napolyon Olmak
Raskolnikov‘un teorisine göre liderlerin çoğu ahlaki kuralları çiğnemekten ve kan dökmekten çekinmemelidir. Bu yüzden Napolyon‘u kendisine örnek alır ve onun gibi olmak ister. Eğer onun gibi olursa heykelinin dikileceğine, insanlığa yardım edeceğine inanır.
Başkaldırı
Cinayet işlemesinin başka sebeplerinden biri de Raskolnikov‘un toplumsal normlara ve tanrıya bir başkaldırma amacı gütmesidir. Tanrının varlığını ve adaletini sorgular.
“Bir insanı öldürmedim ben, bir prensibi öldürdüm.”
Bu prensip, tanrıya ait olan öldürme gücüdür. Tanrıya ait olan öldürme gücünü kendisi kullanmak ister.
Tanık Olunan Konuşma
Raskolnikov, cinayetten önceki gece meyhaneye gittiğinde tesadüf eseri bir öğrenci ve subayın rehinci kadın hakkındaki konuşmalarına tanık olur:
“Öyleyse dinle. Öte yandan her yerde, gereksinim duyduğu yardımdan uzak binlerce genç var. Bu yaşlı kadının bir manastıra gömeceği para ile binlerce güzel işler yapılabilir, insanlara yardım edilebilir! Yüzlerce, belki binlerce, eğer doğru kullanılırsa. Onlarca aile yoksulluktan, yıkımdan, kötülüklerden, cinsel hastalıklardan kurtarılabilir -yalnız onun parasıyla. Onu öldür, parasını al, onun yardımıyla insanlığa hizmet et ve diğer tüm iyi işlere. Ne düşünüyorsun, küçük bir suçu binlerce iyi iş temizlemez mi? Bir yaşama karşı binlercesi çürümekten ve yıkımdan kurtarılabilir. Yüzlerce yaşamı bir ölümle değiştiriyorsun, -basit bir hesap. Ayrıca var oluşumuzun terazisinde bu hastalıklı, aptal, kötü yaradılışlı bu yaşlı kadının ne değeri olabilir? O bir pireden, bok böceğinden daha değerli değil; bunlar onun kadar zarar vermezler.”
Öğrencinin bu sözleri Raskolnikov’u çok etkiler. Zaten aklının bir köşesinde bulunan cinayet fikri bu konuşmalarla iyice şekillenir. Raskolnikov da rehinci kadını topluma faydası olmayan bir böcek olarak görür. Bu gibi kişilerin toplumdan silinmesi ve paralarının daha yararlı işlerde kullanılması gerektiğini düşünür.
Aile Faktörü
Raskolnikov, annesinden gelen mektupta kız kardeşinin yoksulluktan dolayı zengin bir adamla nişanlanacağını öğrenir ve mektupta öğrendiklerini işleyeceği cinayeti rasyonalize etmek için bir gerekçe olarak kullanır.
Suçun Doğurduğu Sonuçlar

Raskolnikov, nefret ettiği, böcek olarak gördüğü rehinci kadını öldürür ancak rehinci kadının masum kız kardeşini de öldürmek zorunda kalması onun üstün insan olma planını suya düşürür. Napolyon olmadığını, aslında sadece bir böcek olduğunu anlayan Raskolnikov duygusal bir çöküş yaşar. Kendisini o kadar çok üstün bir insan olarak görmüştür ki, sıradan bir insan olduğunu fark etmesi onu boşluğa iter. Fakat işlediği cinayetten dolayı hiçbir zaman pişmanlık duymaz. Onun tek pişmanlığı cinayetten sonraki cesaretsiz davranışlarıdır. Bu davranışları yüzünden suçlu olduğundan şüphelenilir. İçinde bulunduğu kaygı dolu durum kendi gücünü aşar. En sonunda, suçunu itiraf etme büyüklüğü göstermek ister. Yeniden doğmak, hayata farklı gözlerle bakabilmek umuduyla, suçunu itiraf eder ancak tam olarak huzuru bulamaz. Sonia’dan aldığı İncil ile tam anlamıyla huzur bulabilir ve yeniden doğuşu gerçekleşir. Tanrıya başkaldırmasıyla başlayan her şey, tanrıya teslim olmasıyla son bulur.
“Kan döktükleri için birçok kişi ödüllendirildi. Heykelleri dikildi, yıllarca insanları idare ettiler. Tarihi daha büyük bir dikkatle gözden geçirirsen, sözlerimin anlamını anlayacaksın. Ben de insanlığa hizmet etmek istiyordum. Yapacağım işler bu saçma davranışımı unutturacak. Aslında davranışım saçma bile değildir… Şimdi, başarısızlığa uğradığı için saçma görünüyor. Ama bu saçma davranış sonucu özgür bir insan olacak, hayatta diğer insanlara yararlı olmak yolunda ilk adımı atabilecektim. Daha ilk adımda sendeledim, çünkü beceriksizim. İşte benim de kusurum bu.”
Kaynakça
- Dostoyevski, Suç ve Ceza, Ankara: Nilüfer Yayıncılık, 2021.
- Özdemir, Ekrem, “Suç Ve Ceza Arasında Raskolnikov” HukukPolitik, 2018, Web. 10.07.2024
- Rahimli, Ali, “Dostoyevski’nin Suç Ve Ceza’sının İncelenmesi” HukukPolitik , 2018, Web. 10.07.2024
- Rutli, Nüket Ünal, “Raskolnikov’un Ahlaki İkilemi: Nietzscheci Bir Bakış” Temaşa Felsefe Dergisi 12 (2020): 73-91. 10.07.2024
Kapak görseli: Mattmannino.com / Kitapyurdu.com