Dünya çapında bir polisiye roman yazarı. The Sunday Times
Ragnar Jónasson’ın Kar Körlüğü romanı, Türkiye’de Kitap Kurdu’nun çevirisi ile okuyucularıyla buluştu. Dünya çapında büyük bir yankı uyandıran Kar Körlüğü, farklı coğrafyaların polisiye-suç yazarlarından da tam not aldı.
- ‘Ragnar Jónasson okuyanı buz kesen bir gerginlikte ama aynı zamanda şairane bir güzellikte yazıyor, mutlaka okunmalı.’
Peter James / İngiliz polisiye roman yazarı.
- ‘Baştan çıkartıcı… Ragnar Jónasson klostrofobi duygusunu çekici hale getiriyor.’
Ann Cleeves / İngiliz suç yazarı.
- ‘Agatha Christie tarzındaki gizeme modern bir İzlanda dokunuşu. Kitap slalomu aratmayan keskin dönüşlerle dolu.’
Ian Rankın / İskoç polisiye roman yazarı.
Kar Körlüğü Romanı Hakkında:
Ragnar Jónasson, ‘Muhterem Peder’ Ari Thór Arason’un Siglufjördur’a uzanan yolculuğunu: ”burada hiçbir zaman hiçbir şey olmaz” cümlesiyle açıklıyor. Ari Thór nezdinde kurulan dramatik kurgunun ve ‘klostrofobi’ duygusunun birleşmesiyle kendimizi İzlanda’nın kuzey kıyısında yer olan Siglufjördur’da buluyoruz; hem de kesintisiz yağan Kar Körlüğü’nün içinde olduğumuzu söyleyebiliriz.
‘Muhterem Peder’ Ari Thór
Ragnar Jónasson’un Yarattığı Ari Thór Karakterindeki Dramatik Kurgu Nereden Besleniyor?
Ragnar Jónasson’un Ari Thór’u; aile özleminden, karmaşık bir ilişkiden ve eğitim hayatındaki kararsızlıklarından besleniyor.
Neden ‘Muhterem Peder’ Ari Thór:
Ari Thór karakterini ele aldığımız zaman: İçinde her zaman aykırı bir duygu ve düşünce barındırdığını görüyoruz. Bu durumun asıl sebebi ise ‘ne olmak’ istiyor sorusunun içinde gizli. Eğitim hayatına Teoloji ile başladıktan sonra kendisine uygun düşmediğini fark etmesiyle yarıda bırakıyor. Ardından polis olmaya karar veriyor. Tabii ki Teoloji geçmişini silemediği için ‘Muhterem Peder’ diye anılmasına vesile oluyor.
Ragnar Jónasson roman boyunca okuyucuya sürekli ‘Muhterem Peder’ Ari Thór takma adını hatırlatıyor. Kararsızlığını ve seçimlerini sadece Ari Thór nezdinde değil, okuyucu nezdinde de hissettiriyor. Belki de Ragnar Jónasson bu durumu; dramatik kurgunun destekleyici bir unsuru olarak görüyor…
Neden Polis Olmak İstiyor?
Ragnar Jónasson bu soruyu: Yeteneklerini başka bir alanda sınama fikrine kapılmasıyla açıklıyor.
Ari Thór için polis olmanın büyülü bir yanı var: Heyecan ve drama. Kesinlikle maddi bir seçenek değil. Eğitim hayatı boyunca hiçbir zaman kitapların başında çok zaman geçiren biri olmadığı, sadece biraz harekete ve değişikliğe ihtiyaç duyduğunu dile getiriyor.
Ari Thór’un Klostrofobisi:
Ragnar Jónasson, Ari Thór karekteri üzerinden bir güzergâh belirliyor. Bu güzergâh; İzlanda’nın güneyinde yer alan Reykjavik ile kuzeyinde yer alan Sıglufjördur. Polis akademisinin son senesinde, mesleğinde çaylak sayılabilecek bir dönemde İzlanda’nın kuzeyinde yer alan Sıglufjördur’da göreve başlıyor. İki şehir arasındaki farklılıklar; en çokta aralıksız yağan kar yağışı ve Sıglufjördur’daki yerli halkın yabancı birisine olan davranışları Ari Thór’un klostrofobisini tetikliyor.
Ari Thór Kimdir ve Onu Sıglufjördur’da Neler Bekliyor?
Reykjavik’te sevgilisi – doktor adayı- Kristín ile polis akademisinin son döneminde olan Ari Thór; gelecek kaygısı ve kararsızlıklar içerisindeki hayatını, Siglufjördur’dan teklif edilen çaylaklık görevi ile yarıda bırakıyor. Ragnar Jónasson; Ari Thór’un yaptığı bu seçimi roman boyunca Ari Thór – Kristín ilişkisi üzerinden vurguluyor. Kristín hakkındaki bilgiler, Ari Thór’un penceresinden aktarılıyor. Bu durum: Ari Thór’un gün geçtikçe klostorofobik güzergâhından sapmasına sebep oluyor; Yeni şehir, ilk görev yeri ve yeni bir aşk…
Güzergâh: Reykjavik – Siglufjördur:
Ragnar Jónasson; işlenilen -işlenmekte olan- cinayetlerin anlatımını yaparken, diğer yandan da Ari Thór’un Siglufjördur’daki hayatının zeminini hazırlıyor. Siglufjördur şehrinin yabancısı ‘Muhterem Peder’ Ari Thór yoğun kar yağışı altındaki Siglufjördur’da klostrofobi duygusunu kontrol altına almaya çalışırken, Ugla ile yakınlaşmasına engel olamıyor. Kristín’in her şeyden habersiz Reykjavik şehrinde yaşamına devam etmesi, Ari Thór’un kendi içindeki cinayeti nasıl çözeceği sorusunu gün yüzüne çıkarıyor. Bu soru belki de Ari Thór’un ilk dosyası oluyor. Nasıl çözülecek?
Siglufjördur’daki Cinayetler:
Ari Thór’u, Siglufjördur’da bekleyen üç cinayet var; Ünlü yazar Hrólfur’un Tiyatro Kulubü’nde merdivenlerden düşerek hayatını kaybetmesi, Hemşire olan Linda’nın evinin önünde kanlar içinde yerde bulunması ve Ragnar Jónasson’un roman boyunca merak duygusunu sürekli olarak hatırlattığı isimsiz bir ev soygunu…
Hrólfur ve Linda’nın soruşturmasındaki ortak nokta: İntihar mı yoksa cinayet mi?
Cinayetlerin Çözüm Odağındaki İsim: Ari Thór
Elimizdeki soruşturmalara baktığımız zaman, Ragnar Jónasson yarattığı Ari Thór karakterinin gözlem konusundaki yeteneğinin ‘Sherlock Holmes’dan geldiğini söyleyebiliriz. Soruşturma boyunca yer yer Sherlock Holmes’u hatırlatan gözlem gücü -detay ve analiz-, soruşturmanın aydınlatılmasında da önemli bir rol oynuyor.
Hayat, insan aklının düşünebileceğinden çok daha gariptir. Sherlock Holmes
Ari Thór’un içinde bulunduğu soruşturma tam olarak bu cümleye tekabül ediyor:
Burada hiçbir zaman hiçbir şey olmaz.
Cinayetin çözüm aşamasına geldiğimizde, bir kez daha Sherlock Holmes’u hatırlıyoruz:
Bir gözlem alanı ve araştırma zevki veren etki-tepki analizi, çoğu zaman önemsiz meselelerde bulunabiliyor.
Ragnar Jónasson’ın Ari Thór’u, Sherlock Holmes’un dedektifliği kadar karakter odaklı bir soruşturma yürütmüyor fakat yol kısaldıkça direksiyonu kırmayı başarıyor. Romanın sonuna geldiğimizde cinayetlerin aydınlatılmasındaki detaylar okuyucu tatmin ediyor.
Kaynakça
The Sunday Time’ın Ragnar Jónasson’a övgüsü ve Kar Körlüğü’ne olan övgüler Kitap Kurdu Yayınevi’nden alınmıştır.