Quentin Tarantino’nun 1 Numarası: The Social Network

Batuhan Amaç
Batuhan Amaç
İyiler ilk görüşte tanınmaz.
spot_img

Önemli yapıtların altına imzasını atan Quentin Tarantino, Premiere dergisine verdiği röportajda, son 10 yılın en iyi filmleri listesinin başında Sosyal Ağ (The Social Network) filmine yer verdi. Tarantino bu seçiminin nedenini ise ”Bir numara. Çünkü en iyisi. Hepsi bu! Tüm rakiplerini eziyor.” ifadesini kullanarak, filmin tartışmaya kapalı olduğunu belirtti.

The Social Network filmini özel kılan şey nedir ?

Senaryosu Aaron Sorkin tarafından  yazılan filmin, yönetmenlik koltuğunda ise David Fincher yer alıyor. Kötü bir senaryodan iyi bir filmin çıkması zordur; iyi bir senaryodan ise, kötü bir filmin çıktığı görülebilir. The Social Network filmini özel kılan şeyin, diyaloglar üzerine kurulu iyi bir senaryonun, David Fincher yönetmenliğinde iyi bir filme dönüşmüş olduğunu söyleyebiliriz.

David Fincher kimdir ve yönetmenlik onun için nedir?

David Fincher, sektöre reklam yönetmenliği ile atılıyor. Sinemaya girişi ise Alien 3 filmi ile gerçekleşiyor. ABD’nin yönetmen aranan bir yer olduğunu düşünürsek, David Fincher ilk filminde başarısız oluyor ve yönetmenlik koltuğunun ağır geldiğini söylüyor. Bir süre sinemaya ara verdikten sonra Seven filmi ile geri dönüyor fakat tam olarak beklentileri karşılayamıyor. David Fincher’ın ilk başarılı çalışması 1999 yılında çektiği Fight Club ile gerçekleşiyor.

David Fincher, yönetmenliği zaman içerisindeki davranışlar olarak tanımlıyor. Zaman içerisindeki tavır değişikliklerini kontrol etmek, yönetmenin asli görevi olduğunu söylüyor. Geriye kalan tüm unsurların bu kontrol mekanizmasına bağlı olduğunu dile getiriyor.

David Fincher’ın sinema anlayışını gerilim yaratmak üzerine kurulu olduğunu söyleyebiliriz. Alien 3 filminde denediği bilim kurgu ilk ve son denemesi olarak kalıyor. Her zaman yarattığı gerilimi, tempo ile başarılı bir şekilde sürüklüyor. Yarattığı gerilim ile her zaman izleyiciden bir adım önde olmayı başarıyor. Bu başarısını süpriz sonlu finaller ile taçlandırıyor.

The Social Network / Biyografik Drama / 2010

”Birkaç düşman edinmeden, 500 milyon arkadaş kazanamazsın.”

Film; Mark Zuckerberg‘in Facebook fikrinin nasıl ortaya çıktığının yanı sıra projede hak iddaa eden diğer kişilerin de hukuk savaşını konu ediyor.

Filmin bütününe bakıldığında olayların farklı süreçler üzerinden işlenildiğini görüyoruz. Harvard öğrencisi olan Mark, kız arkadaşıyla tartışmasından sonra, sinirini internet üzerinden bir platform kurarak çıkarmaya çalışıyor. İlk çalışması olarak adlandırabileceğimiz bu girişim, Harvard okulunun internet ağını çökertiyor. Dikkatleri kötü bir şekilde üzerine çeken Mark, bu başarısıyla bir iş teklifi alıyor. Aldığı iş teklifiyle birlikte aslında Facebook fikrinin nasıl ortaya çıktığını görüyoruz.

Filmi izlerken olay akışının tamamen Facebook’un nasıl kurulduğu üzerinden gideceğini düşündüğümüz sıra da kendimizi bir davanın içerisinde buluyoruz. Facebook fikrinin çalıntı çıkmasının yanı sıra, hukuksal sürecin nasıl işlediğini görüyoruz. Aynı zamanda Facebook sürecinin kuruluşuna geri dönüşler gerçekleşiyor. Olayların detaylı bir şekilde anlatılması bu dava sürecinde başlıyor.

Filmin ve davanın sonuna gelindiğinde, David Fincher’ın her zaman yaptığı ezber bozan geleneği ile karşı karşıya kalıyoruz. Bütün bu süreç, Facebook üzerinden arkadaşlık isteğinin gönderilmesine bağlanıyor. Dava hakkındaki bilgileri ise film bittikten sonra yazılı bir şekilde izleyicinin karşısına çıkıyor.

Final sahnesinin eksik bırakıldığı gibi düşünceler olsa da, David Fincer’ın filmlerinde bu tarz sonların ilk defa olmadığını, sinemanın ifadesini bu şekilde kullandığını söyleyebiliriz.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Amerikan Edebiyatında 4 Yalnız Kahraman

Amerikan edebiyat tarihinin en önemli temsilcileri haline gelmiş kahramanlarımızın ne kadar soyutlanmış bireyler olduğunu farketmiş miydiniz?

Editor Picks