
Punk müzik denince aklınıza sadece sert gitar riffleri, taşkın sahne performansları ve biraz da serserilik geliyorsa; müziği düşünce ve isyanla birleştiren gerçek bir punk efsanesi Fugazi ile tanışma vaktiniz gelmiş demektir.
Fugazi’nin Müziğinde Yankılanan İdealler
1987 yılında Washington D.C.’de, Minor Threat ve Rites of Spring gruplarının eski üyeleri Ian MacKaye (vokal/gitar), Guy Picciotto (vokal/gitar), Joe Lally (bas) ve Brendan Canty (davul) ile bir araya gelerek Fugazi‘yi kurdular.
Fugazi, sadece müzikle değil, özellikle sahip olduğu etik değerleriyle de öne çıkıyordu. Albümlerini, Kendin Yap (DIY) felsefesini benimseyerek bağımsız şirketleri olan “Dischord” aracılığıyla çıkarıyorlardı. Bu sayede büyük plak şirketlerinin ticari stratejilerinden etkilenmeden özgün müziklerini yapabiliyorlardı.
Fugazi, müziğin sadece ekonomik bir değer olmanın ötesinde bir anlam taşıdığına inanıyordu. Müziği sadece belirli bir kesime değil, herkese erişilebilir kılmak amacıyla konser biletlerini düşük fiyatlardan satmayı tercih ediyorlardı. Beş dolar gibi sembolik ücretlerle, daha fazla insanın müziğe erişimini sağlamaya çalışmıştırlar.
Straight Edge yaşam felsefesi onlarla özdeşmişti. Grup üyeleri alkol, uyuşturucu ve sigara kullanmayarak sağlıklı bir yaşam biçimini benimsemelerinin yanı sıra et yemiyor ve aşksız cinselliğe de karşı duruyorlardı. Ayrıca, punk sahne kültüründe yer alan eril şiddeti teşvik eden stage diving, moshing, slam dancing gibi bazı gelenekleri reddederek konserlerinde kadınlar ve çocuklar dahil herkese nispeten güvenli bir ortam sunabiliyorlardı.

Fugazi‘nin özgün yaklaşımı, kesintisiz turneleri ve etkileyici sahne performansları kulaktan kulağa yayılan organik bir ün elde etmelerine neden oldu. Bu şekilde bağımsızlıklarını sürdürebildiler ve alternatif müzik sahnesinde simgeleşen bir grup haline geldiler.
Punk’ın Ötesinde Bir Yolculuk
Fugazi‘den bahsederken onları sadece Punk müziğin bir temsilcisi olarak tanımlamak ya da politik ve etik ideallerden oluşan bir kutuya sıkıştırmak haksızlık olur. Tüm bunlar muazzam ve çeşitli müziklerini gölgede bırakmaz. Çünkü onlar punk türünü bir çekiç gibi kullanmadı; onu bir fırça gibi ele alarak tuvale kendi renklerini sürdüler. Punk türünün sınırlarını genişleterek Post-Hardcore adı verilen bir alt türün doğuşuna öncülük ettiler. Bu türde Punk rock’ın enerjisi daha duygusal, karmaşık ve deneysel bir yaklaşımla birleşti. Sadece gitar ve davulun ötesine geçerek enstrümantasyonun karmaşıklığını artırdılar. Farklı efektler, feedback’ler ve deneysel enstrümantasyonla daha zengin ve deneysel bir sound ortaya çıkardılar.
13 Songs (1989)
13 Songs, grubun ilk iki EP’si olan “Fugazi” ve “Margin Walker“ın birleştirilmiş hâli olarak ortaya çıktı. Deneysel punk rock ve post-hardcore’un eşsiz bir karışımı olan albüm “Waiting Room” şakısıyla açılır. Şarkı efsaneleşmiş bas yürüyüşüyle başlayarak üzerine eklenen sade ama dinamik gitar riffleriyle dinleyiciyi hemen yakalar. Şarkının beklenmedik bir anda durması ve kısa süreli sessizliğin ardından gelen davullar kelimenin tam anlamıyla damardan bir adrenalin enjeksiyonudur.
(Büyük bir sürpriz planlıyorum)
(Olmak istediğim şey için savaşacağım)
Repeater (1990)
Repeater, Dischord Records tarafından 1990 yılında piyasaya sürüldü. Şarkıların içeriğine ve sözlerine bakıldığında Repeater, grubun anti-kapitalist ideolojisini net bir şekilde yansıtan bir konsept albüm olarak öne çıkar. Bize, bireyin tüketim ve harcama alışkanlıklarını değiştirerek toplumsal düzeyde dönüşüm sağlayabileceği fikrini anlatır.
“Blueprint” şarkısı da Fugazi’nin kendine özgü post-hardcore tarzını taşırken, albümdeki diğer şarkılar arasından sıyrılarak duygusal tonları ve vokalleri ile dikkat çeker. Melodik yapıları ve ritmik değişimleri bizi adeta ilerleyen yıllarda dünyayı kasıp kavuracak olan “Emo” müzikle bizi erkenden tanıştırmaktadır.
(Seninle oynamıyorum)
(Ama yine de gelebilirsin)
Steady Diet Of Nothing (1991)
Albüm bizlere, Fugazi’nin önceki çalışmalarından farklı bir sound ve yaklaşım sunmakta. Özellikle müziğin daha deneysel ve atmosferik yönleri, grubun geleneksel post-hardcore köklerinden uzaklaştığını gösterir gibi. Bu albümde, Fugazi’nin müziğinde daha büyük bir müzikal matürite ve farklı tınılarla oynama isteği duyulur. Sözleri ise yine toplumsal ve politik temaları işleyerek grubun aktivizm ve eleştirel düşünceye olan bağlılığını yansıtır.
“Dear Justice Letter“, albümün incisi olarak öne çıkar. İsmi bile içinde taşıdığı güçlü mesajı açıkça yansıtan şarkı; insan hakları, adalet ve toplumsal eşitlik gibi temaları işlerken müziğin ritmiyle bizi etkileyici bir yolculuğa çıkarır. Şarkının sözleri, adaletin elde edilmesi için atılan adımların, engeller ve sistemdeki eksiklikler yüzünden sıklıkla sıkıştığı gerçeğini samimi bir şekilde dile getirmektedir.
The last fair deal going down
(Son adil anlaşma da suya düşüyor)
You let your gown to the ground
(Geceliğini yere bıraktın)
I’m not waiting around until the kiss-off
(Öpüşene kadar beklemeyeceğim)
In On The Kill Taker (1993)
1991’in sonlarında Nirvana’nın Nevermind adlı kaydının çıkmasıyla Punk, tekrar süksesini kaybetmiş ama ölmemişti. “Ajite gitar müziği” (Guy’un bir zamanlar dediği gibi) onların turnelerine engel olmadı.
1993’ün In On The Kill Taker‘ı belki de öncekilerden daha sert ve daha çeşitli bir albüm. “Smallpox Champion“, sözleriyle ABD’nin Kızılderili nüfusuna yönelik soykırımını konu alıyor. İlk EP’lerindeki, tecavüz kültürü, cinsel taciz ve erkek suç ortaklığını konu alan “Suggestion” gibi, Fugazi’nin sözleri çekinmeden dünyayla açıkça etkileşime girmeye devam ediyor.
The point has been recorded
(Ana fikir kaydedildi)
The malice has been revealed
(Kötü niyet ortaya çıktı)
When I stripped away the humour
(Ben mizahtan sıyrıldığımda)
Red Medicine (1995)
1995’e gelindiğinde Grunge, müzik sektörüne tomarla para kazandırır hâle gelmişti. Fugazi’ye multi-milyon dolarlık büyük bir plak şirketi plak sözleşme teklif etmiş, Dischord’u satın almak için teklif götürülmüş ve bütün bu teklifler reddedilmişti.
Red Medicine, müzikal yaklaşım ve ses açısından oldukça açık uçlu bir çalışma olarak öne çıkmakta. Albüm, Fugazi’nin önceki kayıtlarına kıyasla daha deneyimsel bir tarza sahiptir. Sıradan geçişler ve etkileyici deneysel anlarla bezenmiş, bize karmaşık bir müzikal deneyim yaşatır. Albümün atmosferi de oldukça etkileyicidir. Bazı şarkılarda, bir tür korku ve gizem hali vardır. Söz konusu sinsi, çarpık hava albümün genel tonunu şekillendirir. Red Medicine bize, Fugazi’nin müziğinde daha karanlık ve rahatsız edici tınıları deneyimletmiştir.
(Bu zihnimin bir kararması)
End Hits (1998)
End Hits ile Fugazi, önceki çalışmalarındaki enerjiyi korurken daha olgun ve dengeli bir müzik ortaya koymuştur. Grup, artık müzikal olarak daha sofistike bir hale bürünmüştür. Sözler, politik ve toplumsal temalarını sürdürürken daha kişisel ve içsel konulara da odaklanır. Şarkı sözleri; bireysel deneyimler, özlem ve insan ilişkileri gibi daha geniş bir yelpazede dolaşır. Albümdeki şarkılar, genellikle daha derin düşünceleri yansıtırken Fugazi’nin önceki çalışmalarındaki toplumsal eleştiriyi de sürdürmektedir.
“Break“, hızlı bir tempoya ve başlangıçta sakin bir girişle açılan bir ritme sahip. Sözlerin öfke ve hayal kırıklığına dair duygusal tonunu, vokalin enerjik ifadesiyle bütünleşerek dinleyiciye etkileyici bir şekilde yansır. Şarkı, nakarat kısmında daha yavaş ve yoğun bir atmosfere girer. Bu bölümde, gitar tınıları daha dolgun ve deneysel hale gelirken vokal ifade daha içsel ve yoğundur.
Can’t ask for more, so why unfulfilled
(Daha fazlasını isteyemezsin, bu yüzden yerine getirilmedi)
We take apart everything we build
(İnşa ettiğimiz her şeyi parçalara ayırıyoruz)
Instrument Soundtrack (1999)
Albüm, Fugazi’nin “Instrument” adlı belgeselinin soundtrack’i olarak yayımlandı fakat Jem Cohen’in yönettiği bu belgesel ne bize Fugazi’yi anlatır ne de bir konser filmi olma amacı güder. Birkaç şarkı haricindeki diğer tüm performanslar orijinal sesleriyle değil, daha önce yayımlanmamış kayıtlardan oluşan Instrument Soundtrack’in parçaları eşliğinde sunulur. Fugazi’nin belgeseli de tabii ki punk ve kural tanımaz olacaktır.

Instrument’ta, seyirciler arasında dönemin diğer punk konserleriyle kıyaslandığında, ırk ve cinsiyet çeşitliliği dikkat çeker.
The Argument (2001)
The Argument, 2001 yılında Fugazi’nin beşinci ve son stüdyo albümü olarak yayımlandı. Albümdeki şarkılar, Fugazi’den duymaya alışık olduğumuzdan daha hassas bir yapıya sahip. Şarkılar çok daha melodik ve sofistike duyuluyor, birçok müzik eleştirmeni tarafından grubun diskografisinin en iyi parçalarından birisi olarak da tanımlanıyor. “The Argument” ile grubun müzik evriminin son aşamasına şahitlik ediyoruz.
Albümün yayınlanmasının ardından Fugazi, resmi olarak dağılmadı ancak yeni stüdyo albümleri çıkarmadı ve faaliyetlerini de azalttı.
Yazımızın sonuna gelmişken sizleri Fugazi’nin en çok dinlenen şarkıları ile baş başa bırakıyoruz.


