Psikomitoloji: Dede Korkut’ta Tepegöz’ün Varlığı ve Narsisizm

Editör:
Sudenur Sarıyıldız, Sibel Sancaklı, İclal Yaka
spot_img

Tepegöz, bir çobanın bir peri kızının ırzına geçmesiyle gayrimeşru olarak dünyaya gelmiştir. Babası tarafından terk edilmiş, annesi sahiplenmemiş ve üvey bir aile ona bakmış fakat Tepegöz’ün taşkınlıkları ve insanlara verdiği zarardan, ölümlerden sonra üvey ailesi de onu kovmuştur. Ailesizlik, sevgisizlik, ilgisizlik ve nefret; Tepegöz tipini şekillendirmiş ve bunun sonucunda da Oğuz’un başına bela olmuştur. Aile kurumunun ve fertlerinin varlığı ve bir kişinin üzerinde bıraktığı tesiri anlatan bu destan, eksik kalmış kişilerin toplumda ne gibi infiallere yol açtığını bize Tepegöz’le örneklendirmektedir.

Tepegöz’ün Ailesi

evrimagaci.org

Tepegöz’ün babası Konur Koca Sarı Çoban’dır. Konur Koca, Peri Kızı‘nı hamile bırakmış ve Tepegöz (Depegöz) adında bir oğlu olmuştur. Tepegöz’ün annesi Peri Kızı, yalnızca Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy’da adı geçer. Tepegöz’ün üvey babası Aruz Koca’dır. Aruz/Uruz Koca, Dış Oğuz (Bozoklar) kolunun beyidir. Lakabı “At Ağızlı”dır. Aynı zamanda koca/yaşlı sözcüğü ile de nitelendirilmiştir. İki oğlu vardır: bir oğlu Kıyan Selçuk, diğer oğlu Basat’tır. Kıyan Selçuk, Tepegöz ile yapılan mücadeleler sırasında ödü patlamış ve ölmüştür. Basat ise Tepegöz’ü öldürmüştür. Tepegöz’ün üvey annesinin adı bilinmemektedir.

Tarihte Tepegöz

Basat’ın Tepegöz’ü öldürmek için attığı oklar, evrimagacı.org

Tepegöz’e dair en eski bilgiler İbn Fadlan’ın Seyahatnamasi’nde geçmektedir. Burada geçen dev cüsseli, iki gözü bulunan bir adamın yaptıkları Tepegöz’ü andırmaktadır. “12 arşın uzunluğunda” iri cüssesi, “Büyük tencere (kazan) gibi bir başı”, “bir karıştan fazla burnu”, “iki büyük gözü”, “birer karıştan uzun parmakları” olan bu adam Tepegöz’e benzemektedir. Bu adam yüzünden bir kavmin yerini değiştirmek zorunda kalması, ona bakan çocuğun ölmesi, hamile kadının çocuğunu düşürmesi, bir insanı yakaladı mı onu ölünceye kadar sıkması yine Tepegöz ile uyuştuğunu göstermektedir. Nitekim Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy’da da Oğuz’un yerini değiştirdiğini, Tepegöz’ün insan etine doymadığını, hatta Dede Korkut ile bunun pazarlığına oturduklarını görmekteyiz. Bu bakımlardan bir benzerlik ilintisi kurabiliriz. Böylece Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy’un tarihi köklerini, geniş Avrasya ve Türkistan (Orta Asya) coğrafyasına dayandırmamız mümkün olacaktır.

Aybek ed-Devadari, Dürerü’t-Tican ve Gurerü Tevarihi’z-Zaman adlı eserinde yaşadığı dönemde elden ele dolaşan bir Oğuzname’nin varlığından söz eder. Bu Oğuzname’de geçen Basat ile Tepegöz’ün mücadelesinden de bahseder.

Heinrich Friedrich Von Diez, Dede Korkut üzerine çalışma yapmış ve Tepegöz’ü, Homeros’un Odysseia eserindeki Polyphemos ile karşılaştırıp Dresden Nüshasında yer alan Tepegöz’ün hikâyesinin daha geniş kapsamda yer almasını baz alarak Yunanların bu hikâyeyi doğudan aldığı üzerinde durmuştur.

Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy

hiscularart.com

Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy’da Tepegöz, bir çobanın bir peri kızının ırzına geçmesiyle doğmuştur. Peri kızı, bu çobanı Oğuz’un başına bela açtın diyerek ikaz edip yıl dolunca emanetini gelip almasını söylemiş, çobanın içine korku düşürmüştür:

“Oğuz bir gün yaylaya göçtü. Aruz’un bir çobanı var idi. Adına Konur Koca Sarı Çoban derlerdi. Oğuz’un önünde bundan evvel kimse göçmezdi. Uzun Pınar denmekle meşhur bir pınar var idi. O pınara periler konmuştu. Ansızın koyun ürktü. Çoban erkeçe (erkek keçi) kızdı, ileri vardı. Gördü ki peri kızları kanat kanada bağlamışlar, uçuyorlar. Çoban keçesini üzerine attı, peri kızının birini tuttu. Tamah edip derhal temasta bulundu. Koyun ürkmeğe başladı. Çoban koyunun önüne koştu. Peri kızı kanat vurup uçtu. Der: ‘Çoban yıl tamam olunca, bende emanetin var, gel al. Amma Oğuz’un başına felaket getirdin’ dedi. Çobanın içine korku düştü. Amma, kızın derdinden, benzi sarardı. Zamanla Oğuz yine yaylaya göçtü. Çoban gene bu pınara geldi. Gene koyun ürktü. Çoban ileri vardı. Gördü ki bir kütle yatıyor, parıl parıl parlıyor. Peri kızı geldi. Der: ‘Çoban emaneti gel al, amma Oğuz’un başına felaket getirdin’ dedi. Çoban bu kütleyi görünce dehşete düştü. Geri döndü, sapan taşına tuttu. Vurdukça büyüdü. Çoban kütleyi bıraktı kaçtı. Koyun ardına düştü.” (Ergin, 2017: 171-172).

Eserde, Tepegöz’ün büyümesi şöyle anlatılmıştır:

“Aruz Tepegöz’ü aldı evine getirdi. Buyurdu, bir dadı geldi. Memesini ağzına verdi. Bir emdi, olanca sütünü aldı, iki emdi kanını aldı, üç emdi canını aldı. Birkaç dadı getirdiler, helak etti. Gördüler olmuyor, sütle besleyelim, dediler. Günde bir kazan süt yetmiyordu. Beslediler büyüdü, gezer oldu, oğlancıklar ile oynar oldu. Oğlancıkların kiminin burnunu, kiminin kulağını yemeğe başladı. Hasılı, halkın bunun yüzünden çok canı yandı, aciz kaldırlar. Aruza şikâyet edip ağlaştılar. Aruz Tepegöz’ü dövdü, sövdü, men etti, o dinlemedi. Nihayet evinden kovdu.” (Ergin, 2017: 173).

Basat’ın, bahsi geçen eserde, Tepegöz’ün peri anasının oğlunun parmağına yüzük geçirdiği, bu sebeple Tepegöz’e okun batmadığı, tenini kılıç kesmediği, Oğuz’dan dahi adam yemeğe başladığı anlatılır. Alplar başı Kazan’a darbe vurdu, Düzen oğlu Alp Rüstem şehit oldu, Ak sakallı Aruz Koca’ya kan kusturdu. Oğlu Kıyan Selçük’ün ödü patladı (Ergin, 2017: 173). Oğuz Tepegöz’e saldırdı, ürküp kaçtı. Oğuz tam yedi kere kaçtı. Tepegöz, Oğuz’u tam yedi kere perişan etti.

Fuzuli Bayat’a göre Tepegöz, kaosu simgeleyen peri kızından dünyaya gelmiş olup dış görüntüsü de kaotiktir. Kozmosun temsilcisi insan iki gözlüyse, o tek gözlüdür. İnsan etten ve kemikten meydana geldiği için kesici, delici etkilere açıkken, onun vücudu et gibi gözükse de kesilmez, delinmez. İnsan, hayvan eti yiyorsa, o, insan eti yer.

Basat Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy’da Basat’ın Tepegöz’le savaşı iki kardeşin kozmosu ve kaosu simgeleyen doğaüstü güçlerin savaşıdır. Belki de bu destanın daha eski varyantında Basat’la Tepegöz ikizdiler ve destanın konusu ikizler miti ile ilgili olup iyinin kötü üzerindeki zaferidir. Dede Korkut Kitabı’ndaki bir iki olay hariç geriye kalan bütün savaşlar; mecliste oturma, toy, av, düğün sahneleri vb. gerçeklik ve tarihi coğrafi anlam taşımakta olup Oğuz İli’nde sihir, olağanüstü olaylar ve nesneler oldukça azdır. Ancak Basat Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy’da, Tepegöz’ün sihirli yüzüğü, ağaçta asılı sihirli kılıç, vücuduna ok, kılıç işlememesi, peri kızı vs. gibi durumlar istisna oluşturmaktadır (Bayat, 2016: 144-151). Fuzuli Bayat’ın bu tespitleri, efsane-mitolojik ögeler bağlamında son derece önemlidir. Nitekim Tepegöz tipini tarihî bir yapıda ele almak pek mümkün değildir.

Bahaeddin Ögel’e göre ise Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy’da, Peri kızı ile Çoban’ın birleşmesi söz konusu olmuş ve bu da bir ruh ile bir insanın çiftleştiğinin göstergesidir. Yine Bahaeddin Ögel’in bu çıkarımları mitolojik ögelere dayanmaktadır. İnsan ve ruhun birleşmesiyle oluşan Tepegöz, eski Türk inanışları ve Şamanizm ile yakından ilgilidir.

Narsisizm ve Tepegöz

ilginkaracayli.com

Narsisizm; kendini beğenmişlik, benmerkezcilik, başkalarının yaşadıklarına ve onlara yaşattıklarına duyarsızlık, psikolojik anlamda yoksunluk gibi durumlarla açıklanabilir. Bir insanın kendini sevmesi, beğenmesi, kendisine değer vermesi normal olan kişilik özelliklerinin belirtisi ve aynı zamanda sağlıklı bir kişilik olduğunu da gösterir. Bu tür duyguların, insanda ne zaman ve hangi durumlarda kişilik bozukluğu oluşturacağı hususunda kesin bir kanaat yoktur.

Narsisizm, Sigmund Freud’a göre iki şekilde ele alınır: Birincil narsisizm, libidinal enerji self’te bulunur. S. Freud’a göre libidinal enerji; ruhsal enerjinin bir nesneye, bir kişiye veya fikre dayanmasıdır. Yani bizi cezbeden herhangi bir şeye karşı geliştirdiğimiz duygusal ve psikolojik bağlılıktır. Bu kavram, psişik gelişim süreçlerinde karşımıza çıkmaktadır. Çoğunlukla karşımıza libido olarak çıksa da libidinal enerji bundan çok daha fazlasıdır. Birçok psikolojik kavramla -insan ilişkileri, öğrenme süreçleri, yaratıcılık, hayatta kalma- ilintisi vardır. Self kavramı ise kısaca öz varlık, birini kendisi yapan şey olarak tanımlanabilir. Tüm bunların beraberinde kişiyi benlik şişmesi gibi bir duygu da takip eder.

Freud’dan sonra önemli çalışmalarla karşımıza çıkan Karen Horney, benlik şişmesi kavramını çocuklukta yaşanan bozuk ilişkilerde aramış ve açıklamıştır. K. Horney’e göre; eğer çocuk, diğer insanlara bir yabancılaşma duygusu yaşar.  bu duygu nedeniyle kişi; korku, kaygı veya üzüntüyle pekiştirmişse narsistik kişiliğe sahip olan bireyin diğerlerini sevmesi, onlarla ilgili duygusal bağ kurması oldukça zayıf kalır. Böylece narsistik bireyde, sevmenin boşluğu yaratılmış olur.

Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy’da, Tepegöz’ün henüz doğmadan önce yığınak (cenin) içindeyken hem babasının hem Oğuz’un dikkatini çekmiş ve tekmelenmeye başlamıştır. Tepegöz, daha doğmadan ne annesinin ne babasının ne de diğer insanların dünyasına aittir. Onun dünyaya gelişi normal dışı olmuştur. Oğuz’un yığınakı tekmeledikten sonra Aruz Koca’nın onu alıp beslemek, büyütmek istemesi fakat Tepegöz büyüdükçe ve eline verilenler ona yetmedikçe Oğuz’dan kovulması, hiçbir yere ait olamaması ve saldırganlaşması da yine narsistik kişilik bozukluğuyla örtüşmektedir.

Tepegöz’ün karşısında görünen Basat da normal bir çocukluk geçirmemiştir. Aslan tarafından büyütülmüş ve insan gibi davranmamaktadır. Basat, hikâyede anormal bir çocukluk geçirse de kişiliğinde herhangi bir eksiklik ya da travmatik bir durumun varlığı görülmemektedir. Buradaki iki tipin (Basat ve Tepegöz) anormal çocukluk geçirmesi ve birinin mutlak kötü, diğerinin ise mutlak iyi olduğunu görmekteyiz. Basat her ne kadar aslan tarafından büyütülse de bir sevgi almış ve anne-babasının onu istemesi de sevilmek hususunda üzerinde tesir bırakmıştır. Tepegöz tipinde ise annesi de babası da onu istememiş ve ona bakan aile -Aruz Koca- toplumun düzenini bozması ve saldırganlaşmasından kaynaklı olarak onu kovmuştur. Burada da Tepegöz’ün sevgisiz büyüyerek topluma ayak uyduramaması ve toplumdan uzaklaştırılmasının neticesinde de saldırılarının katlanarak devam etmesini görmekteyiz.

evrimagaci.org

Tepegöz daha doğmadan önce acıya ve düşmanca tutumlara maruz kalmıştır. Peri kızının yığınağı pınarın kenarına bırakması, bir anne olarak Çoban’a “Emanetini al.” diyerek Tepegöz’ü ona teslim etmesi, babası Çoban’ın bu yığınağı taşa tutması, Tepegöz’ün büyüdükçe daha da büyümesi, Oğuz’un gelip onu tekmelemeye başlaması, Aruz’un tek gözü olan bu oğlanı önce tekmelemesi, ardından mahmuzuyla dokunarak sahiplenmesi ve ilerleyen zamanlarda onu kovması gibi durumlar; Tepegöz’ün insanlarla ilk karşılaşmasının saldırgan bir tutumla gerçekleştiğini gösterir. Bir çocuğun dünyaya gözünü açtığında çevresinden gördükleriyle kişiliği nasıl şekilleniyorsa Tepegöz’ün de sonraki süreçteki kişilik gelişimi bu deneyimlere bağlı olarak biçimlenmiştir.

İnsanlar, diğer canlılar gibi doğuştan gelen dürtülerle kendini koruma, besleme, yetiştirme gibi unsurları yerine getirecek maddi manevi donanıma sahip değillerdir. Henüz bir işlevsellik kazanmamış olan ben, annenin bakımıyla şekillenir. Tepegöz, annesi tarafından terk edilerek Oğuz’a evlatlık gitmiş ve haliyle bir anne ve onun sağladığı yaşam alanı ilişkisinden mahrum kalmıştır. Çünkü anne; çocuğu besleyerek, severek, öperek, altını değiştirerek, gülümseyerek, ninni söyleyerek ona her türlü libidinal doyumu sunar. Bunun yanında anne; çocuğunu oturma, kalkma, emekleme, yürüme gibi işlevlere de hazırlar ve harekete geçirir. Peri Kızı, Tepegöz dünyaya geldikten sonra sadece bir kez karşısına çıkar ve parmağına bir yüzük takarak “Sana ok batmasın, tenini kılıç kesmesin.” der. Haliyle saydığımız hiçbir özelliği Tepegöz yaşamamış ve tüm bu özelliklerden mahrum kalmıştır. Çocuğun tepkilerini değerlendiremeyen yetersiz anne ise çocuğun tepkilerine karşılık vermesi gerekirken kendi ihtiyaçlarını karşılayan tepkiler verir. Aruz’un Tepegöz’ü evlat edinmesi masumca değerlendirilse de bu tutumu yetersiz anne kavramıyla açıklamak mümkün olacaktır. Bu da Tepegöz’ün narsisistik bir travma durumuna sebep olacaktır. Tepegöz’ün tek gözlü olması, diğerlerinden farklı olması, çevresinin onu küçümsemesi de onun yarasını derinleştirmiş olması muhtemel gözükmektedir.

Narsisistik kişilik bozukluğunda kişi genelde eleştiriden, dışlanmadan, başarısızlıktan, hor görülmekten kaynaklı bir tutuma maruz kalmasının neticesinde duygu durumunu ortaya öfke şeklinde çıkarır. Tepegöz de Oğuz’un ona karşı olan tutumundan, dövmelerinden bıkar ve kayalık bir gölgede mağarada yaşayıp Oğuz’a zulmeder. Mağara ise psikolojide anne rahmini sembolize eder. Haliyle Tepegöz’ün de mağarayı seçmesi anneye olan yöneliminden kaynaklıdır. Çünkü kişilik gelişiminde annenin varlığı çok önemlidir. Bu nedenle mağarada kendini güvende hissetmektedir.

Geleneksel Türk aile yapısına göre aile bütünlüğünün varlığı ve özellikle anne kavramının dünyaya getirilen çocuğun üzerinde oluşturulan etkisini Tepegöz üzerinde görmekteyiz. Tepegöz, aile içinde yahut toplumda ezilen ve hor görülen çocuğu sembolize etmektedir. Tepegöz ve Basat’ın hikâyedeki varlığı insanın ruhsal çatışmalarındaki yansımasıdır.


Kaynakça:

  1. Ergin, Muharrem. “Dede Korkut Kitabı”. Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 2017.
  2. Eyüboğlu, Dursun Can. “Dede Korkut’taki Tepegöz”. Uluslararası Sosyal Bilimler Akademik Araştırmalar Dergisi, Cilt 7, Sayı 13, 2023.
  3. Geçtan, Engin: Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar, Metis, Aralık 2003.
  4. Yılmaz, Mehmet. “Kendiliğin Çözümlenmesi Narsisistik Kişilik Bozukluğu Yönünden Tepegöz Kişiliğinin İncelenmesi”. The Journal of Academic Social Science Studies, Cilt 5, 2012.

Kapak görseli: aktuelarkeoloji.com.tr

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Amerikan Edebiyatında 4 Yalnız Kahraman

Amerikan edebiyat tarihinin en önemli temsilcileri haline gelmiş kahramanlarımızın ne kadar soyutlanmış bireyler olduğunu farketmiş miydiniz?

Editor Picks