Psikolojik Bağlamda Bir Tereddüdün Romanı

Editör:
Gülefşan Çelebioğlu

“Kendi kendimden kaçmak istiyorum, kendime ve hiçbir şeye tahammül edemiyorum, dolaşmak, diyardan diyara gitmek.. Başka tesellim kalmadı, boğuluyorum!”

 

Peyami Safa, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı’nın en değerli yazarlarından biri olarak bilinir. Çoğunlukla Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih Harbiye, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu ve Yalnızız kitaplarıyla tanıyoruz onu. Sanat, edebiyat, psikoloji, felsefe ve sosyoloji gibi çoğu bilim dalında yazdığı yazılarla çok yönlü bir yazardır. Hayatı yoksullukla geçmiştir hatta geçim sıkıntısı yaşaması sebebi ile “Server Bedi” takma adı ile para kaygısıyla yazdığı yazıları vardır. Bu takma isimle yazdığı “Cingöz Recai” isimli polisiye dizi romanları büyük ilgi de görmüştür. Yaşamı boyunca hiç durmadan yazdığını ve gelecek nesillere hiç sıkılmadan okuyabileceği eserler bırakan bir yazar olduğunu söyleyebiliriz.

Peyami Safa Romanlarında Psikoloji

Peyami Safa romanları denildiği zaman aklımıza psikoloji gelir. Neredeyse her romanı psikoloji ile ilişkilidir. Psikolojik kitapları okumayı severlerin eli Peyami Safa’ya gider her seferinde. Romanlarında olaylara odaklanmaktan ziyade çoğunlukla psikolojik çözümlemeler görürüz. Okuduğumuz cümlelerde kendimizden birer parça bulabiliriz. Kahramanlarla beraber olay örgüsü içinde kaybolur ve o anları yaşarız. Eserlerinde kahramanlara odaklandığımız zaman onların kişiliklerini, kültürlerini, yaşama biçimlerini ve ruh hallerini çok kolay bir şekilde anlayabiliyoruz. Yaşadıkları olaylara onların bulunduğu psikolojik çerçeveden bakabiliyoruz.

Bir Tereddüdün Romanı Kitabının Konusu ve Psikolojik Bağlamda İncelemelesi

Peyami Safa’nın 1933 yılında yayımladığı Bir Tereddüdün Romanı adlı eser ilk bakışta roman içinde roman okuyormuş hissiyatı verir. Romanın karakterlerinden Mualla bir arkadaşının önerisiyle kitabı okumaya başlar ancak kitabı okuyup okumamak arasında tereddüte düşer. Kararsızlık ve tereddüt kavramını daha ilk sayfalarda gezinirken ne kadar yoğun işleneceğini fark edebiliyoruz. Mualla’nın kitabı okumaya başlaması, bitirmeye çalışması ve bu konudaki tereddütlük hissi okurken bize hissettirilir. Mualla ile birlikte okuyucu da o kararsızlık ve tereddüt hissini yaşar. Muallanın karakterini analiz etmemiz gerekirse eğer, Mualla kendi halinde entelektüel birikime sahip biri. Mualla’nın arkadaşı, Mualla’yı kitabın yazarı ile tanıştırır. Yazar, Mualla’ya evlenme teklifi eder ve düşünüp cevap vermesi için ona vakit tanır. Aslında konu Mualla üzerinden ilerliyor gibi görünse de Vildan karakteri eklenir ve olayların seyrinin değiştiğini söyleyebiliriz. Vildan, İtalya’dan kocasından ayrılıp İstanbula’a yazar ile tanışmak için gelen bir karakter olarak olarak yansıtılır. Vildan, aynı zamanda kıskanç bir karakter olarak okuyucuya yansıtılır. Yazar’ın Mualla’ya olan evlenme teklifini kıskanır. Kitabın sayfalarında ilerlerken Mualla karakterini geride bırakıp Vildan ve Yazar’ın tereddüt ve karasızlık içerisindeki ruh halini anlamaya çalışırız. Yazarın evlenme teklifi Vildan’ın kulağına gider ve Vildan yazar ile görüşmek için yollar arar. Vildan’ın uğraşları ve çabası sonucunda yazarı kendi evine gelmesi için en sonunda ikna eder. Ancak yazar tüm bu olaylar olurken tereddütlü  bir ruh hali içerisindedir. Vildan’ın evine gidip gitmemekte kararsızdır ama yine de gider. Evine gittiğinde Vildan çok fazla alkolün etkisinde olduğu için kendini iyi hissetmez. Sabaha karşı Vildan’ı apartmanın görevlisine teslim eder. Bir hafta sonra Vildan’ı tekrar görmeye gittiğinde ise Vildan’ın bilinmeyen bir yere taşındığını öğrenir. Yazar’ın kararsızlığı, duygu değişimi ve tereddüt hissiyatını Vildan anlar. Yazarın iki karakter arasında yaşadığı tereddüt ve kararsızlık aynı zaman da okuyucuya geçer. Vildan aslında yazar için İtalya’da eşini terk edip gelmiş olsa bile, yazarın yaşadığı tereddüt hissi o kadar yoğun işlenir ki bu durum Vildan’ı bile rahatsız etmiştir.

Vildan kitapta şu sözlerle kendisini açıklar:

“Yapamadım, dedi, çekemedim tetiği. Yapamıyorum, elimden gelmiyor, korkağım, müthiş korkak. Halbuki ne kati bir karar vermiştim. Beni hiçbir şey hayata bağlamıyordu, hala da bağlamıyor. Kocam beni çekmiyor, halbuki onu sevmiyor değilim; çocuk istemiyorum, halbuki çocukları severim; hiçbir yerde eğlenmiyorum, seyahatten de bıktım, çok değiştim ben, biliyor musunuz? Her şeye karşı alakalarını kaybetmiş insanların psikolojileri nedir? Söyleyiniz bana. Bu mevzuya dair çok şey yazılmıştır değil mi? Işıkları çekilmiş, soluk bir dünya içinde yaşamak ne korkunç!” (syf. 118)

Vildan, kendini kaybetmiş hayattan artık zevk alamamaya başlamış bir karakter. Ani kararlar verip ve bu kararlarının keskin kararlar olduğunun farkına varıp hayatının akışını, kurulu düzeninin hızlıca değiştirebiliyor. Daha kendisini bile tanımayan biri için İtalya’dan İstanbul’a taşınarak daha sonra da tekrar ansızın ortalıktan kaybolarak dengesiz tavırlar sergiliyor. Vildan’ın bağımlı kişilik bozukluğu olduğunu söyleyebiliriz. Bu kişiler yalnız kalamaz ve hemen yeni biri ile olma ihtiyacı duyarlar. Vildan eşini terk etmiş biri olarak görünse de aslında eşini terk etmesinin sebebi kocasının onu sevdiğini düşünmemesi ve yalnız kalma korkusunun onu ele geçirmesi. Bağımlı kişilik bozukluğuna sahip kişiler terk edilmekten çok korkarlar ve bu konu üzerinde çok düşünürler. Bağımlı oldukları kişilerin hal ve hareketlerini sürekli inceler, analiz eder, bunun üzerine düşünür ve ona göre hareket ederler. Vildan, hem eşinin hem  Yazar’ın tereddütlük hissinin farkına çoktan varmış ve kendisi terk edilmeden onları terk etmiştir. Ayrıca, kendisi depresyonu da yoğun yaşayan bir insan. Kendisini hayata bağlı görmemesinden ve dünyayı karanlık bir yer olarak tanımlamasından bunu anlayabiliyoruz. Yaşamaya dair bir umudu kalmadığı için intihar teşebbüsüne bile kalkışmış ancak kendi içinde yaşadığı tereddüt ve kararsızlık duygusu buna engel olmuştur.

 

Peyami Safa’nın tüm romanları arasında Bir Tereddüdün Romanı varoluşun en çok sorgulandığı kitap olarak özetleyebiliriz. Bu üç karakterin de hayatlarındaki ortak noktaları karar vermekte zorlanmaları, tereddüt içerisinde yaşayarak hayatlarında aniden kararlar veren ve sonuçlarında pişman olabilen kişiler olmaları. Onların hayatlarını okurken aslında her şeyden tereddüt etmenin ve kararsızlık duygusunun insanı ne kadar yıpratabileceğini ve düşünülmeden alınan kararların kişiye ne kadar zarar verebileceğini fark edebiliyoruz. Bunu fark edebilmek aslında bizim yaşadığımız olaylar içinde neden sonuç ilişkisi kurabilmemizi kolaylaştırıyor. Kitabı okurken hayatınızda tereddüt duyduğunuz şeyler karşınıza çıkabilir ve o konulardaki farkındalığınız artabilir. Hayatınıza daha farklı bir pencereden bakar ve gerçekleri algılamak sizin için daha kolay bir hale gelebilir. Psikolojik yönü ağır basan kitaplar her ne kadar sıkıcı olarak anılsa ve insanlar okumaktan çekinse bile Peyami Safa’nın kitaplarını okurken bunu hissetmiyor aksine sayfalar içerisinde kayboluyorsunuz.

 

Kaynakça:

Demir, E. (2017). Peyami Safa’nın Romanlarının Psikanalitik Açıdan İncelenmesi, Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks