Batı felsefesinde insanın; toplumla bir arada olması gerektiği, toplumsal bir varlık olduğundan sıkça söz edilir. Bu fikirden yola çıkacak olursak her gün diğer insanlarla etkileşime geçtiğimiz ve hatta sosyalleşmenin insanın ruhsal sağlığına ne kadar iyi geldiğiyle ilgili çeşitli araştırmalar bulunurken bu etkileşimlerin bir noktada gerekli olduğu bile söyleyebiliriz. 21. yüzyılda bu etkileşimlerde bulunmak sosyal mecralar aracılığıyla ne kadar kolaylaşsa da fiziksel dünyadaki etkileşimlerin yerini tam anlamıyla tuttuğunu söyleyemeyiz. Fiziksel olarak bulunduğumuz sosyal alanlarda kendimizi ifade etmek için çeşitli jest, mimik ve doğal olarak kelimeler kullanırız. İletişim esnasında bu araçları kullanırken çoğu zaman ne yapacağımızı hesaplama vaktimiz olmaz. Diğer bir deyişle davranışlarımız kendiliğinden gerçekleşir. Bu durumda ortaya şöyle bir soru çıkar: Sosyal davranışlarımız nasıl açıklanabilir? Soruyu cevaplamak için uzun yıllardır insan davranışlarını temel alan psikoloji bilimi devreye girer.
Sosyal Davranış Nedir?

Sosyal davranışların psikolojiyle olan bağlantısını örneklerle açıklamadan önce sosyal davranışın tam olarak ne olduğu iyice kavramalıyız. Sosyal davranış kişinin bilgi ve deneyim birikimleriyle birlikte diğer bir kişiyle karşılıklı etkileşim halinde olması olarak açıklayabiliriz. Bu etkileşim sonucunda aslında toplum tarafından dayatılan ‘normlar’ olarak adlandırılan belirli kurallar ortaya çıkar. Yani bu kuralları aslında birbirimizi etkilememiz sonucunda bizler oluştururuz.
Psikanalizin Gözünden Sosyal Davranış

Psikanaliz, psikolojide kullanılan tedavi yöntemlerinden birisidir. Sigmund Freud’un bulmuş olduğu bu yöntemin daha çok zihnin bilinçdışı etkinliğiyle ilgilendiğini söyleyebiliriz. Psikanaliz, insanların davranışlarını anlamak ve açıklamak konusunda döneminde büyük bir yankı yaratmıştır. Bu yöntem sayesinde insanların arzularını, ifade etmedikleri düşüncelerini ve bastırılmış duygularını ortaya çıkardığını söyleyen Freud, bu bağlamda birçok uygulama yapmıştır.
Sosyal davranışlarımızın insanın psikolojik iyi olma durumuyla yakından alakalı olduğunu söyleyebiliriz. Tedavi edici yönüyle bu yöntem, tedavinin gidişatına göre insanların topluluk içerisindeki davranışlarını yönlendirebilen bir unsur haline gelebilir.
Max Weber’in Sosyal Davranış Yorumu

Sosyal psikoloji alanında olduğu kadar çoğu sosyolog da aslında toplumsal/sosyal davranış hakkında çeşitli yorumlarda bulunmuştur. Fakat aralarından en dikkat çekeni bu durumu ‘toplumsal eylem’ olarak adlandırıp bu eylemleri 4 tipe ayıran Weber’in yorumudur diyebiliriz. Weber verdiği örnekte bir araba çarpışmasından bahseder. Bu çarpışma tek başına bir toplumsal olay değildir fakat bu olay sonrası eğer insanlar bunun üzerine tartışıyorsa buna toplumsal diyebileceğimizi söyler. Sebebi ise tartışmanın sonucu bir başkasının davranışını etkilemesidir. İnsan davranışlarının birbirini etkilediği noktada toplumsallıktan/sosyallikten bahsedebileceğimizi anlayabiliriz.
Sosyal Davranışı Etkileyen Faktörler

Öznel bir kavram olması sebebiyle sosyal davranışlarımızı etkileyen doğal olarak birçok etken bulunur. Din, ahlak kavramı, ayıp ve günah kavramları, görgü ve nezaket kavramları, moda ve hukuk ve daha sayamayacağımız bir sürü faktör… Bu faktörleri bir şekilde kendi içlerinde kategorize edebiliriz. Örneğin, X dinine inanan bireyin belirli bir davranış çerçevesinde hareket etmesini bekleriz. Fakat psikolojik bağlantılar net bir şekilde sınıflandırılamadığı için daha bireysel ve karmaşık bir alt başlık olarak görebiliriz.
Sosyal Davranışların Psikolojiyle Bağlantısı

Daha önce belirtilen unsurlar kadar genelleştirilemeyen, çok daha özel olan şey mental durumumuzdur. Belirli bir yere kadar çeşitli kalıp ve kurallara uyarak sosyal iletişimimizi kurarken bir yerden sonra duygu durumumuz ve iç dünyamızda yaşanan çeşitli olaylar, verdiğimiz tepkileri bu çerçevelerin dışına çıkarabilir. İnsanların davranışlarını en detaylı işleyen sistem olarak psikolojinin temel yapı taşlarından olan çocukluk travmalarını ele alarak başlayalım. Örneğin, çocukken şiddet görmüş bir bireyin ebeveynlik çağlarında da şiddet eğilimi olduğunu görebiliriz. Küçükken sürekli bastırılan, öfke duygusunu ifade edemeyen yetişkinlerin sosyal ortamlarda pasif-agresif tavır sergileyebildiğini söyleyebiliriz. Ailesi tarafından terk edilmiş bireylerin, büyüdükleri zaman güven temelli ilişki kuramamaları da gözlemlenebilir. Bu tarz davranışlar, bilinçaltından geldiğinden dolayı değiştirmesi ve engellenmesi diğer etmenlere göre daha zor olabilir. Bu sebeple verdiğimiz tepkileri planlayarak değil; tabiri caizse içimizden geldiği gibi, çocukken öğrendiğimiz gibi verebiliriz.
Sosyal davranışlarımızı psikolojik hastalıklar da büyük ölçüde etkileyebilir. Anksiyete bozukluğu, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi hastalıklar kişinin sosyal çevrede konumunu belirleyebilir. Örneğin, depresyonda olan bir insanın daha çok sosyal etkinliklerden uzaklaşmasını ve kendi içine kapanmasını bekleriz. Hatta bu şartlarda dönemsel olarak herhangi bir sosyal davranıştan dahi bahsedemeyebiliriz. Sosyal anskiyete bozukluğu yaşayan bireylerin, aşırı korku ve endişe hakim duygu durumlarında sosyal davranışın olumlu yönde olduğunu söyleyemeyiz.
İyi Bir İletişim İçin Psikolojik Bağlamda Sosyal Davranışlarımızı Nasıl Şekillendirebiliriz?

Peki hayatımızın insanla iç içe olduğumuz, her an yanımızda olan bu davranışları psikoloji bağlamında nasıl geliştirebiliriz? Öncelikle kendi duygularımızın farkında olarak başlayabiliriz. Belki küçükken yeterince ilgi ve sevgi görmemiş, duyulamamış olan çocukluğumuzu iyileştirerek başlayabiliriz. İnsanlarla problem yaşadığımız noktalarda göstermiş olduğumuz duruşu tekrar gözden geçirerek nerelerde kendimizi geliştirmemiz gerektiğini fark edip o konu üzerine çalışmaya başlayabiliriz. Bunların yanında son olarak; her şeyden önce kurallara ve normlara, özellikle yanlış olduklarını düşündüğümüz zamanlarda yalnızca uyum sağlamak adına bağlı kalmak zorunda olmadığımızı bilerek kendimiz olabilmeyi başarmak belki de sosyal davranışlarımızı kökünden değiştiren etken olabilir. Sosyal davranışlarımızı oluştururken benlik sepetimize uygun olanları atıp her geçen gün daha ileriyle gidebilmeyi başarabiliriz.
Kaynakça:
Demirkaya, Harun. Bireysel ve Örgütsel Boyutlarıyla Sosyal Davranış. Umuttepe Yayınları, 2012.
Sakallı, Nuray. Sosyal Etkiler: Kim Kimi Nasıl Etkiler?. İmge Kitabevi Yayınları, 2001.
Weber, Max. Toplumsal Eylemin Yapısı. Çeviren Nur Nirven, Sakarya Üniversitesi Kültür Yayınları, 2015.
Freud, Sigmund. Psikanaliz Üzerine. Çeviren Kamuran Şipal, Cem Yayınevi, 2019.
Kapak Görseli: depositphotos.com


