Başrollerinde Keira Knightley ve Matthew Macfadyen’in bulunduğu Gurur ve Önyargı, Bennet ailesinin beş kızının evlilik beklentilerini anlatır. Ailenin amacı, her bir kıza uygun, varlıklı eşler bulmaktır. Bu sırada bölgeye masum ve zengin Mr. Bingley taşınır. Bingley’nin gelişiyle onu etkilemek için sıraya dizilen kızların içerisinden, Bingley’nin gözü sadece Bennetların en büyük kızı Jane’i görmektedir. İkisi çok uyumlu, sakin ve birbirlerine karşı naziktir.
Öte yandan Bingley’nin yakın arkadaşı olan Darcy, daha mesafeli ve soğuk görünümlüdür. Elizabeth, Darcy ile tanıştıkları baloda onun kendisi hakkında duyduğu “yeterince güzel değil” yorumundan dolayı ona karşı negatif duygular beslemeye başlamıştır bile.
Zamanla Elizabeth’in keskin zekası, gözlem gücü ve hazır cevaplılığı Darcy’nin ona hayran kalmasına sebep olur. Fakat Darcy’nin Jane ve Bingley’nin ilişkisine müdahelesi olduğunu öğrenen Elizabeth, Darcy’e karşı hâlâ olumsuz hisler beslemeye devam eder.
Darcy, tüm yanlış anlaşılmalara rağmen Elizabeth’e büyük bir sevgi duymaya başlar ve ona evlenme teklifi eder. Ancak teklifi, kibir ve gururlu bir üslup içermesinin yanı sıra konuşmasında Jane ve Bingley ayrılığındaki rolünü kabul etmesi sebebiyle Elizabeth onu reddeder. Ardından kalp kırıklığı içinde, Darcy bir mektup yazarak kendini açıklar ve yanlış anlaşılmaları giderir. Bu mektup Elizabeth’in gözünü açan dönüm noktası olur.
Darcy’nin hatasını düzeltmesi ve Bennet ailesine bir kriz anında yardımcı olmasıyla Elizabeth’in ona karşı hisleri kesin olarak değişir.
Darcy’nin yardımıyla Jane ve Bingley tekrar bir araya gelir ve Bingley evlenme teklif eder. Elizabeth ve Darcy ise birbirlerini tanıyarak, gurur ve önyargılarını kenara bırakarak olgun bir seviyeye ulaşırlar.
Kısaca Gurur ve Önyargı, Elizabeth Bennet ve Fitzwilliam Darcy arasındaki zamanla gelişen ilişkinin nasıl yanlış anlaşılmalardan arındığını ve birbirlerini gerçek benlikleriyle görmeye başlayarak karakter gelişimi göstermelerini anlatır. Sam Phillip‘in 2004 yılında yayınlanmış albümü A Boot and A Shoe‘nun eşsiz, narin tonu ve bireyin kırılgan iç dünyasını ele almasıyla adeta Gurur ve Önyargı’yı yansıtır. Her bir şarkı, duygusal açıdan yoğun sözler barındıran ve usulca ruha dokunan havasıyla Elizabeth ve Darcy’nin hikâyesinden sahnelerle özdeşleşir: gurur ve direnişten, anlayış ve duyarlılığa. Jane Austen‘ın romanından uyarlanan yapımla, Sam Phillip‘in albümü kırılgan ama samimi tınılarıyla, sevginin insanı nasıl dönüştürdüğünü anlatan duygusal bir düet oluşturur. Şimdi Gurur ve Önyargı‘yı A Boot and A Shoe‘nun anlatısından inceleyeceğiz.
All Night

All Night‘ın heyecanlı tınısı, Bennet ailesinin en büyük kızı Jane ve Darcy’nin arkadaşı Bingley’nin ilk karşılaşmalarının enerjisine mükemmel biçimde uyuyor. Her şey yeni, havada bir elektrik var ama hiçbir şey henüz net değil. Kalabalık balo salonuna rağmen Jane ve Bingley yalnızca birbirlerini görüyor, dünya bir anlığına yavaşlıyor.
“I’ve been looking for you all night
(Tüm gece seni aradım)
Doesn’t matter what I tell myself
(Kendime ne söylediğimin önemi yok)
The flame is small, but it burns it all”
(Alev küçük ama her şeyi yakıyor)
Reflecting Light

Reflecting Light, Phillip’in huzur verici vokalini taşımasının yanı sıra, zarif sözleri ve duygu yükü yoğun tınılarıyla dinleyiciye müzik ziyafeti yaşatır. Gurur ve Önyargı‘da bu şarkıya tam olarak denk düşen o an, Elizabeth ve Darcy’nin baloda dans ettiği andır. Aralarındaki gerilimin hâlâ taze olduğu hissedilirken, gösterdikleri gururun ve önyargının arkasında, benliklerinin derinliğinde birbirlerinin “ışıklarını” fark etmeye başlarlar. Duygularını dile getiremedikleri o anda, aşk değil yansıma vardır. Temkinli çekimin inceliğini ve Elizabeth ve Darcy’nin arasındaki kırılgan ilişkiyi yansıtan Reflecting Light‘ı adeta sahnenin arka planında çalarken duyabilirsiniz.
“I’m on my knees in fascination, Looking through the night
(Büyülenmiş gibi dizlerimin üzerindeyim, geceye doğru bakıyorum)
And the moon’s never seen me before but I’m reflecting light”
(Ve ay beni daha önce görmedi ama ben ışığı yansıtıyorum)
I Dreamed I Stopped Dreaming

Hayal kurmayı bırakmış bir kalbin sessiz mesajı gibi hissettiren I Dreamed I Stopped Dreaming, umudun sönmesiyle sessizliğe bürünen bir ruh hâlini anlatır. Hayal kırıklığını ve duygusal yorgunluğu dibine kadar hissettiren bu parça, Elizabeth’in Darcy’e karşı inancını yitirdiği dönemi çağrıştırır. Kırgınlığı yansıtan melodiye sahip olan şarkı, Darcy’nin Jane ve Bingley’nin ilişkileri üstünde negatif bir etkisi olduğunu öğrenen Elizabeth’in duygu durumuyla kesişir.
“You think you’ve got too much to lose to feel what you feel for me
(Benim için hissettiklerini hissetmek için kaybedecek çok şeyin olduğunu sanıyorsun)
What you’re afraid you’ll lose is already gone”
(Ama kaybetmekten korktuğun şey zaten gitmiş)
If I Could Write

Darcy’nin Elizabeth’e yazdığı mektubu akıllara getiren If I Could Write, yazıya dökülemeyen duyguların içe kapanık melodisidir. İlk teklifinde gurur ve toplumsal baskının sebep olduğu yanlış kelime seçimleriyle yaptığı itirafla reddedilen Darcy, konuşarak anlatamadıklarını kalemiyle açıklayarak yanlış anlaşılmaları giderir. Darcy, gerçekleri ve hislerini dürüstçe ortaya dökmesiyle Elizabeth’in anlayışını kazanır. Elizabeth, önyargılarından arınmış bir biçimde, ilk kez Darcy’yi görür.
“If I could write I’d set all the words free to follow you
(Eğer yazabilseydim tüm kelimeleri seni takip etmeleri için özgür kılardım)
Tell you wonder, tell you secrets and solitude”
(Sana merakımı, sırlarımı ve yalnızlığımı anlatırdım)
I Wanted to Be Alone

Aşık olmanın tatlı tadını resmen dilin ucunda hissettiren I Wanted to Be Alone, yalın sözleriyle birini kalpten sevmenin nasıl hissettirdiğini abartarak anlatmak yerine fısıltıyla anlatır. Gurur ve Önyargı‘nın sonunda, Elizabeth ve Darcy’nin uzun bir yolun ardından, zorlukları ve yanlış anlaşılmaları atlatarak birbirlerine ulaşmalarıyla eşleşir şarkı. Kalabalık salonlardan, bakışlardan, negatif duyguların gürültüsünden uzaklaşıp kendi içlerine dönerler.
“I said I wanted to be alone
(Yalnız kalmak istediğimi söyledim)
Alone, alone with him
(Yalnız, onunla birlikte yalnız)
He said he wanted to be alone
(Yalnız kalmak istediğini söyledi)
Alone with her”
(Onunla birlikte yalnız)
One Day Late

Ne hüzünlü ne de tam olarak mutlu bir tona sahip olan One Day Late, acı-tatlı hissiyatı ve yumuşak melodisiyle geç kalınmış ama sonunda yoluna girmiş bir sevgiyi anlatır. İçe işleyen ritmiyle şarkı sorunsuz başlayan ilişkilerine rağmen yanlış yönlendirmeler sonucu yarım kalan Jane ve Bingley‘nin durumuyla örtüşür. İkisi de birbirlerini beklerken kaybettiklerini düşünür fakat gecikmiş olsalar bile en sonunda yeniden kavuşurlar ve geçen zaman onlar için önemsiz hale gelir.
“One day late, one day late
(Bir gün geç, bir gün geç)
After you’ve given up and all is gone
(Sen vazgeçtikten ve her şey gittikten sonra)
Help is coming one day late”
(Yardım bir gün geç geliyor)
Kaynakça
Öne Çıkarılan Görsel: vulture.com



Bu filmin işleyişi, konusu, ambiyansı, sinematografisi çok ayrı🥹 Albümdeki şarkılarla uyumuna bayıldım resmen dinlerken aklımda sahneleri canlandırabiliyorum. Kaleminize sağlık🫶🏼
Kesinliklee çok eşsiz bir film tam bir başyapıt. Çok çok teşekkür ederiimm🩷🌸