Dönem filmlerinin en çok beğenilen ve izlenenlerinden biri olan Pride and Prejudice (Aşk ve Gurur), 2005 yılında vizyona girse de aslında çok uzun zamandır aramızda olan hikâyelerden biridir. Jane Austen‘ın 1700’lü yılların sonlarında yarattığı bu romantik roman, 1813’ten beri bizleri gurur ve önyargı ile gerçek aşk arasındaki çizgide gezdiriyor. Asırlar boyu okunan, sayılamayacak kadar baskıya ulaşan böylesi bir aşk romanının uyarlaması olan filmin repliklerinin unutulmaz olması ise kaçınılmaz.
Joe Wright‘ın yönetmenliğini üstlendiği Pride and Prejudice, iki insanın arasında yeşeren aşk kırıntılarını ve o kırıntıların nasıl birleşerek karşı koyamadıkları güçlü bir duyguyu yarattığını anlatır. İkisinin de birbirleriyle birlikte olmamak için bir sürü sebepleri vardır fakat bu sebeplerin hepsinin kaynağı da yine kendi gururlarına ve ön yargılarına dayanır. Oysaki ne gurur ne de ön yargı, onları birbirlerine karşı duydukları aşktan uzaklaştırabilecektir. Şimdi gelin, birlikte, bizlere gerçek aşkın hâlâ var olduğunu hissettiren Pride and Prejudice filminin unutulmaz repliklerine birlikte daha yakından bakalım!
Bu yazı spoiler içermektedir!
1. “Do you dance Mr. Darcy?”

Tüm hikâyeyi başlatan bu soru bana kalırsa filmdeki en unutulmaz cümlelerden biri. Elizabeth Bennet‘ın Mr. Darcy ile ilk konuşması ve adeta ona karşı attığı ilk adım. Onun gururlu ve de kibirli biri olduğunun farkında, ilk göz göze gelişlerinden beri bunu biliyor. Fakat onu etkileyen, çözemediği bir şey de var Mr. Darcy’de. “Not if I can help it.” yani “Yalnızca zorunda kaldığımda.” diyerek net bir şekilde Elizabeth’in dans teklifini reddediyor. Bu reddedişin ardından ise Elizabeth, cevaba hiç şaşırmışçasına kendi kendine gülümseyerek onun yanından ayrıılıyor.
2. “Perfectly tolerable. Not handsome enough to tempt me.”

Bu sahne ise Mr. Darcy ve arkadaşı Mr. Bingley arasında geçen, filmin en kilit konuşmalarından biridir. Mr. Bingley, Elizabeth’in ablası Jane‘e adeta âşık olmuş ve tüm geceyi neredeyse sadece onunla dans ederek geçirmiştir. Bu arada Mr. Darcy’ye de Elizabeth’in güzelliğinden bahsetmek istemiştir. Fakat Mr. Darcy, hiç oralı değildir. İdare eder düzeyde güzel olduğunu fakat onunla dans etmek isteyecek kadar güzel olmadığını söyleyerek bu meseleyi sert bir şekilde kapatır. Daha doğrusu kapattığını sanar. Oysaki onun görmediği bir yerde olan Elizabeth ve arkadaşı, Miss Lucas, tüm konuşmayı duymuştur. Üzüldüğünü belli etmemek için durumla dalga geçse bile Elizabeth’in kırılmaması olanaksızdır. Hangi kadın kendisi için böyle bir söz söylendiğini duyduktan sonra sakin ve hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam edebilir?
3. “So what do you recommend to encourage affection?”

Az önce de dediğimiz gibi, hangi kadın kendisi hakkında söylenen kırıcı sözlere sessiz kalabilir ki. Bu sahne ise bence bu durumun filmdeki en güzel örneklerinden biri. Aynı zamanda yine burada Mr. Darcy’nin Elizabeth’e karşı bir merak duyduğunu da ilk defa hissediyoruz. Öyle ki konu Elizabeth’in, şiirin aşkı öldürdüğünden bahsetmesiyle açılınca Mr. Darcy dayanamayıp onun önerisini soruyor, sevgiyi güçlendirmek için ne önerdiğini merak ediyor. Aldığı cevap ise onu susturmaya yetiyor: “Dans etmeyi. Kişinin partneri yüzüne bakılmayacak kız değil diye tasvir edilse bile.” Bu sözlerin ardından Elizabeth’in selam verip yüzünde tatmin olmuş bir gülümsemeyle ortamdan uzaklaşması, izleyicide bile o zafer gülümsemesinin oluşmasını sağlıyor.
4. “Only deep love will persuade me into matrimony which is why I will end up an old maid.”

Filmin en gerçek sahnelerinden biri de bu sahnedir. Çünkü bu sahne iki kız kardeşin gece uyumadan önce son defa baloda neler olduğundan bahsettikleri bir anı gösteriyor. Jane’in Mr. Bingley ile yaşananlar hakkında ne kadar heyecanlı olduğunun yanı sıra Elizabeth’in de onun için bir o kadar heyecanlı olması bize aralarındaki abla kardeş samimiyetini hissettirirken lafın çok kısa Mr. Darcy’ye de gelmesi ve onun kabalığından da bahsetmeden geçmemeleri de bir o kadar içten duruyor. Sanki biz de orada, yorganın altında onlarla konuşuyormuşuz gibi sıcak bir ortam hissettiriyor. Tüm bunların yanında arada geçen bu replik ise yıllardır süregelen, gerçek aşkı aradığımızdan bahsederken en çok söylediğimiz sözlerden biri bence: “Evlenmek için delicesine aşık olmayı bekleyeceğim sanırım bu yüzden de evde kalacağım.”
5. “I’d more easily forgive his vanity had he not wounded mine.”

Elizabeth’in Jane’e, Mr. Darcy’den ve onun kabalığından bahsederken söylediği söz olarak filmde karşımıza çıkıyor bu replik. Aralarındaki çekimin elbette Elizabeth de farkındadır ama kendisine karşı söylenenler gururuna oldukça dokunmuştur. Bunları sineye çekmek gibi bir amacı da yoktur. Ne düşündüğü hakkında oldukça nettir ve bunu “Onun gururlu tavırlarını maruz görebilirdim, benim gururumu yaralamamış olsaydı.” diyerek açıkça ifade eder. Elizabeth’in bu cümlesi, aslında başta Mr. Darcy’ye karşı net bir tavır almadığının da bir göstergesi olarak düşünülebilir. Fakat yine de artık araya gurur girmiştir ve Elizabeth’in geri adımı ilk atacak kişi olmak gibi bir düşüncesi yoktur.
6. “Are you too proud, Mr Darcy and would you consider pride a fault or a virtue?”

Jane’in hastalanıp Bingleylerin evinde kalması sonucu Elizabeth’in onu ziyarete gittiği gün, Mr. Darcy’ye sorduğu o can alıcı sorulardan biridir bu soru. Aralarında o zamana kadar hiç açıkça gurur kelimesi geçmemiştir fakat Elizabeth, bu düşüncesini daha fazla saklamaya niyetli değildir ve “Çok mu gururlusunuz, Mr. Darcy? Gururu kusur olarak mı görürsünüz, yoksa erdem olarak mı?” der. Elizabeth, Mr. Darcy’de bir kusur aradığını açıkça söyleyerek sorar bu soruyu fakat aldığı yanıtın ciddiliği ve haklılığı karşısında sadece nazikçe gülümser ve ekler “Sizinle bu konuda dalga geçemem ki. Çok yazık, gülmeyi de çok severim oysa.”
7. “May I have the next dance, Miss Elizabeth?”

Bu teklif, Elizabeth’in başından beri eleştirdiği Mr. Darcy’nin gururunun yavaş yavaş yerini hoşlantıya bıraktığının bir göstergesi olarak filmde yer bulur. Zorunda kalmadıkça dans etmeyeceğini, üstelik Elizabeth’in onu dans etmeye heveslendirecek kadar güzel olmadığını söyledikten sonra yine de ona karşı koyamadığını hissederiz. Dans boyu Elizabeth’e bakışlarındaki yumuşaklığın, onunla sohbet etmeye çalışmasının ve onu memnun etmek için uğraşmasının arkasında artık farklı duygular yatıyordur. Gururunu ve ön yargısını bir kenara bırakmaya hazırdır çünkü kalbi ona başka şeyler anlatmaya başlamıştır. Fakat Mr. Darcy’nin bu saf duygularının karşısında bu sefer de Elizabeth’in ön yargısı, hisleriyle gerçeklik arasına girmiştir. Meryton‘da tanıştığı Mr. Wickham ona Mr. Darcy hakkında hoş şeyler söylememiştir ve öğrendikleri, kendi içinde Mr. Darcy’ye karşı barındırdığı kötü şüphelerinde haklı olduğuna dair bir yanılgı oluşturmuştur. Dansın sonunda ise aralarındaki gerilim Mr. Wickham konusu yüzünden artmış ve dans bittikten sonra Elizabeth, ufak bir selam vererek oradan uzaklaşmıştır.
8. “Still, a girl likes to be crossed in love now and then. It gives her something to think of and a sort of distinction amongst her companions.”

Bu replik bence Mr. Bennet‘ın söylediği en hoş cümlelerden biri. Mr. Bennet bu repliği, Mr. Bingley’nin kasabadan ayrıldığını anlatan bir mektubu Jane’e yolladıktan sonra Jane’in Londra’ya gitmesi gerektiğine karar verilmesinin ardından, onu uğurlarken söylemiştir. Londra’ya gitmek Jane için bir hava değişikliği olacaktır hem de orada Mr. Bingley ile karşılaşma olasılığı çok yüksektir, tüm aile bu konuda hemfikirdir. Elizabeth’e göre Mr. Bingley’nin şehre gitme sebebi ablası Miss Bingley’nin Jane’i istememesidir. Başka bir sebebi olmasına imkan yoktur çünkü Mr. Bingley bariz şekilde Jane’e âşıktır. Onun Londra’da olduğunu öğrenirse mutlaka ziyaretine gelecektir. Jane’in eşyalarıyla birlikte faytonla evden uzaklaştığı sahnede hepsi ona el sallarken Mr. Bennet Elizabeth’e dönerek bu düşüncesini dile getirir. Kızının aşk acısı çekmesinden hoşnutsuz bir yanı yokmuş gibi görünür. Aksine, bu durumun ona iyi geleceğine inanıyordur. Bu inancını Jane yerine Elizabeth ile paylaşması ise bana sanki içten içe onun da benzer bir durumda olduğunu biliyor olduğunu düşündürtüyor. Hatta Mr. Bennet, Elizabeth’in içindeki çıkmazların farkında ve ona bunun bir sorun olmadığını söylemek istiyor gibidir ki bunu da terk edilme sırasının ona geldiğini şakayla karışık bir şekilde şu cümlelerle anlatmaya çalışır: “Yine de bir kızın arada sırada aşk acısı çekmesi iyidir. Üzerine düşünecek bir şeyleri olur ve arkadaşları arasında bir seçkinlik kazandırır.”
9. “I love you. Most ardently.”

“Miss Elizabeth, I have struggled in vain and can bear it no longer. These past months have been a torment. I came to Rosings with the single object of seeing you. I have fought against my better judgement, my family’s expectation, the inferiority of your birth, my rank and circumstance, all these things, and I am willing to put them aside and ask you to end my agony… I love you. Most ardently. Please do me the honour of accepting my hand.”
İzledikten sonra bir daha aklımızdan çıkmayan en unutulmaz Pride and Prejudice sahnelerinden biridir bu. Mr. Darcy’nin tüm kibrine ve ön yargılarına yenik düştüğünü görürüz. Bunu sadece hissetmekle de kalmayız çünkü kendisi de onu durduran etmenleri bizzat itiraf eder. Elizabeth’e duyduğu aşkın büyüklüğünü anlatmak için mantığına, ailesinin beklentilerine, ondan alt tabakada olmasına ve kendi mevkisine karşı geldiğini söyler. Her şeye ama tüm her şeye rağmen ona karşı koyamadığını dile getirir. Tüm bu saydıklarına rağmen kendini onu sevmekten alıkoyamıyordur ve Elizabeth’ten ızdırabına bir son vermesini ister.
Fakat Elizabeth aynı düşüncelerde değildir. Daha sadece birkaç dakika önce canından çok sevdiği ablası Jane’in aşk acısı çekmesine, Londra’ya gitmesine sebep olan kişinin Miss Bingley’den ziyade Mr. Darcy olduğunu öğrenmiştir. Hem Mr. Wickham’ın Mr. Darcy hakkında anlattıkları hem de Jane’in yaşadığı üzüntü, her ne kadar içinde bir yerlerde bu teklifi geri çevirmemesi için yanıp tutuşan hisler olsa da tam tersini yapmasına sebep olur. Üstelik Mr. Darcy’nin ilan-ı aşk ederken dahi hâlâ kendi gururundan bahsetmesi, ona olan aşkını anlatırken bile kendini durduran şeylerden birinin Elizabeth’in daha alt tabaka bir aileden oluşunu söylemesi de kalbini kırmıştır. Tüm bunlar birleştiğinde ise Elizabeth, Mr. Darcy’ye mantığının reddetmesine rağmen ona hislerini açıklayıp neden açıkça hakaret ettiğini sorarak ve Jane ile Mr. Wickham’dan bahsederek ona karşı böyle hisler beslemediğini söyler.
10. “From the first moment I met you, your arrogance and conceit, your selfish disdain for the feelings of others made me realize that you were the last man in the world I could ever be prevailed upon to marry.”

“Sizinle ilk tanıştığım anda küstahlığınızı ve kendini beğenmişliğinizi, başkalarının hislerini hiçe sayan tavırlarınızı görmek dünyadaki son erkek siz olsanız bile asla sizinle evlenmeyeceğimi anlamama yetmişti.”
Elizabeth’in söylediği bu replik bence filmin en sert repliklerinden biri. İçten içe yanıp tutuştuğu adamı, yenemediği gururu ve ön yargıları sebebiyle reddettiği bu sahnede Elizabeth’in belki de film boyunca ilk defa bu kadar büyük konuştuğu da söylenebilir. Bakışları gitmemesini söylerken bıçak kadar keskin sözleri ise aksini iddia eder. Mr. Darcy de Elizabeth’in bakışlarının farkındadır fakat bu sözler sonrası özür dileyerek gitmekten başka yapabilecek hiçbir şeyi kalmamıştır.
11. “My affections and wishes have not changed but one word from you will silence me forever. If, however, your feelings have changed, I would have to tell you: you have bewitched me, body and soul, and I love… I love… I love you.”

“Benim hislerim ve dileklerim değişmedi. Ama ağzınızdan çıkan tek kelime beni sonsuza dek susturmaya yetecektir. Ancak duygularınız değiştiyse eğer, size şunu söylemeliyim, bedenimi, ruhumu ele geçirdiniz… ve sizi… sizi… sizi seviyorum. Ve bugünden sonra sizden uzakta bir an bile geçirmek istemiyorum.”
“And I never wish to be parted from you from this day on.” şeklinde devam eder Mr. Darcy, bu sözlerine. Bu sahnede ise her şey çok farklıdır. Çünkü burada Elizabeth de hislerine yenik düşmüştür, gururunu bir kenara bırakmıştır. Artık içindeki şüphelerin, ön yargıların üstesinden gelmiş ve gerçekleri öğrenmiştir. Üstelik Mr. Darcy’nin onun için yaptığı onca şeyden sonra ona karşı olan gururunun duvarları da bir bir yıkılmıştır. Onları böylesi bir kavuşmaya iten ise Mr. Darcy’nin teyzesinin bir önceki gece Elizabeth’lerin evine gelerek ondan hesap sorması olmuştur. Elizabeth artık sadece onun ellerini tutmak istemektedir, sadece onunla olmak, onunla yaşamaktır istediği. Cevap olarak ise “Peki öyleyse… Elleriniz buz gibi.” der sessizce, daha fazlasını söylemesine de gerek yoktur zaten.
12. “I do like him. I love him. He is not proud. I was wrong. I was entirely wrong about him.”

“Ondan gerçekten hoşlanıyorum. Onu seviyorum. Kibirli değilmiş, yanılmışım. Onun hakkında tamamen yanılmışım.”
Elizabeth’in babasına Mr. Darcy hakkında söylediği bu replik benim en sevdiklerimden biri. Çünkü bu cümlelerde tüm film boyunca aksini iddia ettiği her şeyi kabul edişi var. Hem Mr. Darcy’ye olan aşkının hem de ona karşı ne kadar yanlış ve ön yargılı düşündüğünün arkasında duruyor, kaçmadan. Bu da filmin en etkileyici yanını oluşturuyor. Her şeyin, tüm hislerinin farkında olarak seviyor Elizabeth, Mr. Darcy’yi ki bence aralarındaki aşkın gerçek aşk olmasının en önemli nedeni de bu.
Kaynakça:
- Pride and Prejudice. Yönetmen Joe Wright. Focus Features, 2005. Film.
- “Aşk ve Gurur”. imdb.com. Web.
- Öne çıkan görsel Pinterest sitesinden alınmıştır.


