Post-yapısal dönem, yapısalcılığa eleştiri şeklinde ortaya çıkmış bir dönemdir. Yapısalcılık anlayışında meta anlatıların dikkate alındığı yani büyük, herkesi kapsayan anlatıların yaygınlaştığı görülmektedir. Yapısalcılıkta mutlak olan bilginin varlığına inanıldığı ve bu bilgiye ulaşmak için çabalandığı bilinmektedir. Post-yapısalcılık ise bu noktada çeşitliliğe, parçalanmışlığa ve çoğulculuğa odaklanmaktadır. Büyük ve genel-geçer anlatılar yerine yerel, etnik, kültürel ve dinsel anlatıların bir aradalığına önem vermektedir. Bu bağlamda yapısalcılığın genel-geçerliği, özel olana ilgisizliği eleştirilmiştir. Post-yapısalcılık döneminde sosyal normların yani gelenek, kültür, örf ve adet aracılığıyla toplumlarda belirlenen kuralların bireylerin yaşantısındaki etkilerinin azaldığını görmekteyiz. Yeni dönem olarak adlandırdığımız bu dönemde iletişim ağlarının, medyanın etkisi karşımıza çıkmaktadır. Medya aracılığıyla toplumlar arasındaki hızlı bilgi paylaşımı, yeni normların doğmasına etki etmiştir.
Post-Yapısalcılık Nedir?

1960’lı yıllarda yapısalcılığı eleştirerek ortaya çıkan post-yapısalcılık kavramı post-modernizm kavramının bir uzantısı halindedir. Post-modernizm, post-yapısalcılığı da içerisine alan çatı bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla yazı içerisinde post-modernizm denilirken kastedilen post-yapısal düşüncenin tezahür ettiği durumlar olacaktır.
İlk olarak Fransa’da yaygınlaşmaya başlayan post-yapısalcılık düşünce akımı 1970’li yıllarda ABD, 1980’li yıllarda Avrupa ve 1990’lı yıllarda da Türkiye’de araştırılmaya başlanmıştır. Sanat, edebiyat alanında ilk defa kullanılan kavram sonrasında sosyoloji, psikoloji, antropoloji ve dilbilim gibi insan düşüncesinin etkili olduğu alanlarda karşımıza çıkmaktadır.
Post-yapısal, post-modernizm kavramı kullanan düşünürler tarafından farklı anlamlarda farklı çıkarımlarda kullanılabilmektedir. Modernitenin ötesi, modernitenin uzantısı şeklinde kullanıldığı gibi, modernitenin tamamen reddi anlamında da kullanılabilmektedir.
Sosyal bilimler çerçevesinde post-yapısalcılığın ortaya çıkmasında belli başlı nedenler şöyle sıralanabilir:
- Yeni düşünürlerinin yaşam biçimlerine göre farklı deneyimler yaşaması nedenlerden biridir. Değişen hayat tarzı neticesinde sosyal bilimcilerin sorduğu soruların veya gözlemlerinin değişmiş olması yeni akımın oluşmasında etkili olmuştur.
- Kültürel adetlerin yerini yeni hayat tarzına bırakması bir başka nedendir. İletişim şekillerinin değişmesi veya yaşam şekillerinin değişmesi buna örnektir.
- Alman düşünürlerin temelinde ortaya çıkan fenomenolojinin tüm dünyaya yayılması diğer nedendir.
Post-Yapısalcılığın Temel İlkeleri Nelerdir?

Var olan düşünceler, akımlar o düşünceyi benimseyen ve o alanda çalışmalarını yürüten insanlar için ortak bir zemine ihtiyaç duymaktadır. Düşüncenin neyi amaçladığı, neye hizmet ettiği, neyi benimsediği veya benimsemediği gibi sorulara cevap verilmelidir. Bu doğrultuda post-yapısalcılık belli başlı ilkeler çerçevesinde şekillenmiştir:
- Genel geçer iddiaların kabul edilmemesi ve her olayın, konunun kendi özelinde incelenmesi gerektiği görüşüne önem verilmektedir.
- Bilgi kaynaklarında çoğulculuğun ve parçalanmanın kabul edilmesi bir başka ilkedir. Etnik grupların, kültürlerin, dinlerin çeşitliliğinin kabul edilmesi ve bilginin çeşitlenmesinin göz ardı edilmemesi anlamına gelir.
- Farklılığın ve çeşitliliğin vurgulanıp benimsenmesi bir diğer ilkedir. Farklı düşüncelerin, farklı görüşlerin, farklı insanların ortak bir zeminde toplanılmaya çalışılmayıp farklılıklarıyla kabul edilmesi anlamına gelir.
- Mutlak ve değişmez değerler yerine yoruma açık seçeneklere yer vermek.
- Gerçeği yorumlayabilmek, kendi bütünlüğü ve özerkliği ile ele alabilmek (Aydın,2020).
Görüldüğü üzre post-modern düşüncenin temelinde genel geçer bilgilerden uzaklaşmak, farklılığa dikkat çekebilmek, geleneksel yapının sunduğu benin dışarıda bırakıldığı düşünceden uzaklaşabilmek ve özneye verilen önemin arttırılmasını sağlamak bulunmaktadır.
Sosyal Norm Nedir?

Norm; sözlükte “kural, kanuna uygun” anlamlarına gelmektedir. Toplumsal grubun üyeleri tarafından kabul edilen davranışlar bütününe norm denmektedir. Norm, kültürden kültüre değişiklik gösteren bir olgudur. Her kültürün kendi davranış kalıplarıyla şekillenmektedir. Norm, din ile şekil alan bir kavramdır. Dinin getirdiklerinin toplumsal olarak benimsenmesi geleneğe dönüştürülmesi toplum içerisindeki normların örneğidir.
Sosyal bir varlık olan insan topluluğa uyum sağlayabilmek ve içerisindeki düzeni koruyabilmek için normlara uymak ve gerekliliklerini yerine getirmek durumundadır. Topluluk olarak yaşamanın bir getirisi olan normlar toplum içerisindeki önemli ihtiyaçlardır. Bir aradalığın, topluluk olmanın bir tezahürüdür normlar. Aynı grup içerisinde neyin doğru neyin yanlış olduğunun bilinmesi ve bir olay karşısında verilecek olan tepkinin bilinmesi insanı bir noktada güvende tutan bir durumdur.
Norm kavramı; formel ve informel olarak ikiye ayrılmaktadır. Formel olan; yasa, kanun aracılığıyla ortaya konan ve toplum tarafından bilinen normlardır. İnformel olan; toplumların kendine özgün din, gelenek, örf ve adet aracılığıyla ortaya koyduğu normlardır. İnsanlar her iki norm grubuna da uyma durumundadırlar. Toplumun düzeninin sağlanması, kargaşanın olmaması için normlar olmazsa olmazlardır.
Post-Yapısalcılığın Sosyal Normlara Bakışı

Post-yapısalcılığın temel ilkeleri incelendiğinde genel olanın geride bırakıldığını, benzer olana duyulan ilginin azalıp farklı olana odaklanıldığını görüyoruz. Sosyal normlar olarak ele aldığımız gelenek, örf ve adetler düşünüldüğünde post-yapısalcılığın benimsemiş olduğu düşünceyle örtüşmemektedir. Gelenekte aynı olan, var olanı devam ettiren ve aykırılık çıkarmayan benimsenirken post-yapısalcılık burada farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Dolayısıyla sosyal normlar ve post-yapısalcılık görüşü birbiriyle örtüşmemektedir.
Sosyal Normların Yıkımında Medyanın Etkisi

Sosyal normların yıkımında medya, yeni dünya, iletişim ağları yadsınamaz bir yer tutmaktadır. İletişim ağlarının var olan güce ulaşması geleneksel olandan yani adetlerden uzaklaşılmasına da etki etmiştir.
Medya aracılığıyla –McLuhan’ın ifadesiyle- küresel köye dönüşen dünya ortak bir zemininde toplanmıştır. Bireylerin hayatlarında gelenek, adetler ve kültürel ögeler etki alanını azaltarak medyanın aracılığını yaptığı yeni alanların etkisinin arttığı gözlenmektedir. Post-yapısal dönemde teknolojinin gelişmesi ve iletişim ağlarının kuvvetlenmesi insanların birbiriyle olan iletişiminin artmasına neden olmuştur. Artan iletişim doğrultusunda ise insanlarda benzer özellikler gözlenmiştir; giyim tarzı kültürlere göre şekillenirken yeni dünyada moda akımları hâkim olmuş ve ortak bir giyim kültüründen söz edilmiştir. Aynı şekilde yemek alışkanlıkları kültüre ve geleneğe bağlı olarak belirlenirken dünyanın farklı uçlarında aynı tatların hâkim olduğunu yine görebilmekteyiz.
Medyanın etkisini güçlü bir şekilde göstermesi sosyal norm olarak aktardığımız gelenekler, örfler ve adetler aracılığıyla belirlenen kuralların yıkılmasında etkili olmuştur. Normlar toplum içerisinde zamanla değişebilen ve farklılaşan olgulardır. Herhangi bir kural belli bir dönem etkisini sürdürürken bir başka kuşakta etki etmemekte yani geçerliğini yitirmektedir. Post- yapısal dönemde ise bu etki medya aracılığıyla karşımıza çıkmaktadır.
Kaynakça
Aydın, Hasan. “Postmodernizm, Dayandığı İlkeler ve Bilim Felsefesi”. Eğitimde Politika Analizleri ve Stratejik Araştirmalar Dergisi (2006): 28-31.
Özdoyran, Güven. “Yeni Medya’ya Yönelik ‘Yeni’Yaklaşımlar: Yeni Medya ve Post-Yapısalcılık/Postmodernizm.” Etkileşim 4 (2019): 186-218.
Eroğlu, Erol. “Geçmişten Günümüze Sosyal Normlar.” Akademik Bakış Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler Dergisi 50 (2015): 299-308.
Wallace, Ruth vd. Çev. Leyla Elburuz ve Rami Ayas. Çağdaş Sosyoloji Kuramları. Ankara: DoğuBatı Yayınları, 2020.
Şişman, Mehmet. “Postmodernizm tartışmaları ve örgüt kuramındaki yansımaları.” Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi 7.7 (1996): 451-464.
Kapak Görseli: pinterest.com