Ördek olmak konusunu hiç düşünmüş müydün?
Felsefeyi anlama süreci başlangıçtan itibaren oldukça sancılı bir süreç gibi görünebilir bir çoğumuza. Fakat bu kitap aklınızı felsefi esprilerle gıdıklıyor ve eğlenerek birçok kavramı öğreniyorsunuz. Bakıldığında hayata dair her şey, tabi bizi düşünmeye iten tüm felsefi fikirler de dahil olmak üzere, zaman zaman güldüren esprilerin toplamı değil de nedir zaten.
Harvard’lı iki profesör Thomas Cathcart ve Daniel Klein sizi felsefeyi mizah yoluyla anlamaya davet ediyor.
- “-Dünyayı Atlas taşıyorsa, Atlas’ı ne taşıyor?
-Kaplumbağa.
-İyi de, kaplumbağa neyin üstünde duruyor peki?
-Bir diğer kaplumbağanın.
-Peki, o kaplumbağa neyin üstünde?
-Sevgili Dimitri, ondan sonrası ta dibine kadar hep kaplumbağa işte!”
(Sonsuz gerileme kavramı üzerine. Sayfa:1)
- “Filler neden büyük, gri ve kırışıktır?”
“Çünkü ufak, beyaz ve yuvarlak olsalardı aspirin olurlardı.”
(Özsel ve ilineksel kavramı üzerine. Burada anlatılan özelliklerin bir filin özsel niteliklerini ifade etmesi açısından yetersizliği vurgulanmaktadır. Sayfa:13)
- İyimser, “Bardağın yarısı dolu der,”der.
Kötümser, “Bardağın yarısı boş,” der.
Rasyonalist ise, “Bardak gereğinden iki kat büyük,” der.
(Akılcılık üzerine. Sayfa:17)
- İki inek çayırda otlamaktadır. Biri diğerine döner ve “Pi genellikle beş sayıyla yazılıyor ama aslında sonsuza kadar devam ediyor.” der. Diğer inek kafasını çevirir ve yanıtlar: “Mö.”
(Sonsuzluk sorunu üzerine. Sayfa:20)
-
Holmes, Watson’la birlikte kamp yapmaktadır. Gecenin geç bir saatinde Holmes uyanır ve Dr. Watson’ı dürter. “Watson” der, “göğe bak ve bana ne gördüğünü söyle.”
“Milyonlarca yıldız görüyorum, Holmes,” der Watson.
“Peki, bundan ne sonuca varıyorsun, Watson?”
Watson biraz düşünür, sonunda, “Şey,” der, “astronomik açıdan milyonlarca galaksi ve muhtemelen milyarlarca gezegen bulunduğu sonucuna varıyorum. Astrolojik açıdan Satürn’ün Aslan burcuna girdiğini görüyorum. Zamansal açıdan saatin yaklaşık üçü çeyrek geçtiğini kestirebiliyorum. Meteorolojik açıdan yarının harika geçeceğini düşünüyorum. Teolojik açıdansa Tanrı’nın her şeye gücünün yettiğini ve bizim minnacık olduğumuzu çıkarabiliyorum. E, peki sen ne sonucuna vardın, Holmes?”
“Birisi çadırımızı çalmış, dostum.”
(Tümevarımlı mantık üzerine. Sayfa:30)
- Güneş, horoz öttüğünde doğar öyleyse; öyleyse güneşi doğuran horozun ötüşüdür!
(Post hoc ergo propter hoc yanılgısı üzerine. Sayfa:38)
- Yolda Al ile karşılaşan John şaşkınlıkla haykırır:”Al! Ben seni öldü biliyordum!” “Yok yahu,” der Al gülerek. “Gördüğün gibi ayaktayım.”
“Mümkün değil,” der John. “Bana senin öldüğünü söyleyen adam, senden daha güvenilir birisiydi.”
(Otoriteye başvurma yanılgısı üzerine. Sayfa:43)
- Satıcı:”Hanımefendi, bu elektrikli süpürge işinizi yarı yarıya azaltacaktır.” Müşteri:”Harika! iki tane alayım o zaman.”
(Zenon Paradoksu. Sayfa:47)
- Sekreter: Herr Doktor, bekleme odasında bir ding an sich var.
Ürolog:Bir ding an sich daha ha! Bugün bir tanesini daha görürsem çıldıracağım! Kimmiş peki?
Sekreter:Nasıl bileyim?
Ürolog: Tarif et.
Sekreter: Yok artık.
(Ding an sich: Kendinde olan şey, tanımlanamaz gerçeklik. Alman idealizmi üzerine. Sayfa:64)
- Bir kadın, polise kocasının kaybolduğunu bildirmek için telefon açar. Polis, adamın tarifini isteyince kadın,”Bir seksen beş boyunda, yapılı, gür ve kıvırcık saçlıdır.” der.
Aynı anda yanında bulunan arkadaşı,”Ne diyorsun sen?” diye lafa girer. “Senin kocan bir altmış beş boyunda, koca göbekli ve kel değil mi?”
“Öylesinin,” diye yanıtlar kadın “geri dönmesini kim ister?”
(Pragmatizm üzerine. Sayfa:72)
- Musa, elinde tabletlerle Sina Dağı’ndan iner ve toplanan kalabalığa seslenir:”Bir iyi bir kötü haberim var. İyi haber, emirleri ona kadar indirtmeyi başardım. Kötü haber, zinayı listeden çıkartmaya ikna edemedim.”
(Mutlakçı etik, ilahi yasa üzerine. Sayfa:76)
- Dul Bayan Brevoort, kent kulübünün havuzunun yakınlarında dolanırken güneşlenen son derece yakışıklı bir adam görür. Yanına gider ve “Sizi daha önce buralarda gördüğümü hatırlamıyorum.” der.
“Doğrudur,” der adam. “Otuz yıldır hapisteydim, yeni çıktım.”
“Sahi mi? Neden hapisteydiniz?”
“Karımı öldürdüğüm için.
“A!” der Bayan Brevoort, “Bekarsınız yani!”
(Yararcılık üzerine. Sayfa:80)
- Sadist altın kurala uyan bir mazoşisttir.
(Altın kural: “Başkalarına, başkalarının sana yapmalarını istediğini yap.” Sayfa:82)
- Alman yemeklerinin esas sorunu, ne kadar yerseniz yiyin, bir saat sonra güce acıkmanızdır. (Güç İstenci. Sayfa:84)
- Psikiyatr, hastasına annesine yaptığı ziyareti nasıl geçtiğini sorar.
“Hiç iyi geçmedi. Feci bir Freudçu dil sürçmesi yaşadım.”
“Sahi mi?” der Psikiyatr. “Ne dediniz?”
“Tuzu verir misin, diyecektim, onun yerine ‘Hayatımı mahvettin pislik!’ dedim.”
(Psikanaliz. Sayfa:89)
- Silahlı soyguncular bankaya dalar, müşterileri ve memurları sıraya dizer ve cüzdanlarını almaya başlar. Sıranın en ucundaki iki veznedardan biri, diğerinin eline hızla bir şey sıkıştırır. İkinci veznedar fısıldar: “Bu ne yahu?” Birincisi de fısıldayarak yanıtlar: “Senden geçende borç aldığım ellilik.”
(Durum Etiği üzerine. Sayfa:91)
- Yahudiler, İsa’yı tanımaz.
Protestanlar, Papa’yı tanımaz.
Baptistler içki dükkanında birbirlerini tanımaz.
(Teolojik ayrımlar üzerine. Sayfa: 100)
- Ampul değiştirmek için kaç Yeni Çağcı gerekir?
Hiç. Daha yeni “Karanlığa Uyum” adlı destek grubunu kurdular.
(Airhead (boş kafalılık) felsefesi üzerine. Sayfa:107)
- -Bir sorum var hala: Şimdi, Zeus yoksa Poseidon hala onun kardeşi midir, değil midir?
-Valla Dimitri, sen ya aydınlanmış bir Budistsin ya da bir kaç tahtan eksik.
(Din felsefesi üzerine. Sayfa:108)
- İki dana çayırda otlamaktadır. Biri, ötekine sorar: “Bu deli dana hastalığına ne diyorsun?”
“Bana ne?” der diğeri. “Helikopterim ben!”
(Varoluşçuluk. Sayfa:114)
Keyifli Okumalar
Aylak Kitap, 2010*