? Bu yazı Esra Şahin tarafından editörün seçimi arasına girdi. ?
Medya, toplumların kendi kültürel örüntülerini aktarma araçlarından birisi olarak karşımıza çıkabilmektedir. Özellikle de bir toplumun kültürel özelliği öğrenilmek istenilirse o toplumun medya programlarına, televizyonda yayınlanan dizilerine veya showlarına bakmak yerinde olabilir. Bir toplumda yaşayan insanlara medya aracılığı ile aksettirilmek istenen olumlu veya olumsuz bir çok durum bulunabilir. Bunlardan bir tanesi de şiddet algısıdır. Dolayısıyla günümüz toplumlarına bakıldığı zaman her toplumda aslında bir şiddetin var olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu şiddet türü çeşitli şekillerde kendini gösterebilmektedir. Fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, simgesel şiddet olarak sıralayabilmek mümkündür. Bu yazıda ise şiddetin bir türü olan simgesel şiddet ile medyanın birbiri ile olan ilişkisi ele alınacaktır. Öncelikle simgesel şiddet ve medya denildiğinden akla gelen ilk isim şüphesiz ki, Fransız sosyolog Pierre Bourdieu‘dur. Çünkü Bourdieu, simgesel şiddeti daha çok televizyon üzerinden ele almaktadır. Türkiye’de gün geçtikçe kendisi ve ortaya koymuş olduğu kavramlar daha iyi kavranan bir isim olan Bourdieu’nun simgesel şiddet kavramına bakarak bu kavramın alan, habitus ve sermaye kavramları ile olan ilişkisinin nasıl olduğuna bakılacaktır. Daha sonrasında ise medya üzerinden simgesel şiddet analiz edilecektir.
Pierre Bourdieu’nun Kavramları ve Simgesel Şiddet
Simgesel şiddet kavramını; ‘Ona maruz kalanların ve aynı zamanda da çoğu kez onu uygulayanların sessiz suç ortaklığıyla ve her iki tarafında onu uyguladıkları ya da ona maruz kaldıklarının bilincinde olmadıkları ölçüde meşruluk kazanan şiddet türü’ olarak tanımlayabilmek mümkündür (Köse, 2004). Simgesel şiddet, Pierre Bourdieu’nun akademik hayatında gerçekleştirdiği çalışmalarının merkezinde yer alan kavramlarından birisidir. Bir anlamda Bourdieu için simgesel şiddet hayatın pek çok yerinde tahakküm kurma teknikleridir (Ölçer, 2019). Simgesel şiddet kavramı medya üzerinden çeşitli açılardan ele alınabilir. Televizyon açısından baktığımızda yayınlanan programlarda gerek katılımcılar karşısındaki kişiyi tahakküm altına alabilir gerekse sunucu katılımcılarını etki altına alabilir.
Simgesel şiddet kavramı Pierre Bourdieu’nun alan, habitus, sermaye gibi diğer kavramları ile de ilişkilendirilebilir. Bu bağlamda saymış olduğumuz kavramların simgesel şiddet ile olan ilişkisine bakmaya çalışalım. Alan ve simgesel şiddet ilişkisine bakıldığı zaman öncelikle Pierre Bourdieu, alan kavramını kesin sınırları olan bir kurum olarak ele almamaktadır. Bourdieu için alan, içerisinde güç mücadelelerinin yapıldığı ve bu mücadelelerce yapılandırılan yapılardır (Ölçer, 2019). Dolayısıyla bakıldığında alanda yapılan mücadeleler genel anlamda iktidar sağlamak amaçlıdır. Örneğin eğitim alanında bulunan bir birey bu alanda iktidar sahibi olabilmek için çeşitli mücadeleler gerçekleştirebilir. Alanın simgesel şiddet ile olan ilişkisine baktığımızda ise Bourdieu’nun bahsettiği alanda iktidar olan veya egemen olan kişi, kendi görüşlerini egemen kılabilmek için etkisi altına almak istediği sınıflara simgesel şiddet uygulayabilmektedir.
Pierre Bourdieu’nun diğer bir kavramı olan habitus ve simgesel şiddet ilişkisine baktığımızda ise öncelikle habitus kavramının Bourdieu’nun en bilindik kavramı olduğunu belirtebiliriz. Habitus kavramı Bourdieu’ya göre, bireyin başından geçen toplumsallaşma süreci boyunca (aile, okul vs.) içselleştirilmiş olan ve kullanıma hazır eylem şemaları olarak toplumsal eylemin kaynağıdır (Bayhan, 2020). Kısacası habitus bizim yaşamsal alışkanlıklarımızı ve düşünme biçimlerimizi oluşturmaktadır. Buradan hareketle habitusun simgesel şiddet ile ilişkisine baktığımızda yaşamsal alışkanlıklar veya düşünme biçimlerinin değişiminin olmamasına etki etmektedir. Farklı bir şekilde ifade etmek gerekirse sahip olunan alışkanlıkların ve düşünce biçimlerinin değişime karşın bir duvar örmesidir. Bunun sonucunda birey, habitusunun tahakkümü altına girerek değişim gerçekleştirememektedir.
Diğer bir kavram olan sermaye ise Pierre Bourdieu’ya göre dört şekilde bulunmaktadır. Bunlar; sosyal sermaye, ekonomik sermaye, kültürel sermaye ve simgesel sermayedir. Sermayeyi bir anlamda alanda mücadele sonucu elde edilen veya kazanılan kaynak çeşitleri olarak tanımlamak mümkündür. Dolayısıyla elde ettiği sermayeyi hakim kılmak isteyen birey tahakkümü altında bulunan bireylere simgesel şiddet uygulayarak sermayesini genel kabul olarak sunmak ister. Örneğin kültürel sermaye üzerinden konuya baktığımızda Pierre Bourdieu kültürel sermaye kavramını bireyin ailesinden aldığı ifade ve öğrenme araçları, çeşitli araçlar, bilgiler, teknikler ve çalışma biçimleri olarak tanımlamaktadır [1]. Bourdieu’nun yaptığı tanımlamadan hareketle birey elde etmiş olduğu kültürel sermayesini karşısındaki bireylere hakim kılmak için simgesel şiddete başvurabilmektedir.
Simgesel Şiddeti Medya Üzerinden Okumak
Medya kavramı karşımıza iki türlü çıkmaktadır. Bunlardan birisi geleneksel medya diğeri ise yeni medya dediğimiz web 2.0‘dır. Dolayısıyla simgesel şiddet dediğimiz olgu her iki medya türünde de var olabilmektedir. İlk olarak geleneksel medya için Bourdieu açısından televizyon çok önemli konumdadır. Çünkü yöneticilerin veya hakim sınıfın kendi lehlerine kamuoyu oluşturabilmeleri açısından önemlidir. Bu durum da simgesel şiddetin bariz bir örneği olabilmektedir. Yine de Bourdieu, televizyona çıkıp konuşmanın önemli olduğunu düşünmektedir. Elbette ki bunun bazı koşullar altında olması gerektiğini düşünmektedir. Bunları ise şöyle dile getirir (Bourdieu, 1997); ilk olarak zamanım sınırlandırılmış değildir. Yani bir zaman kısıtlaması bulunmamaktadır. İkinci olarak ise konuşma konusunun kendisine dayatılmamış olmasıdır. Konuyu kendisi kendisi özgürce seçebilmekte ve dilediği şekilde değiştirebilmektedir. Üçüncü olarak ise ahlak, edep vb. adına hizaya çağırabilecek kimsenin olmamasıdır. Aslında Pierre Bourdieu’nun belirttiği bu unsurlar geçmişten günümüze kadar geleneksel medyada sergilenen birer simgesel şiddet aracıdır. Çünkü geleneksel medyada yayımlanan bir programda konuşmacılara bu şiddet türü uygulanabilir. Şöyle ki, sunucu konuşmacının konuşma süresini azaltabilme/fazlalaştırabilme imkanı vardır. Böylelikle konuşulması istenen konuyu daha fazla konuşturabilirken istemediği konuyu daha az konuşturabilmektedir. Bourdieu’nun bahsettiği diğer bir unsur olan konuşma konusunun ne olduğu yada hangi konuyu nasıl konuşulabileceği gibi unsurların konuşmacı tarafından belirlenmeyip farklı kişi yada kurum tarafından belirlenmesi de simgesel şiddet açısından örnek oluşturmaktadır. Son olarak ise geleneksel medyada sunucu veya konuşmacı karşısında bulunan kişinin anlattıklarını onaylamıyor ise ahlak, edep sınırlarını aşmamak gibi bir durumdan hareketle konuşmasını engelleyebilmektedir.
Simgesel şiddet olgusu geleneksel medya üzerinden ele alınabildiği gibi yeni medya üzerinden de ele alınabilmektedir. Öncelikle sosyal medyada uygulanan simgesel şiddet bir anlamda her sınıftan insanın kullandığı ve bu şiddeti benimsediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısı ile de simgesel şiddeti sosyal medyada da rahat bir şekilde kullanılmaktadır. Günümüzde yoğun kullanıma sahip olan Twitter, Instagram, Facebook gibi sosyal medya uygulamalarında rahatlıkla simgesel şiddeti görebiliriz. Hatta sosyal medya ve simgesel şiddet ilişkisini inceleyen Nagehan Yalçın, yapmış olduğu çalışmasında sosyal medyada var olan ekşi sözlükte gerçekleşen simgesel şiddeti şöyle dile getirmektedir; …yazarlar sözlükteki yaygın olarak kabul gören herhangi bir görüşe aykırı bir fikir beyan ettiklerinde, onlara karşıt görüşteki diğer yazarlar tarafından simgesel şiddete uğrayabilmektedirler. Sözlükteki klişe bakınızlar aracılığıyla yazarlar, farklı görüşleri paylaştıkları yazarlara simgesel şiddet uygulayabilmekte ve onların görüşlerini beyan etmelerini, dolaylı olarak da olsa, engelleyebilmektedirler. Bazı durumlarda ise bakınız kullanılmaksızın, yazarın yazdığı bir entry üzerine yazara şiddet uygulanmaya başlanmaktadır. Tüm bunların dışında, diğer yazarları trollemek adına açılmış başlıklar da bulunmaktadır. Bu başlıklarda simgesel şiddet örnekleri rahatlıkla görülebilmektedir (Yalçın, 2015). Sadece ekşi sözlükte değil yoğun kullanıma sahip olan ve gündemi belirleyecek bir gücü olan sosyal medya uygulaması Twitter üzerinden de örnek verebilmek mümkündür. Örneğin gündemde olan bir hashtag için bir kişi karşıt görüş tweet attığından diğer insanlar genel olarak o tweeti dalgaya alabilmekte veya manipüle edebilmektedirler. Dolayısıyla da simgesel şiddet uygulayabilmektedirler. Sosyal medya uygulamaları üzerinden simgesel şiddet örneğini çoğaltabilmek mümkündür. Simgesel şiddeti elbette hayatın bir çok alanında görebilmemiz mümkündür. Bazen bu şiddeti uygulayanda veya bu şiddete maruz kalıp benimseyende farkında olamayabiliyor.
Kaynakça
- Bayhan, V. (2020). “Düşünümselliğin Sosyolojisi Sosyolojinin Düşünümselliği: Metodolojik Bireycilikten İlişkiselliğe”, International Social Sciences Studies Journal, Vol:6, Issue: 58; pp:1109-1120.
- Bourdieu, P. (1997). Televizyon Üzerine (Çev. Turhan Ilgaz). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
- Köse, H. (2004). Bourdieu Medyaya Karşı. Medya: İşbirlikçi, Zorba ve Çığırtkan. İstanbul: Copyright Papirüs Yayınevi.
- Ölçer, H. (2019). Pierre Bourdieu sosyolojisinde simgesel şiddet sorunsalı ve biçimleri. Nosyon: Uluslararası Toplum ve Kültür Çalışmaları Dergisi, 2, 34-49.
- Yalçın, N. (2015). Sosyal medyada simgesel şiddet: Ekşi sözlük örneği (Yayımlanmamış
yüksek lisans tezi). Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Denizli. - [1] İlgili linke buradan ulaşabilirsiniz.



