Zihni kışkırtan ve ahlaki değerlerimizi sorgulatan Perfume: The Story of a Murderer filminin yönetmenliğini “The International” ve “Cloud Atlas” filmlerinden tanıdığımız Tom Tykwer yapmaktadır. Film, 1985 yılında Patrick Süskind tarafından kaleme alınan ve orijinal adı “Das Parfum” olan kitaptan uyarlanmaktadır. Filmin ana oyuncu kadrosunda Ben Whishaw, Dustin Hoffman, Alan Rickman, Karoline Herfurth ve Rachel Hurd-Wood bulunmaktadır. Filmde rehberlik görevini üstlenerek izleyiciye eşlik eden ‘Anlatıcı’ rolünü ise John Hurt üstlenmektedir.
Filmde Saplantı, keskin duyular ve en iyi koku uğruna seri katile dönüşme temalarının işlendiği karanlık ve tüyler ürpertici bir olay zincirinin olmasının dışında aynı zamanda güzellik, ahlak ve insan doğasının karmaşık, öngörülemez yapısı da incelenmektedir. Görsel ve işitsel açıdan çarpıcı sahnelerin bulunduğu film izleyiciyi ahlaki belirsizliklerle dolu bir dünyaya çekerken her adımda algılarımızı zorlayan bir hikâyeyi anlatmaktadır. Şehrin incelikli sesleri, etkileyici bir müzikle iç içe geçerek izleyiciyi Grenouille’in dünyasına çeken duyusal bir doku yaratır. Birçok sahnede diyaloğun yer almaması karakterin duygularının aktarılmasında ve izleyiciyle hızlı bir şekilde bağ kurulmasına neden olmaktadır.
Dikkat! Yazı içerisinde filmi daha önce izlememiş sinemaseverler için spoiler bulunmaktadır.
Kokuların Konusu

Görsel olarak çarpıcı bir sanat eseri gibi olan film, psikolojik ve sosyal konular açısından kapsamlı temalara sahiptir. Film gösterişli kostümlerin ve nefes kesici sinematografinin ötesinde, olağanüstü koku alma duyusuyla deliliğe sürüklenen bir adamın marazi psikolojik portresini anlatmaktadır. 18. yüzyıl Paris‘inin sokağına bebekken annesinin ayağıyla çöplüğe itilmesiyle gözlerini açan ve benzersiz bir koku alma duyusuna sahip olan Jean-Baptiste Grenouille‘in (Ben Whishaw) hayatını konu almaktadır.
Grenouille, şehrin karanlık ve kasvetli sokaklarında gezerken, kendisine özgü olan yeteneğini mükemmel kokuyu bulma takıntısıyla beslemektedir. Bu saplantısı güzel, genç kadınların özünden en iyi kokuyu yaratmaya çalışmasına ve karanlık bir cinayet yoluna sürüklenmesine neden olmaktadır. Doğumunda terk edilen ve erken dönemdeki duygusal bağlardan mahrum bırakılmış olan Grenouille, derin bir güvensizlik ve boşluk duygusu geliştirir. Kokuya olan takıntısı bu boşluğu doldurmak, bütünlük ve aidiyet duygusu yaratmak için çaresiz bir girişime dönüşmektedir. Onun zihninin içerisinde yaptıkları kötü niyetle değil, güzelliği yakalayıp sahiplenmeye çalışan ilkel bir bağlanma ihtiyacından kaynaklanır.
Filmin anlatı yapısı filmi çarpıcı yapan özelliklerinden birisidir. Hikâye, izleyiciyi Grenouille’in duyusal dünyasına çekmek için tasarlanmış bir dizi samimi ve çoğu zaman rahatsız edici sahneyle ilerler. Anlatıcı, Grenouille’i yakından tanımamızı, onun duygu ve düşüncelerini anlamamızı sağlarken, aynı zamanda da bir mesafe hissi yaratarak, özünde yabancı ve bilinmezliklerle dolu bir karakteri gözlemlediğimizi vurgulamaktadır. Filmin çarpıcı yönlerinden bir diğeri ise basit ahlaki yargılara direnmesi ve karakterlerinin karmaşık ve incelikli bir portresini sunmasıdır. Grenouille sadece bir canavar değildir; benzersiz duyusal yetenekleri ve insani bağlarının eksikliğiyle aşırılıklara sürüklenen bir toplumun yansımasıdır. Grenouille gibi diğer karakterler de aynı derecede kusurlu ve karmaşıktır; her biri kendi arzu ve hırslarıyla hareket etmektedir.
Deliliğin Kokusu

Film, 18. yüzyıl Fransız toplumuna sert bir eleştiri sunmaktadır. Zengin seçkinler; yozlaşmış ve kayıtsız olarak tasvir edilirken, alt sınıflar ise sefalet ve yoksulluk içinde hayatta kalma mücadelesi vermektedirler. Grenouille’in yabancılaşması, katı toplumsal hiyerarşi ve ‘farklı’ olarak görülenler için imkân eksikliğiyle onun daha da kötüleşmesine neden olmuştur. Toplumun Grenouille’i reddetmesi, nihayetinde onun ahlaki çöküşüne katkıda bulunmaktadır. Bu nedenle film boyunca Grenouille psikolojik rahatsızlıklarla yüzleşmektedir.
Grenouille’in mükemmel kokuyu amansızca araması, obsesif kompulsif bozukluk davranışının bir göstergesidir. Hedefine takılıp kalır ve böylelikle hayatının diğer tüm yönlerini ihmal etmektedir. Grenouille, başkalarıyla duygusal düzeyde bağ kurmakta zorlanması ise empati eksikliği nedeniyle oluşmuştur. İnsanları kendi amaçları için kullanılacak nesneler olarak görür ve eylemlerinden dolayı herhangi bir pişmanlık veya suçluluk duygusu hissetmemektedir.

Grenouille’in gelişmiş koku alma duyusu onu diğerlerinden ayırır. Duyusal işleme bozukluğu sebebiyle, dünyayı temelden farklı bir şekilde deneyimler ve bu da onun etrafındaki kişilerden ve olaylardan koparak yabancılaşmasına katkı sağlamaktadır. Grenouille’in filmdeki davranışların en temel nedeni ise kimlik krizi olgusudur. Mükemmel kokuyu arayışı, bir kimlik arayışı olarak yorumlanabilir. En iyi parfümü yaratarak kendini tanımlayabileceğine ve başkaları tarafından kabul görebileceğini düşünmektedir. Hedefine eriştiğinde dünyadaki yerini bulabileceğine ve tamamlanmış hissedebileceğine inanmaktadır.
Kokuşmuş Temalar

Psikolojik rahatsızlıkların dışında filmin içerisinde birkaç ilgi çekici tema üzerinde de durulmaktadır. İlk olarak film, güzelliğin ne olduğunu ve yakalanıp yakalanamayacağını veya sahiplenilip sahiplenilemeyeceğini sorgulamaktadır. Grenouille’in güzelliğin özünü çıkarma takıntısı, nihayetinde güzelliğin yok olmasına yol açmaktadır. İkinci olarak film, kokunun duygularımız ve anılarımız üzerindeki derin etkisini vurgulanmaktadır. Grenouille bu gücü anlıyor ve onu kendi çıkarı için kullanmaya çalışıyor.

Son olarak Grenouille’in toplumdan soyutlanması, zihinsel dengesizliğine katkıda bulunmaktadır. Yeteneklerini iyi bir yöne yönlendirmesine yardımcı olabilecek sosyal bağlantılardan ve duygusal destekten yoksun olduğu için düşüncelerine daha da bağımlı hâle gelmektedir. Bu bağımlılığı onu hedeflerine ulaşmasında son derece tehlikeli bir kimliğe dönüştürmektedir.
Renkli Kokular

Filmin kostüm tasarımı, 18. yüzyıl Fransa’sının sosyal ve kültürel değerlerini yansıtan görsel bir şölen sunuyor. Aristokratların gösterişli elbiseleri ve perukları, işçi sınıfının sade ve işlevsel kıyafetleriyle tezat oluşturmaktadır. Kostümlerde kullanılan renkler ve kumaşlar da karakterlerin kişiliklerini ve sosyal statülerini yansıtan sembolik anlamlar taşımaktadır.
Sembolizm açısından zengin olan Perfume, kokuların; güzellik, aşk ve ölüm gibi insan deneyiminin farklı yönlerini temsil eder. Filmde kullanılan renkler de sembolik bir öneme sahiptir. Örneğin kırmızı; tutku ve tehlikeyi, beyaz ise saflığı ve masumiyeti simgelemektedir.
Kokunun Gücü

Grenouille, büyüleyici kokular yaratma yeteneği sayesinde güç kazandıkça, gerçeklikten giderek daha fazla uzaklaşır. Film, gücün en masum ruhları bile nasıl bozabileceğini ele almaktadır. Mükemmel kokuyu yaratma hedefinin son adımında zengin bir ailenin kızı olan Laura’yı (Rachel Hurd-Wood) bulduğunda onu elde edebilmek için birçok farklı yola başvurmaktadır. Güçlü bir soy ağacına sahip olan Laura’nın babası Richis (Alan Rickman) şehirde gerçekleşen birçok kadının kaybolmasından sonra kızını alarak başka bir bölgeye taşınır. Takıntısından asla vazgeçmeyen Grenouille onları orada da bulur ve sonunda Laura’nın kokusuna da sahip olur.

Son cinayetinden kısa bir süre sonra yakalanıp Richis tarafından işkenceye maruz kalır ve ardından cezasını çekmek üzere hapishaneye gönderilir. Öfkeli halk Grenouille’in cezasını çekmesini büyük bir şevkle beklerken en mükemmel kokuyu bulmuş olan Grenouille kokuyu kendine sürerek meydana gelir. Cellat dâhil herkesi kokuya maruz bırakarak insanların duygularını manipüle eder. Bütün insanların transa geçmesi nedeniyle idam yerinden ayrılan Grenouille doğduğu yere döner ve kendini son kez kokuya buladıktan sonra gördüğü son şey insanların hayran bakışları olur.
Keskin Kokulu Bir Senfoni

Perfume, yalnızca kokulara hassas burnu olan bir adamın hikâyesi değil; toplumun kendi kaygı ve takıntılarını yansıtan bir filmdir. Filmin karanlık ve rahatsız edici doğası inkâr edilemez olsa da yakından bakıldığında toplumsal yabancılaşma, mükemmellik arayışı ve gücün yozlaştırıcı etkisi üzerine karmaşık bir yorum ortaya çıkmıştır. İçerisindeki ahlaki değerlerin eksikliği, güzel olanın keşfedilmesine katkı sağlamaktadır. Perfume, bizi güzellik ve ahlak arasındaki ilişkiyi düşünmeye, güzellik olgusunun en çirkin eylemleri bile haklı çıkarıp çıkaramayacağını sorgulamaya davet ediyor. Grenouille, mükemmel kokuyu yakalayarak nihai güzelliği yaratabileceğine inanıyor ancak yöntemleri inkâr edilemez derecede tüyler ürpertici. Film, bizi güzelliğin karanlık tarafıyla yüzleşmeye ve kötü ve iyi davranışlar arasındaki ince çizgilere dair ön yargılarımızı sorgulamaya zorlamaktadır.
En güzel kokuyu bulma çabasından ve korkunç bir saplantı öyküsünden çok daha fazlasını anlatmaktadır. Toplumun, bireyleri şekillendirmedeki rolü ve yabancılaşmanın yıkıcı sonuçları ile amansız mükemmellik arayışı üzerine güçlü bir yorum açığa çıkmıştır. Filmin sonunda da tutkusunun sonunda onu yiyip bitirdiğine şahit olduk. İzlediklerinizden sonra hâlâ kokunun gücüne inanmıyorsanız bir babanın, kızının katilinin karşısında dizleri üzerine çöküp af dilediği sahneyi tekrardan izleyebilirsiniz. Bu nedenle, bir kez daha bu filmi izlemeyi düşünürseniz sadece eylemlerini değil, Grenouille’in trajik kaderini şekillendiren toplumsal güçleri de göz önünde bulundurun. Ve unutmayın, bazen en güzel şeyler en çürümüş özleri maskeleyebilir.
Dikkat! Dikkat! Filmi daha önce izlememiş ya da keskin bir koku gibi çarpan sahneleri unutanlar, filmin 120’nci dakikasından sonra başlayan sahneleri izlerken ebeveynlerinizin odanın dışında olduğundan emin olun.
Kaynakça
Bradshaw, Peter. “Perfume: The Story of a Murderer.” The Guardian, 22 Feb. 2018. Web. Erişim Tarihi: 17.09.2025
Deep Focus Review. “Perfume: The Story of a Murderer (2006)” Deep Focus Review, 11 Mar. 2025. Web. Erişim Tarihi: 17.09.2025
“Perfume: The Story of a Murderer (2006)”. IMDb, 5 Jan. 2007. Web. Erişim Tarihi: 16.09.2025
Kapak Görseli: Canva ile tasarlanmıştır.
Film Görselleri: The Movie Database


