Pera Palas Oteli, Türkiye’nin sosyal hayatının modernleşmesinin merkezi kabul edilir. Yurt dışından gelen misafirlerin ağırlandığı, çeşitli caz partileri ve seçkin davetlerin düzenlendiği bu mekân Atatürk’ün de sık sık konakladığı bir oteldi. Pera Palas Oteli, Pera Palas’ta Gece Yarısı dizisinin geçtiği mekândır. Türkiye’nin modernleşme yolculuğunun simgesi olan bu yapı, geçmiş ile gelecek, Doğu ile Batı arasında bir soluklanma mekânıdır. Aslında bu otel bizi bambaşka bir yolculuğa çıkarmak için hazırlanmaktadır: Zaman yolculuğu. Charles King’in ”Midnight at the Pera Palace” adlı romanından esinlenen dizi bizi zaman yolculuğuna çıkarırken aynı zamanda o yılların atmosferini yaratmak amacıyla mekân ve aydınlatma tasarımının yanında kostüm tasarımlarına da büyük ölçüde önem vermiştir.
Pera Palas’ta Gece Yarısı Dizisinin Konusu

Pera Palas’ta Gece Yarısı, gazeteci Esra’nın Pera Palas’ın 130. yılı hakkında bir yazı yazmak için görevlendirilmesiyle başlar. Otel müdürü ile röportaj yaptıktan sonra geceyi otelde geçirmeye karar verir. Daha önce Agatha Christie’nin bu otelde kaldığı ve günlerce ortadan kaybolduğu şeklinde bir hikâye kulaktan kulağa yayılmıştır. Agatha Christie’ye olan ilgisi nedeniyle bu konu hakkında oldukça meraklanan Esra, bir şekilde 411 numaralı odanın anahtarını bulur, odaya gider ve gizemli olaylar başlar. Esra kendini 1919 yılının Pera Palas’ında bulur. Salonda bir davet vardır, Atatürk de dahil olmak üzere tanıdığı pek çok yüzle karşılaşan Esra, hiç tanımadığı ama kendisine tıpatıp benzeyen bir kadınla da karşılaşınca olaylar iyice karışır. Çözmesi gereken gizemler için orada kalmalı ve onlar gibi davranmalıdır. Bunun için yapması gereken ilk şey, onlar gibi giyinmektir.
1920’lerin Modası

1920’lerde dünyanın moda anlayışı Avrupa’nın etkisi altındaydı. Art deco akımı ve caz müziğin yükselişi modaya yansımaktaydı. I. Dünya Savaşı sonrası güçlü kadınların özel dikim elbiseleri, caz müzik eşliğinde danslar edilen partilerdeki kıyafetlerle sunulan şıklık resitali ve seçkin İngiliz erkeği görünümüyle parti atmosferi sağlanmaktaydı.
Kadın giyiminde flapper elbiseler, cloche şapkalar, uzun inci kolyeler; çeşitli saç aksesuarları, kısalan etek boyları, bedeni saran elbiseler, canlı ve parlak renklerde kumaş kullanımı görülmektedir. Yukarıdaki görsellerde görmüş olduğumuz elbiselere flapper elbise denmektedir. Bu elbiselerin özelliği Charleston dansı yapılan özel davetlerde giyiliyor olmalarıdır. Kısa etek boyları, sallanan püskülleri, dizlerinin altına kadar çekilen çorapları ve altlarına giyilen topuklu ayakkabılarıyla yürürken çıkardıkları flap sesiyle dönemin ikonu haline gelen bu elbiseler, bir elbiseden daha fazlasıydı; zamanla kadınların özgürleşmesi ve cesaretin sembolü haline gelmişlerdi. Fransızcada çan anlamına gelen cloche şapkalar, başın üstüne oturarak adeta çan şeklini aldığı için bu isimle anılır. Bu şapkalar günlük giyimde tercih edilirdi ve daha modern bir görünüm yakalamak için kullanılırdı.

Erkek giyiminde ise; savaş sonrası ekonominin düzelmesi, zenginlik ve özgürlük ifadesi olarak özel dikim takım elbiseler, aksesuar kullanımı, düzgün ve stilize saç kesimi ve tıraş görülmektedir. Geniş yakalı kruvaze ceketler bele oturarak güçlü ve zarif erkeksi bir silüet yaratmaktaydı. Dış giyimde tercih edilen uzun paltolar da bu görünümü desteklemekteydi.
1920’lerde Türkiye’nin Modası

Ülkemizde Cumhuriyetin kuruluş yıllarına denk gelen bu dönem devrimler dönemiydi. Kıyafet devrimi modernleşme yolunda atılan en önemli adımlardan biriydi. 1919 ve devamında gelen yıllarda Türkiye’de moda yüzünü Batı’ya dönmektedir. Yavaş yavaş çarşaf ve peçe yerine uzun etek, pantolon, ceket ve yelek gibi çağdaş kıyafetler giyilmeye başlandı. Bu yıllarda Avrupa’da Art deco akımının etkisiyle canlı ve parlak renkler, püsküllü flapper tarzı elbiseler, inciler, fötr şapkalar ve tüy aksesuarlar Türk kadınları tarafından da tercih edilmeye başlandı.
Pera Palas, o yılların moda anlayışını takip edebilmek için en uygun mekânlardan biriydi, burada düzenlenen partiler hem Türkiye’den hem de yurtdışından gelen misafirleri ağırladı. Böylelikle kültürel kaynaşma sağlandı. Pera Palas sayesinde ülkemizin moda anlayışı hızlı bir dönüşüm geçirerek dönemin Avrupa’sına ayak uydurmuştur. Bu durum dizideki kostüm tasarımlarıyla oldukça başarılı bir şekilde yansıtılmıştır.
Pera Palas’ta Gece Yarısı Dizisinde Kostümler

Esra kendini 1919 yılının Pera Palas’ında bulduğunda ve salondaki insanlara şöyle bir bakıldığında, Esra daha gazeteye bakmadan onun başka bir yıldan geldiği hemen fark ediliyor. Karakterler sahneye göz alıcı kostümleriyle çıktıklarında zaman yolculuğunun gerçekliğine ikna oluyoruz. Esra da tıpkı bizim gibi şaşkınlık ve hayretle etrafına bakıyor. Halit karakteri ve yanında duran iki kadına bakıldığında ise flapper elbiseleri, inci kolyeleri, eldivenleri ve saç modelleriyle tam bir 20’ler stili görülüyor.
Halit Karakterinin Stili

Halit’in stiline yakından bakıldığında, geniş yakalı kruvaze bir ceket, yüksek belli pantolon ve gömleğinin üzerine gri yelekten oluşan bir takım elbise giydiği görülmektedir. Aksesuar olarak çizgili kravat, deri eldivenler ve şık bir köstekli saat tercih ederek statüsünü gösterecek biçimde zarif ve stil sahibi bir görünüm elde etmiştir.
Peride Karakterinin Stili

Esra’ya tıpatıp benzeyen bir kadından, Peride’den bahsetmiştik. Peride 1919 yılının Türkiye modasını, geleneksel ile modern stili başarılı bir şekilde harmanlaması açısından önemli bir karakterdir. Zümrüt yeşili parlak bir elbise ile partiye giriş yapan Peride, güçlü ve cesur bir portre çizmektedir. Aksesuar olarak altın renk bir kese çanta takmış ve şapka kullanmak yerine gelenekselliğini vurgulayacak biçimde saçını örmeyi tercih etmiştir.
Esra Karakterinin Stili

Esra kendini 1919 yılının Pera Palas’ında bulduğunda, şaşkın tavırlarının yanı sıra kıyafetleri nedeniyle de ortamdan ayrılmaktaydı. Bu sebeple hızla harekete geçerek kendisine dönemin modasına uygun bir kıyafet bulma arayışına girmiştir. Başlarda nasıl giyineceğine dair bir fikri olmadığı için Peride gibi giyinen gazeteci Esra, iyi bir gözlemci olduğundan zamanla etrafında olup biteni fark etmiş, bir yandan da yeni stilini oluşturmaya başlamıştır.

Bölümler ilerledikçe Esra’nın stilinin giderek döneme ayak uydurduğunu görmekteyiz. Kendisi sık sık ünlü cloche şapkalardan takmakta ve eldivenlerini kombinlerinden eksik etmemektedir. Peride kılığına girdiği dönemde tercihleri elbiselerden yanayken, zamanla dönemin stilini kendine göre yorumlayarak daha modern bir hale getirmiştir. Süreç içerisinde elbiselerden ceketlere geçiş yaptığını görüyoruz. Kendisini içinde daha rahat ve cesur hissettiği kombinler yapmaya başladığı görülüyor.
Bağımsız ve cesur bir kadın olan Esra, hiç beklemediği çıkmazlar ve türlü olaylarla mücadele ederken aynı zamanda bir kimlik çatışması da yaşamaktadır. Kim olduğunu, nasıl bir hayat yaşamak istediğini sorgularken zamanla hem kendini hem de aşkı bulmuştur. Stili kimliğinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. 1920’lerin özgür ruhu, ona ilk defa bir yere ait olduğunu hissettirmiştir. Esra, Pera Palas’ta geçirdiği bir gece yarısıyla, bizleri zaman yolculuğunun içinde bir stil yolculuğuna da çıkararak stilin aynı zamanda bir karakter ve ruh barındırması gerektiğini göstermiş oldu.
Kaynakça:
De Albuquerque, Simone Ferreira, et al. “MODA E LINGUAGEM VISUAL: UMA ANÁLISE SEMIÓTICO-SOCIAL DA ROUPA FEMININA EM FOTOGRAFIAS DA DÉCADA DE 1920.” Alfa, vol. 67, Ocak 2023, https://doi.org/10.1590/1981-5794-e16841.
Yazını bir solukta okudum! Hem dönem havasını hem de stil detaylarını bu kadar akıcı aktarman harika olmuş. Kalemine sağlık, daha nice yazılarını sabırsızlıkla bekliyorum
Çok teşekkür ederim, beğenmene sevindim.