Park Chan-wook Sineması: Aşkın ve Vahşetin Yönetmeni

Editör:
Günsu Akçatepe
spot_img

Son yıllarda “Decision To Leave” ve “The Handmaiden” filmleriyle sinema dünyasının ilgisini yeniden üzerine çeken başarılı yönetmen Park Chan-wook, 23 Ağustos 1963 yılında Güney Kore’de dünyaya geldi. Gençlik yıllarını Seul’de geçiren yönetmen, Sogang Üniversitesi’nde felsefe üzerine lisans eğitimi aldı. Bu yıllarda “Sogang Film Community” adıyla bir film kulübü kurdu ve çağdaş sinema ile ilgili makaleler kaleme aldı. Yolculuğuna film eleştirmeni olma hayaliyle koyulan Park Chan-wook’ta, bir süre dergilerde çeşitli eleştirileriyle yer alsa da Alfred Hitchcock’un “Vertico” filmini izledikten sonra yönetmen koltuğuna oturma isteği uyandı. Bu kararının ardından Yu Yeong-jin ve Kwak Jea-yong gibi yönetmenlerin yanında asistan yönetmen olarak görev aldı. Böylece “Kkamdong” filminde de yönetmen yardımcılığı yaptı.

Kore’de Gerilim

Park Chan-wook sineması; aşkın şiddetle piştiği enfes bir yemek gibi izleyiciyi hem tutkuya hem de gizemli bir kurguya doyuruyor. Polisiye ve romantizmi, dramla harmanlayarak beyaz perdeye sunuyor. Zaman zaman seyirciyi gerim gerim gererken zaman zaman da işlediği aşkların imkansızlığıyla yürek burkuyor. Bu korku ve gerilimin sebebini, gençlik yıllarının acımasız Seul iktidarı altında geçmesine bağlıyor. Yer yer kanlı ve karanlık sahneleri nedeniyle hikayelerinde işlenen ana kavram vahşetmiş gibi düşünülse de karakterlerin hüznünü ve aşkını daha derin bir yerden içimize işliyor. Bu sebeptendir ki yönetmen, Kore sinemasının Tarantino’su olarak da anılıyor.

Quentin Tarantino da “Jimmy Kimmel Live” isimli programda Park Chan-wook’un hayranlarından biri olduğunu belirtti. Hatta kendisinin 2004 Cannes Film Festivali jürisindeyken Park Chan-wook’un “Oldboy” isimli filmine onur ödülü verilmesi için çok çaba gösterdiğini fakat ödülün, Michael Moore’un “Fahrenheit 9/11” filmine verilmesiyle Park Chan-wook’un ikincilikle yetindiğini söyledi. Aynı festivalde Park Chan-wook Büyük Jüri Ödülü’nü kazandı.

Modernite ve Gelenekçilik

Filmlerinde alttan alta işlenmiş olan isyankarlık, kimi zaman bir katille kimi zamansa bir hizmetçiyle vücut buluyor. Dönem filmlerinde bile günümüz hayatından çok da uzaklaşmamaya özen gösteren Park Chan-wook; geleneksel Kore yaşam tarzının izlerini, yarattığı evler ve karakterlerin kişilikleriyle sunuyor. Her türden sanata da mutlaka hikayelerinde bir yer veriyor. Yeni Hollywood kuşağı tarzına yakın olsa da; Orta Çağ’dan kalma dini gravürlerden, cehennem ve işkence hakkındaki Budist tablolarından ve René Magritte gibi hayranı olduğu sürrealistlerden ilham alarak filmlerindeki atmosferi belirliyor. Bu sayede de yaptığı filmlerle zamansız ve çığır açan yönetmenler arasına giriyor.

Oldboy (2003)

Film, yıllarca eski bir hücrede mahkum tutulan ve çıktıktan sonra da intikam arayışına giren bir adamı konu alıyor. Ana karakter olan Dae-su, tutsak olduğu on beş yıl boyunca içinde bulunduğu durumun nedenini sorgular. Filmin ilerleyen dakikalarında Dae-su daha da büyük bir oyunun içinde olduğunu fark eder. İzleyici, Dae-su’yu çeşitli intihar girişimlerine sürükleyen bu süreçte Park Chan-wook’un felsefesi ile tanışır. Ayrıca yönetmen; profesyonelce çekilmiş dövüş sahneleri ve yer yer neon filmografisiyle, izleyenleri dur durak bilmeyen bir suça ortak eder.

Lady Vengeance (2005)

Olaylar, işlemediği bir suçla on üç yıl hüküm yiyen ve çocuğu elinden alınan bir kadının etrafında şekillenir. Güzelliğiyle herkesi büyüleyen Lee Geum-ja, medya aracılığıyla da işlediği suçtan dolayı ün kazanır ve günbegün daha da acımasızca intikam planları kurar. Hapishanede tanıştığı kadınlara türlü yardımlarda bulunarak dışarı çıktığında intikam planında ona kolaylık sağlayacak ilişkiler kurar. Dışarı çıktığında ve onu on üç yıl hapse mahkum eden adamı bulduğundaysa işler beklemediği şekilde ilerler. Park Chan-wook çoğu sahnede izleyiciyi, kendi hayatları ve yargıladıklarıyla ilgili düşünmeye iter.

I’m A Cyborg, But That’s OK (2006)

Park Chan-wook’un yönetmen, yazar ve yapımcılığını üstlendiği bu film, her türden hastanın bulunduğu bir akıl hastanesinde geçer. Kendisinin cyborg olduğuna inanan bir genç kız ile insanların ruhunu çalabildiğini sanan genç bir erkeğin ilişkisini izleriz. Karakterler kadar akıl hastanesinin de gerçeğin dışında işlendiği bu hikayede Park Chan-wook, kusurları ve birbirimizi farklılıklarımızla kabul edebilmeyi gerçeküstü sahnelerle ekrana taşır. Eğlenceli bir tempoyla ilerleyen film, bu fantastik yanıyla kendini diğer Park Chan-wook filmlerinden kesinlikle ayırıyor.

The Handmaiden (2016)

Bu üç perdelik çarpıcı film, aile mirasını tek vârisi olan Lady Hideko ile onun yeni hizmetçisi Sook-Hee’nin ilişkisini anlatıyor. Yakalarından düşmeyen erkeklerden ve ataerkil düzenin altında ezilmekten yorulmuş bu iki kadının kıvrak zekasını izlerken kurgunun akışına hayran kalıyorsunuz. Hikaye, başta dramatik ve durağan bir dramdan ibaretmiş gibi gelse de asıl ikinci perdenin ardından kendinizi Park Chan-wook sinemasının içine düşmüş gibi buluyorsunuz. Film, izlediğiniz her dakika aşkın ve komplonun birbiriyle harmanlandığı suçlar dizisine doğru evriliyor.

Sarah Waters’ın “Fingersmith” isimli tarihi suç romanından uyarlanan film, işlediği lezbiyen aşk hikayesiyle kuir sinemaya Park Chan-wook’un da imzasını bırakıyor. Tüm erkekler acınası halleri ve onların aksine bütün kadınlar da muhteşemlikleriyle yansıtılıyor. Sanat yönetimiyle büyük ilgi gören film, ayrıca Park Chan-wook’un yönetmenliği ile birlikte yazar ve yapımcılığını da üstlendiği filmlerden bir diğeri. Film, 2016 Cannes Film Festivali’nde “Vulcain Prize for the Technical Artist” Ödülü’nü kazandı. Aynı festivalde “Queer Palm” Ödülü’ne de aday gösterildi. Yine çeşitli festivaller ve seçkilerde de sinematografisi ile birçok ödüle layık görüldü.

Decision To Leave (2022)

Park Chan-Wook’un izleyicisiyle buluşan son filmi “Decision To Leave”in hikayesi; bir dağın zirvesinden düşen bir adamın esrarengiz ölümüyle başlıyor. Duygusal herhangi bir ifade göstermeyen eşinin tuhaf bulunan bu psikolojik durumuyla birlikte geçmiş ve şimdi arasında gidip gelen polisiye türünde bir serüvene dönüşüyor. 

İzleyici, filmin ilerleyen dakikalarında ölen adamın eşi Seo-rae’nin, onu sorgulayan dedektifle olan ilişkisine tanık oluyor. Yine aşkın, suç ve dramla harmanlandığı bu klasik Park Chan-wook filmi de diğerleri gibi bizi kamera açıları ve geleneksel sahne dekorlarıyla karşılıyor. 

Yönetmenin, yapımcılığı ve yazarlığını üstlendiği dördüncü film olan Decision To Leave; 2022 Cannes Film Festivali’nde Park Chan-wook’a En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazandırdı. Bunun yanında yine birçok festivalde de çeşitli ödüllere aday gösterildi.

Kaynakça:

https://www.beyazperde.com/sanatcilar/sanatci-81272/biyografi/

https://www.sinemalar.com/sanatci/28281/park-chan-wook

https://www.radiotimes.com/movies/decision-to-leave-park-chan-wook-interview-exclusive-newsupdate/

https://biletinial.com/yonetmen/park-chan-wook-2017323135044

https://www.indyturk.com/node/527616/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/y%C3%B6netmen-sinemas%C4%B1-kore-sinemas%C4%B1n%C4%B1n-tarantinosu-chan-wook-park

https://mubi.com/tr/films/agassi/awards

https://mubi.com/tr/films/decision-to-leave/awards

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Editor Picks