Bugün Paris sokaklarında dolaşırken karşımıza çıkan şık, espresso makinelerinin tıkırtısıyla dolu kafeler ve pencere kenarında kahve içen insanlar, aslında yüzlerce yıl süren bir kültürel yolculuğun izlerini taşır. Bu izlerden biri de Osmanlı’dan gelen ve Fransızların ilk kez 17. yüzyılda tanıştığı Türk kahvesidir. Paris’te açılan ilk Türk kahvehanesi, yalnızca bir içeceğin sunulduğu yer değil; aynı zamanda Doğu ile Batı arasında yeni bir sosyal mekânın doğduğu alandır.
1669: Süleyman Ağa’nın Paris’e Gelişi ve İlk Temas

1669 yılında Osmanlı padişahı IV. Mehmed tarafından Fransa Kralı XIV. Louis’ye elçi olarak gönderilen Nüktedan Süleyman Ağa, Paris’e ulaştığında sadece siyasi bir görevi yerine getirmiyordu; aynı zamanda Osmanlı kültürünü tanıtan önemli bir temsilciydi. Yanında getirdiği kahve çekirdekleriyle, Fransızların alışık olmadığı bu içecekle ilk defa tanışmalarını sağladı. Saray çevresine verdiği davetlerde, özel porselen fincanlarda kahve ikram ederek kahveyi yalnızca bir içecek değil, zarif bir sunum ve nezaketle ikram edilen bir kültür ürünü olarak tanıttı.
Süleyman Ağa’nın kıyafeti, davranışları ve hoşsohbet kişiliği; Paris’te büyük ilgi gördü ve kısa sürede Fransız aristokrasisi arasında kahveyle birlikte Osmanlı yaşam tarzına yönelik merak uyandırdı. Bu etki, sonraki yıllarda ortaya çıkan Turquerie (Türk modası) akımının kıvılcımı oldu. O dönem gazetelerde sıkça yer alan Süleyman Ağa, resmi elçilik görevinin ötesinde kültür taşıyıcısı olarak anıldı ve sıcak, zarif tavrıyla diplomatik ilişkilerin samimi bir dostluğa dönüşmesini sağladı.
Kahve Modasının Yayılması ve Procope’un Kuruluşu

Süleyman Ağa’nın sunduğu kahve deneyimi, Fransız toplumunda kısa sürede karşılık buldu. Kahve, yalnızca bir saray içeceği olmaktan çıkıp kentli elitler arasında bir moda haline geldi. 1686 yılında Francesco Procopio dei Coltelli adlı bir İtalyan tarafından kurulan Café Procope, Paris’te kahvenin ilk kez kamusal alanda tüketildiği yerlerden biri oldu. Her ne kadar bu kafe “Türk” olarak anılmasa da, burada servis edilen kahvenin Osmanlı usulü hazırlanıp sunulduğu biliniyor.
Café Procope, zamanla sadece kahve içilen bir mekân olmaktan çıkıp entelektüellerin, yazarların ve filozofların buluşma noktası haline geldi. Voltaire, Rousseau, Diderot gibi Aydınlanma dönemi düşünürlerinin burada uzun saatler tartışmalar yürüttükleri bilinmektedir. Bu da kahvenin yalnızca damak tadına hitap etmekle kalmadığını, fikir alışverişini destekleyen bir sosyal ortam yarattığını gösterir.
Boulevard du Temple’de “Café Turc”

18. yüzyılın sonlarına doğru Paris’te doğrudan Osmanlı kültürünü yansıtan bir başka kahvehane açıldı: Boulevard du Temple üzerinde kurulan Café Turc. Adından da anlaşılacağı gibi bu kahvehane, Doğu’ya duyulan ilginin ve egzotik merakın bir tezahürüydü. Dönemin modası olan “Turquerie” akımının etkisiyle mimari ve iç dekorasyonda Osmanlı stiline ait ögeler kullanıldı: kemerli pencereler, alaturka süslemeler, renkli camlar…
Café Turc, yalnızca kahve içilen bir yer değil; aynı zamanda müzik dinlenen, tiyatral gösteriler izlenen, toplumsal yaşamın bir parçası haline gelen bir sosyal alan oldu. Böylece bu kahvehane, Fransa’daki oryantalist estetikle Osmanlı kahve kültürünü birleştiren önemli bir sembol haline geldi.
Türk Kahvesinin Paris’teki Algısı

Paris’te kahve tüketimi yaygınlaşırken bu içeceğin kökenine dair oluşan imaj da zamanla şekillendi. Osmanlı’dan gelen kahve, başlangıçta egzotik ve lüks bir ürün olarak algılandı. Kahve fincanları, özel tepsiler ve lokum gibi ikramlarla birlikte sunuluyordu. Bu sunum biçimi, Batı’da kahve tüketim ritüellerinin estetikle bütünleşmesini sağladı.
Özellikle Café Turc gibi yerlerde Türk kahvesi, yalnızca lezzetiyle değil; sunum ritüeliyle de dikkat çekti. Fincanlar küçük, kulpsuz; kahve telvesiyle birlikte servis edilir, yanında mutlaka bir bardak su ve bazen şekerleme ya da lokum bulunurdu. Bu ritüel, kahvenin sosyal bir araç olarak değer kazanmasına katkı sundu.
Kültürel ve Toplumsal Etkiler

Paris’te Türk kahvesinin yayılması yalnızca gastronomik bir değişim anlamına gelmedi. Aynı zamanda sosyal alışkanlıkları dönüştüren bir gelişmeydi. 17. yüzyılda Avrupa’da içki tüketimi yaygınken kahve gibi ayık tutan bir içeceğin kamusal alanda yaygınlaşması, daha “kültürlü” ve “düşünceye açık” ortamlara zemin hazırladı. Kahvehaneler, tıpkı Osmanlı’daki gibi yalnızca içecek tüketilen değil; aynı zamanda haberleşme, tartışma ve sosyalleşme alanları haline geldi. Bu yönüyle kahvehaneler, Aydınlanma düşüncesinin gelişiminde de önemli rol oynadı.
Türk kahvesinin Fransa’daki ilk adımları, siyasi temsil ile başlayan, zamanla toplumsal bir alışkanlığa dönüşen uzun bir süreci yansıtır. Türk kahvesi, tarih boyunca yalnızca bir içecek değil; aynı zamanda bir kültürel alışverişin, etkileşimin ve dönemin düşünce dünyasına katkı sunan bir alışkanlığın parçası haline gelmiştir.
Kaynakça:
- “Café Turc, Boulevard du Temple.” Bibliothèque nationale de France (BnF).
Web. 2 Temmuz 2025 - Mehmet Efendi. Paris’te Kahvenin Tarihi. Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları. Web. 2 Temmuz 2025
- “Kahvenin Avrupa’daki Tarihi.” Kuzeybey. Web. 3 Temmuz 2025
- “Le Procope, the Oldest and the Most Revolutionary Café in Paris.” Le Relais du Louvre, 2024. Web. 3 Temmuz 2025