ParaNorman, izleyicilerinin zombilerle bile empati kurmasını başaran ve her karesi tutkuyla üretilmiş bir stop-motion animasyon filmi. Film, tuhaf ve faklı olmakla birlikte hayaletlerle iletişim kurabilen Norman Babcock’un, kasabasını bir lanetten kurtarma macerasını ele alıyor. 2009 yılında Coraline ile stop-motion türünü adeta yeniden tanımlayan Laika Studios’un hayat verdiği bu film, yansıttığı tüm Slasher havasına tezat, oldukça anlamlı ve derin içerikli bir hikaye sunuyor izleyicilerine.
Küçük Bir Kasabanın Ucubesi Olmak
Film Norman’ın büyükannesiyle beraber klasik bir zombi filmi izlemesiyle başlıyor. Çok geçmeden Norman’ın büyükannesinin ölü olduğunu ve onunla sadece Norman’ın iletişime geçebildiğini öğreniyoruz. Büyükannesinin üşüdüğünü ebeveynlerine dile getiren Norman, ailesi tarafından deli olarak damgalanıyor. Norman’ın çok fazla anlaşılmayan bir karakter olduğuna tanık oluyoruz. Bu sahnelerde en çok göze çarpan noktalar, Norman’ın ebeveynlerinin, özellikle babasının, ihmalkar davranışları ve oğlunun varlığını yok sayması. Babasının tüm öfkesinin Norman’a karşı olması ve annesinin sevecenliğine karşı Norman’ın hayatına çok dahil olamamasıyla, bu karakterin ne kadar yalnız olduğunu üzülerek anlıyoruz. Ailesi tarafından bile dışlanan ve yok sayılan Norman’ın, yaşadığı küçük bir kasaba olan Blithe Hollow’da da kabul görmek gibi bir şansı olmuyor. Okula gidiş yolunda bu kasabanın nasıl bir yer olduğunu görürken, Norman’ın dünyasına dalıyoruz. Müziğin yükselmesi ve harika bir perspektif değişimiyle dünyayı Norman’ın gözlerinden görüyoruz. Hayaletler ile iyi ilişkileri olan Norman’ın kabul ve saygı görmesiyle bu dünyada mutlu olduğunu anlıyoruz. Okulda da zorbalığa uğrayan bu karakterin dışlandığının farkında olmasına rağmen kendini değiştirme çabası olmayan ve kişiliğini sağlam tutan biri olduğunu anlamak da uzun sürmüyor. Her ne kadar kendine sadık bir karakter olsa da, Norman dışlanmanın sonucu olarak etrafına yüksek duvarlar örmüş bir karakter. Bu yüzden bıkmadan onunla arkadaş olmaya çalışan ve zorbalanmaktan kendi payını almış Neil ile arkadaş olması biraz zaman alıyor.
Zombiler vs Blithe Hollow
Norman’ın okulunda sergilenen tiyatro ile kasabanın tarihini ve infaz edilen bir cadının 7 kişiyi lanetlediği hikayeyi öğreniyoruz. Film temposu kısa bir süre sonra artırıyor ve Norman’ın uzak bir akrabası olan Bay Prenderghast’ın hayaletinin Norman’a cadının lanetinin gerçek olduğunu söylemesiyle devam ediyor. Norman’ın görevi oldukça basit: Cadı’nın mezarında bir hikaye kitabı okumak. Ancak yanlış mezarda okuduğu için lanet harekete geçiyor ve zombiler ayağa kalkıyor. Hepimizin aşina olduğu klasik zombi algısıyla karakterler kaçmaya başlıyorlar. Tam da bu an tüm klişelerden oluşan bir grup karşımıza çıkıyor. Film mizah ile drama arasında başarılı bir denge tutturarak bu klişeleri hikaye içerisinde yıkmayı başarıyor ve ön yargılarımız üzerine bizi düşündürmeden bırakmıyor. Filmin ana temalarından biri olan farklılığa karşı olan korku, zombi sahnelerinde oldukça eğlenceli ve düşündürücü bir mizahla işleniyor. Kasaba halkının zombilerin zarar verici olmadıklarını anladıklarında bile verdikleri şiddet eğilimli tepkiler farklı olana karşı tavırlarını gözler önüne seriyor. Toplumsal normların dışına çıkan ve hiç kimseye bir zararı olmayan insanların farklı doğalarının anlaşılmaması veya anlaşılmaya çalışılmaması sebebiyle toplum tarafından insanlıklarından ayrıştırılma eğilimi, oldukça başarılı bir şekilde işleniyor.
Bir Cadının Dinmeyen Öfkesi
Cadının Aggie adında küçük bir kız çocuğu olduğunu öğrenme şokundan sonra zombilerin tek dertlerinin duydukları pişmanlık olduğunu anlıyoruz. Hikaye okumanın bir sonu olmadığını fark eden Norman, daha önce kimsenin denemediği bir şeyi yapıyor ve Aggie ile konuşmaya çalışıyor. Öfkesinden kendini kaybetmiş olan Aggie, canı yandığı için can yakmaya kendini adamış ve hepsini korktuğu için yapan bir çocuk olarak karşımıza çıkıyor. Kendi deneyimleri sayesinde Aggie ile bağ kurmayı başaran Norman’ın dışlanmaya karşı ateşe ateşle karşılık vermemesini ve acı döngüsünü bitirdiğini izliyoruz. Empati duygusunun giderek azaldığı bu dünyada ParaNorman, izleyiciye farklılığın korkulacak bir olgudan çok, insanlığı bir araya getiren güçlü bir özellik olduğunu vurguluyor.