Fatih Akın’ın Duvara Karşı (Gegen Die Wand) filmi 2000’li yılların başında yayınlanan filmlerden şüphesiz ki en başarılı ve en etkileyici olanlarından biri. Filmde Almanya’da yaşayan ve baskıcı ailesinden kurtulmak uğruna her şeyi göze alan Sibel’in (Sibel Kekilli) tesadüfen hastanede gördüğü alkol ve uyuşturucu bağımlısı Cahit’e (Birol Ünel) sahte evlilik teklifi etmesinin ve birbirinden oldukça zıt, aynı zamanda oldukça benzer bu ikilinin çalkantılı evliliklerinin hikayesi anlatılıyor. Biz de bu yazımızda ”Duvara Karşı filminin alternatif sonları ne olabilirdi?” sorusunu yorumladık.

Öncelikle filmdeki olayları genel hatlarıyla hatırlayalım. Sibel Almanya’da yaşayan, kendileri gibi bir Türk’le kızlarını evlendirmek isteyen, baskıcı bir aileye sahip bir genç kızdı. Bileklerini keserek intihar etmeyi denemiş ancak başarılı olamamıştı. Cahit ise alkol ve uyuşturucu bağımlısı, hayattan hiçbir beklentisi olmayan, geceleri arkadaşının çalıştığı bir barda şişe toplayarak geçimini sağlayan bir adamdı. Almanya’daki Türklerdendi o da. Sevgilisini kaybetmiş, yaralı ancak bir o kadar da öfkeli ve umutsuz bir karakterdi. Sibel’in bileklerini kestiği gün tesadüfen o da arabasıyla son hızla duvara çarpmıştı. Ertesi gün aynı hastanede birbirlerini ilk kez gördüler. Cahit’in Türk olduğunu anlayan Sibel, Cahit’e sahte bir evlilik yapmayı teklif etti ve ailesinden kurtulmak istediğini söyledi. İlk başlarda şiddetle bu teklifi reddeden Cahit, Sibel’in ne kadar ısrarcı ve kararlı olduğunu görünce teklifi kabul etti ve birbirlerini daha tanımadan evlendiler. Sibel, Cahit’in çöplük halindeki evine geldi, Cahit’in çöplerini topladı ve evi yaşanacak bir yuva haline getirdi. Başına buyruk ikili, birlikte barlara gitmeye, alkol ve uyuşturucu kullanmaya, evlerinde ”Punk is not dead!” temalı şarkıları bağıra çağıra söyleyerek eğlenmeye başladı. Cahit’in ara sıra birlikte olduğu bir kadın vardı: Maren (Catrin Striebeck). Maren kuafördü ve Cahit iş bulup para kazanmak isteyen Sibel’i Maren’in yanında işe soktu. Her şey yoluna giriyor gibi gözüküyordu. Ancak Sibel, çoğu zaman tek gecelik ilişkiler yaşıyor, bağımsız ve özgür; aynı zamanda da tehlikeye açık bir hayat yaşıyordu. Tek gecelik ilişkilerinden biri olan Nico (Stefen Gebelhoff), tekrar Sibel ile görüşmek istedi. Sibel sert bir dille onu reddetti ve evli olduğunu söyleyerek onunla iletişimini kesmesini istedi. Sibel’e takıntılı olan Nico, Maren’le birlikte barda içerken Cahit geldi. Nico, Sibel’le ilgili kışkırtıcı ve bel altı cümleler sarfetti. Sibel’i kıskanan ve Nico’nun tahriklerine dayanamayan Cahit, bir şişeyle Nico’ya saldırdı ve yanlışlıkla onu öldürdü. Bu olay üzerine Cahit hapse girdi, Sibel ise ailesine farklı tanıttığı Cahit’in gazetelere düşmesinden sonra abilerinden kaçarak Cahit’in arkadaşı Şeref’in (Güven Kıraç) evine sığındı. Birkaç gün geçirdikten sonra Almanya’da kalamayacağını anlayan Sibel, akrabası Selma’nın (Meltem Cumbul) yanına, Türkiye’ye gitti. Selma İstanbul’da, kendi çalıştığı otelde Sibel’e iş buldu. Cahit’e bu süreçte sürekli mektuplar yazan ve mutsuzluğunu, bağımlılığını Almanya’da bırakamayıp yanında getirmiş olan Sibel, İstanbul’da tehlikeli ortamlara girdi. Uyuşturucu bulmak için takıldığı bir adam tarafından tecavüze uğradı. Daha sonra Sibel, gece yarısı sokakta yürürken ona laf atan üç serseri adamın saldırısına uğradı. Serseriler Sibel’i öldüresiye dövdü. Cahit, Almanya’da uzun bir süre hapiste kaldıktan sonra hapisten çıktı ve en sadık dostu olan Şeref’le buluştu. Ona Sibel’i bulmak için Türkiye’ye gideceğini söyledi. Şeref’in ona verdiği parayla canlı ve hayat dolu bir şehir olan İstanbul’a, aşık olduğu karısını bulmaya geldi. Sibel’in akrabası olan Selma’yı çalıştığı otelde buldu ve ona Sibel’in yerini sordu. Selma, Cahit’e Sibel’in bir çocuğu ve erkek arkadaşı olduğunu söyleyerek ondan uzak durmasını istedi. Cahit ise ona tekrar yaşamı hatırlatan kızı, Sibel’ini bulmaya kararlıydı. Cahit’in kaldığı oteldeki odanın telefonu bir gün çaldığında Sibel ile Cahit çok uzun zaman sonra tekrar konuştular. Birbirlerine kavuştuktan sonra Cahit Sibel’e yarın onunla otogarda buluşmasını, kızını da getirerek birlikte Mersin’e gitmeyi teklif etti. Ertesi gün Cahit otogarda otobüs kalkana kadar bekledi, Sibel gelmedi ve Cahit’i taşıyan otobüs yaşanamamış mutluluklar, belirsizlikler ve kalp kırıklıkları ile birlikte Mersin’e doğru yola çıktı.

1.Sibel, Cahit’in teklifini kabul edebilirdi.
Filmdeki ilk alternatif son filmin sonundaki sahne olabilirdi. Sibel, Cahit’in yokluğunda değişmiş, birçok zorluk çekmiş ve anne olmuştu. Birkaç sene önce ailesinden kaçmak için evlendiği, hayata döndürdüğü ve sonrasında aşık olduğu Cahit de değişmişti. İstanbul’dayken ona yazdığı mektupları, uzun zaman özlemini çektiği Cahit’i geldiğinde, çoktan Almanya’daki Sibel’i geride bırakmış, başka bir insan; sorumlulukları olan bir kadın olmuştu. Eskisi kadar bağımsız ve başına buyruk olamazdı artık. Ancak aşkın emek istediği bir evrende onun uğruna hapse giren ve hapisten çıktığında onu bulmak için çok çaba gösteren Cahit’le bir gelecek planlayabilirdi. Daha önce aşık olduğu adamı yeniden tanıma cesaretini gösterebilirdi. Filmin final kısmında Sibel, Cahit’in kendisine yaptığı kızıyla birlikte Mersin’e gelmesi teklifini reddediyordu. Bu teklifi kabul etseydi hüzünlü biten son, mutlu son olarak tamamlanabilirdi.

2. Sibel, İstanbul’da iyileşebilir ve değişebilirdi.
Filmde Sibel’in İstanbul’da bir çok tehlikeli ortama girip uyuşturucu kullandığı, bara gidip tek başına eğlendiği ve isyankar ve dizginlenemez ruhunu ortaya koyduğu sahneler var. Sibel İstanbul’da kaldığı sürede Almanya’da yaptığı gibi kuaförde çalışabilir, Cahit’in yokluğunda ruhen ve bedenen iyileşmeye çalışabilirdi. Bu durumda Cahit hapisten çıktığında birlikte kurabilecekleri bir hayatları, ortak bir gelecekleri olabilirdi. Ancak bağımlılıkları ve öfkesi, belki de kaderi, Sibel’in aşkından uzakken iyileşememesine ve sakin bir ortama kavuşamamasına sebep oldu. Kızının dünyaya gelişi ve erkek arkadaşı filmde gösterilmese de Sibel’in aklında hep Cahit’i tuttuğu gerçeği tahmin edilebilir. Çocuğunun daha önce gösterilen tecavüz sahnesinden mi yoksa erkek arkadaşından mı olduğu konusu da filmde belirsizliğini koruyan bir unsur. Bu nedenle sağlıklı kararlar alan bir Sibel olsaydı, Cahit hapisten çıktığında daha düzenli bir hayat, mutlu bir gelecek kurabilirlerdi.

3.Sibel ve Cahit hiç kavuşamayabilirlerdi.
Filmdeki etkileyici sahnelerden birisi de Cahit’in İstanbul’a geldikten sonra Selma ile otelde buluştuklarında Sibel’in onun hayatındaki yeri ile ilgili yaptığı konuşmaydı. Cahit Selma’ya Sibel’in onu ölmek isterken, hayattan hiçbir beklentisi yokken bulduğunu, ona sevgi ve güç verdiğini söyledi. Cahit’in Selma’ya sorduğu ”Onunla benim arama girecek kadar güçlü müsün?” sorusuna Selma, ”Peki sen onun hayatını mahvedecek kadar güçlü müsün?” sorusuyla karşılık vermişti. Cahit ”Hayır” dedi. ”Hayır değilim.” Bu sahneden sonra Selma’nın Sibel’e Cahit’in kaldığı odanın telefon numarasını verdiği filmde gösterilmese de tahmin edilebiliyor. Selma Sibel ile Cahit’i buluşturmak istemeseydi bu umutsuz aşk belirsizlikler içinde kaybolabilirdi. ”İstanbul canlı ve hayat dolu bir şehir. Burada yaşamayan bir şey varsa o da benim.” diyen Sibel, o canlı ve hayat dolu şehirde her zaman aklında kalacak olan Cahit’e kavuşamadan yaşamaya, belki de yaşamamaya devam edebilirdi. Cahit ise yeniden sevdiği kadına kavuşmak için döndüğü İstanbul’dan, filmin asıl sonunda hayal kırıklıklarıyla dolu bir şekilde Mersin’e yol aldığı gibi, yapayalnız dönebilirdi.

4. Sibel ölebilir, Cahit yarım kalabilirdi.
Uyuşturucu kullandıktan sonra gece sokakta yürürken bir grup serseri tarafından öldüresiye dövülen Sibel, gerçekten de o yol ortasında yapayalnız bir şekilde ölebilirdi. Bu gerçek Cahit onu aramaya İstanbul’a geldiğinde belki Selma’dan, belki de başka bir yerden öğreneceği bir gerçek olabilirdi. Filmde dövülme sahnesinden sonra ne olduğu gösterilmiyor ve zaman akışında ileriye atlanıyor. Ancak o sahnede Sibel ölseydi, Cahit belki sürekli aklında olan, hapisten çıktıktan sonra da onu bulma uğruna İstanbul’a geldiği kadına hiç kavuşamayacağını öğrenebilirdi. Bu gerçek Cahit’i ilk başladığı yere, Sibel’le tanışmadan önceki haline götürebilir ve kendisine güç veren insanın olmayışıyla yeniden hayattan koptuğu noktaya dönmesini sağlayabilirdi. Duvara vurduğu arabası sayesinde tamamen değişmiş olan hayatı, koskoca bir duvara yeniden toslayabilir, bu sefer hayat ona ikinci bir şansı tanımayabilirdi.
Kaynakça
Kapak Fotoğrafı: ”Gegen Die Wand”. DFF.FILM. Web. 07.07.2024


