İlk kitabım, ilk yolculuğum Saros’u Unutmak. Çocukluğumun o deniz kokulu anılarından gençlik yıllarıma kadar edindiğim güzel bir birikimin adı. Kitapta ailesini ayakta tutmak uğruna yaşadığı tüm zorluklara göğüs geren fedakar bir anne babanın hüzünlü hikâyesine tanık oluyoruz. Büyük ailede, her bireyin yaşamın kargaşası içinde ruh hâllerini ince değişimlerle görüyoruz. Yaşamın sonuna varana kadar hangi anılar bizimle kalır, yaşamadıklarımız unuttuklarımıza dahil mi, gelin satırlar arasında birlikte arayalım.

- “Ailenin yadigârı sayılan bu kerpiç evde gençliğinden bugüne bütün anıları saklıydı. Anılarının yanında da kendine ait tüm varlığı.” (s.7)
- “On yıldır bunların hepsinin üstesinden gelmişti. Kimsesi olmadığı için değil, kimseye ihtiyaç duymak istemediği için.” (s.8)
- “Bu yüzden hayatı kolaylaştıracak bir şey yoktu, insan elinden başka.” (s.8)
- “Bir toz bulutu sürüp geçti toprak yolu. Sonra her taraf sanki o anda açmış gibi taze çiçek kokularıyla doldu.” (s.11)
- “Hikmet, ondan fazla bir şey istemedi. O da kocası gibi azla yetindi. Bulduğunu pişirdi, yoksa emeğiyle var etti. Çünkü her şeyin çaresi sevmekti.” (s.14)
- “Rutubetlenen çok eşya vardı, denizin ıslaklığı her şeyi neme hapsetmişti. Ahşap zeminli kayıkları zımparalama sesleri yazlıkçıların mesken edindiği plajlardan bile duyuluyordu.” (s.17)
- “Denizin üzerinde sarı, beyaz ışıklar parıltılarla birbiriyle kaynaştı. Yarım saati aşkın süredir Hakkı, soluğunun hızını da kayının hızını da hiç değiştirmeden suyun küreklere verdiği uyumla ilerliyordu. Küreklerini kavrayıp kayığın burnunu soluna, Erikli’ye çevirdi.” (s.18)
- “İnsanın hayattaki amacı sadece yaşamını sürdürmek midir? Hayatta kalabilmek midir ya da daha iyisini yaşayabilmek mi? Bir yerinden tuttuğunuz hayatın ölene kadar böyle gittiğini düşünün, üzerine bir şeyler katmadan. Kuru kuruya böylece yaş alıp gitmek, yaşamdan az şey öğrenip bunlarla yetinmek.” (s.18)
- “Hayatın kısa olduğunu ölümle yüz yüze geldiğimizde anlarız. Onu dolu dolu yaşamak varken sevdiklerimizle, bir şeyleri eksik ya da yanlış yaparız. Budur hayatla bütün derdimiz. Baştan alabilsek, tekrar o ana geri dönebilsek her şeyi düzeltmeye gücümüz yeter sanırız. Ama ne geriye dönebiliriz artık ne de hiçbir şey olmamış gibi eski hâline döndürebiliriz anılarımızı.” (s.20)
- “Havada tatlı bir esinti vardı. Bahçede, incir ağacının üstündeki beyaz çiçeklerin yaprakları ayrılıp havada uçuşmaya başladı. Yaz yağmuru çiseliyordu. Rüzgârda dans ederek yere düşen çiçek yapraklarını izlerken bir türkü tutturdu, sadece kendisinin duyabileceği bir tonda.” (s.22)
- “Güneş daha tepeye yükselmemişti. Gökyüzünün yeşile dönük mavisi içinde Saros’a vuran kırık sarı tonlara, denizin üstünde battı batacak bir izlenim veren tekneye, o küf tutmuş tahta yığınına, sarı demir direkli teknesinde yalnız başına avlanan balıkçıya baktı Hakkı.” (s.23)
- “Sabah rüzgârının ılık serinliğine çevirdi yüzünü.” (s.23)
- “Şimdiye kadar ilk kez bu denli parlak ve insan eliyle yapılmamış bir pabuç giymişti. Bu bir rugan ayakkabıydı, o adını bilmese de.” (s.40)
- “Cemre havaya düşeli iki gün olmuştu ki Saros’un serinliği hâlâ sürüyordu. Bu mevsim geçişi balığa çıkmanın en iyi zamanıydı.” (s.43)
- “Peçka sobada güğümde kaynayan fıkır fıkır suyun sesi, hipnoz etkisi yaratmışçasına herkesi sessizliğe gömmüştü.” (s.55)
- “Bütün köy yolları, sahil yolları karla kaplandı. Beyaz sessizlik huzur veriyordu. Bunu almak isteyene huzur veriyordu, bunu dinlemeyi bilene.” (s.60)
- -“Denizden hiç uzaklaşmayalım, hep yakınında olalım.”
-“Başka bir hayatımız yok ki.” (s.66) - “Kalp kırgınlıkları, hayal kırıklıkları Saros gibi temizlendi, gitti.” (s.75)
- “Evden dışarıya, avluya çıktı. İncir ağacının dallarına konmuş yiyecek arayan kuşlara, yapraklarda ince kristal gibi yapışıp kalan kar tanelerine baktı. Kışın bu ilkbahara yakın zamanı bile içinin aydınlanmasına, acısının dinmesine yetmedi.” (s.86)
- “Yamacın yeşermiş bir kenarında, güneşe doğru bacaklarını uzattı. Oltaları kucağında biriktirdi.” (s.100)
- “Başı bu işle meşgulken kızı bir süreliğine unutmuştu. Güneşin en tepede olduğu saatte, genç bir adamın olta temizlerken ki silueti aşağıdan, deniz kıyısından bir kartpostal gibi duruyordu.” (s.100)
- “Ekmekler mayasına tutunmuş, sımsıcak ambarda balon gibi kabarıp şişmişlerdi. Pamuk iplikli, odun ateşlerinden kenarları is tutmuş bezi, ekmeklerin üzerinden hiç aralamadı. İşin ehli kadın, ne zaman pişmeye hazır olacaklarını aklından biliyordu.” (s.109)
- “Bütün o zaman kavramı aklını terk etmişti. Hayatının en büyük yalnızlığını yaşadığı o zamanlar beyni uyuşuyordu. Şimdilerde kendini toparladı.” (s.122)
- “Ne demek istiyorsun? Senden ne isteyebilirim ki, sevginden başka…’’ (s.126)
- “Yalnız omzunda hissettiği bir el, onu ana geri döndürüyordu. Yaşamın anlamını sanki onda buluyordu.” (s.138)
- “Çocukluklarından daha güçlü bir anıları yoktu şimdilik.” (s.145)
- “Saatler sonra kollarında derman kalmamışken uzaklardan bir balıkçı kayığı onları görüp de yardımlarına koşunca kadının sessiz çığlığı da son buldu.” (s.148)
- “İçinde bulunduğu yalnızlık artıp da onu günden güne hasta etse de farkında bile olmadı.”(s.153)
- “İstanbul’a yaklaşırken görüp ettiği her şey ona tuhaf geliyordu. Arabaların çokluğu… Evler… Birbirlerinden asla ayrılmayan beton yığınları… ” (s.154)
- “Anılarına sahip çıkamayan hayatlar, öyle az anı bırakır ki ardında, kimse onları tam da bu yüzden hatırlamaz.” (s.159)
Kaynakça:
Botan, Özge N. Saros’u Unutmak. Gece Kitaplığı Yayınevi, Ankara: Ocak 2020.