Herkes yaşamına bir şahit arar; var olduğunu, görüldüğünü, fark edildiğini bir yolla bilmek ister. Kimi bu şahitliği bir kişide; kimi onu insanlarla bir araya getiren, yaşadığını hissettiren bir uğraş edinmekte bulur. Bu arayışı şu dizelerle Özdemir Asaf da dile getirmiştir:
“Tuttum yakaladım kendimi
Getirdim gözlerinize serdim.
Durdum, size soruyorum
Yaşadığımı görüyor musunuz.”
“Yaşadığımı görüyor musunuz” diyerek okuruna seslenen, “gözüne dünya kaçmış” bir şair Özdemir Asaf. O, şiirle düşünürken şiiri de onunla birlikte düşünen bir şair. Duygularını düşüncelerin eleğinden geçirip bir tutam yalınlık, bir çimdik mantık, aldığı kadar da özgünlük ekleyerek harmanladığı şiirlerini kendine has, oyunlu üslubuyla kaleme almış ve Türk şiirinin en özgün şairlerinden biri olarak Türk edebiyatında sarsılmaz bir konum elde etmeyi başarmıştır. Çünkü Özdemir Asaf dönemlerin ve akımların ötesinde konumlanmış; Türk edebiyatında ona ayrılmış masalar yerine kendi masasında kendi istediği biçim ve üslupta yazmıştır şiirlerini.
Düşünce ve duygularını yoğunlaştırarak yazdığı kısacık şiirleriyle okurların hafızasında kendi şiirlerinden kalıcı izler bırakabilen Özdemir Asaf, şiirlerinde insan olmanın getirdiği temel duygular, var oluş, toplumsal ve politik düzen, aşk, yalnızlık, ölüm gibi hayatın kendisinden beslenen pek çok temaya yer vermiştir. Gelin şimdi birlikte şiirlerindeki aşk, yalnızlık ve geçmiş temalarına daha detaylı bir bakış atalım.
Mutluluk Kıyılarına Varmayan O Gemi: Aşka Dair

Asaf‘ın şiirlerinde aşk, karşılık bularak doyasıya yaşanan, coşkulu ve tutkulu bir formda çok fazla karşımıza çıkmaz ve insanı mutluluğa ulaştıran yegâne unsur olarak idealize edilmez. Daha çok kişinin kendi içinde yaşadığı; bazen bekleyişe dayalı bir umuda tutunarak, bazen de mutsuzluğa gebe bir umutsuzluktan sıyrılmaya çalışarak içinde taze tutmaya çalıştığı bir duygu durumu olarak ele alınır.
“Seni düşlerime aldım,
Uykusuz kaldım.
Seni uykularıma aldım.
Düşsüz kaldım.
Başıma aldım, sensiz;
Gönlüme aldım, başsız,
Sensiz, yollarda pulsuz,
Pullarda mektupsuz kaldım.
Sana adlar aradım…
Ardında adsız kaldım.”
Çiçekleri Yemeyin kitabında yer verdiği “Kaldım” adlı şiirinde şair, aşkına karşılık bulma isteğiyle gittiği her yerde âşık olduğu kişiyi arar. Özdemir Asaf, düşlerine, uykularına, gönlüne misafir ettiği aşkın yolunda kendi kaybolan birinin aşkını melankolik bir atmosferle buluşturarak işlemiştir.
“Bir kelimeye bin anlam yüklediğim zaman
Sana sesleneceğim.”
Asaf‘ın Sen Sen Sen kitabıyla okurla buluşturduğu, biçim olarak kısacık olan, yalın üslubu ve yoğun anlatımıyla dikkat çeken “Ultra” ismindeki şiirinde şair, yine kendi içinde sakladığı, heybesinde birçok duyguyu taşıyan aşkını dile getirmek ve duygularını ifade etmek için uygun zamanı bekleyen bir âşığı dizelerine misafir etmiştir.
“Seni bulmaktan önce aramak isterim.
Seni sevmekten önce anlamak isterim.
Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
Sana hep yeniden başlamak isterim.”
Asaf‘ın “Akıl Gözü” adlı şiiri Çiçekleri Yemeyin kitabında yer almaktadır. Şair bu şiiriyle aşkta asıl önemli olanın çaba ve anlayış olduğunu, gerçek sevginin bir zaman dilimine sıkışmadığını, sahici bir bağ kurulmuşsa seven kişinin gözünde sevilen kişinin değerini hiç yitirmeyeceğini her zamanki yalın üslubuyla dile getirmiştir.
Hayat Sahnesinde Tek Kişilik Gösteri: Yalnızlığa Dair

Yalnızlığın paylaşılmadığını, paylaşılırsa yalnızlık olmadığını dile getiren Özdemir Asaf‘ın yazınında yalnızlık, şahsî şiir dünyasının melankolik atmosferini oluşturan önemli yapı taşlarından biri olarak karşımıza çıkar.
“Mutluluğun gözü kördür,
Yalnızlık sağır.
Ondandır biri tökezleyerek yürür,
Öbürü uykusunda bile bağırır.
Mutluluk yalnız kendisini görür;
Unutur bu yüzden ilkin kendisini.
Yalnızlık kendi tutukluğunda özgür,
Boyuna bekler dönsün diye sesini.
Mutluluk alışır kendisine, ölümden beter;
Borçsuzluğuyla övünür, ama kedisi doğurmaz.
Yalnızlığın gidecek bir yeri yoktur;
Boyuna kapısına döner, açan olmaz.
Mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var…
Her ikisinin de saksılarında çiçek.
Biri hep başka bir renkle solar,
Öbürüyse ha açtı, ha açmayacak.”
Asaf Yalnızlık Paylaşılmaz kitabında yer alan “Yalnızlığa Övgü” adlı şiirinde mutluluk ve yalnızlığı çeşitli yönleriyle karşılaştırır. Şiire göre yalnızlık, sesini duyurmaya çalışan fakat kendi yankısını dahi işitemeyen, tek başınalığında kapısını kimsenin açmadığı bir kavram olarak ele alınmıştır. Şiirin son kıtasında mutluluğu mezara benzetmiş, hayatın geçiciliğine dem vurarak mutluluğun geçiciliğini anlatmış; yalnızlığa heykel yakıştırması yaparak da yalnızlığın kalıcılığına vurgu yapmıştır.
“Her şeyi süpürebilirsin;
Sonbaharı süpüremezsin.
Sen her şeyi süpürebilirsin;
Sonbaharı süpüremezsin.
Yalnızsa
Sürekli bir sonbaharı
Süpürür hep.
Düşünemezsin”
Yalnızlık Paylaşılmaz kitabındaki şiirlerinden biri olan “Yalnız’ın Durumları I” adlı şiirinde Asaf, “süpürmek” sözcüğünü unutmak, hafızadan silmek, yaşamdan atmak anlamlarında kullanmıştır. Sonbahar ise hüznün imgesidir. Şair; yalnızın ruh haline sonbahar mevsiminin ve simgelediği anlam itibariyle hüznün hiç gitmemecesine yerleştiğini, yalnız olan kişi ne kadar çabalarsa çabalasın hüznü hayatından süpürüp atamayacağını bu şiirinde imgesel bir anlatımla dile getirmiştir.
“Benim söylemek için çırpındığım gecelerde,
Siz yoktunuz.”
Dünya Kaçtı Gözüme kitabında yer alan “Altıncı Gün” şiiri, yalnızlığın daha farklı bir boyutunu ele alır. Kişi sesini duyuramadığı, ihtiyacı olduğunda yanında bulamadığı insanlarla çevriliyse de baş başa kaldığı yegâne şey yine kendi yalnızlığıdır.
Bir Ömrün Sorgusu: Geçmişe Dair

Bir ömrün takvim yaprakları azalmaya başladığında insanın yüreğinde ağır basan en büyük özlem, geçmişe yöneliktir. İnsanın geçmişteki haline, gençliğine, o zamanlar karşısına çıkacağına inandığı fırsatlara, önünde serili upuzun bir yol olduğu inancına sıkı sıkıya bağlanıp sonra bu bağın geçen uzun yılların etkisiyle yıpranıp kopmaya yüz tutması; insanın geçmiş günlerden gelen bu son dala bugüne göre daha sıkı tutunma çabasını beraberinde getirir. İnsan geçmişin hayaletine son gücüyle yeniden sarılmak istediğinde ise koca bir ömrün sorgusuyla baş başa kalır. Hayal kırıklıkları, pişmanlıklar, “keşke”ler, “iyi ki”ler…
Özdemir Asaf‘ın şiirlerinde geçmiş, geçmişe duyulan özlem ve buna yönelik sorgulamalar sıkça kendini gösteren bir tema olarak karşımıza çıkar.
“Şimdi kocaman denizlerde, kocaman gemilerde
Neden yok küçüklüğümüzdeki büyüklüğümüz;
Çocukluğumuzun bahçelerinde, o evlerde
Kağıttan gemilerimizi yüzdürdüğümüz.
Bir şeyler mi kalmış çocukluğumuzda,
Çocukluğumuzla çözdüğümüz…”
Asaf “Kocaman” adlı şiirine Çiçekleri Yemeyin kitabında yer vermiştir. Çocukluğun dünyayı saf ve dolaysız yoldan algılayışı ve dünyanın çocukluğun saf sezgileriyle çözülen sırrının, kendini insan büyüdükçe kara perdeler ardına gizlemesi, şairin geçmişe, büyümeye yönelik düşüncelerini dile getiren dizelerdir.
“Ben pırıl pırıl bir gemiydim eskiden.
İnanırdım saadetli yolculuklara.
Adalar var zannederdim güneşli, mavi, dertsiz.
Bütün hızımla koşardım dalgalara.
O zaman beni görseydiniz.
Ben pırıl pırıl bir gemiydim eskiden.
Beni o zaman görseydiniz
Siz de gelirdiniz peşimden.
Ama şimdi şu akşam saatinde
Son liman kendim, bu döndüğüm,
Bilmiş, bulmuş, anlamış.
Hatırımda, bir vakitler güldüğüm
Yoluna can serdiğim o kaçış.
Şimdi, şu akşam saatinde
Dönüyorum görmüş, geçirmiş, atlatmış,
Gözlerin doymayan sahilinde.”
Dünya Kaçtı Gözüme kitabından “Pay” ismindeki şiirde Asaf, insanın geçmişinde gelecek güzel günlere duyduğu coşkulu inancının peşinden geleceğe hızla koşuşunu, bu koşunun sonunda yine dönüp dolaşıp insanın kendine vardığını ancak insanın hayatının akşam saatlerine ulaştığında anlayabileceğini dile getirmiştir.
“Bir bakıyorsunuz üç
Bir bakacaksınız hiç”
Asaf’ın Nasılsın kitabında yer alan “Saatiniz” adlı bu kısacık şiir geçmiş temasıyla ele alındığında, geçmişin hayaletlerinin gölgesinde bir şimdiyi yaşamanın insanın kendi geleceğinden çalmasına sebep olduğunu, anın içindeki sonsuzluğa aldanan insanın, önünde sonsuz bir yol uzanmadığını insana anımsatan en çarpıcı şiirlerden biri olarak karşımıza çıkar.
“Hey benim koca kafam.
Tatlar ağzımın içindedir,
Duramaz.
Sesler kulağımın derinliğindedir,
Uçamaz.
Kelimeler dilimin ucundadır,
Kalamaz.
Hey benim koca kafam.
Altmış iki santimlik başım…
Saçlar sakallar içinde,
Erkek omuzlar üstündedir.
Bir bedenim var ki,
Merd sevgiler peşindedir.
Aşklar içimde,
İnsanlar yanımdadır.
Hiç biri uzaklaşamaz.
Demir gibiyim onlarla,
Yok etmek isteyen yıkamaz.
Bak yüzüme, bak sözüme,
Dünya kaçtı gözüme;
Çıkamaz.”
“Şarkım” şiirinde böyle söyler Özdemir Asaf. Gözüne dünya kaçmış ve hayatta kendi şarkısını yazmıştır. Bir kere dünya gözünüze kaçmışsa, dünya sahnesinin tozu genzinizi yakmışsa artık sizin için de geriye dönüş mümkün değildir; kendi şarkınızı bulmanız gerekir. Kendi şarkınızı saatiniz hiç olmadan bulmanız dileğiyle…
Kaynakça:
- Asaf, Özdemir. Çiçek Senfonisi: Toplu Şiirler. Yapı Kredi Yayınları:2008
- Atalay, Yakup. Popüler Bir Şair Olarak Özdemir Asaf ve Şiirlerinde Yalnızlık Teması. İnsan ve Sosyal Bilimler Dergisi 2.1(21.05.2019):271-280
- Öne Çıkan Görsel


