Birini en iyi tanıyanın yine kendisi olduğu bu dünyada, kendisini ve hayat hikâyesini otobiyografik romanlarında anlatan yazarların bu eserlerinin zirveye taşınmış olması da kaçınılmazdır. Yazarların hayatlarına ve gizli iç dünyalarına konuk olduğumuz otobiyografik romanların en çok okunan yazarlarını hep birlikte inceleyelim.
1. Christy Brown

5 Haziran 1932’de Dublin’de doğan İrlanda’lı yazar ve ressam Christy Brown yirmi üç çocuklu bir ailenin hayatta kalabilen on üç çocuğundan biridir. Beyin felciyle dünyaya gelmiş ve uzun bir süre hareketlerini, konuşmasını kontrol edememiştir. Doktorlar başta yazarın zihinsel olarak da engelli olduğunu düşünse de ailesi umudu kesmemiştir. Bu umut karşılıksız kalmamış ve Brown ayağıyla yazı yazıp resim yapmayı başarmıştır. Bedensel engelleri başarısına engel olamamış, aksine özellikle de “Sol Ayağım” eseriyle sınırları İrlanda’yı aşan bir üne sahip olmuştur. Bunu yalnızca sol ayağıyla yazdığı eserleriyle başarmıştır. 1981’de de yine Dublin’de yaşama veda etmiştir.
Yazarın eserleri genelde kişisel hayat mücadelelerini ve insan ruhunun yaşadığı zaferleri anlatır. Bu bağlamda Brown, edebiyat dünyasında kendini iyi bir biçimde ifade edebilen ve bu özelliğiyle öne çıkan bir kişiliktir. Onun eserleri dünya edebiyatında güçlükleri aşma ve hayatla mücadele etme konusunda iyi bir örnektir.

Christy Brown’un kendi hayatını anlattığı Sol Ayağım, bir insanın hayatını değiştirebilecek güçte etkiye sahip olan bir kitaptır. Bu etkinin en büyük payı yazarın kitabını yalnızca sol ayağıyla yazmış olmasında yatıyor. Kitabı okurken başarıya engel olan şeyler ve mutluluğun yolları üzerine konuları düşünmek mümkündür. Yazar kitap boyunca hayatla verdiği mücadeleyi ve nasıl yaşamına tutunup güçlü olduğunu anlatır. Doğuştan zorlukla doğan yazar, tüm umutsuz ve imkansız durumuna rağmen umutlu olmayı başarmasının iyimserliğini eserine de yansıtmıştır. Yazarı ve kitabı öne çıkaran, farklı kılan şey bu engeldir. Yazar bu özelliğiyle dünya edebiyatında dikkatleri üzerine çekmiş ve örnek bir hikâyeye imza atmıştır. Bu yüzden eser çok okunan yaşam öyküleri sırasında başta yer alır.
2. Mîna Urgan

1 Mayıs 1915’te doğan Mîna Urgan, Arnavutköy Amerikan Kız Kolejinde okumuştur. Ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Filolojisi’ni bitirmiştir. Daha sonrasında doktorasını yapmış ve profesör olmuştur. Aynı yıl Türkiye İşçi Partisi‘ne girmiştir. 1977’den emekliliğine kadar İngiliz Edebiyatı profesörü olarak öğretim üyeliğini sürdürmüş, pek çok yabancı edebiyat eserini Türkçeye kazandırmıştır. Aykırı bir tutuma sahip olan yazar kendisi için “dinazor” lakabını kullanmıştır. Bu noktada dinozorun anlamını nesli tükenmiş bir hayvana değil, geçmişin önemli değerlerini yeni boyutlar kazandırarak geleceğe taşımasına atfetmiştir. Çağdaş ve özgürlükçü bir aile çevresinde büyümesi edebi tarzına ve yazdıklarına da yansımıştır.

Mîna Urgan‘ın anılarını ve hayatını anlattığı Bir Dinozorun Anıları, çok samimi ve içten bir dille yazılmıştır. Bu yüzden okur okurken kendini sohbet ediyormuş gibi hisseder. Eserin çok okunma sebebi yazarın kendiyle beraber çevresini de anlatması ve birçok tanıdık ismin kitapta yer almasıdır. Örneğin; Oğuz Atay, Aziz Nesin, Nâzım Hikmet, Halide Edip Adıvar, Neyzen Tevfik ve Necip Fazıl Kısakürek gibi bir sürü isim kitapta yer alır. Yazarın samimi üslubuyla çok okunmasının yanında bir de tanıdık kişileri yazması okurda merak ve heyecan uyandırır. Bu nedenle çok okunan hayat öyküleri arasında kendine yer edinmeyi başarır.
3. Frank McCourt

Frank McCourt, 1931’de Brooklyn’de doğmuş ve İrlanda’nın Limerick şehrinde büyümüştür. İrlanda’da geçen yıllarını anlatan bir müzikal oyunu vardır. 1949’da Amerika’ya geri dönen McCourt otuz yıl New York’un pek çok lisesinde kompozisyon hocalığı yapmıştır. Edebi tarzıyla kendi sesini duyurmasını bilen, anılarıyla insanların kalbinde yer etmiş, otobiyografi eseriyle edebiyata bir yıldız gibi düşmüş, ödüller almıştır. Kendi hikâyesini anlatarak başarıya ulaşanlar arasında McCourt, bunu tam da layığıyla yapanlardandır. Ne kadar yetenekli ve iç dünyası zengin biri olduğu anılarından ve yazma dilinin özgünlüğünden anlaşılabilir.

Otobiyografi türündeki Pulitzer ödüllü Angela’nın Külleri, yazarın zorluk içinde geçen çocukluk yıllarını anlatır. Yazarın yoksulluk içinde geçen çocukluğu, okuru duygulandıran bir hikâye niteliğindedir. Onu diğer kitaplardan ayıran en büyük yönü, bir çocuğun açlık ve sefalet içinde yaşaması sonucunda Amerika’ya gitmeyi başarma hikâyesidir. Yoksulluğu kendi hayatında en iyi ve ibretlik şekilde anlatmayı başaran yazar, herkesin gönlünde taht kurmayı başarmıştır. Eser aynı zamanda aynı adıyla sinemaya da uyarlanmıştır. Duygusal çocukluk draması sevenler için nadide ve biricik eserler arasında başı çektiği söylenebilir.
4. Maksim Gorki

Toplumcu gerçekçilik akımının öncülerinden olan Maksim Gorki, 28 Mart 1868’de Rusya’da doğmuştur. Köylü bir ailenin çocuğu olarak doğmuş ve zor bir çocukluk geçirmiştir. Küçük yaşta çalışmaya başlamış ve işçi sorunlarını bizzat yakından görmüştür. Yazar acıyla dolu bir hayat yaşadığı için “acı” anlamına gelen “Gorki” lakabını almıştır. Gorki’nin en büyük meziyeti işçi sınıfını çok iyi anlatması ve dile getirmesidir. Betimleme sanatını gözlemci gücüyle birleştirerek eserlerine işlemiştir. Özellikle de devrimi ve köylü-işçi konularını iyi bir gözlemle anlatmıştır. Yazarın eserlerine olan ilginin en büyük sebeplerinden biri, kendi zor yaşamını anlatırken aynı zamanda Rusya’nın atmosferini ve işçileri de çekinmeden içten bir dille yazmayı başarmasıdır.

Otobiyografik üçlemesinin ilk kitabı olan Çocukluğum kitabının devamında gelen Ekmeğimi Kazanırken ve Benim Üniversitelerim eserlerinde yazarı çocukluğundan başlayarak okuruz. Gorki’nin otobiyografik bu üç seri kitabının fark yaratan özelliği, geniş karakter kadrosudur. Hüzünlü bir çocukluk hikâyesi, geniş karakter analizi ile çok derin ve etkileyici bir şekilde anlatılır. Kendi zor yaşamını anlatan yazar yine gözlem yeteneğiyle birçok karakteri yaratmayı ve en detaylı şekilde anlatmayı başarır. Okurun tek solukta bitirebileceği kitap, Gorki’nin açık ve zengin anlatımıyla en çok okunanlar arasında yerini alır.
5. Nâzım Hikmet

15 Ocak 1902’de Selanik’te doğan Nâzım Hikmet, ilköğretimini Göztepe’de ortaöğrenimini Bahriye Mektebi’nde tamamlamıştır. Sonrasında sağlık sebebiyle donanmadan ayrılmak zorunda kalmıştır. Hayat görüşleri Türkiye’nin egemen siyasal ve toplumsal anlayışına uymadığından ömrünün büyük bir kısmı mahkemelerde ve cezaevlerinde geçmiştir. Hakkındaki soruşturmalar sebebiyle göçmenliğe zorlanmış ve memleketine hasret çekerek yaşamıştır. Özgürlükçü bir tavır takınan şairin yaşamına dair olan eserleri de en çok okunanlar arasında yerini almıştır. Sürgün edilen, tutuklu yargılanan çalkantılı yaşamıyla dikkatleri üzerine çekmiş, hayat hikâyesi her zaman merak edilmiştir.

Ünlü şairin Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim kitabında yarattığı karakter kendisidir. Tüm yaşadıklarını edebi dili üzerinden okura anlatırken, kendi hayatıyla yüz yüze gelir. Yaşamının iyi kötü her şeyini hesaplayarak anlatır. Edebi hayatı boyunca yaşamayı çok seven, özgürlükten, devrimden ve dolu dolu hayatı yaşamaktan yana olan şair, kendi yaşamını anlattığı romanda da bu hayat sevgisini sıkça dile getirir. Kitabın isminde de bunu belli ettiği görülür. Hayatı her şeyiyle seven yazar, mutlu olmasını, yaşadığını hissetmesini iyi bilir. Bu nedenle benim fikrimce bu eserin çok okunmasının sebebi, tüm Nazım ve edebiyatseverler için onun yaşamı bir umut ve ışık niteliğinde olduğu içindir. Onun eserindeki biriciklik, umut veren ve iyi hissettiren bir otobiyografik eser olmasında yatar.
Kaynakça:
- “Christy Brown”. yaşamöyküsü.com. 30 Kasım 2024. Web.
- “Edebi Kişiliği”. türkedebiyatı.org 30 Kasım 2024. Web.
- “Frank McCourt kimdir?”. kitapyurdu.com. 30 Kasım 2024. Web.
- “Maksim Gorki Kimdir?”. türkedebiyatı.org. 30 Kasım 2024. Web.
- “Nâzım Hikmet Ran Edebi Kişiliği”. türkedebiyatı.org. 30 Kasım 2024. Web.
- “En İyi 15 Biyografi – Otobiyografi Kitabı – Çok Okunanlar Listesi”. paratic.com. 30 Kasım 2024. Web.
- Öne çıkan görsel: halkkitabevi.com