“Adı çıktı dokuza, inmez sekize” atasözü tam da I. İbrahim’i anlatır. Çünkü tarih onu defterlere belki hak etmese de “Deli Osmanlı Padişahı” olarak yazmıştır. Onun yaşadığı dönem, Kadınlar Saltanatı dönemi, tarihçiler açısından en tartışmalı ve en çalkantılı dönem olarak nitelendirilir. Saray entrikaları en çok bu dönemde karşımıza çıkar. “Deli” lakabını alması, amber ve samur kürk sevdası, yaşadığı kötü olaylar ve lüks düşkünlüğü bu Osmanlı padişahının, ona olan merakları artıran özellikleridir. Peki, gerçekten koskoca Osmanlı Padişahı I. İbrahim deli mi? Yoksa bu, ona atılmış ve tarih boyunca isminin yanında kara leke olarak kalacak olan bir iftira mıdır?
I. İbrahim Kimdir?

I. İbrahim, Osmanlı İmparatorluğu’nun 18. padişahıdır. 5 Kasım 1615 yılında İstanbul’da doğmuş, 9 Şubat 1640 yılında ise tahta çıkmıştır. Babası I. Ahmet annesi ise Kösem Sultan olan I. İbrahim’in üç tane kardeşi vardır. Maalesef ki kardeşlerinin kaderi onun ki kadar “parlak” değildi. Şehzade Süleyman, Şehzade Bayezid ve Şehzade Kasım boğularak öldürüldüler. Aynı son, I. İbrahim için de geçerli olacaktı; ancak annesi bu duruma engel olmuştu. Kardeşlerinin ölümüne İbrahim’in öz kardeşi, sert ve otoriter tavrı ile bilinen IV. Murat neden olmuştur zira bu olay hayatı boyunca I. İbrahim’in ölüm endişesi ile yaşamasına neden olmuştur. IV. Murat’ın ölümünden sonra tahta geçme hakkı İbrahim’e geçmiştir.
Ölümü, tarihçiler açısından şüpheli bir meseledir. Kimi tarihçiler, yönetimde zayıf kaldığından ötürü saray mensuplarının onu zehirlediğini savunurken, kimileri de devleti yönetemediği, savurgan olduğu ve halkı düşünmediği için dışarıdan biri tarafından öldürüldüğünü iddia eder.
I. İbrahimin Adı Neden Deliye Çıktı?

1. Kafes Hayatı ve Ölüm Korkusu
IV. Murat tahtını güvence altına almak için kardeş katli politikasını titizlikle uyguluyordu. Kösem Sultan’ın çabaları sebebiyle Murat, öldüremediği İbrahim’i kendisi ölene kadar, yani yaklaşık 22 yıl boyunca kafese kapattırmıştır. Kafes sistemi, Osmanlı’da hanedan üyeleri arasındaki taht kavgasını önlemek için uygulanan sistemdir. Şehzadeler belirli bir yaştan sonra Topkapı Sarayı’nda özel dairelerde (kafes) tutulurdu. Bu uygulamaların, hanedan üyelerinin taht için tehlike oluşturmasını engelleneceği düşünülürdü. Ancak bu durum, İbrahim için bir ölüm korkusuna dönüşmüş ve her an tetikte yaşamasına sebep olmuştur. Tarihçiler tüm bu yaşananlardan dolayı İbrahim’in sürekli baş ağrısı çektiği, migren atakları geçirdiğini iddia ederler.
1640 yılında IV. Murat, siroz nedeniyle vefat eder. Dolayısıyla tahta geçecek geriye tek bir kişi kalır; o da 22 yıldır kafeste yaşayan İbrahim’dir. Abisinin öldüğüne inanmayan yeni padişah, bu inancını takıntı haline getirip inatla kilitli olduğu yerden çıkmak istememiştir. Kösem Sultan’ın onu ikna etmesi ile bu hapis hayatı son bulmuş ve saray hayatı başlamıştır. Bu saray hayatı, gözünü o kadar kör etmiş olacak ki o dönemlerde lükse düşkünlüğün kötülüğünü, cariyelerle olan fazla vakitlerini, İslam’ın izin verdiği sayı dışında evlilik yaptığını, gelir gider dengesinin bozulduğunu görmesini engellemiştir.
“Elhamdülillah, Ey Rabbim! Benim gibi zayıf bir kulunu bu makama layık gördün. Saltanat günlerimde milletimi hoş eyle ve birbirimizden hoşnut eyle.”
(Sultan I. İbrahim)
Kardeşlerinin bizzat idamını gören ve sonrasında kafese kapatılan İbrahim’in sağlığı bozulmaya başlıyordu. Tahta çıkarken bile bunun etkisi hissediliyordu çünkü abisinin verdiği endişe dolayısıyla kafesten çıkmak istememiş ve her şeyin kendisine kurulan tuzak olduğunu düşünmüştü. 22 yıl boyunca kapalı bir odada, muhtemelen travmalarıyla sürekli yüzleşmek zorunda kalmıştı.
2. Aşırı ve Dengesiz Harcamalar

Hanedanın tek erkek varisi olarak, etrafı cariyeler, güzel yemekler, pahalı kıyafetler ve kokularla çevrili I. İbrahim, bunların hepsinin gelip geçici olduğu gerçeğini unutup hazlarına engel olamamıştır. Dolayısıyla devlet işleri aksamaya başlamıştır. Osmanlı, o dönemde zaten ekonomik açıdan zor bir dönemdeydi buna rağmen İbrahim dur durak bilmeden değerli eşyalar, mücevherler satın alıyordu. Bu tavırları için “El elin eşeğini türkü çalarak arar” desek daha doğru olur çünkü samur kürkü düşkünlüğünden dolayı halka “samur vergisi” dahi ödetmiştir. Bu samur kürkü sevdası Yahudi bir cariyenin ona anlattığı “sarayını samurla kaplayan kral” masalından etkilenmesiyle hasıl oldu. Böylece valilere ferman göndermiş samur kürkü ve amber temin ettirmiştir. Bunun sonucunda kürkün fiyatları on katına çıkmış, bu durumun bedeli ise vergi yoluyla ilmiye sınıfına yüklenmiştir. Bazı tarihçiler, bundan dolayı döneme “Samur Devri” demişlerdir.

Dahası, zamanının çoğunu haremde geçiren İbrahim’in samur kürkü dışında diğer tutkusu da kilolu kadınlardı. Kızlar ağasına emir verdirip kilolu bir kadın buldurmuş ve ona “Şekerpare” lakabını takmıştır. Bu cariye daha sonra öldürülmüştür. Fakat kimin yaptığı konusu tarihçiler tarafında tartışmalıdır. Yüksek bir ihtimal olarak Kösem Sultan’ın bu işin arkasında olduğu düşünülür.
Bu yaşananlardan sonra onun gerçek bir padişah gibi davranmadığı dolayısıyla “deli” olduğunu düşünülmüştür. I. İbrahim halkın padişah tanımına uymayan bir kişiliktir.
3. Garip ve Anlamsız Emirler

Halkın ve tarih okuyanların İbrahimin ‘deli’ olduğuna dair şüphelerini haklı çıkaran bir etken de temelsiz ve saçma yasaklardır. Bunlardan ilki, I. İbrahim sokakta yürürken önüne düşen bir öküz arabasına sinirlenmesidir. Arabaya olan bu siniri onun ağabeyinden kalan ölüm korkusundan başka bir şey değildir. İbrahim o anda emir verir ve şehir içinde arabayla dolaşmak yasaklanır. Daha da kötüsü İbrahim’in rüyasında kızıl saçlı aslanın kendisine saldırdığını görmesi ile ülkedeki tüm kızıl saçlıları öldürme emri çıkardığı rivayet edilir ki bu bilgi tarihte çok güvenilir kabul edilmemektedir. Neticede o bir padişahtır ve elbette onu sevmeyenler tarafından bir takım anlatılar yapılma ihtimali de değerlendirilmelidir.
4. Kösem Sultan Etkisi

Döneminin en güçlü kadın figürlerinden olan Kösem Sultan, Devlet ve politik işlere kendi çıkarı doğrultusunda yön vermiştir. Kendi nüfuzunu ve gücünü korumak adına oğullarını sürekli kontrol altında tutmaya çalışmış ve yer yer baskı yapmıştır. I. İbrahim’le IV. Murat arasındaki taht çekişmesinde, Murat’ın yanında durduğu ve onu desteklediği anlatılır. İbrahim tahta çıktıktan sonra, Kösem Sultan’ın sürekli devlet işlerine müdahale etmesi, onun yerine karar alması da İbrahim’i “zayıf” göstermiş ve “deli” olarak anılmasında önemli bir etken olmuştur.
Cinci Hoca: Safranbolulu Hüseyin Efendi

“Sancı deyü yaturum, kah arkama gelir irkülürüm. Kulaklarım tıkalur. Şöyle sıkılmam var ki ölüyorum. Gayretle halim yaman olmuştur. Eski hastalığım ziyadelendi. Ne kollarum, ne başum vardır. Ziyade elemdeyim.”
İbrahim sürekli depresif hallerinden, ağrı ve sancılarından, iç sıkıntısı olduğundan bahsederken halk arasında Cinci Hoca isimli biri anılır olmuştu. Anlatılanlara göre bu şahsın nefesi çok kuvvetli, her hastayı iyileştiren, sihir ve büyü bilen biriydi. Kösem Sultan, bu haberi duyar duymaz Safranbolulu Hüseyin Efendi’yi (Cinci Hoca) kolundan tutup İbrahim’in huzuruna çıkarmış ve gerçekten de adamın nefesi, büyüsü işe yaramış; Kösem Sultan’ın tek varisi ayağa kalkmış, toparlanmıştı. Sonrası herkes tarafından tahmin edildiği gibi bu başarısı adına Cinci Hoca’ya ödüller verilmişti. Hocanın şifası nedense çok kısa sürmüştü ve kimsenin anlam veremediği şekilde İbrahim tekrar eski, depresif, savurgan hallerine geri dönmüştür.
Peki Gerçekten ‘Deli’ Miydi?

I. İbrahim’in “deli” olarak anlatılmasının temel nedeni o zaman ki padişah algısından farklı biri olmasıdır. Osmanlı döneminde padişahlara kalıplar biçilmiştir. Görevleri, yetkileri, nasıl davranacakları A’ dan Z’ ye halkın zihninde şekillenmiştir. Bu kalıba uymayan padişahların ise isminin yanına farklı sıfatlar eklenmiş ve halk tarafından yargılanmıştırlar. İbrahim de bu sebepten ötürü halkın gözünde “deli” olarak yargılanmış olabilir.
Bugünün psikiyatri anlayışı ile baktığımızda İbrahim’in yaşadığı psikolojik sorunların modern bir tanımlama ile delilikten çok, travma ve zihinsel bozukluklar olduğu söylenebilir. Yaşadığı şeyler göz önünde bulundurulursa ve tarihsel bağlamdan kopmadan düşünülür ise İbrahim’in yaşadığı zorluklar -ki bunların en büyüğü kardeşlerinin ölümü ve kafes hayatıdır- onu hassas bir birey yapmış; dolayısıyla güçlü, savaşçı ve heybetli padişahlar gibi dik durmasını ve devleti yönetmesini engellemiş olabilir.
Kaynakça:
- Webtekno.”Osmanlı Padişahı Deli İbrahim.” Webtekno, 8 Tem. 2020.
- Ekrem Buğra Ekinci. “Sultan İbrahim’in Feci Sonu.” Ekrem Buğra Ekinci, 18 Ağu. 2020.
- Osmanlı.org.tr “Sultan I. İbrahim” Osmanlı.org.tr
- Tarih Dergisi. “Sultan İbrahim Deli Değil Psikopat.” Tarih Dergisi, 18 Kas. 2020.
- Onedio. “Deli Namıyla Tanınan Osmanlı Soyunu Kurtarmış Sıra Dışı Bir Padişah: Sultan İbrahim.” Onedio, 4 Tem. 2019.
- Kapak Görseli: Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci


