Balkan coğrafyası geçmişten günümüze hareketliliğini koruyan bölgelerden birisidir. Hakimiyeti altında bulunan Bosna ve Hersek bölgesinin varlığı ile daha önemli ve etkin hale geldiğini söylemek mümkündür. Bu bölgede yaşayan halkın kökeni Hint-Avrupa ailesine mensup olan İliryalılara dayanmaktadır.
Türkler 1386 yılından itibaren bu topraklarda isimlerini duyurmaya başlamışlardır. Bu bölgede adlarını sıkça duyurmaya başlayan Türkler, yerli halkın rahatsızlık duyması ile birlikte bölgeden atılmak istenmiş ve bu amaçla bir ordu hazırlanmıştır. Sırp Knezi Lazar komutasında içinde Sırp başta olmak üzere; Macar, Bulgar ve Boşnakların da bulunduğu karışık bir ordu hazırlanmıştır. 1389 yılında yaşanan bu savaşta Kosova bölgesinde Lazar’ın ordusunu mağlubiyete uğratmış ve Balkan topraklarında ilerlemeye devam etmiştir. Kosova Zaferi’nin belki de en önemli sonucu Hersek’in Osmanlı hakimiyetine girmesini sağlamış olmasıdır.
1463 yılında Bosna’nın da fethedilmesiyle beraber bu bölgeler Osmanlı Devleti için artık bir kilit nokta görevi görmekteydi. 1878 yılına kadar Osmanlı hakimiyetinde kalan bölge kalabalık Müslüman halkın da etkisiyle devlete karşı büyük bir sadakat örneği olmuştur. Avrupa ile yapılan ticari faaliyetler ekonomiyi geliştirerek refah seviyesini artırmıştır fakat derebeylik yönetimi halkın bu gelişmelerden yararlanmasının önüne geçmiştir. Toplumda söz hakkına sahip olan Ayan grubu başta olmak üzere birçok grup aldıkları kararlar ve uygulamaları neticesinde toplumsal sorunların temelini oluşturmaktaydı. Giderek artan bu tutumlar 19. Yüzyılda yaşanan isyanın sebepleri arasında yer almıştır.
İsyandan önce Osmanlı Devleti’nin Durumu
Hersek’te çıkması muhtemel isyanın Balkan coğrafyasında diğer birçok isyana zemin hazırlaması yönünde endişeler artmış ve orduyu güçlendirmek amacıyla para tedariki için çalışmalara başlanmıştı. Dış borçların ödenmesi için on dört milyon ayrılmıştı. Dönemin Sadrazamı Mahmut Nedim Paşa bu on dört milyon lirayı yarıya indirip hem borçları ödemeyi hem de ordunun ihtiyaçlarını karşılamayı hedeflemekteydi. Alınan bu karar halk tarafından büyük tepkiye neden oldu. Ellerinde senetleri olanlar Osmanlı Devleti aleyhinde propaganda yapmaya başladılar. Osmanlı Devleti için uygulanan bu siyaset olumsuz neticeler ortaya çıkarmıştı.

Bu sırada Osmanlı Devleti bir yandan maddi hazırlıklara devam ederken bir yandan Osmanlı Ordugahına bağlanan ve tümen karargâhı olarak da kabul edilen Bosna Vilayeti ile ilgilenmekteydi. Bosna halkı tarafından bir alay kurulmuş, Karadağ sınırı için ise kordon taburu oluşturulmuştu. Kalelerde ve sağlamlaştırılmış mevkilerde ise hafif silahlar ve mühimmatlar bulunmaktaydı.
İsyandan önce Hersek’te Yaşanan Olaylar
Hersek, Bosna’nın Güneybatısında bulunmakla birlikte 1875 yılına kadar Bosna vilayetine bağlı olarak varlığını sürdürmüştür. Bir milyon iki yüz bin nüfusa sahip olan Hersek din ve mezhep açısından birçok etnik unsuru barındırmaktaydı. Müslüman, Ortodoks ve Katolik olarak ayrılan toplumsal yapıda Hıristiyanlar Müslümanlara oranla daha kalabalık olsa da nüfuz açısından Müslümanlar üstün durumdaydı. Çoğu arazı çiftliklere bölünmüştü ve mutasarrıflıkları Eshab-ı Alaka ismini almıştı.

Bu çiftliklerde Hıristiyanlar toprağı bazı kural ve usullere göre kiralamaktaydı. Bosna’da yaşanan ilk huzursuzluklar Mültezimlerden kaynaklı yaşanmıştı. Maliye Nezareti tarafından toprakların aşar vergisini toplamaları için mültezimler görevlendirilmişti, mültezimler aşarı toplarken halka merhametsizce davranıp zulmetmeye başlamış bunun sonucunda maddi açıdan zorlanan ve geçimlerini sağlayamayan halk Osmanlı Devleti’ne karşı isyan girişiminde bulunmuştu.
İsyanın Nedenleri
1875 Hersek isyanı bölgede yaşanan etki alanı fazla olan en geniş isyan hareketidir. Bundan dolayı hem iç hem de dış politika çerçevesinde Osmanlı Devleti açısından hareketliliğin artmasına sebep olmuştur. Osmanlı Devleti basını tarafından yakından takip edilen isyan halkın da olaya katılmasıyla tam bir iç mesele halini almıştı. Bakıldığında isyanın ayrıntılı bir şekilde büyük bir özenle yapılmış haberlerini görmekteyiz. İsyanın başlangıcından, çıkan olayların sebep sonuç ilişkisine kadar tüm ayrıntılar özenle halka sunulmuştur. Halka ulaşma açısından başta; Vakit, Sabah ve Basiret gazeteleri olmak üzere birçok gazete bilgi akışı sağlamışlardır. Basiret gazetesinin isyanın başlangıcı ile ilgili yapmış olduğu haber ise kısaca şu şekildedir:
“Mastar civarında Nevesin ahalisinden takriben yüz altmış kişi iki hafta mukaddem aşar vesa’ir veza’if yabiyetinden olan tekalif-i miriyeden kurtulmak ze’amıyla Karadağ’a gidip Karadağlılardan taleb-i ma’zurat etmeleri üzerine Karadağ hükümeti hükümet-i mahalliyeye ihtar keyfiyetiyle beraber eşhas-ı merkume dahi uygunsuzluk etmeksizin meskenlerine avdet ettikleri taktirde…”
Bir kısmı sunulan bu haber esasında isyanın çıkmasında rol oynayan etmenleri ve Osmanlı Devleti’nin isyana karşı nasıl bir yol izlediğini ifade etmektedir. Basiret’in bir başka haberinde bunu daha açık bir şekilde anlayabiliyoruz; ‘’ isyanın asıl sebebinin vergi meselesi olub, aynı nedenden dolayı Hersek’te on sene önce başlayan isyanın bu zaman sirayet etmiş olduğu…’’ burada isyanın çıkmasındaki en büyük etkenin vergi meselesi olduğunu bir kez daha görmüş oluyoruz. Vakit Gazetesi ise o dönem isyanın çıkış sebebini devlet olarak görmüş ve yapılan yanlış yönetimden dolayı isyanın çıktığını savunmuştur. İsyan konusundaki bu fikir ayrılıkları her kesimin farklı görüşlere sahip olduğunu göstermektedir.
İsyanın Başlaması
1875 yılına kadar böyle geniş çaplı bir isyanın yaşanmadığı Hersek’te vuku bulan bu hareketlilik, Rusya‘nın Panslavist politikaları neticesinde gün geçtikçe daha da güçlenmekteydi. İsyanın ciddi bir hâl alması dolayısıyla Osmanlı Devleti, 24 Temmuz 1875 yılında Bosna Valisi Derviş Paşa‘yı isyanı bastırmak üzere görevlendirdi fakat istenilen sonuç alınamadı. Basiret Gazetesinde her ne kadar Nevesin bölgesindeki isyanın bastırıldığı dile getirilse de isyan hızla yayılmaya devam ederek diğer vilayetlere sıçramıştı ve Müslümanlar asiler tarafından katledilmekteydi. O sırada isyanın siyasi bir amacı olmadığı ve nasihat yoluyla isyanın bastırılabileceğine inanan Sadrazam Esat Paşa asilere karşı bir nasihat heyeti göndermeyi teklif etmiştir. Bu konuda Derviş Paşa’ya Babıali tarafından bir talimat gönderilmiş ve talimat Derviş Paşa tarafından kabul edilmiştir. Bunun sonucunda Mirliva Hüseyin Paşa ile Kastan Efendi Nevesin tarafına gönderilmiştir. Nasihatçiler asilere, silahlarını bırakmaları kaydıyla isteklerinin kabul edileceğini söylemiş; asiler ise silahlarını bırakmaları için önce isteklerinin yapılmasını öne sürerek işi zorlaştırmışlardır. Asiler bu tavırları ile devleti oyalamaktan başka bir şey yapmamış gönderilen nasihat heyetinden de istenilen sonuç elde edilememiştir. Asilerin bu hareketlerine karşılık Müslümanlar da silahlanmış, bölgeye askeri kuvvet göndermişlerdir. Asiler ile girişilen bu harekattan Osmanlı Devleti zafer kazanarak ayrılmış ve kamuoyunda Osmanlı Devleti’nin kontrolü sağlayacağına dair güven artmıştır. Sadrazam Mustafa Esad Paşa olaylara geç müdahale ettiği gerekçesiyle görevden azledilmiş yerine Mahmut Nedim Paşa getirilmiştir.
Bu süreçte Avrupalı devletlerin de bölgedeki durumu düzeltmek adına bazı girişimlerde bulunduğunu söylemek mümkündür. Avusturya, Rusya ve Almanya Babıali ile asiler arasında bir anlaşma yapılmasını ileri sürmüştür. Ceride-i Havadis gazetesinde yayınlanan habere göre; Babıali bu fikri kabul etmiş ve Server Paşa‘yı bölgeye göndermişti. Fakat asiler Türkler’e hiçbir şekilde güvenmediklerini ileri sürmüş, kendilerine imtiyazlar verilmesini talep etmişlerdir.

Avrupalı devletlerin de etkisiyle İsyan uluslararası bir nitelik kazanmıştı. İmzalanan Ayastefanos anlaşması ile Bosna- Hersek, Rusya ve Avusturya’nın ortak idaresine bırakıldı. Bu karardan memnun olmayan Avusturya, milletlerarası bir konferans düzenledi. Bismacrk’ın önderliğinde aralarında Osmanlı Devleti’nin de bulunduğu büyük devletler 13 Temmuz 1878 tarihinde Berlin’de bir araya geldiler.

Avusturya, Berlin Antlaşması’nın;
“yirmi beşinci maddesi ile Hersek ve Bosna Avusturya idaresine bırakılacak, Yenipazar’da ise Osmanlı Devleti’nin idaresi altında olmakla birlikte burada da sadece Avusturya’nın karakol bulundurma hakkı olacaktır” (Tercüman-ı Hakikat,1294)
maddesine dayanarak Bosna-Hersek’i işgal etmiş, Osmanlı Devleti ise 21 Nisan 1879’da imzalanan İstanbul Antlaşması ile büyük bir toprak parçasını kaybetmiştir.
Kaynakça
- Çakmak, Zafer. ”1875 Hersek İsyanı”. Araştırma Makalesi. Fırat Üniversitesi,2003.
- Yüksel, Rabia. ”Osmanlı Devleti’nin Parçalanma Süreci ve Basının Yaklaşımı: 1875 Hersek İsyanı Örneği”. Yüksek Lisans tezi. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi,2020.