Osmanlı Dönemi’nde Çocuk Sağlığı ve Ölümleri

Editör:
Ece Günay

Osmanlı Dönemi, 13. yüzyıldan itibaren birkaç döneme ayrılarak 1923 tarihinde cumhuriyetin ilan edilmesiyle son bulduğu dönemi tasvir etmektedir. Dönemin çocukları zengin bir kültürde, çeşitli dinler içinde büyürken; enerjisi yüksek devasa bir kentte (başkent İstanbul) yaşamını sürdürüyorlardı. Zengin, entelektüel ortamdan yararlanma şansının yanında eğitim kurumlarından verimli eğitimler alabiliyorlardı. Ancak bu durum her çocuk için geçerli değildi. Osmanlı’da, çocuk sağlığı ve ölümleri yönünden ele alındığı zaman büyük talihsizliklerin olduğu görülmektedir. Tarihsel detaylarına inmeden önce sağlık ve ölüm kavramlarının döneminde nasıl temellendirildiğini bilmek doğru olacaktır. 

İnsan vücudunun ve ruhunun esenlik içinde olma durumu, insanlık için sağlık olarak kabul edilmektedir. Bedenen ağrı hissedilmediği, ruhen bilinçli ve mutlu anda insan eyleme geçebilir, üretim yapabilir ve yaşayabilir. Ancak yaşamsal fonksiyonların son bulması ile insan bedenen ve ruhen hayata veda ederek ölüm gerçekleşmiş olur. Kabullenilmesi zor olan ölüm, insanlık için bir değişim ve yaşamın sonu olarak tanımlanır.

Bebeklik Dönemi’nde Sağlık ve Ölüm

Osmanlı zamanında çiftler evlendikten kısa bir süre sonra toplumun beklentisine göre, çocuk sahibi olmaları gerekirdi. Hanede erkek çocuğun doğması, neslin devamını ve ekonomik güvenceyi sağlayacağı düşüncesiyle daha büyük mutlulukla karşılanırdı. 

Çocuk, anne rahmine düştüğü andan itibaren yaşıyor sayılıyordu ve bu nedenle kürtaj, toplumda kabul edilmiyordu. Çok kültürlü ve dini inanç çeşitliliği olan toplumda kürtaj konusu zaman zaman farklı politikalarla esnekleştirilmiştir. Ancak ceza ve yaptırımlara rağmen kadınlar istenmeyen gebeliklerde çocukları düşürmekten vazgeçmemişlerdir. Belki de çocuk ölüm nedenleri sıralamasında bilinçli olarak yapılan ve en erken ölüm bakımından kürtaj yerleştirilebilir. İşlem yasaklanarak kadın sağlığı koruma altına alınmak istenmiş, yasalar çıkarılmıştır. 

Çocuk doğumundan hemen sonra, vücut direncini artırmak amaçlı tuzlama adeti başlamıştır.

httpsistanbultarihiist102 osmanli donemi istanbul ailesi

Bebekliğin ilk dönemlerinde anneye olan bağlılık, besin ile ilişkisi açısından gözlemlenebilir. Bebeklerin anne sütüyle beslenmesi, anneye olan bağlılığı göstermektedir. Ancak anne vefatı veya annenin sütünün olmaması durumundan ortaya çıkan süt anneleri/süt ninesi tarafından beslenme gündeme gelmiştir. Beslenmede eksiklik veya hata, bebek ölümlerine neden olan bir unsurdur. Ayrıca evin içinde emekleyen çocukların ocaktan, kaynayan tencereden gördükleri zararlar ölümle sonuçlanabiliyordu.

Sağlıklı ebeveynlerin sağlıklı çocukları olacağına inanılıyordu; sağlıksız çocukların, cinsel birlikteliğin gerçekleştiği koşullardan kaynaklandığı düşünülmekteydi. Bu nedenle memurların 40 yaşına kadar en az 3 çocuğa sahip olmaları ve evlenecekleri kişiyi özenle seçmeleri gerekmekteydi. Sağlıklı doğmayan, eğri bacaklı, çıkık karınlı gibi deformasyona uğramış bir bedenin, gelecek için bir şey vaat etmeyeceği düşünülüyordu. Bu bağlamda kadın sağlığı dikkate alınmaya başlanmış olup, buna yönelik politikalar düzenlenmiştir. Doğum sırasında meydana gelebilecek ölüm vakaları azaltılmaya çalışılmıştır, kadın hastalar hastanelerde tedavi edilmiştir. Ancak belirtmek gerekir ki hastaların çoğu evsiz, sakat veya fakir kadınlardır. 

Çocukluk Dönemi’nde Sağlık ve Ölüm

Doğumdan 7. yaşa (gayri mümeyyiz dönemi) olan süreçte, bakıma muhtaç olarak kabul edilen çocuğun özellikle annesi ile birlikte olması gerektiğine kanaat getirilmişti. Belirtilen yaştan yetişkinliğe kadar (mümeyyiz dönemi) çocuk, iyiyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı ayırabilecek ve kendi başına karar alabilecek duruma geldiği için bağımsızlaşabiliyordu.

Çocukluk döneminden yetişkinliğe doğru gelişirken; kırka basması, diş çıkartması, konuşma ve yürüme gibi temel eylemlerden sonra erkek çocuklarının sünnet edilmesi de gelişimin bir parçası haline gelmiştir. Çocukluk döneminde yaşanan bu fizyolojik olayların yanı sıra ebeveynlerin ayrılması, anne veya babanın yeni biriyle evlenmesiyle üvey annelerin veya üvey babaların ortaya çıkması sonucu oluşabilen çocuklara baskı, şiddet, cinsel istismar gibi sağlığı etkileyen psikolojik sorunlar yaşanmaya başlanmıştır.

httpstrpinterestcompin590041988703438177

Okul çağına gelen çocuklar eğitim hayatına girip anneden biraz daha uzaklaşarak okula gitme, oyun oynama, arkadaş çevresi edinme gibi daha farklı şeylerle vakit geçirmeye başlıyorlardı. Kız çocukları daha çok evin çevresinde oynarken, erkek çocukları sokaklarda yaşamını daha özgür sürdürebiliyordu. Su kuyuları, yaz ayında uyumak için kullanılan evin damı, kesici aletler veya evde kullanılan eşyalar çocukların tehlikeli durumlara düşmesine neden oluyordu. Ev ortamında en sık yaşanan trajik kazalardan biri duvarın/tavanın çökmesiydi.

Ev dışında yaşanan kazalarda daha çok erkek çocuk ölümleri görülüyordu. Ağaçtan düşerek taşa çarpmalar sonucu ölenlerin, boğulan çocukların genelde erkek çocukları olduğu görülmekteydi.

“Ateş ve Ketani Çöbü” oyunu esnasında çocuklardan birine ateşin sıçraması ve vücudunun yanmasına neden olmaktaydı. Dönemin kayıtlarına göre kız çocuklarının ölümleri derin bir sessizlikteydi.

Ergenlik Dönemi’nde Sağlık ve Ölüm

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde Çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır” tanımı yer almaktadır (U.N. General Assembly, 1989, madde 1).

“Toplumsal yaşamda ergenlik yaşı kızlar için 12-14 iken, erkek çocukları için 14-15 yaş şeklinde görmekteydi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’ne göre 10 yaş öncesi çocukluk, 10-19 yaş arası ergenlik dönemidir. Yasalara göre ise 18 yaşında ergenlik dönemi sona erip yetişkinlik dönemi başlamaktadır, yani 18 yaşına kadar birey yasal anlamda çocuk kabul edilir.” (Bülbül, 2004, s. 206)

Çocukluktan gençliğe doğru giderken biyolojik ve fizyolojik olarak istek, arzular ve yaşam şekli değişmektedir. Erkek çocuklarının ergenlik döneminde ustaların yanında çalışarak hayata hazırlanma sürecinde iş kazaları, kalabalıkta ezilme veya at üzerinden düşme, genç çocukların ölümlerine sebep olmaktaydı. Erkek çocuklarının kesici aletler taşıması hem kendi hayatı için hem başkalarının hayatı için tehlikeyi arttırmaktaydı.

Eski Çağ’da yaşanan bu talihsiz olayların yerini, Modern Çağ’da teknolojinin ilerlemesiyle yaratılan elektronik aletler ve okul yolundaki tehlikeler yer almaya başlamıştır. Bu tip tehlikeler sonucunda yaşanan ölümlerin yanı sıra bulaşıcı hastalıklar, yetersiz beslenme, kirli ortamların çoğalması çoğu çocuğun yetişkinliğe erişemeden hayatına veda etmesine sebebiyet vermiştir.

Osmanlı Dönemi’nde Çocuk Hastalıkları

Toplumda yaygın olan ölümcül hastalıkların başında tüberküloz, difteri, enfeksiyon hastalıkları, ishal şeklinde sıralanabilir.

Çocuk ölümlerinde ise;

  • Ölü doğumlar,
  • Kötü beslenme,
  • Hijyenik bir yaşamın sağlanamaması,
  • Ebeveyn ve ebenin bilgi yetersizliği,
  • Alım gücünün düşük olması,
  • Bulaşıcı hastalıklar,
  • Yaşam standardının yeterli düzeyde olmaması başta gelen çocuk ölüm sebepleri olarak belirtilebilir.

Gerekli durumlarda acil müdahale yapılamaması, toplum sağlının kontrol altına alınamaması, antibiyotik ve aşının henüz keşfedilmemesi nedeniyle yaşanan ölümlerin önüne geçilememiştir. Osmanlı Devleti’nde bebek ve çocuk ölümlerinin ciddi boyutta olduğu tahmin edilmektedir. 19. yüzyılda çocuk sağlığı bir bütün olarak kabul edilmiş ve sağlığın kontrol altına alınması için çalışılmıştır. 

Ölümlerin Önlenmesi Hakkında Düzenlemeler

Osmanlı Dönemi’nde savaşların-kaybedilen toprakların, anne ve bebeklerin ölümünde büyük etkisi vardır. Bunların önüne geçmek için sağlık alanında düzenlemeler yapılmıştır.

  • Hastalık ve ölümlerin azaltılması ve nüfus artışı için olumlu yönde çalışmalar düzenlenmiştir.
  • Müslüman kadınların çocuk doğurmaları için cesaretlendirici politikalar izlenmiştir. Sağlıklı çocukların olması ve lohusalık döneminde ateşli ölümlerin önüne geçmek için steril şartlar gerektiğinden, ebelik kontrol altına alınmıştır.
  • Ebelik alanında eğitimler verilmiştir. Yasalar düzenlenmiş, ebeler ruhsatlandırılmıştır.
  • Gebelik ve doğumun tıbbileştirilmesi, hekimin tavsiyeleri ve denetimi ile daha sağlıklı çocukların doğacağı anlayışı benimsenmiştir.
  • Kadın doğum kliniği (1894) açılmıştır.
  • Daha çok sayıda erkek doktorların kadın doğum uzmanı olarak yetiştirilmesi sağlanmıştır.
  • Özel jinekoloji ve kliniklerin açılması çocuk ölümleri sayısının inmesine fayda sağlamıştır.
  • Gebeliğin tıbbileştirilmesi sadece kadın sağlığı için değil, toplumun sağlığı için gerektiği anlayışı benimsenmiştir. 
httpstrpinterestcompin458593174572557400

Böylelikle eğitim, teknoloji ve sağlık alanındaki ilerlemeler, çocuk ölümlerine neden olan bulaşıcı hastalıklara karşı alınan önlemler, doktorların uzmanlaşması, teşhis ve tedavi yöntemlerinin ortaya konulması; sağlıklı bireylerin yetişmesine olanak sağlamıştır. Çocuğun değeri artmış; sağlıklı beslenme, temiz bir çevre, iyi eğitimler ile çocuk sağlığını hem psikolojik hem fizyolojik olarak olumlu yönde etkilemiştir. Ne yazık ki bu imkanların tamamı, tüm çocuklar arasında eşit ve istenilen düzeyde sağlanamamıştır.  

Bu eğitimlerden ve kaliteli yaşamdan faydalanabilen çocuklar yetişkinliğe geldiklerinde daha verimli bir hayat yaşamaktadır. Çocukların sağlıklı olması, çocukluk dönemini her açıdan tatmin edici bir şekilde yaşayabilmesi, ileride sağlıklı bir yetişkin ve ebeveyn olma yetisi kazandırmaktadır. Sağlıklı çocuklar veya yetişkinler aslında sağlıklı bir toplumun eseridir. Sağlıklı işleyen bir toplumun üretimi, gelişimi, topluma katkısı çok fazla olacağından ülkenin de kalkınması, daha huzurlu ve başarılı olmasına olanak sağlayacaktır.

Çocuk Ölümleri Sonrası

Osmanlı Dönemi’nde yaşanan çocuk ölümleri aileleri çok kötü etkilemekteydi. Çocukların ölümü, ebeveyn için ayrılık ateşi yakmaktaydı. Bazı aileler bu acılarını mezar taşlarına yansıtmaktaydı. Ailelere öğüt için yazılan birçok kitapta Eyüp Sabrı ile çocuk ölümünün kabullenilmesi, her ne kadar imkansızlıklardan dolayı ölümler yaşanıyor olsa da çocuğu verenin ve alanın Allah olduğu gerçeğini unutmamaları hatırlatılıyordu. 

Tüm toplumların çocukları, geleceğin yetişkini olarak özenle yetiştirilen, eğitilen ve eldeki olanakları en üst düzeyde kullanarak, tüm gereksinimleri karşılanmaya çalışılan değerli bireylerdir.

“Çocuk minyatür bir erişkin değil, kendine özgü bir bireydir.” (Törüner ve Büyükgönenç, 2012, s. 2)

httpsistanbultarihiist137 osmanli istanbulunda cocuk olmakgallery 7

Çocuk ölümünden sonra çoğunlukla baba tarafından yazılan 18. yüzyılda sayısı artan Mersiyeler, büyük bir üzüntü ve çok derin bir duygusal bağlılığı göstermekteydi.

“Ben gördüğüm bu dâr-ı fenânın fenâsıdır,
Bâkî Hudâ rızâsı bekâ Hakk bekâsıdır.” (Mersiye Berây-ı Esrâr Dede)


Kaynakça

  • Araz, Yahya. “Osmanlı İstanbul’unda Çocuk Olmak”. Büyük İstanbul Tarihi, https://istanbultarihi.ist/137-osmanli-istanbulunda-cocuk-olmak. 04.06.2023
  • Hamalcı, Yasemin. “Geç Osmanlı Döneminde Kadın, Doğum ve Çocuk Sağlığı”. DergiPark 7. 1 (2017): 23-27 
  • Erkut, Zeynep. Balcı, Serap. Yıldız, Suzan. “Tarihsel Süreç İçinde Çocuk”. DergiPark 2. 3 (2017): 17-28
  • Konan, Belkıs. “Osmanlı Devleti’nde Çocuk Düşürme Suçu”. DergiPark 57. 4 (2008): 319-335
  • Cengiz, Gül Hanım. “19. Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı Çocuk Beslenmesinde Yaygın Bir Gelenek: Sütannelik ya da Sütninelik”. DergiPark 37 (2020): 1-25
  • Araz, Yahya. “’Ölmek İçin Çok Erken’ 17. ve 18. Yüzyılda Anadolu’da Kazaların Sebep Olduğu Çocuk Ölümleri ve Yaralanmaları Üzerine Bir Değerlendirme”. DergiPark 56 (2013): 25-54
  • Temel, Mehmet. Temel, Berke. “1899‐1902 Yıllarına Ait İstanbul Ölüm İstatistik Defterleri ve Sağlık Tarihindeki Önemi”. 20 (2018): 305-317 
Amela Gazi
Amela Gazi
Öyle bir eyle ki eyleminin ilkesi evrensel bir yasa haline gelebilsin.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Tabloları Dinlemek: Édouard Manet

Bazı bakışlar ancak bazı nefeslerle tanımlanıyor. Manet'nin fırçası, Tezer'in nefesi gibi...

Edebiyatta Semtlerin İzleri: Emirgan

İstanbul'un en güzel semtlerinden biri olan Emirgan, şiirlerde de romanlarda da ele alınan bir semt olmuştur.

Natalia Ginzburg: Edebiyatın ve Direnişin Güçlü Sesi

İtalyan yazar Natalia Ginzburg, toplum ve aile temalarını sıklıkla işleyen, döneminin devrimci kimliğini benimsemiş ve bunu da eserlerine yerleştirmeyi uygun bulmuştu.

Notting Hill: Londra’nın En Renkli Yüzü

Notting Hill; renkli sokakları, pazarı ve kültürel dokusuyla Londra’da hem ruhunuza hem gözünüze hitap eden özel bir semttir.

Dostoyevski’nin Rus Edebiyatı Üzerindeki Etkisi

Dostoyevski, Rus edebiyatında sadece bir isim değil aynı zamanda döneminin edebiyat anlayışına da yön veren önemli bir yazardır.

Söylenti Radarında Bu Ay: Isaac Winemiller

Müzikal yalnızlığı bir estetik tercih haline getiren Isaac Winemiller, duygusal derinliğiyle bu ay Söylenti Radar’ında öne çıkıyor.

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

Editor Picks