XIX. yüzyılın sonları XX. yüzyılın başlarındaki siyasal, sosyal ve ekonomik çalkantılar ciddi sorunları da beraberinde getirmiştir. Özellikle de son dönemdeki yapılan savaşlar, yitirilen topraklar ve bu topraklardan göç etmek zorunda bırakılan Müslümanlar, Anadolu nüfusunun artmasına neden olmuştur. Artan nüfus ile artan ihtiyaçlar asayişi de bozmuştur. Bu durumda merkeziyetçi yapısını ve gücünü devam ettirmek isteyen Osmanlı, bazı tedbirler almıştır. Bu tedbirler arasında en önemli nokta hapishaneler konusu olmuştur.
Osmanlı Devleti’nde XIX. yüzyılın ortalarında bedene yönelik cezalardan hürriyeti kısıtlayıcı cezalara doğru bir geçiş dönemi olmuştur. Bu tarihten itibaren artık Osmanlı ceza sistemi içerisinde hapis cezası ve hapishanelerin yeri önemli olmaya başladı. Osmanlı hapishaneleri hakkında birçok çalışma mevcutken kadın hapishaneleri hakkında yapılan çalışmalar oldukça sınırlıdır. Yapılan araştırmalardan elde edilen bilgilere göre: Osmanlı’da siyasal, sosyal ve toplumsal sorunlar yaşanırken hapishaneler konusu da sıkıntı yaratmaya başlamıştı. Kadın hapishaneleri her yerde bulunmuyordu ve ihtiyaç halinde evler kiralanıyordu. Mevcut hapishanelerinse sağlık ve güvenlik problemleri olması aynı zamanda anneleriyle beraber hapishanede kalmak zorunda olan çocuklar için de büyük bir sorun oluşturuyordu. Bu sorun üzerinde durulsa da bir çözüm bulunamamıştır. Bunların hepsi göz önünde tutulduğunda devlet yeni hapishaneler yapmak istemiş ama bir türlü gerçekleştirememiştir. Bütün bu sorunlar Cumhuriyet Dönemi’nde çözüm bulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Mahbes, Hapishane, Nisa, Ceza, Kadın, Kadın Hapishaneleri, Mahkum, Gardiyan, Hapishane Koşulları, Hapishane Yaşamı.
HAPİSHANE KELİMESİNİN KÖKÜ
Hapishane, Arapça habs ile Farsça hâne kelimelerin birleşmesi ile oluşmuştur. Hapis cezasının infaz edildiği yere habs veya mahbes, hapsedilen kişiye de mahbus denilmektedir.
Osmanlı Dönemi’nin son belgelerine bakıldığında suçlunun hapsedildiği yer hapishane, tevkifhane ya da mahbes kelimeleri ile ifade edilmiştir.
Osmanlı Devleti’nde XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar kale, zindan, kule, tersane gibi yerler mahbes olarak kullanılıyordu. Aslında Avrupa’ya baktığımızda onlarda hapishane tarihi XVIII. yüzyıl sonlarında başlar. 1850’lere gelindiğinde ise dünyaya yayılmaya başlamıştır. Osmanlı’da Tanzimat ile birlikte başlayan kanun önünde eşitlik ilkesi çerçevesinde “Kanunsuz suç ve ceza olmaz.” ilkesi doğrultusunda 1840, 1850 ve 1858 ceza kanunları çıkarılmıştır. Bu durum ise mahbesleri yetersiz hale getirmiştir. Aynı zamanda Batı’nın dayatmaları da buna eklenmiştir. Talepler ve baskılar sonucunda Osmanlı’da Hapishane Reformu başlatılmıştır. 1878 yılına kadar ülkenin her yerine birçok hapishane yapılmıştır. Yapılan binalar iki katlı olup genelde kargir ve taş binalardır. Temizlik, iaşe ve ısınma sorunları vardı. Batılılar bu seferde hapishane koşullarının iyileştirilmesini isteyeceklerdi. Yine istek ve baskı sonucunda 1880 de yayınlanan nizamname ile Tevkifhane ve hapishanelerde yeni düzenlemelere gidilmiştir. Tutuklu ve hükümlerin ayrılması, yiyecek harcamaların devlet tarafından karşılanması, 18 yaşından küçük ve kadınların ayrı koğuşa konulması, hükümlere çalışma zorunluluğu getirilmesi gibi hususlar getirilmiştir. Aynı yıl Adliye Nezaretine bağlanan hapishaneler daha sonra Dahiliye Nezaretine bağlı infaz kurumlarına dönüştürülmüş ve yeni düzenleme ile birlikte iki tip hapishane projesi hazırlanmıştır. Bunlar: her kaza, liva ve vilayet merkezlerine yapılacak hapishaneler ile beş yıldan fazla kürek cezasına çarptırılan mahkumlar için Umumi hapishanelerdir.
1983 yılında yapılan teftişler sonucunda bir rapor hazırlanmıştır ve mevcut adli sistem ile birlikte hapishane binalarının yetersizliğinden bahsedilerek Avrupa’dakiler gibi hapishane inşası gündeme getirilmiştir. Maddi sıkıntılar yüzünden proje hayata geçirilememiştir. Osmanlı’da hapishane ıslahatı hiç gündemden düşürülmemiştir. Kalabalık ve izdiham zaman zaman salgın hastalıklara neden olmuştur. Hapishaneleri rahatlamak için aflar gündeme getirilmiştir.
KADIN HAPİSHANELERİ
Osmanlı Devleti’nde zikur hapishaneleri yanında nisa (kadın) hapishaneleri de mevcuttur. Fakat belgelere bakıldığında hapishanelerin tümü hükümete ait değildir. Birçok yerleşim yerinde ise nisa hapishanesi yoktur. Genellikle nisa hapishanesi olarak kaza yönetimi tarafından güvenilir kadınların evleri maaş karşılığında hapishane olarak kullanılmıştır. Birçok yazışmalar ve belgelerden edinilen bilgilere göre Karesi’nin vilayet merkezi olmasına rağmen kadınlar hapishanesinin bulunmadığı, 1883’te tutuklu bulunan bazı kadınların Balıkesir’de belli bir miktar para verilerek dışarıda tutulan evlerde cezalarını çektiklerinden bahsedilmektedir. Bu şekilde kalmalarının sakıncalı olduğu, olan hapishanelerinin yanına kadınlara özel bir hapishanenin yapılması gerektiği bildirilmiştir. 1883’te Karesi vilayetinde hükümet mevkiinin uygun bir yerinde kadınlar hapishanesi yapılabilmesi için adım atılmış ve 1892’de kadınlar hapishanesi inşası planlanmıştır.
Genel anlamda hapishane giderlerinin karşılanması konusunda sorunlar yaşandığı görülmektedir. Örnek vermek gerekirse, Gebze’deki nisa hapishanesi için temin edilen binanın kira bedelinin arttırılması, gardiyan maaşının yetmediğinin belirtmesi gibi. Yaşanan ekonomik sıkıntıların yanı sıra nisa hapishanelerinin fiziki koşullarında da sorunlar vardır. 1910 yılında Koyulhisar Hapishanesi’ne teftiş yapılıp ayrıntılı bir rapor sunulmuştur. Raporda, hapishanede suçlulara göre odalar tasnif edilmiştir. Kadın mahkumlar için ayrılmış odanın duvarlarının ve tavanının mutlaka elden geçirilmesinin gerekli olduğu, mevcut pencerenin küçük ve odanın ışık almadığı, bir pencere daha açılarak bu sorunun giderilmesi gerektiği bildirilmiştir. Alanya Hapishanesi, Aydın Sancağı Hapishaneleri, İzmir Nisa Hapishanesi’nin de koşulları kötü durumdadır.
Devlet, bu sorunlara karşı bazı nizamnameler yayınlayarak yeni düzenlemelere gitmiştir. Devletin birçok kazasında nisa hapishanesi yoktu. Bu yüzden kadın mahkumların hapsedilmesi için her yerde hane kiralama ve gardiyan tayinine gerek duyuluyordu. Kadın mahkum sayısının az olmasına rağmen kira bedelleri ve maaş devlete ciddi bir maddi yük oluşturuyordu. Bu gerekçe ile yeniden yapılandırılmakta olan hapishanelerde nisaya ait olan yerlerin ayrılması, nisa hapishanesi olmayan kazalarda zikura ait hapishanelerden bir koğuşun nisaya tahsis edilmesi veya yeni bir koğuşun ilave sureti ile bu sorunun çözülmesi, bunun mümkün olmaması durumunda hükümleri kesinleşmiş kadın mahkumların nisa hapishanesi bulunan civar kazalardan birine veya mezkur liva hapishanesine gönderilmesi istenmiştir. Yani devlet nisa hapishanelerinin ülke geneline yaygın bir hale getirmek istemiştir. Böylece devlet maddi yükünü hafifletmiş olacaktı.
Hapishanelerin iç işleyişini kapsayan bazı nizamnameler mevcuttur. 1916 tarihli Nizamname raporuna göre; mahkumların üzerinden çıkan elbiseler temizlendikten sonra paketlenir ve mahkumlar için ayrılmış eşya ambarına konulurdu. Paketlerin üzerine mahkumların adı ve numarası yazılırdı. Ziynet eşya ve nakit paralar hapishane veznesinde mahkumlara ayrılmış olan kasada saklanırdı. Mahkumların tek tip giymesi zorunluydu. Verilen bu elbiselerin adedi mahkumiyet sürelerine göre belirlenmiştir. Altı aydan az mahkumiyet alanlara harici elbiselerini kullanırlardı. Onlara elbise verilmezdi. Kadın mahkumlar için belirlenmiş elbise; baş örtüsü, entari, üç gömlek, üç iç çamaşırı, bir iç hırkası, iki çift terlik verilirdi. İki senede bir harici bir hırka verilirdi. Bu tip uygulamalar sadece standartlara uygun hapishanelerde uygulanabilmiştir. Standartlara uygun hapishane sayısı oldukça azdı. Savaş koşulları da nizamnamelerin uygulanmasını güçlendirmiştir.
KADIN MAHKUMLARININ SORUNLARI
Hapishanelerdeki bir diğer önemli sorun sağlık ve hijyen sorunu olmuştur. Erkekler hapishanesinde kolera ve uyuz salgını görülmüştür. Kadın hapishanelerinde de uyuz vakasına rastlanılmıştır. Tedbir olarak kadınlar kısmına ve hastaneye su isalesi için tahsisat talep edilmiştir. Bu tip salgın hastalıklar kadın mahkumlar arasında pek fazla görülmemiştir. Bunun asıl nedeni kadın mahkumlarının alığı ve hijyenlerine erkeklere göre daha çok dikkat etmeleridir. Fakat kadın hapishanelerinde fuhuş hükümlü mahkumların beraberinde getirdiği bulaşıcı hastalıklar vardı. Doktorlar fuhuştan hükümlü kadınları haftada iki kez muayene etmeye başlamıştır. Bu muayeneler esnasında frengi bulaşmış kadınlar tespit edilmiştir. Temizlik ve hijyen konusunda bazı tedbirler alınmaya başlanmıştır. Kadın mahkumlar ve kadın gardiyanlar tevkifhaneye müdüriyetine bağlıdırlar. Mahkumlara verilecek yemekler akşamları tevkifhaneden hademelerle gönderilmektedir. Nisa Hapishanesine ait karavanlar değiştirilmiş ve onların yerine kalaylı karavanlar gönderilmiş olup bu kapların temiz tutulması istenmiştir. Bu hususlara uyulmaması durumunda kadın mahkumların hastalanabileceği belirtilerek, bu gibi olaylara sebebiyet verenler hakkında işlemlerin yapılacağı bildirilmiştir. Fakat alınan bu tedbirler yeterli olmamıştır.
Hapishaneye gelerek zaten özgürlüklerinden yoksun kalan kadınlar bir de ailesinden mekansal ve fiziksel anlamda daha da fazla koparak başka bir şehirdeki hapishaneye gönderilmesi, istemeden de olsa cezalarının biraz daha ağırlaşmasına neden olmuştur. Kadınların yaşadıkları yerden uzak bir hapishaneye gitmeleri demek ailelerinin görüş saatlerine gelememeleri anlamına geldiği gibi, hapishaneye gelmeleri ile zayıflamaya başlayan aile ve sosyal çevre ilişkilerinin daha da zayıflaması anlamına gelmektedir. Fakat şu da bir gerçektir ki, hapishaneye gelen kadın hapishane yaşamı ve hapishane öncesi yaşamından çok da farklı değildir.
KADIN MAHKUMLARI ÜRETİME KAZANDIRMA ÇABALARI
Nisa Hapishanelerinde yapılan incelemelerden sonra, kadın mahkumların boş oturduklarını ve bu mahkumların atıl durumlarından kurtulması gerekliliği düşünülmüştür. Kadınların ip bükme, çorap örme gibi işlerle görevlendirilmeleri gerektiği düşünülmüştür. Mahkumların rejinin ve fabrikaların siparişlerini hapishane dahilinde yapmalarını sağlayıp, jandarmanın, polisin vs. çamaşırlarını yıkamak sureti ile gelir sağlanacağı belirtilmiştir. Bu şekilde elde edilen kazançların hapishanenin tamiratlarında ve yeni inşaatlarda kullanılabileceği ifade edilmiştir. Hem kadınların zamanlarını değerlendirmeleri hem de hapishanenin modern hale gelmesine katkı sağlamaları hedeflenmiştir.
ANNELERİYLE BERABER MAHKUM OLAN ÇOCUKLAR
Kadın mahkumlarla ilgili bir diğer ciddi sorun çocuklardı. Kadın tutuklu veya mahkumların 5-6 yaşına kadar çocuklarıyla birlikte kalmaları uygun bulunuyorken; daha büyük çocukların ise bu tip yerlerde kalmaları uygun bulunmuyordu. İstanbul Bidayet Mahkemesi savcısı çocuklu mahkumların darülacezelerde tahsis edilecek özel mekanlarda tutularak cezalarını tamamlamalarını gündeme getirmiştir.
Çocukların anneleri ile birlikte kalmaları onları ruhsal olarak kötü etkileyebilirdi. Serbest kaldıklarında ise topluma uyum sağlamada sorun yaşayacaklarından endişe edilmiş ve bu uyumsuzluk ise iş bulmayı engelleyebileceği düşünülmüştür. Aynı zamanda suç işleme eğilimini arttırabileceğini düşünen savcılar, çocuklu mahkumların davalarında Adliye Nezareti ile koordineli bir şekilde çalışmışlardır. Bu durumda olan mahkumların çocuklarının yanında olması da olmaması da çocukta ruhsal sorunlar yaşatabilirdi. Bu yüzden savcılar bu davalarda çok titiz davranmışlardır. Bu mahkumların çoğu yoksulluk nedeni ile hırsızlık vb. suçları işleyenlerden oluşuyordu. Bu çocukların yiyecekleri de gündeme getirilmiştir. 1880 Nizamnamesinde yer alan karar ile “Hamile mahkumlarla, sütte çocuğu olan kadın mahkumlara doktorun belirleyeceği yiyecekler, belirlenen miktarda verilecektir.” hükmü kabul edilmesine rağmen bu karara uyulmadığı anlaşılıyor.
SONUÇ
Hapishanelerde kadının durumu, mahkum olan kadınlar ve gardiyan olan kadınlar olarak iki farklı açıdan değerlendirilebilir. Her iki durumda da o dönemde kadın olmak sosyal, ekonomik ve dinsel bakımından oldukça zorlayıcıydı. Çocuklu mahkumların çektikleri zorluklar diğer kadın mahkumlara göre daha zorlayıcıydı. Hapishaneler alanındaki ıslahat çalışmaları ve kadın sorununu çözmek için atılan adımlar savaş koşulları ve toplum baskısı altında yetersiz kalmıştır. Cumhuriyet Dönemi’ne gelindiğinde ise çağdaş çözümler getirilmiştir.
KAYNAKÇA
- Gürtuna, Okşan, “Cezaevinde Kadın Olmak ve Cezaevinin Kadın Bakış Açısıyla Sosyolojik Değerlendirilmesi: Ankara Sincan Kadın Kapalı Cezaevi Örneği”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans, Ankara, 2009.
- Hanilçe, Murat, Şeyhoğlu, Ersin, Osmanlı Devleti’nde Bir Ceza İnfaz Kurumu Olarak Hapishaneler ve Kadınlar, Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, Syf. 405-436, 2020.
- Tekin, Saadet, Osmanlı’da Kadın ve Kadın Hapishaneleri, Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 29, Sayı 47,Syf. 83-102, 2010.
- Görseller: ottomanhistorypodcast.com, foicey.com, ceviiz.com adreslerinden 14 Temmuz 2021 tarihinde erişilmiştir.