İzleyen herkesin Oscar kazanacağından emin olduğu Pixar’dan Soul filmi, izleyenleri yanıltmayıp geçtiğimiz günlerde ”En İyi Animasyon Oscar’ını” ve ”En İyi Film Müziği Oscar’ını” kazanmıştı. Filmin yönetmenliğini daha önceki filmleriyle de Oscar Ödülüne layık görülen Pete Docter ve Kemp Powers üstlenmiştir. Filmin temellerinden biri olarak caz müziğin seçilmiş olması da onu mükemmel kılar.
Pixar’ın her animasyon yapımında olduğu gibi izleyiciye farklı bir öğüt verir. Soul filminde ana karakterimiz Joe; bir ortaokulda piyano çalmaya tutkun kadrosuz bir müzik öğretmenidir fakat işini ne kadar severse sevsin hak ettiği değeri göremez. Joe, o gün uyandığında hayatının önemli tercihlerinden birini yapacağından habersiz bir şekilde rutin hayatına devam ederken, çalıştığı okuldan kadro teklifi alma ve bir caz kulübünde seçmelere girme fırsatlarına sahip olur. Fakat gelin görün ki hayatının farklı bir yöne evrileceği esnada bir anlık dikkatsizlik sonucu kanalizasyona düşen Joe’nun hayatı amansızca son bulur. İşte filmin hareketlenmeye ve boyut değiştirmeye başladığı anlar bundan sonradır.
Yeryüzündeki kimliklerimizden öncesi The Great Before
Aslında beyaz ışıktan kaçmak ve yarım kalan hayatına dönmek için çabalayan karakterimiz Joe, karşılaştığı bu dünyada adeta büyülenir. Burada doğmadan önce ruhların insan bedenine atandıklarında sahip olacakları yetenekler ve aynı zamanda üretken bir hayat sürmelerini sağlayacak ‘kıvılcımı’ bulmalarına yardımcı olan koçlar bulunur. Karakterimiz dünyaya dönebilmek için İsveçli bir psikoloğun kimliğini alarak uzun zamandır kıvılcımını bulamayan 22’ye eşlik edecektir. Peki ya bu kıvılcım nasıl bulunur? Ruhlar koçlar eşliğinde pek çok farklı aktiviteyi deneyerek kendilerine en uygun olanı, en çok kendilerini ait hissettiklerini bulurlar ve bulduktan sonra da dünyaya bedenlerine ait olmak üzere yola çıkarlar.
Pixar’ın sınırlarını zorladığı sıradışılığı:
Pixar’ın bu kadar sevilmesinin sebebi, her yaştan izleyicinin filmde kendine göre bir çıkarımda bulunabiliyor olması. Arabalar filminde olduğu gibi; çocuklar grafiklere hayran kalırken yaşça büyükler filmdeki dostluk ve erdem kavramlarını fark edebilirler. Soul filminin diğer Pixar yapımlarından farklı olmasının nedenlerinden biri de gerçek dünyayı daha fazla izleyebilmemiz. Örneğin, Joe’nun annesinin terzi dükkanı California Berkeley’de halen çalışan bir dükkandır. Animatörler orada vakit geçirerek her detayı not almışlardır. Aynı zamanda güncel durumlara da bağlı kalarak karakterimizi siyahi olarak ekranlara yansıtmıştır.
Tek kelime sonsuz anlam: Mutluluk
Yönetmenimiz tekrardan tansiyonu yükseltmeye karar vermiş olacak ki dünyadaki bedenine geri dönmek isteyen karakterimiz Joe, kayıp ruhlara yardımcı olan kaptanımızın açtığı portaldan 22 ile birlikte düşünce işler karışır. Yitirmeden, yitmeden sevdiklerimize ve hayata dört elle sarılmak gerektiğini bir kez daha görürüz. Joe bedenine ulaşırken yaşadığı karmaşık yolculukta bir kedi bedeninde uyanır. 22 ise Joe’nun bedeninde. Filmin sonlarına yaklaştığımızda hayatı çekilir kılan ve mutlu olmamızı sağlayanın sevdiğimiz işi yapmak olduğunu görürüz. Bu aşamaya kadar hayatımız farklı yönlere gidebilir fakat en sonunda sevdiğimiz işi buluruz ve kazandığımız paranın bir önemi kalmaz. Sevmediğimiz işi bir ömür boyu sürdürecek olmanın verdiği varoluşsal sancılar insanı içten içe kemirir adeta. Sanki karakterimiz Joe, 22’ye yardımcı olacak bir rehber değil de her ikisinin de birbirinden öğreneceği ve öğreteceği çok şey olduğunu sezebiliyoruz. Mutluluk hayatın her ayrıntısında gizli, gün geçtikçe alıştığımız fakat kaybettiğimizde değerini anladığımız ufacık şeyler; düşen bir yaprak, süte bandırdığımız bir kurabiye belki de…