Hem Filozof Hem Şair

Hacettepeli yazar Oruç Aruoba, yurtdışı öğretim görevliliği dışında yazıyla ve şiirsel metinlerle fazlaca ilgilenen, Almanca çevirilerini kendi şiirlerinin arasına anlamlıca yediren, önemli filozoflar Kant, Hume, Nietzsche, Wittgenstein ve Celan’dan çeviriler yapan 2020 yılında kaybettiğimiz değerli bir yazar. Oruç Aruoba’yı bilen herkes, bize anlatmak istediklerini nasıl dolaylıca, çok derinden, kelimelerin dansını sadece anlamda değil satırlar arasında da sergileyen, felsefi şiir alanının bir ustası olduğunu bilir. Aruoba, özlem temasını verdiği, adıyla özlemi de çağrıştıran ”Uzak” kitabında ”Özlem Çekene Kılavuz” yayımlamış bizlere. Tek bir şiir değil, sayfalarca özlemi tekrarladığı şiirler bütünü bu. Öyleyse biz de özlemin anlamını, ne çok şey olduğunu bir bir anlayalım onunla.
Özlem Çekene Kılavuz
1.
Özlem, nasıl, ”burada’’ , daha önce bilinmişi özlemekse –
yani, şimdi ”burada’’ olmayanı görmekse belki,
özleyen özlenenini çok daha önce görmüştür – belki,
onu, bilmeden önce bile, özlemiştir – o,
’’gelmeyeceğini bildiği’’
Özlemin başlangıcında özlediği kişiyi daha önce gördüğünü anlatmaya başlar bizlere. Aynı Freud’un rüyalar yorumunda, daha önce gerçek dünyada deneyimlemediğimiz hiçbir şeyi rüyamızda göremediğimiz gibi, deneyimleyip görmediğimiz birini de özleyemeyiz. Burada bize verdiği dipnotta beklemek ile özlemek arasındaki ilişkinin özlemek ile gitmek arasındaki bir bağı gibi görünür. Özlemek “daha” kavramını karşılarken, beklemek de “artık” kavramını karşılar. “Daha onu bilmeden,” dediğiyse, artık gelmeyeceğini bildiğinin bahsidir.
3.
Özlemek, göremediğini düşünmek değil, görmektir.
Özlemek, işte, görmek istediğini görmeden edememek, ama görememektir.
Özlemek, göremediğini görmektir, gene de-
Görmek istemek değil -görmek – ama işte, görememek
Özlemin verdiği imkansız çaresizliği paylaşıyor burada da bizlerle. Görmeden edememene rağmen yine görememek özlemin kendisi oluveriyor Aruoba’da.

5.
Özlemin koşulu ayrılmaktır – ayrılıştır
Özleyen ile özlenenin – biri durarak öteki giderek – ayrılmaları
.
.
.
Özlem, artık kesindir – yoğun, ve dopdolu…
Özlem duygusunun temelindeki ayrılışın en somut halini tarif ediyor. Mutlaka özlemek için birbirinden ayrılmak gerektiğini hatırlatıyor. Bu ayrılışta bir taraf kalan olurken bir taraf terk eden oluyor. Dipnotta bu ayrılma durumunun bir simgesel haline bakarsak, güneşin deniz üzerinde batışının seyrini görüyoruz. Güneşin ufuk çizgisine değip inişe geçmesi, yavaş yavaş eksilerek son bir pırıltıyla yitip gitmesinin benzetimi. İşte bu duygu bize ayrılıştaki özlemi saniyelerden az bir zamanla, bir hüzünle tarif ediyor.
6.
Özlemin bir içeriği, gitmiş olmaktır – yani, daha önce bulunulmuş bir yerde, artık, şimdi, bulunmamak-
Buna göre özlem sürekli gitmektir, gitmekte olanın bir sürekliliği gibi. Böylece sonu gelmez bir paradoksa sürükler içi, gittikçe zaten özlersin de.

10.
Özleyenin en büyük korkusu, özlenenin, uzağa gitmişken; Özleyenden uzaktayken (sen onun yanında yokken) “başına bir şey gelmesi”dir.
Burada hissedilen korkuyla ayrılırken insanların birbirine söylediği veda sözleri bağdaştırılır. ’’Kendine dikkat et, hoşçakal, sağlıcakla kal, kendine iyi bak, su gibi git…” gibi ayrılış sözleri.
20.
Özlem çeken, çıkar yolu olmayandır –
yönünü yitirmiş olan…
Değil başkası, kendisi bile yol gösteremez, özlem çekene-
Kimse…
Aruoba tam burada bize bir ipucu sunar. Özlem çekmenin bir çaresi olduğunu düşünmemizi istemez görünür. Öyle ki bu kılavuzun özlem çekme yolunda kişiye yol göstereceğini düşünmesini istemez çünkü bu büyük bir yanılgıdır. Şiiri yazan kendisinin bile, yani kılavuzunu oluşturan olmasına rağmen bu yolu bulmuş olmadığını da okura itiraf eder. Bunun bir yolu, yöntemi olsaydı yazan olarak sadece adı kılavuz olan bir çareyi kendisi bulabilirdi.
28.
Özlem, öyleyse, yalnızca ‘bencil’ bir duygu mudur?
Hayır, onu istemem, isteyenin ben olmasından daha önemlidir – zaten, duyguyu duyan ben olsa da,
duyguyu veren – içeriğini ve nesnesini belirleyen o’dur.
Yine burada dikkat çektiği, kişi özlem duygusunu her ne kadar kendisi hissetse de aslında o duyguyu verenin var ve önemli olduğu. Bir insan bencilliği olmadığını, özlenen olmasa bu duygunun yaşanmayacağını, bu duyguyu hissetmenin aslında ona borçlu olduğunu bilir.

29.
Özlem uzaklığın ayıramadığıdır.
Özlem, uzaklıkta ayrılmamışlıktır.
Özlem, ayrılmamış uzaklıktır.
Özlem, ayrılmayan uzaktalıktır.
Kitabın adına en çok değinilen kısımla, özlemin uzaklıkla bir olduğunu anlatır bize. O uzaklıktan kendimizi alamayışımız ve alıkoyamayışımız oluşturur özlemi.
34.
Özlemin bir tek düşmanı vardır: zaman…
Özlem ile zaman arasındaki ilişkide aslında insan ömrünün bir sonu olduğunu vurgular bize dipnotta. Yaşamın da bir zamanı var. Tıpkı insan ömrü gibi. Bu zaman nasıl bir noktada insan ömrünü tüketip bitiriyorsa özlem duygusunu da bitirebilir. Bakınca yine müthiş bir benzetmedir bu.
37.
Özlem için temel ölçülerden biri, özleyen ile özlenen arasındaki uzaklıktır : Tabii ki bu uzaklık uzamsal olarak ne kadar büyükse, özlem de o kadar büyük olur.
Uzaklıkla özlemenin bağında bir ölçüyle karşılaşırız burda. Özlemin derecesinin özlediğimiz ne kadar uzaklıkta olursa o kadar artacağı ve ulaşılamaz olacağı apaçıktır.

42.
Özlem geçmişin acı tadını da taşır –
Özlenen gitmiştir, gelmemektedir –
gelmeyecektir…
Bir geçmiş yaşanmadan özlemin tadına da varamayacağımızı yine müthiş bir benzetmeyle bizlere sunar. Çünkü geçmiş zaten nasılsa gelmeyecek olandır. Öyleyse aynı özlemekte olduğu gibi aslında biz geçmişi özleriz, çünkü geri gelmeyeceğini biliriz.
46.
Özlem, geçmişin de geleceğin de,
şimdi olmasını ister.
Özlem bütün zamanı şimdi ister.
Özlem zamanı kendisine ister.
Bir önceki satırlardaki fikre sonuç veren bir düşünce ile de özlemin geçmiş, gelecek haricinde bütün zamanları şimdide toplayan bir istektir. Yani özlediğimizi tam da şimdi isteriz. Öncesiz ve sonrasız olarak yoğunlaşan bu istek aslında zamana tahammülü olmadığı için şimdiyi isteyen bir tutkudur.

53.
Özlem, ayrılışın sonucudur ya – işte: dayanamaz ona –
ayrılmış olmak, neredeyse (hayır tam da)
inanamadığıdır, özleyenin: nasıl olabilmiş de özlenen ondan gitmiş, uzaklaşmıştır.
Özlem duygusu yitirmenin verdiği bir dayanamayışı da anlatır bize. Tam da yakınlarını kaybedenlerin; “İnanamıyorum, şimdi oradan çıkıp gelecekmiş gibi geliyor,” demeleri bu yüzdendir.
Nihayetinde yazarın özlemin bir ayrılışla başladığı fikrini bize yansıttığını söyleyebiliriz. Şiirlerin başlangıcında kişinin özlemiş olacağı kişinin bir yandan da gelmeyeceğini bildiğini söyler. Özlem çekenin bir çıkar yolu olmayışı, o yolu kimsenin ona gösteremeyeceğini özetler. Kitabın özlemle ilgili bölümünü babasının anısına ithaf etmesi de yine bu ayrıntıyı veriyor.
Öyleyse çaresiz özlemler yaşamamak dileğiyle…
Kaynakça
Web. metiskitap.com/yazarlar
Aruoba, O. (2012) Uzak. Metis Yayınları



Gerçekten çok güzel anlamlı ifadeler. Hocam yine özenle yazmış kendisini tebrik ediyorum.