Orta Asya’da Yaşam Ve İskitler

Editör:
Sudenur Sarıyıldız
spot_img

Binlerce yıl tarihinin en seçkin imparatorluklarına ev sahipliği yapan Orta Asya, uçsuz bucaksız bozkırların yer aldığı geniş düzlüklerdi. Coğrafya, toplumların hem gündelik yaşamını hem de kültürel kimliğini belirlemede başlıca rol oynar. Orta Asya’nın sert iklim şartlarına bölgedeki halklar uyum sağlayarak göçebe yaşam ile hayatta kalmışlardır.

Bu halkların en tanınmışlarından biri olan İskitler, Orta Asya bozkırlarında şekillenen atlı-göçebe yaşamın, savaşçı geleneğin ve kültürel miras ile bozkır kültürünün hem ürünü hem de şekillendiricisi olmuş sonraki bozkır toplumları olan Hunlar, Göktürkler ve Uygurlar tarafından bu kültür günümüze kadar taşınmıştır.

Orta Asya Bozkırlarında Yaşam

Orta Asya haritası, holosen.org

Orta Asya; uçsuz bucaksız düzlükler, geniş otlaklar ve sıralı dağlardan oluşur. Kuzeyde step ve otlaklar, güneyde Tanrı Dağları yer alır. Orta Asya bölgesinin büyük bir bölümünü kaplayan bozkırların ve kızıl çöllerin arasında, Ceyhun ve Seyhun nehirleri, bölgedeki halklar için hayati öneme sahip su kaynaklarıdır. İklim, göçebe halkların yaşamını şekillendirmede önemli bir etkendir. Orta Asya’nın kavurucu yazları ve çetin kışları, dayanıklı ve çevik olmaya zorlar. Göçebe hayatlar bu sert tabiat ile uyum içindedir.

Orta Asya bozkırlarında yaşam, bozkır kültürü diye ifade edilen at yetiştiriciliği ve çobanlık etrafında şekillenir. Bu hayat tarzına atlı- göçebe denmektedir. Atlı göçebelikte hayatta kalmak ve verimi arttırmak için kışları geçirdikleri kışlaklarda korunaklı alanları, yazları ise sürülerini otlatmaya götürdükleri yaylakları tercih ederler. Bozkır kültüründeki insanlar tarafından at yalnızca ulaşım ve savaşta değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal yaşamında merkezindeydi. Geniş otlaklar ve uzak su kaynaklarına ulaşmak için bozkır kültüründe at başlangıçta ekonomik bir araç olarak kullanılsa da kısa sürede göçebe yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş ve askeri değer kazanmıştır. Sürülerin yönetimi ve ulaşım dışında at, savaşlarda hız ve üstünlük sağlayarak toplumsal ve kültürel yaşamın merkezine yerleşmiştir.

Orta Asya’da atın dışında demir de önemli bir yere sahipti. Silah üretiminin başlıca ürünü olan demir, yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Toplumların beslenmeleri çoğunlukla hayvancılıkladır. Et ve süt ürünleri başlıca yer alırken tarım ürünleri de elbette vardı. Özellikle kımız yani fermente edilmiş at sütü bozkır kültüründe önemli bir içecekti. Giyim, sert iklime karşı koruyucu olmalıydı. Soğuğa karşı korunmak için hayvan derisi, kürk ve keçeden kıyafetler yapmışlardı. Bu kıyafetleri Çin’den elde ettikleri ipek ve renkli süslemeler ile kaplamak estetik açıdan önemliydi.

Göçebe yaşam tarzı, Orta Asya’da kendilerine has sanat anlayışının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bir göçebe sanat türü olan hayvan üslubu denilen süsleme sanatı burada gelişmiştir. Yetersiz kaynak nedeni ile şehirler ile ilgili bilgiler sınırlıdır. Ancak Hun dönemine ait mimari kalıntılar olan kurganlar (mezarlar) ve çadırlar vardır. Bu dönemde hayvanlara anlam yüklenerek hayvan motifleri ile süslenmiştir. Hunlara ait bu kalıntılar bize Orta Asya sanat anlayışına dair önemli bilgiler verir.

Üzerinde hayvan üslubu sanatı işlenmiş bir örtü, arkeofili.com

Toplumsal yapı, bozkır kültürünün getirmiş olduğu dayanışma ve görev paylaşımı üzerine kuruluydu. Bu dayanışma, çetin Orta Asya coğrafyasında hayatta kalmanın temel kuralıydı. Erkekler sürüler ve savaş ile ilgilenirken, kadınlar çadır düzenini ve aile yönetimini sağlardı. Kültürel aktarımı sağlayan kadınlar toplumun pek çok alanında faaliyet gösteriyorlardı.

Orta Asya halklarının dini inancı yaşadıkları coğrafya ile şekillenmiştir. Gök Tanrı inancı en çok belirgin olandır. Gök Tanrı inancı devlet anlayışında da görülür. Bunun harici ata ve tabiat ruhuna da inanma din anlayışı da vardır. Bu inanç sistemleri elbette toplumsal düzeni derinden etkilemiştir.

Bahsettiğimiz bu Orta Asya kültürünün izleri, tarih boyunca Türklerin yaşam biçiminde görülmüş dolayısıyla Türk kültürü ile yakından ilişkilendirilebilir. Bu noktada İskitler, Orta Asya’nın en eski temsilcileri olarak öne çıkar. Hatta İskitler savaş geleneği, göçebe yaşam tarzı olarak Türk kültürü ile benzerliklerinden ötürü Türklerle olan bağlantısı tartışma konusu olmuştur. Bu konuya aşağıda daha detaylı değineceğiz.

İskitler Tarih Sahnesinde

İskitler’in tarihsel süreçte yayıldığı bölgeleri gösteren harita, holosen.org

Tarih sahnesine çıkan İskitler, MÖ 8. yüzyıl ile MS 2. yüzyıla kadar Orta Asya Hazar Denizi’nden Karadeniz kıyısı boyunca Avrupa içlerine kadar uzanan oldukça geniş bir sahada varlık göstermişlerdir. Bu kadar geniş bir sahada varlık göstermeleri neticesinde birçok kavimler kaynaklarında İskitlerden söz etmiştir. Pers, Grek, Çin, Hint ve Asur kaynaklarında İskitler hakkında bilgiler görmekteyiz. En çok bilgiyi Herodotos vermiştir. İskitler Grek kaynaklarında “Skythis”, Pers kaynaklarında “Saka”, Asur kaynaklarında ise “Aşguzai” olarak farklı terimler ile anılmıştır.

Geniş bozkırlara yayılmış olan savaşçı İskitler, yukarıda bahsettiğimiz Orta Asya’nın çetin coğrafya şartları karşısında Karadeniz kıyılarına kadar Avrupa’ya kadar göç etmişlerdir. MÖ 8. yüzyılda batısındaki Kimmerler’i mağlup ederek Anadolu’ya göç etmeye zorlamışlardır. Burada Asur ve Pers devletleri ile ciddi karşılaşmaları olmuştur. İskitlerin yaşam tarzı daha önce bahsettiğimiz bozkır kültürünün tüm özelliklerini taşır. At sayesinde hızlı ve kıvrak manevralar ile savaşta üstünlük sağlamışlardır.

İskitler, bozkırların ilk temsilcilerinden biri olsa da bu coğrafyada öncesinde ve sonrasında farklı kavimler ve devletler varlık göstermiştir. İskitler çağdaşı olan Persler, Asurlar, Kimmerler ve Grekler ile temaslar kurmuştur. Özellikle Doğu’da Pers Kralı I. Darius döneminde Persler ile yaşanan seferler kaynaklara yansımıştır. Asurlar ile zaman zaman diplomatik ilişkilerle temas sağlanmıştır. Grekler gerek kolonileri gerek deniz ticareti vasıtası ile İskitlerle kültürel ve ekonomik ilişkiler geliştirmiştir. Yunan kaynakları, İskitleri güçlü okçular ve atlı göçebe şeklinde betimlemektedir. İskitler, kendi dönemlerinde yazılı olarak pek kaynak bırakmadıkları için onların yaşamı ve kültürü hakkında bilgi edinmemiz diğer devletlerle olan etkileşimi sağlamaktadır.

İskitlerin Kökeni Üzerine Tartışmalar

Bozkır kültürünü yansıtan atlı okçu tasviri, holosen.org

Dünya tarihinde önemli bir yere sahip olan İskitlerin kökeni hakkında üç görüş vardır: İranlı, Slav ve Türk kökenli oldukları ileri sürülür. Tartışmalar Türk mü yoksa İranlı mı üzerinde yoğunlaşır. Bazı bilim insanları, Hint Avrupa dil teorisi çerçevesinde bazı kelimelerin İskitlerden kaldığı öne sürülerek İrani bir halk olduğunu savunmaktadır. Slav olduğuna dair görüşler artık neredeyse yoktur. Birkaç Rus bilim insanı tarafından kabul edilse de bu tezi destekleyecek kanıt bulunamamıştır.

Ancak tüm bunların dışında İskitlerin Türk kökenli olduğu tezini destekleyecek pek çok unsur mevcuttur. Türklerin yaşam tarzı ile İskitlerin yaşam tarzına baktığımızda kültürel anlamda ciddi ortaklıklar görmekteyiz. Peki bu ortaklıklar nelerdir? Öncelikle, Herodotos ve Homeros’tan öğrendiğimiz bilgilere göre, İskitler atlı göçebe bir kavimdi. Soğuk iklime karşı keçe ve hayvan derisinden yararlanıyor, günlük hayatta ve savaşta atlı arabaları ustalıkla kullanıyor ve beslenmelerinde kımız tüketiyorlardı. Bu ortak unsurlar elbette yalnızca bunlarla sınırlı değildir. İskitler de eski Türklerde görüldüğü gibi ata kültü, tabiat ve ruh inanışı vardı.

Hunlar gibi ata binip kımız içtikleri ve çadırda yaşadıkları bilinmektedir. Ayrıca, yine Hunlar gibi hayvan üslubu sanat anlayışına sahip olan İskitler, süs eşyalarında ve kaplarda hayvan dövüşleri işlediklerini arkeolojik kazılardan görmekteyiz. Savaşçı kimlikleri ve toplumsal yapıları, özellikle kadınların konumu eski Türkler ile yakınlık göstermektedir. Bu bağlamda İskitlerin adetleri, gelenek ve görenekleri ile yaşam tarzlarının Türklerle yakından ilişkili olduğunu söylemek beis olmayacaktır. İskitlerden sonra Orta Asya’da Hunlar, Göktürkler ve Uygurlar gibi Türk devletleri tarih sahnesine çıkmışlardır. Bu devletler, göçebe kültürü ve atlı savaş geleneğini devam ettirerek bozkır mirasını devam ettirmişlerdir.

İskitlerin kesin olarak Türk olduklarını söyleyemesek de yukarıda anlattığımız gibi yaşam tarzları, kültürel benzerlikleri üzerinden Türklerle olan derin bağları olduğunu söylemekte sakınca yoktur; aynı şekilde Türk olmadıklarını da iddia etmemiz mümkün değildir.

Amazon Kadınları

Amazonların savaşı betimlemesi, antiktarih.com

İskitler arasında kadın savaşçıları en çok Yunan kaynaklarından biliyoruz. Amazonlar hakkında bilgiler Yunanlıların hem tarihi kaynaklarında hem mitolojik anlatılarında geçmektedir. Eski Yunan tarihçisi Herodotos, İskit halkında kadınların erkeklerle birlikte savaşlara katıldığını, at bindiklerini, ot ve mızrak kullandıklarını bize aktarır. Amazonlar ataerkil olan Yunanlılar dünyasında cesur, özgür ve savaşçı kadınlar olarak tasvir edilir. Herodotos’un kendi gördüklerini ve duyduklarını yarı efsanevi anlattığını biliyoruz. Dolayısıyla Amazonlar hakkındaki bilgiler efsanevi bir nitelik taşıdığı düşünülür. Ancak arkeolojik buluntular, özellikle mezarlarda kadın iskeletlerinin yanında ok, yay ve at gibi nesnelerin bulunması bu anlatıları destekler niteliktedir. Bu yüzden Amazonlar tarihçiler arasında hala tartışmalıdır.


Kaynakça

Herodotos. Tarih. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,2019.

Kafesoğlu, İbrahim. Türk Milli Kültürü. İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2018.

Golden. Peter B. Dünya Tarihinde Orta Asya, çev. Yahya Kemal Taştan, İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2018.

Koca, Salim. “Eski Orta Asya’da Tabiat, İklim Ve İnsan Unsuru” Asya Araştırmaları Dergisi. 1. ( 2017). 2602-2966.

San Oya. “Bazı Bulgular Işığında Anadolu’da Kimmer ve İskit Varlığı Üzerine Gözlemler” Belleten 64, 239(2000), 1-22.

Özgül, Oktay. “Urartu’nun Kuzey ve Kuzeydoğusundaki Kimmer-İskit Varlığına Dair Yeni Görüşler.” XVIII. TÜRK TARİH KONGRESİ Ankara: 1-5 Eylül 2018 , Ankara, Türkiye, s.607-625, 2018.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

BoJack Horseman Dizisinin Unutulmaz Replikleri

Mizah ve dramı buluşturan BoJack Horseman ve hayatın gerçeklerini yansıtan unutulmaz replikleri.

Jane Eyre Nasıl Jane Eyre Oldu?

Jane Eyre, edebiyat tarihinin en önemli kadın figürlerindendir. Onun bakış açısını, deneyimlerini takip eden herkes yaşamını kendinden emin, dik duruşlu birey olarak sürdürebilir.

Soma: Hint Tanrılarının Mucizevi İçkisi

Soma, Hint mitolojisinde tanrıların içkisi olarak bilinir. Canlandıran, zenginlik ve sağlık veren bu içki aynı zamanda tanrılaştırılmıştır.

Ters Cepheye Bakan Balkonlar: Hayatın Arka Yüzünden Bakmak

Ters cepheye bakan bir balkon, insanın içe dönüşünü; ön cephe ise hayata ve topluma açılmayı simgeler. Denge, ruhsal bütünlük için gereklidir.

Linkin Park – From Zero Albüm İncelemesi: Yeniden Doğuş

Chester Bennington’ın ölümünden yedi yıl sonra yeni solistleri Emily Armstrong ile geri dönen rock müziğin efsanesi Linkin Park'ın "From Zero" albümünü inceliyoruz!

2000’lerin En Çok Ses Getiren 10 Asya Filmi

2000'lerde evrensel bir sanat gücü hâline gelmiş Asya sineması, yeni türlerin doğmasına ve sinematik dilin evrilmesine öncülük etmiştir.

Muzaffer Şerif Deneyi: Toplumsal Normların Yaşamımıza Etkisi

Türk Psikolog Muzaffer Şerif sosyal deneyleriyle toplumsal normlara alışılmışın dışında çözümler sunarak küresel bir üne kavuşmuştur.

Problem Ben: İçimizdeki Anti Kahramanlara Yazılan 5 Şarkı

Yalnız ve duygusal bir çıkmazda kalan "anti kahramanlara" ithaf edilmiş bu yazı, onlara yoldaşlık eden 5 şarkıyı ele alıyor.

Rick Owens, Temple of Love: Moda ve Varoluş Üzerine Bir Manifesto

Rick Owens’ın “Temple of Love” sergisi, modayı sanat, politika ve kişisel ifadeyle buluşturarak karanlık, büyüleyici ve şiirsel bir deneyime dönüştürüyor.

Miryokefalon Savaşı: Türklerin Anadolu Zaferi

1176 Miryokefalon Savaşı, Anadolu Selçuklu Devleti’nin Bizans’a karşı kazandığı stratejik zaferle Türklerin Anadolu’daki kalıcılığını kesinleştirdi.

Editor Picks