Virginia Woolf‘un önemli eserlerinden biri olan Orlando‘nun film uyarlaması izleyenleri sanata doyuruyor. 1992 yapımı olan filmin yönetmenliğini Sally Potter üstleniyor. Kadın figürünün, I. Elizabeth zamanında nasıl olduğunu, cinsiyetler arası duygu durumunu, hayal kırıklıklarını, aşkları ele alan Virginia Woolf’un eseri Orlando, yönetmen Sally Potter’ın hayal gücüyle izleyenleri görsel ve duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. Filmin başrolünde Tilda Swinton oynamaktadır. Filmin yapım aşaması 9 yıl sürmüştür. Film, 16.yüzyıl İngiltere’sinde genç bir soylu olan Orlando’nun, I. Elizabeth‘in hükmettiği İngiltere’de sakin bir saray yaşamı sürerken hayatının dramatik bir şekilde değişmesini konu alır. Derin bir uykudan uyandıktan sonra kadın olduğunun farkına varır. Toplumdaki cinsiyet rollerini, kadınlara dönemin İngiltere’sinde nasıl bakıldığını, ön yargıları bir anlamda yeniden yaşamaktadır. 400 yıl boyunca hiç yaşlanmadan, gençliğin verdiği güzellik ve akılla yaşamını sürdürmektedir. Şimdi hazırsanız Orlando film incelemesine başlayalım.
I. Elizabeth’in Ölümü

Filmin ilk sahnelerinde kraliçe I. Elizabeth’i ve sarayını görüyoruz. İhtişamlı odalarıyla, büyük bahçesiyle gözleri kamaştırıyor. Ölümünden bir gün önce Orlando’yu odasını çağırır. Bütün mal varlığını genç varisine bırakır. ” Sakın solup gitme.” “Sakın yaşlanma.” sözleriyle Orlando’nun kaderini resmen değiştirir. Hep genç kalmasını diler ve hayata gözlerini yumar Orlando‘yu 400 yıllık bir yaşama mahkûm eder.
Orlando’nun İlk Aşkı

18. yüzyılda Rusya’da Sasha ile tanışır ve görür görmez âşık olur. Kalbi ilk defa kırılacak olan Orlando, olcaklardan habersizdir. Günün birinde kızakla prensesle buzda kayarken birden gözüne çalı taşıyan iki büklüm bir adam ilişir. Bu yaşlı adam figürü ona ölümü anımsatır. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini fark edip bir anlığına bulunduğu ortamdan kopar. Sasha’ya şu sözleri söyler: ” Melankoliyi mutluluktan ayıran bıçaktan daha keskini yoktur.” O anki sevincinin hiç bitmesini istemez. Yarını düşünmekten kendini alıkoyamaz. Kafasındaki o mutlu resmin sona ermesinden korkmaktadır.
Filmin ilerleyen sahnelerinde korktuğu başına gelir. Kaçış planları yaptığı ilk aşkı, Orlando’yu yarı yolda bırakır. Gecenin ilerleyen saatlerinde Orlando buluşma yerine gelir ancak Sasha’nın gittiğini ve giderken de buzları yerle bir ederek oradan ayrıldığına şahit olur. Kalbi kırılır, ne yapacağını bilemez hâlde kalır. Orlando, bir kadın tarafından kandırılmanın acısı içinde saraya geri döner.
Kimlik Sorunları

Orlando derin uykusundan uyanır ve aynada kendini bir kadın olarak görür. Yaşadığı değişimin şokuyla kendine bakakalır. Erkeklerin egemen olduğu dünyadan çıkıp kadın olmanın getirdiği zorluklarla karşılaşır. İlk olarak dönemin kadınları tarafından giyilen elbiseyi giymekle başlar. Yürümekte zorlanır, odadaki eşyalara birer birer çarpar. Kıyafetin bile şimdiden onu rahatsız ettiğini görebiliriz.
Orlando kendine şiir topluluğunda bir yer bulmak ister. Topluluğa girdiğinde erkek şairlerin küçük düşürücü sözleriyle karşı karşıya kalır. O sahnede önemli bir cümle söylenir. “Babaları ve kocaları tarafından akıl gösterilmeyen kadınlar kaybolmuştur.” Kadının tek başına hareket etmesinin toplumda bir yeri olmadığını, erkek bir yol gösterici olarak kocasının ya da babasının ona akıl vererek, hayatını şekillendirmesi gerektiğinden bahsedilir. Orlando, bu hakaretlere daha fazla dayanamayıp salonu terk eder.
Kadın bir varis olduğu için sarayı elinden alınmak istenir, bir taraftan toplumdaki yerini bulmaya çalışırken diğer yandan da kendini kabullenmeye çalışır. Bu ikilem arasında gidip gelen Orlando 400 yıl gibi uzun bir süre yaşama tam anlamıyla mahkûm edilir. I.Elizabeth’in dediği gibi hiç yaşlanmamıştır. Filmin sonunda gökyüzünde bir melek görür. Meleğe uzun süre bakar ve film sona erer.
Kadın figürünün, I. Elizabeth zamanında nasıl olduğunu, cinsiyetler arası duygu durumunu, hayal kırıklıklarını, aşkları ele alan Virginia Woolf‘un eseri Orlando, yönetmen Sally Potter’ın hayal gücüyle izleyenleri görsel ve duygusal bir yolculuğa çıkıyor. Filmde en beğendim bölümlerden biri de Orlando’nun şairler topluluğuna katılıp kendini ifade ettiği sahne oldu. Kadınların her alanda kendini gösterebileceklerini, özgürce fikirlerini belirtmelerinde cinsiyetin aslında bir önemi olmadığını anlıyoruz. Diğer yandan, Orlando’nun aşk hayatının izleyiciye her iki açıdan verilmesi beğendiğim diğer bölümlerden biri oldu. İki cinsiyette de duyduğu arzuları, şehveti değişik perspektiflerden görebiliyoruz.
Kaynakça
- Kapak Görseli: www.imdb.com
- The Editors of Encyclopedia Britannica. “Orlando | Work by Woolf.” Encyclopædia Britannica, 7 July 2014, www.britannica.com/topic/Orlando-by-Woolf.
- Pronger, Rachel. “Orlando: The Most Subversive History Film Ever Made.” Www.bbc.com, 20 Sept. 2022, www.bbc.com/culture/article/20220913-orlando-the-most-subversive-history-film-ever-made.
- Bradshaw, Peter. “Orlando Review – Tilda Swinton Is Magnetic in Sally Potter’s Swoony Reverie.” The Guardian, 9 Mar. 2023, www.theguardian.com/film/2023/mar/09/orlando-review-tilda-swinton-is-magnetic-in-sally-potters-swoony-reverie.