Ben Orhan Veli
“Yazık oldu Süleyman Efendiye”
Mısra-i meşhurunun mübdii..
Bu yazımızda, Orhan Veli Kanık ve Garip akımından kısaca söz ettikten sonra Orhan Veli’nin en çok bilinen ”deniz” temalı şiirlerini sizler için derledik. İyi okumalar Söylenti Dergi ailesi!
Türk edebiyatına Garip akımının kurucusu, şiire yeni bir soluk getiren yazar olarak damga vurmuş olan Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914’de İstanbul’da dünyaya gözlerini açmıştır. Çocukluk yıllarını Beykoz, Cihangir ve Beşiktaş’ta geçiren Orhan Veli, arkadaşı Muvaffak Sami Banar’a gönderdiği mektuplarında belirttiği üzere, 13 yaşında Oktay Rıfat Horozcu, 16 yaşında ise Melih Cevdet Anday ile tanıştı. Bu üç arkadaş, 1940’lı yıllarda şiirde, bir müddet ‘Garip’ olarak algılanacak bir devrim yapacaklardı.
Orhan Veli Kanık ve arkadaşlarının şiirdeki gayesini kısaca anlatmak için Mehmet Kaplan’ın bir anısına yer vermek istiyorum:
” Hiç unutmam, bir gün Babıali yokuşundan aşağıya doğru inerken, elinde eskimiş çantası, ayağında patlamış ayakkabıları, buruşmuş yüzü, zavallı paltosu ile, ara sokaklara dalan küçük bir memur gördüm. Birdenbire ‘Kitabe-i Seng-i Mezar’ şiirini hatırladım. Kendi kendime ‘şairin bahsettiği Süleyman Efendi böyle birisi olmalı’ dedim.”
İşte Garip akımı temsilcilerinin yapmak istediği şey tam da buydu. Şiirlerinde günlük olayları ve insanları sanat kaygısı gütmeden anlatmak… Ayrıca Mehmet Kaplan, ilk zamanlarda Garip akımı ve temsilcilerini de şair olarak görmediğini, daha sonra Garip akımının bir devrim yaptığını belirtmektedir.
Orhan Veli ve Garip akımına kısaca değindikten sonra deniz içerikli bazı şiirlerine göz atalım:
1)Ayrılış
Bakakalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlayamam
2)Bir İş Var
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?
Değil,
Vallahi değil;
Bir iş var bu işin içinde
3)Deniz
Ben deniz kenarındaki odamda,
Pencereye hiç bakmadan
Dışardan gecen kayıkların
Karpuz yüklü olduğunu bilirim.
Deniz, benim eskiden yaptığım gibi,
Aynasını odamın tavanında
Dolaştırıp beni kızdırmaktan
Hoşlanır.
Yosun kokusu
Ve sahile çekilmiş dalyan direkleri
Sahilde yasayan çocuklara
Hiçbir şey hatırlatmaz.
4) İstanbul’u Dinliyorum
”İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.”
Şiirin tamamı için bknz: http://siir.me/istanbul-39-u-dinliyorum
5)Hürriyete Doğru
”Heeey
Ne duruyorsun be, at kendini denize:
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, Her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere…”
Şiirin tamamı için bknz: http://siir.me/hurriyete-dogru
Mehmet Kaplan, Orhan Veli Kanık’ın şiirlerindeki deniz ve su unsuru için en açıklayıcı tespiti yapmaktadır:
”Orhan Veli’nin mizacına, şiirlerinin yapısına ve üslûbuna, âdeta ‘su’ unsuru hakimdir. O, hayatta su gibi derbeder, başıboş, avare akıp gitmiştir.’’
Bazen bir kadını denize benzeten, bazen denizi özgürlük olarak niteleyen, bazen de sadece denizi sevdiği için şiirlerinde deniz unsuruna yer veren Orhan Veli Kanık’ın, denizi çeşitli şekillerde şiirine konu etmesinde Boğaziçi’nde doğup büyümesinin tesiri de göz ardı edilemez. Ayrıca bu zamana kadar deniz unsurunun en başarılı örneklerini veren Yahya Kemal’in şiirleriyle tema bakımından benzerlik gösterse de üslûp, şiir anlayışı, şiirin biçimi gibi pek çok yönden farklılıklar bulunmaktadır. Orhan Veli Kanık, şiirlerinde deniz temasını kullanırken orijinal üslubundan ödün vermemiş, temsil ettiği Garip akımının ilkelerine bağlı kalarak şiirlerini kaleme almıştır.
KAYNAKÇA
Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri 2, “Oktay’a Mektuplar/Orhan Veli”, İstanbul, 2018.



Çok güzel bir yazı. Orhan Veli’nin hiçbir kötü şiirini hatırlamıyorum. İyi ki geçti bu dünyadan. Ellerinize sağlık