Orhan Pamuk’un Kaleminden İstanbul

Editör:
Rabia Yeşil

Yazı İçindekiler [hide]

" hide_table_content="td_encvalW2dpemxlXQ=="]

İstanbul tarihi ve kültürel dokusuyla pek çok edebi esere ilham kaynağı olmuştur. Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden Orhan Pamuk da eserlerinde İstanbul’u sıklıkla konu edinmiştir. “Bazen yalnızca İstanbullu olduğum için, oranın yazarı olduğum için, kendimi talihli hissederim.’’  diyen yazarımız, İstanbul’un semtlerini tüm ışıltısı, karmaşası ve gürültüsüyle eserlerine ince ince işlemiş, okuyucuları bu renkli atmosferin içine başarıyla çekmiştir. Gelin şimdi hep birlikte bu mekanları Orhan Pamuk’un gözünden inceleyelim.

Beyoğlu

Beyoğlu, Orhan Pamuk romanlarında genellikle hareketli ve kalabalık oluşuyla yer almıştır. Sinemaları, meyhaneleri, ışıltılı vitrinleriyle Beyoğlu her çeşit insanın bir arada bulunduğu bir semttir. Yalnızlık ve aidiyet temalarında kahramanların sorgulamalarına sahne olurken, kozmopolit dokusuyla modernleşme temalarının da merkezinde yer alır.

Masumiyet Müzesi adlı eserde Beyoğlu, kahramanımız Kemal’in Füsun ile buluşmayı yıllarca heyecanla beklediği semttir:

‘Hadi gel biraz yürüyelim,’ dedim. ‘Bir kere Beyoğlu’nda karşılaşır da birlikte
yürürüz diye sekiz yıldır hayal kuruyorum.’

‘Gerçekten mi?’

‘Sahiden.’

Kara Kitap’ta ise Galip’in kendinden kaçmak için kalabalıklar arasına karıştığı bir mekandır:

‘‘Beyoğlu’nda bir muhallebiciye oturmuştum; sırf kalabalık içersinde olmak için; ama cumartesi akşamının o sonsuzluk saatini doldurmaya çalışan benim gibi biriyle gözgöze gelirim diye kimseye de bakmıyordum: Benim gibi olanlar, birbirlerini hemen tanır ve küçümserler çünkü.

Cevdet Bey ve Oğulları’nda Beyoğlu, modernitenin getirdiği hızlı değişimlerin işaretlerini taşır:

‘‘Beyoğlu’ndan, son dört yılda bu caddenin ne kadar değiştiğinden konuşmaya başladılar, ama herkesin bu konularla değil, az önce konuşulan şeylerle ilgilendiği hareketlerden, hiçbir şeyi gizleyemeyen sözlerden anlaşılıyordu. Beyoğlu, dükkânlar ve değişen İstanbul üzerine sohbet uzun sürdü, ama hiçbir iz bırakmadı.’’

Orhan Pamuk’un Kara Kitap adlı eserinde, Beyoğlu’nun bir semti olan Karaköy nostaljik bir atmosferde sunulur:

“Çünkü bu telefonların arada bir kendi kendine çalan zili, uyarmaktan çok korkuturdu; çünkü zift rengindeki ahizeleri küçük bir halter gibi ağırdı, çünkü numaraları çevrilince Karaköy-Kadıköy vapur iskelesinin eski turnikeleri gibi melodiyle gıcırdanarak söylenirdi, çünkü kimi zaman çevirenin istediği değil, kendi istediği yeri bağlardı.”

Manzaradan Parçalar adlı yazarın kendi yaşam hikayesini anlattığı bu eserde Orhan Pamuk, Beyoğlu’nun bir diğer ilçesi olan Cihangir’i geçirdiği değişim yönüyle vurgular:

“Bugün kahveler, dükkanlar ve arabalarla tıkış tıkış olan Cihangir Caddesi, 1960’larda bomboştu ve çocuklar, gençler için harika bir futbol sahasıydı.”

Nişantaşı

Hayatının büyük bir bölümünü Nişantaşı çevresinde geçiren Orhan Pamuk, bu semti eserlerinde üst sınıf simgesi olarak kullanır. Eserlerde semtin sosyo-kültürel dokusu özellikle vurgulanır; lüks binalar, butik mağazalar, kafeler ve restoranlar ile canlı ve ışıltılı bir Nişantaşı betimlenir.

Manzaradan Parçalar adlı eserinde Nişantaşı şu şekilde tanımlanmıştır:

“Daha bir Batılılaşmış , yerel hayattan uzaklaşmış olma isteğinin ürünüdür Nişantaşı.”

Cevdet Bey ve Oğulları’nda geçen bir diyalog, bu semtin sınıfsal yapısını vurguluyor:

“Evet, Beşiktaş’a uğramaz,” dedi. “Nişantaşılıdır o. Yukarıdan geliyor sizin anlayacağınız. Zaten bu Beşiktaş hep altta kalmıştır. Eskiden Yıldız’da saraydaydı efendilerimiz, şimdi Nişantaş’talar!..” Bir kahkaha attı. “Bir özdeyiş yahu bu söylediğim!” diye düşündü, bunu daha iyi nasıl söyleyeceğini araştırdı. “Mesela şöyle: Yıldız’daki efendi Nişantaşı’na taşınınca Cumhuriyet oldu!”

Kar isimli yer yer otobiyografik kesitler bulunan bu romanda Ka isimli ana karakter doğup büyüdüğü Nişantaşı’nı şu şekilde betimliyor:

“Çocukluğunda Ka için yoksulluk, avukat baba, ev kadını anne, şeker kızkardeş, sadık hizmetçi, mobilyalar, radyo ve perdelerin oluşturduğu Nişantaşı’ndaki kendi orta sınıf hayatının ve “ev”in sınırlarının bitip dışarıdaki öteki dünyanın başladığı yerdi.”

Orhan Pamuk’un kendini ve İstanbul’u anlattığı Şeylerin Masumiyeti isimli eserinde Nişantaşı zenginlerinin hayat tarzını ortaya koyuyor:

“İstanbul zenginlerinin çoğu, yakındaki Teşvikiye, Nişantaşı’nda oturdukları ve hafta sonları Maçka’ya yürüyüp Boğaz manzarası önünde aile fotoğrafı çektikleri için Dolmabahçe Vadisi, deniz kenarındaki Dolmabahçe Camii’nin uzaktan tepeden görünüşü, 1950 ve 1960’larda İstanbul’un en çok fotoğraflanmış manzaralarındandır.”

Masumiyet Müzesi’nde Nişantaşı sokakları da Kemal ve Füsun ilişkisine ait mekanlardandır:

“Sinemadan çıktıktan sonra Osmanbey’in çarpık çurpuk ara sokaklarından, manifaturacılar, kahvehaneler, nalburlar, gömlek ütüleyen kolacılar arasından Teşvikiye Caddesi’ne, buluşma yerimize doğru yürürken, bunun son buluşmamız olması gerektiğini düşündüğümü hatırlıyorum.”

Fatih

Orhan Pamuk eserlerinde Fatih’i geçmişin izlerini taşıyan camiler, sokaklar ve meydanlarla resmeder. Fatih; hüzün, kayıp, arayış gibi temalar çerçevesinde işlenir. Kozmopolit yapısı nedeniyle yaşanan kültürel çatışmalar Doğu-Batı ekseninde ortaya çıkar.

Masumiyet Müzesi eserinde Fatih, uzun yürüyüşlerin ve içe çekilişlerin mekanıdır. Kemal Füsun’un izini bu sokaklarda sürer:

“Dumanlı kafayla, Fatih’in, Karagümrük’ün, Balat’ın arka sokaklarında saatlerce yürür, açık perdeler arasından ev içlerini, akşam yemeği yiyen ailelerin mutluluğunu seyreder, sık sık “Füsun şuralarda bir yerde” duygusuna kapılır, kendimi iyi hissederdim.”

“Bütün İstanbul’u mahalle mahalle, sokak sokak gözden geçirdiğim o gezintileri, yollar sonra çok mutlu saatler olarak hatırlayacağım hiç gelmezdi aklıma. Füsun’un hayaleti, Vefa, Zeyrek, Fatih, Kocamustafapaşa gibi ücra ve yoksul mahallelerde karşıma çıkmaya başladığı için Haliç’in öte yakasına geçiyor, şehrin eski mahallelerine gidiyordum.”

Yine Masumiyet Müzesi‘nde bölgenin halkı geleneksel ve dinsel duruşuyla vurgulanır. Bu noktada burjuvazi Nişantaşı’nın tam zıttı olarak Doğu’nun simgesini taşır:

“Bütün bu kalabalık, Fatih, Vefa, Kocamustafapaşa gibi geleneksel Müslüman mahallelerinde olduğu gibi kuvvetli bir cemaat duygusuyla hareket etmezdi.”

Cevdet Bey ve Oğulları‘nda Fatih, yine geleneksel motiflerle birlikte betimleniyor:

“Cevdet Bey çocukla bir şeyler konuşmak istedi, ama sözlerinin onu telaşlandırdığını görünce bu işi erteledi. Aksaray’dayken camileri, orayı burayı gösterdi. Beyazıt’tan geçerlerken ramazanda buraya hiç gelip gelmediğini sordu. Harbiye Nezareti’nin ne olduğunu, orada ne yapıldığını anlatmaya çalıştı, ama Ziya kelimelerden çok görüntülere değer veriyordu.”

Orhan Pamuk’un Kara Kitap eserinde ise Fatih’i ana karakterin içsel sorgulamalarının mekanı olarak görüyoruz:

“Gece yarısına kadar şehrin sokaklarında dolaştım durdum. Süleymaniye camiinin avlusuna girdim, Atatürk köprüsünden geçtim, Beyoğlu’na çıktım. Sanki ben, ben değildim; sanki bir çeşit öfke ve intikam ruhu beni izliyordu; sanki olmam gereken kişi peşimdeydi.”

Beşiktaş

Orhan Pamuk romanlarında Beşiktaş, özellikle Bebek semti ile karşımıza çıkar. Sosyo-kültürel açıdan Nişantaşı’na benzer özellikler gösterir.

Masumiyet Müzesi‘nde bu semtlerde modernleşme ve batılılaşma çatışmalarının işlendiğini görüyoruz:

“O zamanlar Şişli, Nişantaşı, Bebek gibi semtlerdeki evlerinde canları sıkılan Batılılaşmış İstanbullu zengin ev kadınları “sanat galerisi” değil, “butik” açar, Elle, Vogue gibi ithal dergilerden kopya edip diktirdikleri “moda” elbiselerle, Paris ve Milano’dan bavullar içinde getirdikleri kıyafetleri, kaçak ıvır zıvır ve takıları, kendileri gibi canı sıkılan diğer zengin ev kadınlarına saçma denilecek kadar yüksek fiyatlarla satmaya çalışırlardı.”

Yine Masumiyet Müzesi eserinde Bebek, Kemal ve Füsun ilişkisinde romantik motifler içeren bir mekandır.

“Bebek’ten sandal kiralamayı, Füsun’un elini tutma zevki için de çok severdim.”

Beyoğlu, Nişantaşı, Fatih, Beşiktaş ve romanlardaki diğer tüm İstanbul mekanları; Orhan Pamuk eserlerinde şahane bir dekor olmanın ötesinde İstanbul’u gezerken hissettiğimiz ama dile dökülemeyen tüm duyguları tercüme ediyor. Bazen bir aşk hikayesinde bazen sorgulamaların eşiğinde, kahramanların sevdiklerini ve kendilerini aradıkları bu semtler bize de aynı hisleri roman dışında, İstanbul’da dolaşırken hissettirmeyi başarıyor. Kendini İstanbul yazarı olarak talihli sayan Orhan Pamuk, İstanbul’a da kendini talihli hissettirmeyi başarıyor!

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Marmaris’te Yaz Rüyası: 5 Günlük Keşif Rotası

Ege ve Akdeniz'in incisi Marmaris için keyifli bir yol rotası.

Feminizmin Gücü: Patriyarka’nın Sosyal Yapılara Etkisi

Patriyarkal sisteme meydan okuyan feminizm, kadını güçlendirip eşitlikçi bir toplum inşasına öncülük eder.

Söylenti Konser Takvimi: Üç Büyükşehirde Kimler Var?

Söylenti müzik ekibi tarafından hazırlanan; İstanbul, Ankara ve İzmir'e müzik coşkusunu tattıracak birbirinden farklı Mayıs ayı konserleri sizlerle!