Only Murders in the Building, 2021 çıkışlı gizem – komedi türünde Hulu yapımı bir televizyon dizisidir. Steve Martin ve John Hoffman ikilisinin elinden çıkmıştır. Dizinin ilk sezonu 10 bölümden oluşmaktadır. Steve Martin aynı zamanda dizide başrollerden Charles-Haden Savage’ı oynamaktadır. Yanında başrol olarak Martin Short’u, Oliver Putnam karakteriyle görmekteyiz. Selena Gomez ise dizimizdeki üçüncü başrol olan Mabel Mora’ya hayat vermektedir.
Dizi geçen sene ilk yayınlandığında eleştirmenlerden olumlu eleştiriler aldı. Selena Gomez ise People’s Choice Yılın Komedi TV Yıldızı Ödülünü havada kaptı. Selena Gomez’in oyunculuğu dizi boyunca sırıtmamış. İki muazzam oyuncuyla başrolü paylaştığı düşünülürse oyunculuğu hiç geride kalmamış. Yüksek duygular içeren sahnesi olmadığı için duyguyu yansıtamaması gibi bir risk söz konusu değil. Senaryo da buna göre yazılmış.
Hikaye New York’ta, Arconia adlı binada gerçekleşen bir cinayetle başlamaktadır. Charles, Oliver ve Mabel adlı karakterlerin yolları bu cinayetle kesişir. Charles 90’ların popüler bir dizi oyuncusudur. Şuan ünü sönmüş bir şekilde tek başına yaşamaktadır. Oliver ise Broadway’de başarılı bir yapımcıyken artık o da tek başına yaşayan beş parasız birisi olarak hayatını sürdürür. Mabel’in, Arconia’da yaşama sebebi ise teyzesinin evini yeniliyor olması. Aynı binada yaşayan bu üç yabancının tek ortak noktası ise suç türündeki podcastlerdir. Öldürülen kişi olan Tim Kono’nun cinayetini araştırmaya başlarlar ve bunu bir podcaste çevirmeye karar verirler. Böylece podcastin adını ‘Only Murders in the Building’ koyarlar. Her bölüm aynı zamanda podcastin bir bölümüdür.
Mabel, her şeyi başlatan cinayetin kurbanı olan Tim Kono’nun aynı zamanda çocukluk arkadaşı. Geçmişte Arconia’da 4 kişilik arkadaş grubu olan Mabel, Zoe adlı arkadaşının ölümü ve Oscar adlı arkadaşının iftiraya uğrayıp cinayetten hapse girmesiyle sonuçlanan trajik olaydan sonra ilk defa buraya geri döner. Tim Kono da bu arkadaş gurubundan olup ölünce, geçmişte ve şimdi yaşanan olayların bağlantılı olduğunu düşünür.
Dizinin neredeyse tamamı bir binada çekildiği için tek mekân çekilmiş diyebiliriz. Olayların örgüsü ve akışı çoğunlukla bu binada geçmektedir. 2021 yılında pandemi zamanı olduğu için mecburi mi yoksa sanatsal amaçlar ile mi yapılmış bilememekle beraber çok başarılı olduğunu söylemek gerekir.
Dizide hemen hemen her bölümde farklı tarzda ögeler görmekteyiz. İlk bölümde Broadway’de sergilenen bir oyunun üzerinden ilham alınarak yapılan yumuşak ve trambolin zemin buna dahil. Tüm bölüm rasyonel bir şekilde ilerlerken bölümün sonunda yere düşen veya atılan nesneler zeminden zıplayıp geri gelmekte. Pilot bölümüyle izleyiciyi şaşırtmaya başlıyor bile. 4. duvarı yıkan üç karakter var. Birisi son bölümde bunu kullanan Tim Kono. Diğeri ise Mabel. Mabel birkaç bölümde bu tekniği kullanmakta. Sağır olan karakterimiz Theo ise 7. bölümde bunu kullandı. Artık bu teknik sinema ve dizi sektöründe çok kullanılsa da genelde bu tekniği kullanan karakterler tüm seri veya film boyunca bunu kullanırlar. Burada ise sadece birkaç kere ve beklenmeyen anda gerçekleşiyor.
Eleştirmenler ve izleyiciler tarafından en beğenilen bölüm ise serinin 7. bölümü oldu. Kusursuz bir bölüm denebilir. Tüm bölüm boyunca sadece dış sesleri duyuyoruz. Sağır olan ve işaret dilini kullanan Theo üzerinden bölüm ilerlese de belli noktalarda karakter sahneden çıktıktan sonra bile sadece dış ses var. Ağlama sesi, nesnelerin sesleri ve enstrümanların sesi gibi şeyleri duyuyoruz fakat, diyalogların sesi yok. Altyazı ile diyalogları takip etmemiz gerekiyor. Son yıllarda yapılmış en yaratıcı fikir olmasa bile titizlikle işlenmiş bir fikir. Hızlı tüketim kültürünün süratle arttığı günümüzde dizilerin de hızlı tüketim olması beklenirken bu ölçekte bir yapımı başarıyla işleyebilmeleri bile takdire değer.