10 Aralık 2021’de İstanbul AKM Tiyatro Salonu’nda Camille Saint-Saëns‘in ölümünün 100. yıldönümü anısına, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası tarafından dört repertuvarlık bir konser düzenlendi. Peki Camille Saint-Saëns‘nin kim olduğunu biliyor musunuz?
Camille Saint-Saëns Kimdir?
Camille Saint-Saëns Romantik dönemin Fransız bestecisi, orgcusu, şefi ve piyanistidir. Adeta bir müzik dehası olan Fransız besteci, ilk konserini on yaşında yapmıştır. Paris konservatuarında okuduktan sonra önce Paris’teki Saint-Marri‘de, 1858’den sonrasında ise Fransız İmparatorluğu’nun resmi kilisesi olan La Madeleine‘de kilise orgcusu olarak kariyerini sürdürmüştür.
Yirmi yılın ardından görevi bırakan besteci, Avrupa ve Amerika’da çok dinlenen başarılı bir piyanist ve besteci haline gelmiştir. 1871’de Société Nationale de Musique‘in kurucu üyelerinden biri olmuştur. Bir dizi senfonik şiirin ardından kendisine büyük ün sağlayan beş piyano konçertosu yazmıştır.
1868’de tamamladığı ilk operası Samson ile Delilah, İngiltere’ye ilk gidişinde Franz Liszt‘in organizasyonu ile sahnelenmiştir. Liszt’e karşı çok büyük bir saygısı ve hayranlığı olan Saint-Saëns, 3. Senfonisi’ni Lizst‘e ithaf etmiştir.
1902’de VII. Edward‘ın taç giyme töreni için bir marş yazmıştır. Ayrıca yaşamının son seyahatlerinden biri olan Cezayir seyahati onu çok etkilemiştir. Bu etkiyi son dönem eserlerinden bir olan Samson ve Dalila Operası‘ndan Bacchanale de görebiliriz.
Besteci, 16 Aralık 1921 yılında Cezayir’de vefat etmiştir.
Danse Macabre
Besteci Camille Saint-Saëns‘nin ölümünün 100. yıldönümü anısına İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası tarafından düzenlenen konser, bestecinin en meşhur eseri Danse Macabre ile başladı.
Bu meşhur parça aslında piyano ve ses için tasarlanmış fakat sonradan besteci eserin senfonik bir şiir olmasına karar vermesi ile şu anki haline bürünmüştür. Eser ilk kez Paris’te seslendirilmiş, hem çok beğeni toplamış hem de pek çok eleştiriye maruz kalmıştır.
Danse Macabre, Fransız Şair Henry Cazalis’in şiiri üzerine bestelenmiştir. Hem şiir hem de bu parça aslında şöyle bir efsaneye dayanmaktadır:
“Ölüm her Cadılar Bayramı’nda kemanıyla birlikte ortaya çıkar ve o keman çaldıkça mezarlıktaki iskeletler dans etmek için yerden sürünerek çıkar, şafak sökene kadar dans ederler. Müzik, kemanlardan gelen bir uyarıyla, işlerin garipleşeceğine dair bir dikkat çağrısıyla başlar. Ve sonra aniden tüm topluluk, orkestranın her köşesinden bir hareketlilik dalgasıyla içeri akmaya başlar, ardından ksilofon birbirine çarpan kemiklerin sesini yansıtır. Ritim, iskeletlerin dansını temsilen hızlansa da obuanın beş notalık sesi horozun ötüşünü ve sabahın gelişini bize duyurur ve eser huzur içinde biter. Çağrı ve yanıtın kendisi bir danstır. Aynı anda utangaç ve belki biraz da tehlikelidir. Ancak yine de ihtişam ve nezaketle zengindir.”
Bu müthiş besteye ilham olmuş şiirin bir bölümünü sizler için çevirdik:
“Kış rüzgarı esiyor, gece ise karanlık
Yüksek sesle inliyor ıhlamur ağaçları
Beyaz iskeletler uçuşuyor kasvette
Büyük kefenlerinin altında,
Müzikle Kalın