My Chemical Romance Kimdir?

Solisti Gerard Way ve eski bateristi Matt Pelissier tarafından 2001 yılında New Jersey’de kurulan My Chemical Romance, alternatif rock, punk rock ve pop punk türünde ürettikleri şarkıları sayesinde müzik piyasasında zamansız bir imza bırakan rock grubudur.
2006 yılında çıkardıkları The Black Parade kariyerlerinin en başarılı ve kalıcı albümü olmuştur. Rock opera konseptini taşıyan bu albüm “The Patient” adı verilen ana karakterin ölümüne günler kala geri dönüp anılarına baktığı bir kurguyu takip etmektedir.
The End.
Kalp monitörü sesiyle başlayan bu açılış şarkısı The Patient’ın ölüme dair olan karmaşık hislerini konu alıyor. Şarkının ikinci mısrasının bitimine kadar konuşmacı ölümünü acı tatlı bir hisle kabullenmiş ve dinleyicileri cenazesine çağırıyor fakat kapanış dörtlüsü başka bir yol izliyor ve ana karakterin henüz ölüme hazır olmadığını coşkulu bir müzik eşliğinde bildiriyor.
“Now come on, come all to this tragic affair
(Hadi gelin bu trajik olaya)
Wipe off that makeup, what’s in is despair
(Makyajınızı silin, umutsuzluk var)
So throw on the black dress, mix in with the lot
(Hadi siyah elbilerinizi giyin, diğerlerinin arasına karışın)
You might wake up and notice you’re someone you’re not”
(Uyandığınızda olduğunuzdan farklı biri olduğunuzu görebilirsiniz)
Dead!
The End.’in hareketli temposunu hiç kesmeden devam eden bu parça ölümü daha alaycı ve neşeli bir şekilde ele alıyor. The Patient’ın albüm boyunca annesiyle ilgili problemlerine ilk olarak bu parça bir imada bulunuyor. Parçanın devamında yer alan köprü kısmında “The Patient” doktoruyla yaptığı konuşmada bir kalp problemi olduğunu ve iki haftalık ömrü kaldığını öğreniyor.
“Have you heard the news that you’re dead?
(Ölü olduğunun haberini aldın mı?)
No one ever had much nice to say
(Kimsenin söyleyecek pek iyi bir şeyi yokru)
I think they never liked you anyway
(Sanırım zaten seni hiç sevmemişlerdi)
Oh, take me from the hospital bed
(Ah, beni hastane yatağından alın)
Wouldn’t it be grand? It ain’t what you exactly planned
(Harika olmaz mıydı? Planladığım şey tam olarak bu değildi)
And wouldn’t it be great if we were dead?”
(Ve eğer ölmüş olsaydık harika olmaz mıydı?)
This Is How I Disappear
Bess Houdini’nin vefat etmiş kocasıyla iletişime geçme çabasıyla uyguladığı seanslardan esinlenerek kaleme alınmış bu parçada “The Patient” eski sevgilisine sesleniyor. Açılış sözlerinde işlediği ve bilinmemesi gereken günahlarından bahseden anlatıcı eski aşkına ulaşmaya çalıştığı sözlerinde onsuz bir hiç olduğundan ve kimse tarafından sevilmeyerek öleceğinden bahsediyor.
The Sharpest Lives
Gerard Way’in grubun ilk zamanlarında yaşadığı bağımlılık ve mental sağlık sorunlarıyla verdiği savaştan esinlenerek yazılmış olan bu parçada “The Patient” sürdürdüğü yıkıcı parti hayatından bahsediyor. Şarkının büyük bir kısmına hakim olan sarhoşluk teması kendisini aşırı alkol tüketiminde insanların kendilerine hissizleştiğinden, sağlığına zararlı olsa da acısını dindirdiğinden bahsediyor ve sevdiğinden yardım istiyor.
Welcome to the Black Parade
My Chemical Romance’in en bilindik şarkısı olan Welcome to the Black Parade Hristiyan motifleriyle süslenmiştir. Gerard Way’e göre bir insan ölümüne yaklaştığında en sevgi dolu anıları tarafından ziyaret edilirmiş, The Patient’a göre de bu anısı çocukken babasının onu götürdüğü geçit törenidir. Babası bu tören sırasında anlatıcıya yenilmiş ve lanetlenmişler için savaşmasını öğüt eden bir umut ışığı görevi görüyor. Bu sözleri babanın Tanrı’nın iyimser tarafını temsil ettiğini göstermektedir. The Patient babası ölse dahi onun ideallerini yaşatacağından ve ölümüne yaklaşmış olsa bile bu rolünden vazgeçmeyeceğini bildiriyor
I Don’t Love You
Albümdeki en hüzünlü parçalardan biri olan I Don’t Love You anlatıcının eşine son sözleri hissiyatını taşıyan bir balladtır. The Patient, şarkıda eşinin artık onu sevmekten vazgeçmesi için yalvarıyor çünkü böylesinin ölmüş birini sevmeye devam etmekten daha az acı verici olduğunu söylüyor.
House of Wolves
I Don’t Love You gibi duygusal ve yavaş bir şarkıdan sonra gelen House of Wolves, albümün müzikal temasını devam ettirecek şekilde hızlı bir tempoya sahiptir. Bu parça albümdeki bir kabulleniş simgesi görevi görmekte. The Patient artık öleceğini kabullenmiş ve ölümünden sonra nereye gideceğini sorguluyor. Bu sorgulama çok geçmeden cehennemin kabullenişine dönüşmüş ve günahlarını maskeleme gereğinde bulunmamıştır.
Cancer
The Black Parade albümünün en popüler şarkılarından biri olan Cancer, My Chemical Romance’i bugünkü zamansız popülaritesine erişmesini sağlayan bir diğer parçadır. Albüme hakim olan hızlı tempo bu parçada da yavaşlamış ve daha duygu dolu bir ton alıyor. Cancer, anlatıcının kalp probleminin kanser olduğunu doğrulamaktadır. The Patient bu parçada hastalığını kabullenmiş ve cenazesini planlamaya başlamıştır. “Call my Aunt Marie (Marie Halamı arayın)” sözü The Patient’ın annesiyle olan karmaşık ilişkisini ima ederek albümün dokuzuncu parçası olan Mama için hazırlık yapıyor.
Mama
House of Wolves’un heyecanlı temposunu yakalayan bu parça The Patient’ın annesiyle yaşadığı sorunları ele alıyor. Şarkıda bahsi geçen savaş daha sembolik olup anlatıcının kanserle olan savaşını kastetmektedir. Şarkıya ölmek üzere olan birinin panik ve kaygı dolu tonu hakim. Şarkının kapanış mısralarından önce Liza Minelli’nin seslendirdiği anne figürü aslında oğlunu ne kadar çok sevdiğini nostaljik anılarına geri dönerek anımsasa da bunu oğluna karşı dillendirmez.
Sleep
Gerard Way’in The Black Parade’in kaydı sırasında kaldıkları Paramour Malikhanesi‘nde hissettiği huzursuzluk ve kabuslardan esinlenerek yazılmış olan Sleep, The Patient’ın ölüme yaklaşırken geri dönüp yaptığı kötülüklere hiçbir pişmanlık olmadan bakmasını anlatıyor. Mama’nın devamı olarak anlatıcının cehennemi kabullenmesi ve kendi kötülüğüne karşı duygusuzluk beslemesi şu sözlerle dinleyiciye aktarılıyor.
“Don’t you breathe for me
(Benim için nefes alma)
Undeserving of your symptahy
(Çünkü sempatini haketmiyorum)
‘Cause there ain’t no way that I’m sorry for what I did”
(Çünkü yaptıklarımdan dolayı üzgün olmamın hiçbir yolu yok)
Teenagers
The Black Parade’in en popüler şarkılarından biri olan Teenagers anlatıcı bakımından diğer parçalardan ayrılıyor. Bu parça The Patient’ın hikayesine dair hiçbir şey içermemesine rağmen Gerard Way’in albümde yer vermek istediği bir şarkı. Bu parça yetişkinlerin gençleri nasıl kontrol altında tutmak istediğini anlatıyor. Özellikle lise çağındaki gençler kendilerine uyan kişileri bulup gruplaşmalara uymayan kişilerin dışlama eğilimlerine atıfta bulunan bu parça dışlanan kişilerin şiddete başvurma eğilimlerine de değiniyor bu parça.
“The boys and the girls in the clique, the awful names that they stick
(Kliğin içindeki oğlanlar ve mızlar, taktıkları berbat adlar)
You’re never gonna fit in much, kid
(Asla pek uyum sağlayamayacaksın, evlat)
But if you’re troubled and hurt, what you got under your shirt
(Fakat eğer dertli ve incinmişsen, gömleğinin altındaki şey)
Will make them pay for the things they did”
(Onlara yaptıklarının bedelini ödetecek)
Disenchanted
Albümdeki diğer daha yavaş ve hüzünlü parçalara uyumlu olacak bir şekilde Disenchanted daha yavaş akustikler eşliğinde daha kızgın bir nakarat kısmı kullanmıştır. Bu parça The Patient’ın yaşamın gereğinden fazla abartıldığını anlatıyor. Yaşamı boyunca fazla parlak anısı olmayan anlatıcının ailesi ona gülümseyip cennetin onu beklediğini söylese de “The Patient” bunun doğru olmadığını biliyor.
Famous Last Words
Albümdeki en kişisel parçalardan biri olan Famous Last Words, Mikey Way‘in Paraour Malikhanesi’nde yaşadıkları sonrasında gruptan geçici olarak ayrılmasına atıfta bulunuyor. Şarkı aynı zamanda ana karakterimizin ölümü kabullenişi ve ölümün onu ilerlemekten alıkoyamayacağını da bildiren bir hikayeyi anlatıyor.
“I am not afraid to keep on living
(Yaşamaya devam etmekten korkmuyorum)
I am not afraid to walk this world alone
(Bu dünayda yalnız yürümekten korkmuyorum)
Honey, if you stay, you’ll be forgiven
(Tatlım eğer kalırsan affedileceksin)
Nothing you say can stop me from going home”
(Diyebileceğin hiçbir şey beni eve gitmekten alıkoyamaz)
Blood
Famous Last Words’ü takip eden bir buçuk dakikalık bir sessizlikten sonra kabare şovu havasıyla başlayan Blood, kahramanımız The Patient’ın hastanede yaşadıklarını anlatıyor. Hastanede geçirdiği süre içerisinde çok para getirdiğini bu yüzden de doktorların onu sevdiğini ve hayatta tutmaya çalıştığını anlatan bu parça aynı zamanda My Chemical Romance’in ün ile olan ilişkilerine ve ünün getirdiği baskıya da atıfta bulunuyor.
“So givem them blood, blood, gallons of the stuff
(Bu yüzden onlara kan, kan, galonlarca kan verin)
Give them all they can drink, it’ll never be enough
(Onlara içebilecekleri kadar verin, asla yeterli olmayacak)
So give them blood, blood, blood
(Onlara kan, kan, kan verin)
Grab a glass, because there’s going to be flood”
(Bir bardak alın çünkü sel olacak)
Parça dizilimi bazı kafa karışıklıklarına sebep olsa da The Black Parade ölmekte olan birinin düşüncelerini tüm yalınlığı ve karmaşasıyla dinleyicilerine aktarıyor. Grubun üçüncü ve en iyi albümü olarak nitelendirilen The Black Parade yıllardır ününü rock camiasında korumaya devam ediyor. Albüm, My Chemical Romance’in ününe çok farklı bir yol verirken aynı zamanda grubun hikaye yazarlığını ve estetiğini de koruyor. Eğer hala dinlemediyseniz bu zamansız başyapıta siz de katılın!