“We don’t read and write poetry because it’s cute. We read and write poetry because we are members of the human race. And the human race is filled with passion. And medicine, law, business, engineering, these are noble pursuits and necessary to sustain life. But poetry, beauty, romance, love, these are what we stay alive for…”
(Biz şiiri sevimli olduğu için okuyup yazmayız. Biz insan ırkının üyeleri olduğumuz için şiir okur ve yazarız. Ve insan ırkı tutkuyla doludur. Ve tıp, hukuk, iş, mühendislik, bunlar asil uğraşlardır ve yaşamı sürdürmek için gereklidir. Ama şiir, güzellik, romantizm, aşk, bunlar için hayatta kalırız…)
Edebiyat, sinema ve müzik çoğu zaman aynı dertlerin farklı dillerdeki anlatıcısıdır. Ölü Ozanlar Derneği, hem kitap hem film olarak, katı kurallarla çevrili bir okulda büyümeye çalışan gençlerin özgürlük arayışını anlatır. John Keating adında bir öğretmen, onlara hayatı dolu dolu yaşamayı ve kendi kararlarını kendilerinin vermesi gerektiğini gösterir. Ölü Ozanlar Derneği, hem kitabı hem de filmiyle, 20. yüzyıl Amerikan eğitim sisteminin içinde sıkışmış gençliğin özgürlük arayışını anlatırken, The Wall, bireyin sistemle olan çatışmasını evrensel bir dile dönüştürür. Her iki anlatı da görünüşte düzen ve başarıyla örülmüş bu sistemlerin, aslında bireyin ruhunu nasıl bastırdığını ve içten içe çürüttüğünü gösterir.
Bu yazıda, Ölü Ozanlar Derneği ile The Wall’un, farklı sanat formlarında aynı başkaldırının yankısı olmasını inceleyeceğiz.

“Carpe Diem! Seize the day, boys. Make your lives extraordinary!”
(Carpe Diem! Günü yakalayın çocuklar. Hayatlarınızı olağanüstü kılın!)
1. Another Brick in the Wall (Part 2)
Sisteme başkaldırının marşı olan bu parça, Ölü Ozanlar Derneği’nin kalbiyle aynı ritimde atıyor. Welton Akademisi’nin sıkı kuralları ve bireyselliği bastıran eğitim anlayışı, Pink Floyd’un eğitim sistemine karşı en sert eleştirisini içeren bu şarkıda yankı bulur. Mr. Keating’in “Carpe Diem” felsefesi, bu duvarı yıkmaya çalışan bir çekiçtir adeta.
“We don’t need no education
(Bizim eğitime ihtiyacımız yok)
We don’t need no thought control
(Bizim düşünce kontrolüne ihtiyacımız yok)“
2. The Happiest Days of Our Lives
Bu parça, okulun baskıcı yapısını ve öğretmenlerin öğrencileri sindirmesini anlatır. Welton’da Keating dışında kalan tüm öğretmenler, bu şarkının tarif ettiği baskıcı figürlerdir. Öğrenciler disipline edilir, cezalandırılır, birey değil kalıp olunur.
“When we grew up and went to school
(Büyüdüğümüzde ve okula gittiğimizde)
There were certain teachers who would
(Orada belli tip öğretmenler vardı)
Hurt the children any way they could
(Çocukları yapabilecekleri her şekilde inciten)“
3. The Trial
Mr. Keating’in okul yönetimi tarafından suçlandığı ve öğrencilerin zorla aleyhine ifade verdikleri o mahkeme sahnesi, bu şarkının teatral yapısıyla örtüşür. “Yargılayanlar” mantıktan uzak, “suçlanan” ise aslında tek masum kişidir. Gerçek bir tiyatro sahnesidir burası, hem kitapta hem şarkıda,.
“Crazy, over the rainbow, I am crazy
(Çılgın, gökkuşağının üstünde, bir çılgınım ben)”
4. Comfortably Numb
Neil’in intiharından önceki içsel uyuşmuşluğu, bu parçanın atmosferiyle birebir örtüşür. Artık hiçbir şey hissetmeyen, hayallerinden vazgeçmiş, otoriteye boyun eğmiş bir beden… Bu şarkı, duygusal boşluğun ve teslimiyetin müziğe dönüşmüş hâlidir.
“The child is grown, the dream is gone
(O çocuk büyüdü, o hayal söndü)
I have become comfortably numb
(Rahat ve uyuşuk oldum)“
5. Goodbye Cruel World
Bu kısa ama vurucu parça, Neil’in vedasını fısıldar. Sözleri, bir mektup gibi sade ve iç burkucudur. İç dünyasında sessizce vedasını yapan Neil, konuşmadan ama çok şey söyleyerek aramızdan ayrılır. Bu şarkı, ölümün değil vazgeçişin müziğidir.
“Goodbye cruel world,
(Elveda zalim dünya,)
I’m leaving you today.
(Seni terk ediyorum bugün.)“
6. Hey You
Todd Anderson’ın sessizliği ve içine kapanmışlığı bu parçayla yankılanır. Neil’in ölümünden sonra dış dünyayla bağını tamamen kaybeden Todd, “Hey You”da anlatılan yalnız figür gibidir. Yardım istemek ister ama kelimeler yoktur, sadece sessizlik ve duvar.
“Hey you, out there in the cold
(Hey sen, soğuktaki)
Getting lonely, getting old
(Yalnızlaşan, yaşlanan)“
7. Outside the Wall
Albümün kapanış parçası, Todd’un Keating’e saygı duruşunda bulunduğu “O Captain! My Captain!” sahnesini çağrıştırır. Duvarın ötesinde hâlâ insanlık, hâlâ umut vardır. Bazı sesler susturulsa da, fikirler yürümeye devam eder.
“All alone, or in twos
(Tek başlarına, ya da ikişer ikişer)
The ones who really love you
(Seni gerçekten sevenler)
Walk up and down outside the wall
(Bir aşağı, bir yukarı dolaşıyorlar duvarın dışında)”
Kaynakça:
- N. H. Kleinbaum. Ölü Ozanlar Derneği. Bilge Kültür Sanat Yayınları


